Dolar

34,9528

Euro

36,7002

Altın

2.999,99

Bist

10.011,08

'Lüks ve israf ama İslami... Bu sahtekarlıktır'

Bekaroğlu: ''AK Parti'nin olumlu icraatları elbette var, olmaması imkânsız. Ama benim itirazım, eleştirilerim; ideolojisine, felsefesine, yoğun bir şekilde muhafazakarlığına, dindarları değiştirmesine, onları neo-liberal uygulamalara eklemlenmesinedir.''

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-08 12:04:02

'Lüks ve israf ama İslami... Bu sahtekarlıktır'

TIMETURK / Haber Merkezi

Türkiye siyasetinde, alternatif muhalefet arayışlarının daha karma bir yapıya doğru yol alması ve farklı ideolojik kesimlerin yakınlaşması fısıltıyla konuşulan ve tartışılan önemli konular arasında. Geçtiğimiz aylarda kendini feshederek AK Parti'ye katılan HAS Parti, aslında yeni oluşumların ne kadar önemsendiğinin de bir yansıması olarak kabul edildi. Dindar kesimden yükselen "adalet, paylaşım, özgürlük" sesleri, yeni kavramların türetilmesine yol açtı. Tüm bu gelişmelerin merkezinde bir isim Mehmet Bekaroğlu... Refah Partisi'nden, HAS Parti'ye Bekaroğlu yolculuğu, aslında bu alternatif oluşumların fikri altyapısını oluşturan önemli isimlerden biri...

Mehmet Bekaroğlu, 1954 Rize Fındıklı’da doğdu, liseyi Kırıkkale ve Ağrı’da okudu. 1978’de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bitirdi. 1989 yılında doçent, 1996’da profesör oldu. 1998 yılında KTÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana bilim Dalı Başkanıyken öğretim üyeliğinden ayrılarak aktif siyasete girdi. 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi listesinden Rize milletvekili seçildi. TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyeliği yaptı. Fazilet Partisi ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. 2004 yılında Saadet Partisi’nden istifa ederek, bir grup arkadaşı ile Doğu Konferansı Platformu’nu kurdu ve Ortadoğu’ya yönelik sivil diplomasi çalışmaları yaptı. 2009 yılındaki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. 2010 yılında kurulan Halkın Sesi Partisi’nin kurucusu olan Bekaroğlu, partinin siyasi işler ve insan haklarından sorumlu genel başkan yardımcılığı ile İstanbul il başkanlığı görevini üstlendi. Halkın Sesi Partisi’nin kapatılmasından sonra bir grup arkadaşı ile kurduğu Araştırma Merkezini yöneten Bekaroğlu halen İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Bölümünde dersler vermekte ve bir özel hastanede de psikiyatri uzmanı olarak çalışmaktadır. İngilizce bilen Mehmet Bekaroğlu’nun mesleği ve siyaset alanında çok sayıda makalesi ve yayınlanmış dört kitabı var.

Bekaroğlu, sözünü sakınmayan bir akademisyen, siyasetçi ve hatta aktivist... Rize'de, Başbakan'ın evinin önündeki derede yaptığı 'çevre protestosu'nu anlatırken, inandıklarını ilkesel olarak da sahiplendiğini ifade ediyor. Sert iktidar muhalefetini; küresel sisteme kökünden, iktisadın tanımına itiraz ederek temellendiriyor. Mehmet Bekaroğlu, çağa uyum sağlayabilecek küresel bir itirazın derdinde... Kendisiyle, AK Parti hükumetinin icraatlarını, iç ve dış politikayı, küresel yapılanmayı, yeni anayasayı, Kürt meselesini, HES'leri, Roboski'yi ve modernist bir tanımlama olan "Müslüman Sol" kavramını Hür Bakış'a anlattı.

