Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

CHP kaba ırkçılığın bataklığında çırpındıkça batıyor

CHP’de uzun yıllar yöneticilik yapan eski milletvekili Ahmet Sırrı Özbek’ten İmralı sürecine destek, Kılıçdaroğlu ve ekibine ağır eleştiri geldi: Kaba ırkçılığın bataklığında çırpındıkça batıyorsunuz

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-14 09:20:38

CHP kaba ırkçılığın bataklığında çırpındıkça batıyor

TIMETURK / VEYSİ POLAT

Hükümetin, 35 yıllık bir kavganın sona erdirilmesi için İmralı’da Abdullah Öcalan’la başlattığı sürece CHP’de uzun yıllar siyaset yapan eski Adıyaman ve İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek’ten destek geldi. CHP’nin sosyal demokrat çizgiden gittikçe uzaklaştığını ve artık bugün için anlamsızlaşmış, merkeziyetçi, bürokratik statükoyu savunur bir parti haline geldiğini belirten Özbek, “CHP milliyetçiliğin hatta kaba ırkçılığın bataklığında çırpınıp durmakta, çırpındıkça da batmaktadır” dedi.
Hükümetin MİT üzerinden İmralı’da başlattığı ve Kürt meselesinin barışçıl yoldan çözümünü hedefleyen sürece, 17 ve 22. Dönem CHP Adıyaman Milletvekili olan Sırrı Özbek’ten destek geldi. Türkiye’de bir normalleşme sürecinin yaşandığını ve bu sürece gelirken de Kürt siyasetinin önünü açan önemli reformlar yapıldığına dikkat çeken Sırrı Özbek, TIMETURK’e şunları anlatı:

DEMOKRATİK MÜCADELE ZAMANI

“Söylemlerine bakıldığında taraflarda silahın, silahlı mücadelenin anlamsızlaştığını, zamanın demokratik siyaset yoluyla mücadele zamanı olduğunu söylediklerini görüyoruz. Bu önemli bir aşamadır. Artık demokratik siyasete ağırlık verilmesi görülmüştür. Bu sürecin desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu düşünce birliğini gelişmesi ve şu anda olumlu hedeflere varılması için demokratik siyaseti hedef gösteren bu sürece destek vermeliyiz. Bu sürece yönelik eleştirilere bakıldığında sonuçlar üzerine tartışmaların sürdürüldüğünü görüyoruz. Sonuçları şimdiden görmek mümkün görünmüyor. Eğer doğru, herkesin yararına görmek istiyorsak sürece destek olacak önermeler yapmalıyız. Tuzaklar kurarak, birbirinin açığını arayarak olumlu sonuçlara varmak mümkün değildir.

BAŞBAKAN BU KEZ ÇOK KARARLI

Özellikle Sayın Başbakan’ın ‘baldıran zehri de olsa içeriz’ sözü ve ‘Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık’ açıklaması bu süreçte ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor. Bu olumlu bir şey. Türkiye’de yaşayan herkesimin şiddete, kana, gözyaşına ve onca acıya geride kalan 30 yılın sonunda tahammülünün kalmadığına, ‘sorun bitsin artık’ dediklerine inanıyorum.”

CHP BAŞINDAN BERİ HATALI

CHP’nin süreç karşısındaki tutumunu yanlış bulan Özbek, şöyle devam etti: “CHP bu sürecin başından beri hata yapıyor. Kendi siyasetine, daha doğrusu sosyal demokrat siyasete uygun davranmıyor. Bu doğru davranışı sergilemediği için de toplumda inandırıcılığını ve güvenirliliğini kaybetmiş durumda.

