Alman hükümeti, Bulgaristan'daki otobüs saldırısındaki kanıtların kuvvetlenmesi durumunda Hizbullah'ı terör örgütü olarak tanıyacağının sinyallerini verdi. Hrıstiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) Dış Politika Sözcüsü Philipp Mißfelder, Hizbullah’ın AB’nin terör listesine alınması için ortada yeterince kanıt olduğu görüşünde. Mißfelder, "Hizbullah Lübnan’da bile devlete karşı bir örgüttür ve İsrail devletine de karşıdır. Ayrıca İran’dan kumanda edilmektedir. Benim şahsi görüşüme göre tüm bunlar bile Hizbullah’ı AB’nin terör listesine almak için yeterli sebeplerdir" diye konuşuyor.
ABD ve İsrail'in baskısı artıyor
AB kriterlerine göre rehin alma veya adam öldürme gibi ağır suç işleyen, halkı sindirme ve bir ülkenin temel yapılarını ciddi bir şekilde istikrarsızlaştırma ya da parçalama amacı taşıyan organizasyonlar, terör örgütü listesine alınıyor. Bu listeye Hamas ve El Kaide çoktan alınmış durumda. Mißfelder’e göre AB, bugüne dek Hizbullah’a karşı gerektiği kadar sert olmadı. Zira Hizbullah’ın Avrupa'da birçok yasal girişimi bulunuyor ve Avrupa’dan Hizbullah’ın Lübnan’daki bankalarına büyük miktarda para akıyor. Mißfelder bu şekilde Batılı ülkelerin dolaylı olarak terörü desteklediğini kaydediyor ve ekliyor: "Hizbullah kendini bazen göstermeye çalıştığı gibi bir sosyal refah organizasyonu değil, aksine siyasi, agresif, kendisini Lübnan devletinin bile üstünde görmeye çalışan ve amacına ulaşmak için şiddet kullanmaktan çekinmeyen köktendinci bir örgüttür. Sofya’dan gelen rapor hepimize bir kez daha gösterdi ki Hizbullah’ın terör eylemlerine karıştığı ispatlanmıştır."
Geçen hafta Washington’un 1995 yılından bu yana Hizbullah’ı terör örgütü olarak tanıdığını anımsatan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, AB’den de bunu istedi. Aynı şekilde İsrail ve Kanada’nın da baskısı sürüyor. Ancak birçok AB ülkesi Hizbullah’ı terör örgütü listesine almaya yanaşmıyor. AB diplomatlarından sızan bilgilere göre Fransa, İtalya, Kıbrıs ve Malta buna sıcak bakmıyor. Almanya’nın ise Brüksel’den bağımsız olarak Hizbullah’ı terör örgütü olarak tanıması da gündemde.
"Karar, Hizbullah'ı güçlendirebilir"
Diğer yandan ünlü düşünce kuruluşu Chatham House’dan Nedim Şehadi aceleci davranılmaması uyarısında bulunuyor. Şehadi, "Terör kavramının bazı tanımları Hizbullah’a uygun bulunabilir, zira bu örgütün Lübnan iç savaşı sırasında birçok saldırı ve kaçırılma olayından sorumlu olduğu biliniyor" diyor. Fakat Şehadi, başka bir tehdidin söz konusu olduğunu belirtiyor ve “Ben böyle bir kararın Lübnan’daki etkilerinden endişeleniyorum. Zira Hizbullah hükümetin yasal olarak bir parçası. Eğer gerçekten terör örgütü olarak tanınırsa ve yaptırımlar uygulanırsa, bu Lübnan’ı izole edilmesiyle sonuçlanır. Bu da Hizbullah’ın konumunu zayıflatacağına aksine güçlendirir” diye konuşuyor.
Şehadi’ye göre Hizbullah’ın elinde bir savaşa girmeyi göze alacak kadar silah var. Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD’nin Beyrut’taki Ortadoğu Temsilcisi Björn Blaschke de Hizbullah’ı terör örgütü olarak kabul etmekle örgüte iyilik yapılmış olacağı görüşünde. Hizbullah ile diyaloğun kesilmesinin yanlış bir strateji olduğunu kaydeden Blaschke, "Dışarıdan yapılan baskı artarsa, Hizbullah kendini korumak zorunda kalacağı izlenimi edinebilir" diyor.
Gazeteci Balschke bir süredir Lübnan’da Hizbullah üzerindeki baskının arttığına da dikkat çekiyor. Balschke, Suriye iç savaşında İran ile birlikte Esad’ı destekleyen Hizbullah’ın büyük oranda destek yitirdiğini kaydediyor.
dw