Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'AKP hayal dahi edilemeyen şeylere dokundu'

Antikapitalist öğrenciler, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) tarafından başlatılan “Medikomu Vermiyorum” kampanyasından sonra 2008 yılında kuruldu.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-12 13:20:38

'AKP hayal dahi edilemeyen şeylere dokundu'
TIMETURK / Haber Merkezi

Antikapitalist Öğrenciler, özgürlük ve barış mücadelesini üniversitelerde sürdüren bir gençlik örgütlenmesi. Üniversite eğitim sisteminin özelleştirilmesine, sadece parası olanlara eğitim kapılarının açılmasına karşı çıkmakla birlikte; yemek, yol, barınma gibi masrafların öğrencilerin ve ailelerinin omuzlarına yüklenmesi yerine eğitimin parasız olmasını ve bütün öğrencilere karşılıksız burs verilmesini savunuyorlar.

Antikapitalist Öğrenciler, ırkçılığa, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, homofobiye ve her türlü ayrımcılığa karşı çıkıyorlar. Anadilde eğitimin bir hak olduğunu savunuyor, kampüslerinde ayrımcılığın olmaması için mücadele ediyorlar. Farklı kampüslerden Antikapitalist Öğrenciler sık sık bir araya gelip toplantılar yaparak okullarda yaşadıkları her türlü soruna karşı kampanya örmeye çalışıyorlar. Sadece kendilerine özel değil bu toplantılar, herkese açık. Toplantılara katılan herkesin katkı sunma, eleştirme hakkı olduğunu dile getiriyorlar.

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP)-Antikapitalist Öğrenciler adına Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi öğrencisi Özdeş Özbay’la konuştuk.

DSİP - ANTİKAPİTALİST ÖĞRENCİLER


"ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ MÜCADELESİNİ ÜNİVERSİTELERDE SÜRDÜREN BİR GENÇLİK ÖRGÜTLENMESİDİR"

Antikapitalist Öğrenciler hangi amaçla, ne zaman kuruldu? Bize Antikapitalist Öğrencileri yaptığınız çalışmalar üzerinden anlatır mısınız?

Antikapitalist öğrenciler, DSİP tarafından başlatılan “Medikomu Vermiyorum” kampanyasından sonra, üniversitelerde aktif bir şekilde yürütülen çalışmalar üzerine 2008 yılında kuruldu.

Antikapitalist Öğrenciler özgürlük ve barış mücadelesini üniversitelerde sürdüren bir gençlik örgütlenmesidir. Yüksek öğrenimin bir ayrıcalık olmadığını savunur. Bu nedenle eğitim sisteminin özelleştirilmesine, sadece parası olanlara eğitim kapılarının açılmasına karşı çıkar. Yemek, yol, barınma gibi masrafların öğrencilerin ve ailelerinin omuzlarına yüklenmesi yerine eğitimin parasız olmasını ve bütün öğrencilere karşılıksız burs verilmesini savunur.

Antikapitalist Öğrenciler, ırkçılığa, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, homofobiye ve her türlü ayrımcılığa karşı çıkar. Anadilde eğitimin bir hak olduğunu savunur. Kampüslerinde ayrımcılığın olmaması için mücadele eder. Farklı kampüslerden Antikapitalist Öğrenciler sık sık bir araya gelir, toplantılar yapar. Okullarda yaşadığımız her türlü soruna karşı kampanya örmeye çalışır. Toplantıları herkese açıktır, katılmak için form doldurmaya ya da başka koşullara gerek yoktur. Kararlar bu toplantılarda alınır, toplantılara katılan herkesin katkı sunma, eleştirme hakkı vardır. Sadece toplantılara katılmakla yetinmeyip Antikapitalist Öğrencilerin başka bir üniversiteyi ve başka bir dünyayı mümkün kılma mücadelesine omuz vermek isterseniz coşkuyla karşılanırsınız.