KILIÇDAROĞLU BAŞBAKAN’DAN SÜRE İSTEMİŞTİ AMA…

Sürecin ilk başında Başbakan’ı ziyarete gittiklerinde Sayın Erdoğan Sayın Kılıçdaroğlu’na ‘Bizim önerilerimizi bir kenara bırakalım önerileniz doğrultusunda her türlü düzenlemeyi yapmaya hazırım. 3’er kişilik bir heyet kuralım, gerekli çalışmaları yapsınlar idare olarak da her türlü adımı atacağım, gerekli yasal düzenlemeleri de Meclis’te birlikte yapalım’ teklifinde bulundu. Kılıçdaroğlu süre istedi ama her nedense bu sürenin sonu bir türlü gelmedi.

İNANDIRICILIKLARI KALMADI

CHP diğer partilerde olduğu gibi Anayasa Komisyonu’na üç üye gönderdi. Basında takip ettiğimiz ve bu üç üyenin ayı ayrı yaptığı konuşmalara baktığımızda zaten bu üyeler arasında bir fikir birliğinin olmadığını görüyoruz. Bu da CHP’nin inandırırcılığını yok ediyor. Vatandaşlığı şu an tarif eden anayasa maddesi ırkçı bir tariftir. Çünkü bu madde kimlerin Türk olduğunu tarif ediyor, vatandaşı tarif etmiyor. Şimdi vatandaşı tarif eden anayasa maddesi yapılmak isteniyor ancak CHP hala bu dediğini kamuoyuna ve kendi tabanına anlatmış değil. CHP, uzun süredir ulusalcılık ve milliyetçilik arasındaki o ince farkı ortadan kaldırmış, milliyetçiliğin, hatta kaba ırkçılığın bataklığının içinde çırpınıp duruyor. Çırpındıkça da batıyor.

CHP’NİN ÖNÜNDE İKİ SEÇENEK VAR

Batılı ülkelerde yönetimde kim olursa olsun sosyal demokratların, sosyalistlerin savundukları temel hak ve hürriyetleri barış ve demokrasi konuları bir norm halini almıştır. Artık bu konuları kimse tartışmıyor. Batılı sosyal demokratlar kalıcı ve sürdürülebilir ekonomik sosyal modeller üzerinde çalışıyorlar. Daha çok büyüme ve bu büyümeden çalışanlara, dar gelirlilere ve yoksullara daha çok pay nasıl dağıtılabileceğini konuşuyorlar. Halbuki Türkiye’de hem temel hak ve hürriyetler hem de ekonomik sorunlar ülkenin en önemli gündemini teşkil etmektedir. Onun için de sosyal demokrasinin daha çok gelişmesi gerekiyor. Sosyal demokrasilerde temel ve hak ve hürriyetler bir norm haline gelmişken Türkiye’de bu yönde atılacak adımların önünde statükoyu savunan CHP duruyor. CHP artık bir şeye karar verecek. Ya sosyal demokrat bir parti olmaya ya da kurucu parti olmaya. CHP, şu an kurucu parti olmanın, devletin sahibi olmanın refleksini gösteriyor. Oysa ki bunun günümüzde geçerliliğinin kalmadığını anlamıyor.

SOSYAL DEMOKRATLAR HANGİ GELİŞMEYİ GÖRMEDİLER

Sosyal demokrasi cephesinde olduklarını iddia eden partiler Türkiye’de bir şeyi görmediler. 1980 sonrası kırsaldaki %70’lik nüfusun büyük bir bölümü kentlere göç etti. Bu insanlar iki şeyle geldiler. Birincisi aşırı yoksulluk, diğeri de muhafazakar bir kültür. CHP bu iki faktörü görmedi. Ne bu yoksulluğu giderici, kalıcı ve sürdürülebilir bir politika üretti ne de gelenlerin muhafazakar kültürüne, inanışlarına, yaşam biçimlerine saygı gösterdi, onların gelişmesine katkıda bulunabildi. Bu değişimi gören ve buna göre politikalar belirleyen ard arda yapılan üç genel ve iki yerel seçimde oylarını yüzde 50’lilere çıkaran AK Parti’yi hep ötekileştirerek, küçümseyerek, horlayarak yaptıklarını ve icraatlarını görmezden gelerek yenebileceklerini zannettiler. Zaman zaman da onları taklit ettiler. Kalıcı ve sürdürülebilir ekonomik önermeler yerine kolaycı, spekülatif çözümler aradılar. Bazen bu konularda çıkış yapmak istediler ancak inandırıcı olmadılar. Örneğin, Kılıçdaroğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olurken işsiz ev kadınlarına 600 TL maaş sözü verdi, kazanamayınca bu vaatte unutuldu. Oysa sonra CHP Genel Başkanı oldu, şimdi 5-6 büyükşehir belediyesi var CHP’li belediye var hiçbir başkan işsiz kadına 600 TL maaş bağlamadı.

