ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri 2001'de Afganistan'a girdiklerinde Taliban'a karşı kolay bir zafer kazanacaklarını bekliyorlardı. Başkent Kabil ve çevresi ilk aylarda koalisyonun denetimine girse de ülkenin kalanındaki Taliban hakimiyeti kırılamadı. Bugünlerde hem Taliban'ın başlatacağı yeni bir saldırı dalgasına karşı hazırlık yapılıyor hem de Kabil ve Washington uzun süredir Taliban'la anlaşmanın yollarını arıyor. Geçtiğimiz birkaç hafta içinde ABD Başkanı Barack Obama ve İngiltere Başbakanı David Cameron ile görüşen Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Taliban temsilcileri ile görüşmeye hazır olduklarını deklere etti.
PAKİSTAN'DAN DESTEK
Afgan Yüksek Barış Konseyi adıyla oluşturulan ve Karzai'nin bizzat desteklediği bir oluşum, olası bir anlaşmanın çerçevesini belirleyebilecek bir rapor hazırladı. Yol haritası niteliğindeki taslak geçtiğimiz Aralık ayında basına yansıdı. Taslakta, Taliban'a siyaset yolu açan ve yönetimde yer veren öneriler dikkat çekiyor. Sayılan öneriler arasında Herat valiliği gibi yerel bölgelerde yönetim, polis teşkilatında üst düzey kadro ve kabine üyeliği yer alıyor.
Bölgenin en önemli aktörlerinden Pakistan, bir süredir dikkatli biçimde barış görüşmelerini destekliyor. Geçtiğimiz haftalarda 26 Taliban üyesinin Pakistan tarafından salıverilmesi, İslamabad'ın bu yönde attığı bir adım olarak değerlendiriliyor. Pakistan Ulema Konseyi Başkanı Mevlana Tahir Aşrafi 'Taliban olmadan Afganistan'da barış sağlanamaz' diyerek görüşmelere tam destek beyan etti.
ETNİK ENGEL
Kabil ve İslambad'dan gelen olumlu sinyaller önemli olarak değerlendirilse de bölgenin karışık etnik yapısı görüşmelerin önündeki en önemli engel olarak görülüyor. Karzai'nin de mensubu bulunduğu Peştunlar Afganistan'da nüfusun çoğunluğunu ve Taliban'ın temelini oluşturuyor. Bugüne kadar Talibanla mücadele eden Tacik ve Hazaralar da bu duruma dikkat çekerek görüşmelerin etnik bazlı yapıldığını öne sürüyor. Ülkedeki Hazaraların önemli isimlerinden Hacı Muhammed Muhakik, 'Devlet başkanı olaya etnik temelli yaklaşıyor, Taliban'ın kalbini kazanarak seçimleri almayı amaçlıyor' dedi. Peştunlar dışında kalan etnik gruplar da, görüşmelerde kendilerine yer verilmemesinden şikayetçi.
Üç taraf da çok ihtiyatlı
Taliban ve Kabil yönetimi arasında görüşmelerin başlayabilmesi için aşılması gereken eşikler bulunuyor. Taliban, bugüne kadar sürdürdüğü 'Karzai'nin Amerikan kuklası olduğu' söylemini terk etmiş değil. Ayrıca Taliban içinde de görüşmeler konusunda fikir ayrılıkları yaşandığı biliniyor. Bazı komutanlar, masaya oturulmasını desteklerken, bazılar savaşmakta ısrarlı. Karzai de Taliban'ın mevcut yönetimi Taliban tarafından yasal temsilci olarak tanınmasını ve görüşmelerin Yüksek Barış Konseyi ile yapılmasını ön koşul olarak ortaya koydu. Bu koşullar da Taliban tarafından henüz kabul edilmiş değil. ABD ise 2001'den beri Afganistan'da bulunan Washington ise tüm bu gelişmeleri ihtiyatla takip ediyor.
İKİ TARAF DA İYİ NİYET BEKLİYOR...
Kabil üzerinden ABD ile barış görüşmeleri yapan ve bu amaçla Katar'ın Doha kentinde bir ofis açan Taliban, iyiniyet göstergesi olarak Guantanamo'da tutuklu bazı üyelerinin salıverilmesini bekliyor. Ancak ABD, şimdiye kadar bu konuda iyi niyet göstergesi olarak nitelendirilecek bir adım atmadı. Aynı şekilde Washington da Taliban'ın elinde 1 yıldır rehin tutulan bir ABD askerinin bırakılmasını istiyor.
Yaklaşık 35 bin savaşçısı var
2001'de başlayan ABD önderliğindeki operasyonda Taliban güçleri, Kabil ve çevresini boşaltsa da ülkenin kalanındaki hakimiyetini büyük oranda sürdürdü. 2001 yılı başında Taliban'ın 50 bin civarında savaşçısı olduğu tahmin ediliyordu. Bir dönem Afganistan'daki İngiliz askerlerinin komutanlığını yapan General Richard Barrons, 2010 yılında The Times'da yayınlanan raporunda Taliban'ın 25 ila 35 bin arasında Taliban savaşçısının bulunduğunu, NATO ve ABD güçlerinin ise 90 bin civarında olduğunu açıklamıştı. (Yeni Şafak)