Pek çok farklı kampanya içinde imzacı ve destekçi olarak yer alıyoruz. Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De Girişimi’nin bir bileşeniyiz. 19 Ocak’larda Hrant Dink yürüyüşlerinde, 24 Nisan’larda soykırım anmalarında görev alıyoruz. Barış ve Adalet Koalisyonu’nun bir bileşeniyiz Afganistan, Irak, Filistin, Libya, Mali ve herhangi bir savaş da işgale karşı eylemler düzenliyoruz. Türkiye’de de Kürt halkına yönelik savaş politikalarına karşı barış kampanyaları örgütlüyoruz. Küresel Eylem Grubu’nun bir bileşeni olarak nükleer ve termik santrallare karşı güneş, rüzgar bize yeter diyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarını savunuyoruz. Bu kampanyaları bulunduğumuz lise ve üniversitelerde stantlar açarak, toplantı ve paneller düzenleyerek yaymaya çalışıyoruz.

Antikapitalist Öğrenciler “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyor?

Özel bir gençlik kavramımız yok. Adımızdan da anlaşılabileceği lise ve üniversite öğrencileri özelinde faaliyet yürütüyoruz. Ağırlıklı olarak ise üniversitelerde ya resmi öğrenci kulübü/topluluğu olarak ya da bir öğrenci grubu olarak şekillendiriyoruz etkinliklerimizi.



"BÜTÜN ORTADOĞU ÜLKELERİNDE GERÇEKLEŞEN DEVRİMLER, AYAKLANMALAR VE GÖSTERİLERDE DİKTATÖRLERE VE DEVLETLERE KARŞI EZİLENLERDEN YANA TAVIR ALIYORUZ"


Yaptığınız çalışmaları yürütürken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir? Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Kendimizi özgürlük mücadelesi veren enternasyonalist bir gençlik hareketi olarak tanımlıyoruz. Bu tanımlar çok klasik gelebilir, fakat bizim için ikisinin de teorik ve pratik olarak özel bir önemi var. Bütün sol grupların dilinde olan “devrim”in, sadece bir iktidar mücadelesi olmadığını, aynı zamanda kitlelerin aşağıdan mücadelesi içerisinde kendilerini de dönüştürerek yeni bir toplumu oluşturdukları bir özgürleşme pratiği olduğunu savunuyoruz. Bu nedenle her zaman özgürlüklerin genişletilmesi için büyük yığınlarla birlikte hareket etme amacı güdüyoruz.

Üniversitelerde ve hatta devlet kurumlarında başörtüsü özgürlüğü, eşcinsellere yönelik her türlü ayrımcılığın kaldırılması, işyerlerinde ve okullarda üniforma zorunlulukları, anadilde eğitim hakkı ve benzeri bütün özgürlükleri savunuyoruz.

Enternasyonalizm derken de çok net bir biçimde devlet, millet ve ulus gibi kavramları ve bunların çıkarlarını temsil eden milliyetçilik, ulusalcılık, yurtseverlik gibi siyasi duruşları reddeden bir politik tutumdan söz ediyoruz. Şöyle birkaç örnek verebilirim. Ermeni soykırımının tanınması mücadelesine destek veriyoruz. Üç yıldır Taksim’de düzenlenen 24 Nisan anmalarının örgütlenmesinde aktif olarak yer alıyoruz. Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını savunuyoruz ve sürdürmekte olduğumuzu barış mücadelesinde bütün eleştirilerimizi devlete yöneltiyoruz. Tunus, Mısır, Bahreyn, Suriye ve diğer bütün Ortadoğu ülkelerinde gerçekleşen devrimler, ayaklanmalar ve gösterilerde diktatörlere ve devletlere karşı ezilenlerin mücadelesinden yana tavır alıyoruz. Suriye Halkı ile Dayanışma Platformu’nda aktif olarak yer alıyoruz.