"Benim özelikle AK Parti'yi eleştirmek gibi bir derdim yok"

AK Parti hükumetini en fazla eleştiren isimlerden birisiniz. Bu tutumunuzla her şeye muhalif olmakla da suçlanıyorsunuz zaman zaman. Bu kadar yoğun eleştiri yapmanın amacı nedir? AK Parti iktidarının olumlu bulduğunuz ya da destek verdiğiniz icraatları/siyasi yaklaşımları yok mu?


Bu soru, klasik bir 'eleştiriyi savuşturma' sorusudur. Benim özelikle AK Parti'yi eleştirmek gibi bir derdim yok. Örneğin; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy'deki meşhur Perşembe Pazarı'nı tekrar imara açıyor. Orada rezidanslar, AVM'ler yapacak. Bu konu 2008'den bu yana gündemde... Bu bölge yoğun yapılaşmaya açılmamalıdır, uygun değildir. Halka sorulması gerekiyor, Kadıköylülere sorulmalı, onların neye ihtiyacı olduğu belirlenerek yol alınmalıdır. Bu benim fikrim, siz de çıkın orada niçin çok yıldızlı otel yapılması gerektiğini anlatın. Böyle bir eleştiri yapıyorum; birisi çıkıyor sen hep muhalefet ediyorsun diyor. Bunun yerine eleştirimle ilgili bir şey söylemeli"

AK Parti'nin olumlu icraatları elbette var, olmaması imkânsız. Ama benim itirazım, eleştirilerim; ideolojisine, felsefesine, yoğun bir şekilde muhafazakarlığına, dindarları değiştirmesine, onları neo-liberal uygulamalara eklemlenmesinedir. Yani ilkesel bir itirazdır benim eleştirilerim. Kaldı ki; iyi olanlar yeterince konuşuluyor. Televizyonlarda, medyada sabahtan akşama kadar anlatılıyor. Habbeyi kubbe yapılıyor zaten. Bizler de bir Twitter'dan eleştiri yapmışız çok mu? Hiçbir eleştiriye tahammülleri yok.

Bu hayra alamet değil; bir iktidarın eleştirilere kendisini bu kadar kapatması yanlışlarının büyüdüğünün belirtisidir.

"AK Parti, ceviz ağacı gibi altında yeni oluşumlara izin vermiyor."

Ertuğrul Günay ile "Müslüman Sol" gibi bir oluşum içindeyken, Günay AK Parti'ye katıldı. HAS Parti'nin kurucuları arasındaydınız ve kitlesi az olmasına karşın kamuoyunun yakından takip ettiği alternatif bir siyasi oluşumdu ama o da AK Parti'ye katıldı. Bugün Türkiye'deki siyasi oluşumlara yapılan en önemli eleştirilerden biri de gerçek anlamda bir 'sol' oluşumun yapılanamaması... Bunun sebebi nedir?

Ak Parti büyük bir güç ... Ceviz ağacı gibi altında yeşile, yeni oluşumlara izin vermiyor. Sayın Günay ve Kurtulmuş gibi... Buna aslında kendileri cevap vermeli. Elbette Türkiye'de bir muhalif yapının oluşamaması çok önemli bir sorundur. Her yerde iktidar var, diktatörlüklerde de iktidar var. Sadece demokrasilerde muhalefet var. Bir sistemin demokratik olabilmesi için güçlü bir muhalefetin ortaya çıkması gerekir. Bu hükumet, ABD ve İngiltere gibi sağ-muhafazakar partiler gibi ekonomik muhafazakar, liberal/ piyasacı bir politika uyguluyor. Buna muhalefet edebilecek siyaset ise sol siyaset oluyor. Türkiye'de böyle bir siyaset oluşamıyor. İktidar, bütün hizmetleri, malları, her şeyi ticarileştiren bir yaklaşım sergiliyor. Dünya siyasal bilimi literatüründe sermayeyi değil de emeği önceleyen siyaset sol siyaset olarak adlandırılır.

Türkiye’de mevcut sağ muhafazakar iktidara karşı sağlıklı bir sol muhalefet kurulamıyor. CHP sol bir parti olamıyor. Ulusalcı bir çizgide, cenderede sıkışıp kalmış.

