Satrançta Kürt açılışı
21 Mart Newroz'unda Abdullah Öcalan'ın tarihi hamlesiyle birlikte artık 'silahlı satrançtan' 'silahsız satranca' geçildi. Ama oyun sonunun fazla kolaycı göründüğünü söyleyemem.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-01 11:12:43
TIMETURK / Haber Merkezi
Satranç ya da Kürtçe adıyla ‘Kişik’in –’K’ yumuşak, ‘i’ de Türkçe’deki, ‘ı’ gibi okunur- bulunması öyküsü ya da söylencesi her zaman ilgimi çekmiştir.
Brahman rahibi Şah’a; “Ne kadar önemli olsan da vezirlerin, askerlerin olmadan bir işe yaramazsın” demiş. Şah da bu derin tespitten memnun; “Beğendim. Dile benden ne dilersen” demiş. Rahip, Şah’ın dersini almadığını düşünerek, “Sana bulduğum oyunun ilk karesi için bir buğday, ikinci karesi için iki… her karede bir öncekinin iki misli buğday istiyorum” demiş.
Kudretli Şah, rahibin küstahlığa varan alçakgönüllülüğüne sinirlenerek “Hesaplayın ve hak ettiğinden bir tek buğday dahi fazla vermeyin” demiş.
Hesaplama başlamış, 49. kareye geldiklerinde 24 milyon ton buğday, yani Türkiye’nin bir yıllık üretiminden fazlası… 64. karede ise bugünkü ölçülerde dünyanın 1500 yıllık buğday üretimini rahibe vermeleri gerektiği anlaşılmış. Matematik dilindeki ifadesiyle –ki, ben anlamam-: ‘1+2+22+23+24+...+264 = 265 - 1 = 18 446 744 073 709 551 615’
Sanırım sadece genel hatlarıyla değil, matematiksel olarak da satrancın başından sonuna kadar, her bir taşının, her bir hamlesinin kimileyin ilk hamle ile son hamle arasında, ancak büyük ustaların fark edeceği bir bağ olduğunun ortaya konulmasına yetmiştir. Bu yüzden, satrançta ‘açılış hamleleri’ hayati değerdedir. Neredeyse sayısız ihtimal üzerine bina edilen oyunların geliştirilebildiği açılışlar çok çeşitli isimler almıştır. ‘İtalyan Açılışı, İspanyol Açılışı, Fransız Savunması, Sicilya Savunması, Eski Hint Savunması, Alekhine Savunması, Üç At Oyunu, Dört At Oyunu, Danimarka Gambiti, Şah Gambiti, Reddedilen Şah Gambiti’ gibi…
Bu arada ‘gambit’, daha iyi bir mevki kazanmak için bir oyuncunun bir veya birkaç taşı feda etmesi ya da hesaplı bir hareket, hatta bir tür hile anlamında da kullanılır.
Tam da burada adı zaman
içinde çeşitli değişikliklere uğrayan ‘Demokratik Açılım’ın ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin de siyasetin bir tür ‘açılış hamlesi’ olması anlamında çarpıcı bir benzerlik gösterdiğini söylersek, sanırım aşırıya kaçan bir benzetme yapmamış oluruz.
Sadece yapılan açılış hamlesinin değil, bu ‘kendi kendimize çözüm’ sürecine, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan böyle de dışarıdan gerek ‘gözlemci’ gerek ‘garantör’ gerekse de ‘kolaylaştırıcı’ olarak kimselerin dahil edilmeyeceği bir tür ‘Türkiye Cumhuriyeti Çözümü’ olması doğrusu herkesi, Türkiye’nin tarihsel olarak bir isyanlar, tebdil ve tenkiller tarihine sahip olması itibariyle fazlasıyla düşündürüyor.
PKK ’nın satranca verdiği bir açılış ismi yok elbette ama 15 Ağustos 1984 ‘Eruh ve Şemdinli baskınları’ ile başlayan silahlı mücadelesinin, salt Ortadoğu değil dünya ölçeğinde bir satranç oyunu titizliği ile bugüne kadar yürütüldüğü tartışma götürmez.
Satrancı çok sevmekle birlikte, kuralsızlığım ve de sabırsızlığım iyi bir oyuncu olmamı engelliyor. Bu nedenle kimi zaman açılıştaki doğru hamlelere, oyun ortasındaki ciddi savunmalara rağmen, çok basit oyun sonları nedeniyle kaybettiğim çok olur.
Hemen belirtmeliyim ki her halükârda 21 Mart 2013 Diyarbakır/Amed Newroz’u ile birlikte Abdullah Öcalan’ın tarihi hamlesiyle ‘silahlı satrançtan silahsız satranca’ geçilmiş olmasına, öteden beri demokratik barışçıl mücadeleyi savunan ve biraz da bu nedenle bağlantılı ‘siyaset oyuncusu’ olmaktan çıkmış biri olarak, en çok mutlu olanlardanım.
Yine de ‘silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine’ geçiş döneminin ‘oyun sonu’ itibariyle fazla kolaycı göründüğünü söylemem gerekir.
Amacım pişmiş aşa soğuk su katmak olmadığı gibi, konuya ilişkin yazılan çizilen kimi eleştiri ve değerlendirmeleri anlamakla birlikte, içinde bir şekilde kapanan dönemin ‘özlemini taşıyan’, hele hele ‘Kürtler üzerinden bir tür sürekli kavga’ verilmesini savunan görüşleri de kabul edilmez bulduğumu belirtmeliyim.
İsterseniz, son birkaç gün içinde konu ile birinci derecede ilgili olanların yaptıkları açıklamaları alt alta sıralayalım:
“Geri çekilme için Öcalan’ın PKK’ya çağrı yapması lazım. Newroz’da sadece ‘buna hazırım’ dedi. Öcalan, geri çekilme çağrısı için hükümetin adım atmasını bekleyecek.” ( BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 28.03.2013)
“Silah bıraksınlar, öyle gitsinler. Silahlarını ister gömsünler, ister mağarada bıraksınlar” (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , 30.03.2013)
“Kürt sorununun kesin bir çözümü için ne sadece İmralı’daki görüşmelere bırakabiliriz ne sadece diplomatik çalışmalara bırakabiliriz ne de devletin ve iktidarın insafına bırakabiliriz.” (DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, 30.03.2013)
“Kuzey Kürdistan’dan gerillaların geri çekilmesi için yasal zemin yaratılması gerektiği ve somut bazı adımların atılmasının sürecin kalıcı ve sağlıklı gelişebilmesi açısından zorunlu olduğu.” (KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, 30.03.2013)
“Çekilmede yasal düzenleme yok. Tek ve son karar bu!” (Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, 30.03.2013)
Açıktır ki, kamuoyu nezdinde Sayın Başbakan’ın, hükümetin 1984 ile başlayan silahlı parantezi bir tür ‘çoban matı’ ile kapatma istek ve iradesi, beni bu mata karşı usta oyuncuların çok kolay oyun geliştirebileceği gerçeği nedeniyle, daha pek çok ‘varyasyon’un -birden fazla hamle olması koşulunu içeren oyun seçeneği- olduğu sonucuna götürüyor.
Unutulmasın ki silahlı satranç, ‘Şah/Kiş, Mat!’la değil ‘Kazan/Kazan’la uyumlu bir şekilde, hukuken olmasa da fiilen, aynı anda ‘parmakların tetikten çekilmesi’yle bir tür ‘Pat’la kanlı oyun sürdürülmekten vazgeçilmiştir.
(Radikal)
Haber Ara