Antikapitalist Öğrenciler; Kürt halkının özgürlük mücadelesini destekleyen, anadilde eğitim hakkını ve barışı savunan… Diktatörlere karşı ayağa kalkan Ortadoğu halklarına ve devrimlerine destek veren… Baas rejiminin katliamlarına karşı Suriye devrimini destekleyen ve Suriyeli savaş mağduru mültecilere karşı başlatılan ırkçı kampanyaya karşı çıkan… Ermeni soykırımının tanınması için mücadele eden… Hrant Dink cinayetinin arkasındaki güçlerin açığa çıkarılması, tüm sorumluların yargılanması için “Bu Dava Böyle Bitmeyecek”, “Hepimiz Hrant'ız” diyen… Ergenekon çetesinin dağıtılmasını ve bütün darbecilerin yargılanmasını savunan, darbelere karşı demokrasiden yana tutum alan… Başörtülü kadınların eğitimde ve kamu sektöründe maruz kaldığı ayrımcı uygulamaların kaldırılmasını savunan… Irkçılığa ve milliyetçiliğe karşı olduğu gibi tüm kimliklere yönelik ayrımcılığa, nefret söylemlerine, cinsiyetçiliğe, homofobiye karşı duran… Nükleer enerji poltikalarını ve küresel ısınmanın sorumlusu şirketleri durdurmak için; HES’leri, termik santralleri kapattırmak için mücadele eden, yenilenebilir enerjiye geçişi savunan… Sadece harçların kaldırılması yetmez! Ulaşım, barınma ve yemek ihtiyaçlarının da parasız olmasını savunan… İnsan hayatının kârdan daha değerli olduğu bir toplumu hayal eden ve dünyanın bu amaçlar doğrultusunda nasıl değiştirilebileceğine hep beraber çözümler arayan ve tartışan… Başka bir dünyayı ancak özgürlüklerin kısıtlandığı her alanda mücadele ederek kurabileceğimize inandığı için liselerde ve üniversitelerde örgütlenen öğrencilerdir!



"SOSYALİSTLERİN GENÇLERE ÖZEL BİR PROGRAMININ OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUZ"

Türkiye’de sol ideoloji içinde yapılan gençlik çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Bu anlamda problem kaynakları neler oluyor?

Gençlik bir toplumsal sınıf, etnik veya cinsel grup olmadığı için sosyalistlerin gençlere özel bir programının olması gerektiğini düşünmüyoruz. Gençlik denilen ve genel olarak belli bir yaş aralığından ibaret olan kesimin ortak duyguları, çıkarları ve fikirleri yoktur. Öğrenciler, işçiler, patronlar, işsizler, eşcinseller, kadınlar, engelliler gibi birbirinden çok farklı kesimlerden oluşurlar. Bu nedenle sosyalistler genel olarak bu kitlelerin kendi temel sorunlarının çözümlerine dair politik taleplerde bulunurlar.

Solun diğer gruplarının gençlik örgütlenmelerinin nasıl bir yapısı ve çalışmaları var bilmiyorum. Ancak Antikapitalist Öğrenciler lise ve üniversitelerde sahip olduğu politik talepler etrafında, diğer kulüplerle ve öğrencilerle birlikte hareket etmeye çalışan bir gençlik örgütlenmesidir. DSİP bir partinin gençlik kolları değildir. Bu şu demek, üyelerinin hepsi DSİP üyesi olmadığı gibi DSİP üyesi olanlar da genç veya öğrenci olmalarından ötürü parti içerisinde ayrı bir örgütlenmenin içinde değildir. Daha eski üyelerin hiyerarşik olarak altında olan ya da partinin emirlerini yerine getiren militanlar da değildir.

"DAHA ÖNCEKİ HERHANGİ BİR SOL GELENEĞE YASLANMIYORUZ"

Türkiye’deki bir gençlik hareketi olarak geleneğe bakışınız nasıl? Bu anlamda çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Gelenekten neyi kastettiğinizi bilemiyorum ancak Antikapitalist öğrenciler çok yeni bir platform ve eğer kastettiğiniz bir sol gelenek ise daha önceki herhangi bir sol geleneğe yaslanmıyoruz.

