Savcılık harekete geçti! Lice katliamı 20 yıl sonra raftan indi
Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde biri 22 Ekim 1993 tarihinde dönemin Diyarbakır Bölge Jandarma Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın suikasta kurban gitmesinden sonra 17 sivilin ölümüyle sonuçlanan katliam, diğeri de 4 Ağustos 1994’te bir kişinin öldüğü, 20 kişinin yaralandığı olay 20 yıl sonra tozlu raflardan indi. Olayı soruşturan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, mağdurları dinlemeye başladı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-03-25 14:47:24
TIMETURK / Veysi Polat
Lice Katliamı, bir generale yönelik suikast sonrası bir ilçenin yakılışını anlatan Türkiye’nin yakın tarihindeki en kanlı trajedilerden biri. Bugüne kadar yürütülen soruşturmalardan sonuç alınamayınca dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınmış ve Türkiye dostane çözüme giderek “yaşam hakkını ihlal”den mağdurlara 4.1 trilyon lira tazminat ödemişti. 22 Ekim 1993 tarihinde çatışma olduğu gerekçesiyle Lice’ye giden Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, kanas marka suikast silahıyla hayatını kaybetmiş, dört gün boyunca giriş-çıkış yasağının uygulandığı ilçede çıkan olaylarda toplam 20 kişi hayatını kaybetti, resmi kayıtlara göre 401 konuttan 302’sine tam, 86’sına orta, 13’üne de az hasarlı raporu verildi.
Generalin ölümü şaibeli
Yıllar sonra Ergenekon soruşturmasını yürüten mahkemeye ifade veren “Kıskaç” kod adlı asker, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın ölümünün şaibeli olduğunu belirterek, şunları söylemişti: “Ben Elazığ Jandarma Komando Taburu’na gittikten bir ay sonra suikast düzenlendi. O dönem PKK’ya büyük bir operasyon yapılıyordu. Operasyona gitmeden önce Lice Komando Bölüğü’nün önünde beklerken Jandarma Asayiş Bölge Komutanı ve Bahtiyar Aydın UHŞ1 tipi helikopterden indi. Kürsüde konuşurken sağ gözünden vuruldu. Paşanın o gün geleceğini Fikri Karadağ (Ergenekon sanığı) ile birkaç kişi biliyordu. Suikastın ardından bulunan kanas marka silahı Tabur Komutanı ‘bu terörist işi değil’ diyerek bana verdi. Ben de silahı jandarma yarbaya teslim ettim. Bu yarbay daha sonra televizyonlarda kurşunun saplandığı yeri gösteren kişiydi. Sonra suikast silahı kaybedildi.”
Lice mağdurları emniyete akın etti
Bu ifade üzerine 1993’te hayatını kaybeden ancak ölümleri şüpheli bulunan Orgeneral Eşref Bitlis, Albay Rıdvan Özden ve Kazım Çillioğlu dosyaları raftan inince Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da harekete geçti. Lice mağdurları, geçtiğimiz haftalarda emniyete çağrılarak çıkan olaylara ilişkin tanıklıklarını anlattı. Olaylarda çocukları Hüseyin Cantürk (12), Suna Cantürk (5) ve Dılbirin Cantürk’ü (2) kaybeden Kerem Cantürk, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde verdiği ifadeyi TİMETÜRK'e şöyle anlattı: “Polisler bana ‘olayların nasıl başladığını, bir çatışma olup olmadığını, eve bombanın nasıl isabet ettiğini’ sordu. Ben de evimin askerler tarafından hedef alınarak tank topuyla vurulduğunu anlattım. Şikayetçi olduğumu ve bu kişilerden hesap sorulması gerektiğini söyledim. Geç kalınmış olsa da dosyanın raftan inmesi bizi umutlandırdı.”
Olaylar sırasında eşini kaybeden ve kendisi de gör olan Asiye Canpolat da evleri yakan ve ateş edenin güvenlik güçleri olduğunu belirterek, “Şikayetçiyim” dedi.
Lice halkı failleri teşhis edebilir
Liceli mağdurların avukatlığını yapan eski Diyarbakır Barosu Başkanı Fethi Gümüş, TİMETÜRK'e yaptığı açıklamada, dosyanın yıllar sonra açılmasını geçmişle yüzleşme adına önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi: “1990’lı yıllarda yakınlarını faili meçhule kurban vermiş kişilerin yakınları ellerindeki mevcut delilleri savcılıklara bildirirse veyahutta asıl faillerin isim veya kod adlarını savcılıklara bildirilerse daha ciddi bir soruşturma ve araştırmanın olacağına inanıyoruz. Lice’deki 22.10.93 tarihli yakma ve yıkma olayında olayın birçok görgü tanığı mevcuttur; aynı zamana olayın gündüz olması nedeniyle şahsen de o günkü olayın failleri halk tarafından çok rahatlıkla teşhis dahi edilebilir. Gerçekten eğer devlet o olayın ve aynı zamanda general Bahtiyar Aydın’la birlikte 17 ölünün, 36 yaralının faillerini o tarihte Lice’de görevli olan JİTEM, jandarma ve polis yetkililerini halkın karşısına çıkarırsa olay aydınlatılmış olabilir. Şu anda devlete düşen görev budur. Dolayısıyla devlet o günkü faili meçhul olayların faillerini vatandaştan isteyeceğine o günkü yetkilileri halkın karşısına çıkardığı takdirde failler açık bir şekilde tesbit edilmiş olacaktır. Yapılması gereken budur.”
Deniz Baykal Lice’ye sokulmamıştı
Lice katliamının yaşandığı gün Diyarbakır’da partisinin 7. Bölge toplantısına katılan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Genel Başkan Yardımcısı Erol Çevikçe, Milletvekili Uluç Gürkan, Genel Sekreter Ertuğrul Günay, Antep Milletvekili Mustafa Doğan, İzmir Milletvekili Veli Aksoy ve 5 milletvekili ile birlikte olaydan bir gün sonra Lice’ye hareket etti. Heyetin önü ilçeye 30 km mesafedeki Karaz Köyü yakınlarında durduruldu. Askeri yetkililer heyetin kesinlikle ilçeye alınmayacağını belirtti ancak CHP’liler bunda ısrar etti. Yaşanan tartışma üzerine Baykal’ın telefonla görüştüğü Devlet Bakanı Necmettin Cevheri, Sekreter Yardımcısı Lice’ye girişin engellenemeyeceğini belirtmesi üzerine şoför mahalline geçen Genel Sekreter Yardımcısı Eşref Erdem, heyetin içinde bulunduğu aracı Lice’ye doğru yeniden yola çıkardı. Lice’ye 7 km. kala özel timler tarafından durdurulan heyet, ilçeye giriş-yasak kararı bulunduğu gerekçesiyle geri çevrildi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara