Aşık Veysel 21 Mart 1973'te aramızdan ayrıldı
Veysel Şatıroğlu 25 Ekim 1894'te Sivas Şarkışla'da doğdu. 21 Mart 1973'te vefat etti. Türkiye'nin gördüğü en büyük ozanlardan biri olarak nam saldı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-03-21 10:51:46
TIMETURK / Haber Merkezi
Sivas ili Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Âşık Veysel, doğmunu şöyel anlatır:"Hayatım, herkes gibi değil. Hayatım... Öyle bir doğuş ki, annem koyun sağmadan gelirken yol üzerinde dünyaya gelmişim. Orada kadınlar çarşafla, şununla, bununla sarmış, eve getirmişler beni."
Çiftçi bir ailenin oğlu olan ozan, 7 yaşına bastığında gözlerini kaybediş öyküsünü ise şöyle anlatıyor: "7 yaşıma kadar ben de herkes gibi koştum, seğirttim, güldüm, oynadım. 7 yaşımda, 12. ayın içiydi, anam bana bir entari dikmişti giydirdi. Beni çok seven bir kadın vardı, Muhsine. Annemin emmisinin karısıydı, ona sevinerek göstermeye gittim. Kadıncağız beni sevdi, okşadı. Akşamüzeri namazdan evvel döndüm geliyordum, yağmurlu bir gün... Ayaklarım kaydı, çamurun içine düştüm. O sevinerek giyindiğim entari boydan boya çamur oldu. İşte o akşam geldim, çiçek hastalığına yakalanmışım, sabahleyin kalkmadım, dünyayı son görüşüm o oldu. Sağ gözüm ziyai (biraz) görüyordu, sol gözüm o çiçek hastalığından akmış gitmişti. Doktorlar bana baktılar, sağ gözüm biraz gördüğü için pus var açılır dediler, bir gün tayin ettiler, Akdağ madenine getir dediler babama. O arada, ineklere saman dökerken inek kafasını sallayınca tam sağ gözüme vurdu boynuzunu, o da aktı gitti...Ondan sonra da babam rahmetlik, başka şeyden ümidi kesince bir saz bulmuş getirdi, onu çalmaya devam ettim. 10-12 yaşıma kadar çaldım."
Babasının, Âşık Veysel'e oyalanması için aldığı sazla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başladı, 1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer'in teşvikleriyle kendi sözlerini yazıp söylemeye başladı.
Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı. 1970'li yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı.
Gözlerinin görmeyişi O'nun, abisi ve arkadaşları gibi seferberliğe gitmesine engel olmuştu. Aşık Veysel bu olayı ilk zorlu imtihanı olarak görmüş, ve askere gidememenin kendisinde yarattığı üzüntüyü şu sözlerle anlatmıştır: "‘Bütün komşular oğullarından haber beklerken, benim annem babam yanlarında olduğum için rahattı, bu da beni çok üzüyordu..."
ATATÜRK İLE GÖRÜŞEMEDİ
Televizyonun olmadığı dönemde Veysel, sesini diyar diyar gezerek, var gücüyle türkülerini söyleyerek duyuruyordu. Aşık Veysel, artık ünleniyordu. Dönemin İstanbul Radyo Müdürü Mesut Cemil Bey, bir tanıdığının tavsiyesi ile Veysel'i radyoya davet etti. Akşamki programı sofrada radyodan dinleyen Atatürk, "Bu aşığı bulun, getirin" dedi. Ancak tüm aramalarına rağmen Aşık Veysel bulunamadı.
Aşık Veysel ertesi gün bu olayı duyunca çok üzüldü ve hemen radyoya koştu. Mesut Cemil Bey Aşık Veysel'e bir mektup verdi ve bunu Atatürk'ün yaverine vermesini söyledi. Ancak Dolmabahçe'ye kadar giden Veysel, Atatürk'ün yaverini geçip Paşa ile tanışma şerefine erişemedi.
1960'larda yaşanan öğrenci olaylarının ortasında, Alevi, Türk, Kürt karmaşasında Aşık Veysel "Ben körüm, dosdoğru yürümeyip sağa sola saparsam, bir çukura düşerim." diyerek, sanatını birlik ve beraberlik için icra etmeye devam etti.
Ve Türkiye'nin en büyük ozanı; sevginin, birliğin, beraberliğin en büyük destekçisi Aşık Veysel, 21 Mart 1973 yılında hayatını kaybetti.
Şarkışla'da her yıl adına şenlikler yapılır. Eserlerinde Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yöntemi gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var.
Şiirleri, Deyişler (1944) , Sazımdan Sesler (1950) , Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.
(TRT Türk)
Haber Ara