"Kaliteli yaşam adı altında oksijen pazarlanıyor, bir süre sonra hava da ambalajlanır."


Kapitalizm korkunç bir şey; insan hırsını, ekonomik siyasal sisteme dönüşerek küreselleşmesidir, kapitalizim. Neo-liberalizm ayrı bir dalga; kapitalizmin sıkıştığı yerde ona yeni alanlar açıyor, ona yeni menziller kazandırıyor. Bugüne kadar insanoğlunun aklının ucundan geçmeyen mallar, hizmetler ticarileştiriliyor. Köprüler, yollar, dereler, ırmaklar, hatta hava bile ticarileştiriliyor. Bakın, orman kenarında evler yapılıp, kaliteli yaşam alanları altında pazarlanıyor. Bir süre sonra da onun da teknolojisi bulunur ve hava bile ambalajlanır.

Bugün Allah'ın bütün yaratıkları için bahşettiği suyun paketlenmesine alıştık. Su, borulara hapsediliyor, pet şişelere doldurulup satılıyor. Karıncalar, kediler, köpekler, kuşlar, kurbağalar vs canlılar bu sudan mahrum bırakılıyor. Bunlara karşı çıkan, bunlara alternatif üreten daha kamucu, daha paylaşımcı siyaset; sol siyaset olarak biliniyor. Dünya literatüründe bu böyle.

Türkiye’de “sol” diye bilinen partiler böyle bir siyaset geliştiremiyorlar. CHP ulusalcılık ve vesayetçilikle malul.

"İnsanın sonsuz ihtiyacı yoktur, sonsuz hırsı vardır."

Sonra dünya olup bitenleri eleştirmeden, küresel kapitalizmle hesaplaşmadan sadece AK Parti'ye muhalefetle bir yere gidemezsiniz. Bu küresel gidişata bir muhalefet gerekir. Bu ekonomik, siyasal ve toplumsal gidişat sürdürülemez. Dünya bu gidişata dayanamaz, bu da biliniyor. Kaynaklar kıt, ihtiyaçlar sınırsız deniliyor ki; bu tanımlama ve söylem de çok yanlış, temelden sorunludur. İnsanın sonsuz ihtiyacı yoktur. Hırslar sonsuzdur. Bütün canlı hayatı, insan hırsına kurban ediliyor. Bana göre bu buna muhalefet ancak İslam'dan, Kuran’dan ortaya çıkar.

Biz, 'sol' ifadesini, 'Müslüman Sol' diye bir kavramı kullanmadık. Bazıları bizi etiketlemiş olabilir. Başta iyi niyetli arkadaşlar, "bunlar 'emek, paylaşmak, özgürlük' diyorlar, bu soldur " dediler. Mehmet Bekaroğlu Müslüman, Ertuğrul Günay solcu, o halde bunlar 'Müslüman Solcu' dediler. Biz hiçbir zaman böyle bir kavram ya da ifade kullanmadık. Sonra bu itiraz; Müslümanların muhafazakarlığa, dinin diyanete dönüştürülmesine itiraz etmeleri bazı çevreleri rahatsız etti. İşte bunlar kötü niyetli olarak, yıpratmak amacıyla ısrarla bize “solcu” demeye çalıştılar, bu şekilde bu itirazı etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar.

Günay ve Kurtulmuş’un Ak Parti’ye gitmeleri herkesin gözünün önünde oldu, ben de zaten düşüncelerimi kamuoyu ile paylaştım. Has parti defterini de kapattık. Şimdi İstanbul Düşünce Evi adı ile bir araştırma merkezi kurduk, orada çalışmalarımıza devam ediyoruz. Elbette hükumetin yanlışlarını söylemeye devam edeceğiz ama Ak parti diye bir takıntımız yok. Biz küresel kapitalizme karşı buradan bir muhalefet kurmaya çalışıyoruz; Müslüman bir toplumda adaletçi, özgürlükçü ve paylaşımcı bir siyasal ve ekonomik ilişkiler sistemi nasıl olabilir, bu sorulara cevap arıyoruz.