Gelecek konusunda ise son derece heyecanlı bir dönemde yaşadığımız için umutluyuz. 2008 krizinden sonra İngiltere, İspanya, İtalya, Fransa, Yunanistan ve daha birçok ülkede 1968 hareketinden sonra yaşanan en büyük toplumsal mücadelelerin benzerleri yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Avrupa, 68’den sonraki en büyük genel grev dalgasına, işgal et eylemlerine, kitle gösterilerine, öğrenci hareketlerine ve iktidar değişikliklerine şahit oldu. Ortadoğu’da devrimler yaşandı ve derinleşerek Mısır ve Tunus’ta devam ediyor. Suriye’de diktatöre karşı mücadele bir iç savaş şekline bürünmüş olsa da devam ediyor ve Suriye halkının katil Esad’ı tarihin çöplüğüne yollayacağına inanıyoruz.

Amerika’da finans merkezinin dibinde işgal et eylemleri yaşandı, Wisconsin’de grev hareketi yaşandı. Quebec’teki yüz binlerce öğrenci yaptıkları grev ve gösterilerle üniversitelerine yönelik neoliberal saldırıları püskürttü üstelik hükümeti de devirdi. Hobsbawm 2011 yılını 1848 devrimlerine benzetiyordu, Noam Chomsky ise 1968 hareketine. Biz bu havayı Türkiye’deki ekonomik ve politik atmosferden dolayı yeteri kadar hissedemiyor olsak da tarihte eşlerine az rastlanan bir dönemin içerisindeyiz. On milyonlarca işçi, işsiz ve öğrenci egemen sınıflara meydan okuyor ve başka bir dünya talebini haykırıyor. Biz de bu heyecan verici küresel mücadele deneyimlerini gücümüz yettiğince Türkiye’de anlatmaya çalışıyoruz.





"AKP DOKUNULMASI HAYAL DAHİ EDİLEMEYENLERE DOKUNARAK EMEKÇİ SINIFLARDAN GÖRDÜĞÜ DESTEĞİ ARTTIRDI"

Türkiye’deki özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Türkiye de tarihsel bir değişim döneminden geçiyor. Ancak 2011’den beri Batı’da ve Orta Doğu’da yaşandığı gibi değil, daha farklı bir biçimde. Krizi 2001’de yaşayan Türkiye, 2008’deki büyük krizden ekonomisini büyüterek çıkan nadir ülkelerden biri olurken askeri vesayet rejimi de ağır darbeler aldı. Müslümanların Kemalist ideoloji ve o ideolojinin uygulayıcısı olan asker ve sivil bürokrasiden duydukları rahatsızlığı iyi kullanan AKP dokunulması hayal dahi edilmeyenlere dokunarak emekçi sınıflardan gördüğü desteği arttırdı. Bir diğer toplumsal dinamik olan Kürt hareketi ise 90’larda gösterdiği müthiş direnişle yok edilemeyeceğini kanıtladı. Ve AKP döneminde de bazı kazanımlar elde etti. Antikapitalist öğrenciler bütün bu mücadeleleri sahiplendi ve referandumda da “Yetmez ama Evet” kampanyasını dâhil oldu.