KIYAFETE KARIŞMIYORUZ DEDİLER, MAHKEMEYE KOŞTULAR

Diğer taraftan çarşaf açılımlarında biz kılık kıyafete karışmıyoruz, halk dilediği gibi giyinsin dediler, diğer taraftan bu konuda yapılan düzenlemelerin iptali için Danıştay’da, Anayasa Mahkemesi’nde dava açtılar. Burada ciddi bir şekilde inandırıcılık sorunu var. Temel hak ve özgürlükler alanında da bu çelişkiyi görmek mümkün. En temel hak olan anadilde savunma hakkı düzenlemesine Genel Başkan Kılıçdaroğlu destek vereceğini söyledi, ancak konu komisyonda görüşülürken CHP kanuna muhalefet şerhi koydu, Meclis’te de en sert muhalefeti yaptı ve ret oyu kullandı. Sosyal demokrasiyi ve sosyal demokrasin temelini oluşturan sol kültür CHP’de olmadığı için bunlar yaşanıyor. Sosyal demokrasinin argümanlarına sahip olsalardı bu çelişkiler yaşanmazdı.”

HABUR’DAKİ ACEMELİK YOK

İmralı’da başlatılan süreçte BDP’nin tutumuna dikkat çeken Sırrı Özbek, “BDP Habur’da yaptığı acemiliği bu süreçte yapmayacak gibi görünüyor. BDP ve örgütün o süreçten, Oslo’da akamete uğramasında önemli sonuçlar çıkardığına inanıyorum. Çıkarılan sonuçlar bu sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine katkı sunuyor. Bütün sözcüleri konuşmalarında bu sürece destek olacaklarını söylüyor. Bu önemlidir. Bu süreç kolay değil. Tehlikelerle, tuzaklarla, kapanlarla dolu bir yolda ilerliyor. Bu süreçte bu tuzaklara düşmemek, tehlike rüzgarına kapılmamak için sağduyulu, sakin açıklamalar, buna uygun bir dil geliştirmek gerekir. Bu dil BDP ve hükümet için de geçerli olmalı” dedi.

HIZLI DEMOKRATİK BİR ANAYASA ŞART

Yeni bir anayasanın önemine dikkat çeken Özbek, önerilerini şöyle sıraladı: “Bu süreçte çok hızlı demokratik bir anayasa yapılmalı. Kimliklerin tarif edilmediği, herkesi eşit kabul eden bir anayasa olmalı. Yani anayasaya uygun olarak diğer yasalardaki aykırı hükümlerin ayaklanması gerekmektedir. Çıkacak olan yargı paketi yargı reformu mahiyetinde olmalı. En önemlisi dil konusunda Türkçe dışındaki dillerin de konuşulması yazılması, yayılması, öğrenilmesi ve öğretilmesi, eğitimi konusunda da anayasal düzenlemelerin yapılacağına dair güvenceler verilmelidir. Sonuç olarak bu yeni dönem daha çok demokrasiye, daha çok barış, daha çok hukuka ve daha çok refah düzeyine ulaşacağımız bir dönem olmalıdır.”

YARIN: ESKİ SHP MİLLETVEKİLİ MEHMET ALİ EREN

Haber Ara