"'Muhafazakar Demokrasi' kavramı, 'Müslüman Sol' kavramı kadar komiktir."

Bir muhalefet kurmaya çalışıyoruz ama AK Parti değil derdimiz; o bir taşerondur. 'Muhafazakar Demokrasi' ne demektir? 'Müslüman Sol' kavramı kadar komiktir. AKP, özünde küresel sistemin taşeronudur sadece. Dolaysıyla AK Parti'ye muhalefet etmekle hiçbir şey yapamazsınız. Dünyadaki bu gidişata, küresel sisteme bir muhalefet ve buna karşı bir program gerekir; daha kamucu, daha paylaşımcı, daha toplumcu, daha insani ve insaflı, daha merhametli bir siyasal programın derdindeyiz.

"Müslüman Sol" sorunlu bir tanımlamadır.


Müslüman Sol söylemi bazı kesimlerce sert bir dille eleştirilirken, toplumda karşılık buldu ve bugün kendi tabanını oluşturdu. Bu oluşum neden bugüne kadar yapılanamadı ya da neden bugün? İhsan Eliaçık'ın öncülük ettiği "Anti-kapitalist Müslüman Gençlik" oluşumunu, fikrini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İhsan Eliaçık Hoca güzel şeyler yapıyor, güzel şeyler söylüyor. "Müslüman Sol" dediğim gibi sorunlu bir tanımlama. Dindar insanların adalet; paylaşım etrafında geliştirdikleri siyasal programın, halkın nezdinde küçük düşürülmesi amacıyla kullanılmıştır, bu tanımlama. Sol kavramı, Türkiye'de kirli bir kavramdır. Birçok gruplar, 'Sol' adı altında faaliyetlerde bulunmuşlardır geçmişte. Türkiye halkının geniş kesimi tarafından, 'sol' denilince; "halkın değerleriyle alay eden, İslam ile derdi olan" siyasal akımlar anlaşılmış. Bu yeni siyasal yaklaşıma 'sol' tanımlaması yapılarak halkın gözünden düşürülmeye çalışılmaktadır. Bu tanımlamanın kasıtlı kullanıldığı kanaatindeyim.

"'Müslüman' iktidarın 10 yıldır adalet, paylaşım ve değerler adına bir şey üretememesi, dindarların homurdanmasına neden olmuştur."

Gerçek anlamda böyle bir taban oluştu mu, bilmiyorum. Ama AK Parti'nin tırnak içinde "Müslümanların" 10 yılı aşkındır devam eden iktidarı; adalet, paylaşım ve değerler adına bir şey üretememesi İslami çevrelerde ciddi homurdanmalara neden oldu. Çünkü imkanlardan uzak olan toplumun bu kesimi sadece dindar değil; aynı zamanda köylü kesim olmalarından dolayı, merkezden ve imkanlardan uzaktılar. Refah Partisi döneminde başlayan iktidara yerleşme süreci sonrasında merkeze geldiler ve bütün imkanlar ellerine geçti. Sıkıntı da burada başladı çünkü bu yeni gelenler de imkanları diğerleri gibi kullanmaya başladılar. Yani imkanlar yine belli bir kesim arasında paylaşılmaya başlandı.

"Lüks ve israf ama İslami... Bu sahtekarlıktır, istismardır, iki yüzlülüktür."

Kur'an, zenginlik belli ellerde dolaşan bir devlet ve güç olmasın der, bunu yasaklar. Bu yasak çiğnenmiştir. Toplumun bir kesimi yukarı çıktı ve mal sahibi oldu, zenginleşti. Bu zenginlikler, yaşam tarzı dayatır. Bu zenginlik sahibinin lüks yaşaması ve israf etmesi gerekir. Bunlar da lüks otellere gider; hatta yedi yıldızlı otel ama içki yok, kadın ve erkek için ayrı havuzlar var... Lüks ve israf ama İslami. Bu sahtekarlıktır, istismardır, iki yüzlülüktür. Tüm bu olanlar aşağıda ciddi bir tepki oluşturdu.