Özgürlükler alanında atılan her adımı destekledik, ama bunlar yetmez. Daha fazla özgürlük istiyoruz. Eşcinsellerin, başörtülü kadınların, Kürtlerin ve diğer halkların taleplerinin karşılanmasını istiyoruz. Ermeni soykırımın tanınmasını, Ermenilerden özür dilenmesini ve soykırım mağdurlarına yağmalanan mallarının geri verilmesini, gerekirse tazminat verilmesini savunuyoruz. Her türlü örgütlenme ve ifade hakkının tanındığı, nefret suçları yasası barındıran, içerisinde "Türklük" diye bir şeyin geçmediği yeni bir anayasa istiyoruz. Bütün bunları AKP yapabilir mi? Elbette kendi kendine yapmaz. Bugüne kadar yaptıklarını da zaten kendi başına yapmadı. Kürt halkının mücadelesi bu sorunu çözeceğini söyleyerek halktan destek alan AKP’yi çeşitli açılımlar yapmaya zorladı, Müslümanların 90’lardan beri verdiği mücadele laikçi ve Kemalist devlet aygıtını geriletmesini sağladı, kadınların verdiği mücadele birçok kazanım elde etti. AKP bunların birçoğuna aslında direndi ve direnmeye de devam ediyor. Kürt sorununda direnmeseydi Öcalan ile görüşmeler çok daha önceden başlayabilir ve bu kadar insan ölmeyebilirdi. Örnekler çoğaltılabilir, başörtüsü sorununu gündeme getirmekten uzak duruyor. Sendikalara karşı düşmanca tavır sergiliyor. Eşcinsellere hasta diyor. Kadınları çocuk doğurma makinesi gibi görüyor. Darbecileri, Kürt halkının ve sosyalistlerin katillerini affedebileceğini söylüyor. Tabandan basınç yemeseydi şimdiye kadar yaptığının yarısını bile yapmayacaktı diyebiliriz.

"GERÇEK KAZANIMLAR ELDE ETMENİN SOKAKTA GÖRÜNÜR OLMAKLA MÜMKÜN OLABİLECEĞİNİ UNUTMAMAK GEREKİR"

Son dönemde Arap Baharı'nın sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmalar ve devrimler olduğundan söz ediliyor. Bu anlamda Arap Baharı'na nasıl bakıyorsunuz? Sosyal medyanın bu devrimler üzerindeki etkisi ve mücadeledeki yeri sizce nedir?

Antikapitalist Öğrenciler'in mücadele perspektifini tanımlarken bahsettiğimiz üzere, dünyanın her yerinde, kitlelerin talepleriyle örülen, aşağıdan gelişen tüm özgürlük mücadelelerini destekliyoruz. Arap devrimlerini ilk günden bu yana izliyoruz, heyecanla takip ediyoruz ve orada edinilen tecrübelerden yararlanmaya çalışıyoruz. Tunus'ta başlayarak tüm coğrafyaya yayılan devrimler, 2 yıldır halkların sokakta ördüğü mücadeleyle, meydanlarda aldığı tutumla; yeri geldiğinde güvenlik güçleriyle çatışılarak kazanımlar elde etti. Bu da çok net gösteriyor ki, Arap devrimleri birer internet devrimi değil. Zaten ‘internet devrimi’ diye bir kavramdan da söz etmek mümkün değil. Çünkü devrim, tam da Ortadoğu'da gözlemlediğimiz gibi sokakta mücadele verilerek, meydanları terk etmeyerek gerçekleşti. Elbette internetin, sosyal medyanın buradaki payından söz edilebilir, sosyal medyanın etkin kullanımının mücadeleye bazı katkıları olmuş olduğu, olabileceği kabul edilebilir.

Ancak Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinin sadece birer araç olduğunu ve gerçek kazanımlar elde etmenin sokakta görünür olmakla mümkün olabileceğini unutmamak gerekir. Tahrir Meydanı'ndaki o müthiş kalabalığın egemenlerin gözünü nasıl korkutmuş olabileceğini, diktatörleri nasıl tir tir titretttiğini az çok tahmin edebilirsiniz. İçinde bulunduğumuz sürece baktığımızda da dünyada devam eden ayaklanmalar; kitlelerin meydanlarda, işyerlerinde, üniversitelerde ördüğü mücadeleler, egemen sınıfların korkulu rüyası olmaya devam edecek gibi görünüyor.

(on5yirmi5)




Haber Ara