Müslümanlık bu değildir, murat edilen bu değildi. Oluşan bu durum doğru değildir. Müslüman çevrelerde yükselen sesler ve itiraz 'sol' diye yaftalanıp, boğmaya çalıştıkları ses, bu sestir. Aslında bu ses tarih boyunca her toplumdan yükselmiştir. Müslüman toplumda da olacak. Bu mücadele büyüyecek ama çabuk popülarize ediliyor. Popülizmin kucağına düşmemek gerekir. Medya her şeyi alıyor, tüketiyor ve çöpe atıyor. Bu tuzağa düşmemek gerekiyor. Anti-kapitalist Müslümanlar kavramını medya çok sevdi, bu şekilde bu yağma ve israfa karşı yükselen homurdanmalar, itirazlar marjinalize ediliyor, “tehlikeli” olmaktan çıkartılıyor.

Ancak şunu ifade edeyim; mahallede, yani Müslüman çevrelerde bu iş, bu itiraz tutacak, giderek büyüyecek, yaygınlaşacak, etkili hale gelecek.

"Türkiye'de "Bir eli yağda bir eli balda olanlar sınıfı" ve "mahrumlar sınıfı" oluşmuştur."

Büyük kitleleri imkânlardan mahrum ettiğinizde, sınıflar oluşur ve bugün bu sınıflaşma olmuştur. "Bir eli yağda bir eli balda olanlar sınıfı" ve "mahrumlar sınıfı" oluşmuştur. Burada bir çelişki var ve bu sebeple hareketin büyümesi kaçınılmazdır. Kuracağınız muhalefette, küresel bir dil yoksa bunun tutması mümkün değildir. Afrika'da Ortadoğu'da, dünyada olup bitenlerle ilgili bir şey söyleyemiyorsak; Wall Street Hareketiyle bir bağlantı kuramıyorsak, Avrupa'da, Asya'da olanlarla ilgili bir şey söyleyemiyorsak, Türkiye'de bir muhalefet oluşturmamız mümkün değildir. Bu olup bitenler küreseldir; Ak Parti’nin yaptıkları küresel olanın uzantısıdır, o nedenle kuracağınız muhalefet küresel olmak zorunda.

"İhsan Eliaçık’ın yakaladığı çok önemli bir damar var"

İhsan Eliaçık ve grubuyla bir bağınız var mı?

İhsan Eliaçık Hoca arkadaşımızdır. Güzel şeyler söylüyor. Tüm davranışlarını benimsemek zorunda değiliz. Organik bir bağımız yok. İhsan Eliaçık Hoca HAS Parti kurulduğunda desteklediğini deklare etti. Daha sonra değişik sebeplerden dolayı eleştirdi. Bazı istişare toplantılarımıza katılmanın dışında HAS Parti ile organik bir bağı olmadı. Kendisi genç bir grupla İnşa Kültür Evinde çalışmalarına devam ediyor. Tabi bazı itirazlarım da var; İhsan Hoca'yı biraz modernist buluyorum. Her şeyi akılla izah etmeye çalışmaları, geleneği bütünüyle dışlamalarını çok doğru bulmuyorum. Her şey bizimle başlamadı, öteden beri vardı. Ancak Eliaçık’ın yakaladığı çok önemli bir damar var; bunu önemsiyorum. Hoca’nın mülkiyetle ilgili, paylaşımla ilgili söyledikleri çok önemli. O nedenle İhsan Hoca’ya çok kızıyorlar; Hoca Ak Parti’nin kurduğu yağma düzeninin eleştiriyor, bundan çok rahatsızlar. Ama İhsan Hoca’yı buradan eleştiremiyorlar, bunun yerine Hoca’nın kurbanla, namazla, meleklerle ilgili söylediği sözleri öne çıkarak, “Eliaçık dini bozuyor” diyorlar. İhsan Hoca bir imkândır; art niyetlilere malzeme vermemesi gerekir. (Hürbakış)

Haber Ara