Kazım Sağlam'dan 'Eğri ağacın gölgesi'
Kâzım Sağlam, yalnız kaldığımızda, tefekkür edip kendimizi sorgulayan sorulara incelikli cevaplar vererek hatalarımızla yüzleşmemizi sağlıyor. Cesur sorular sorarak aynı cesarette cevaplar veriyor. Ama kırmıyor, dökmüyor
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-23 09:22:08
TIMETURK / Osman Atalay
Kâzım Sağlam, yalnız kaldığımızda, tefekkür edip kendimizi sorgulayan sorulara incelikli cevaplar vererek hatalarımızla yüzleşmemizi sağlıyor. Cesur sorular sorarak aynı cesarette cevaplar veriyor. Ama kırmıyor, dökmüyor. Basit ve anlaşılır dili ile enfes kompozisyonlar sunuyor. Hele kitabın sonlarında yer alan "Ötekisi Kendisi Olanlar" yazısı, tekrar tekrar okunup değerlendirilmesi gereken, mükemmel tesbitleri tartışmamıza salık veriyor. Eğri ağacın gölgesinde, eğriliklerimizi ortaya koyup bunu Allah rızası çerçevesine nasıl uydurabilirizin derdini dert eden yazılardan müteşekkil bir kitap. "Herkes kendi işine baksın", "Ayakta kalmak isteyenler", "Birlikte iş yapma ahlakı" ve "Ben Kimim" başlıklarındaki yazılarda ilgi çekici tesbitler bulabilir, sorgulayabilir, anlamaya çalışabilirsiniz.
Az önce de belirttim, sadece "Ötekisi Kendisi Olanlar" başlığı altındaki yazı bile başlıbaşına ibretlik tesbitlerle dolu. Benim en beğendiğim "Ben Kimim" kısmını ve enteresan tesbitleri de az ve öz biçimde sizinle paylaşmayı uygun buluyorum.
Kitabın Arka Kapağı
Her bir ferdin ötekisi, kendisini kötülüğe sürükleyen ne ise odur. Bu bazen heva ve hevesimiz olur, bazen evladu iyalimiz olur, bazen mal mülk olur, bazen makam mevki olur.
Demek ki beniademin içinde, özünde zıtlıklar var ve bunların içerisinde ötekileştirilmesi gereken hasletler var.
Hangi haslet ne zaman ötekimiz konumuna düşüyor veya o konuma yükseliyor, onu anlamak uyanık olmayı gerektirir.
Bir de öteki olduğu apaçık olan hususlar vardır. Mesela, içki içmek.
Buradan hareketle şunu da söylemek mümkündür, haram olan her şey insan için zararlıdır ve ötekimizdir.
Bünyemizde var olan bu zıtlıkların içinde rahmani olanları kuvvetlendireceğiz, şeytani olanları rahmanilere tabi kılacağız. Vazifemiz budur, yoksa şeytani taraflarımızı yok etme veya yok sayma işlemine girişmek değildir...
Kitaptan Alıntılar
• Kişilik sahibi olmakla bireysellik aynı şey değildir, bireyselcilik insanı putlaştırmaktır, insanın şer tarafı ile hayır tarafını karıştırıp ondan mükemmel insan veya üst insan çıkarmak ameliyesidir ki bu tuğyana götürür. Bencil ve kendine tapar bir anlayış türer, dayanışma, paylaşma, diğer-kam olma gibi hasletler kaybolur. (sh. 40-41)
• Görünür olmak, iş yapmak, dava adamı olmak, başkasının bakışıyla, değerlendirmesiyle olur. Kendi kendine değer biçmek adil değildir. Biz iş yaparız, başkası değerlendirir. Onun için sık sık kendimizi değerlendirmeliyiz, kendimizi kendimizle değerlendirmek, çok zordur. Beraber iş tutan insanlar, muhasebe ederken neye göre muhasebe edecekleri de mühimdir. Eğer elde net bir ölçü yok ise değerlendirme neye göre olacağı belli değildir demektir. Böyle durumlarda, işten çok kendini izah etme becerisini gösteren veya başkasının yaptığı işi kendine mal edebilen kazançlı çıkar, iş yapıp kendini izah edemeyen, yaptığı işi ortak olanlar adına yapan ve bunda kendine pay çıkarmaya tenezzül etmeyen yüce ruhlu insanlar zararlı çıkar. (sh. 46-47)
• Tahammül bir olgunluktur. Rahmetli Hasan el Benna'nın veciz bir şekilde açıkladığı gibi: "Mutabakata vardığımız konularda beraber yürürüz, ihtilaf ettiğimiz konuları gündeme getirmeyiz." Bu ilke, belki İhvan'ın dünyaya yayılmasına vesile olmuştur. (sh. 69)
• İman ve ahlak cephesinin iman ve ahlakı temsil etme sıkıntısı vardır. Daha doğrusu temsil edememe vakası var. Problemin kaynağı burasıdır. İnsanlar pekala iman sahibi ve imandan neşet eden ahlak sahibi olabilirler. Ve bunlar bir toplum oluşturur. Bu toplum, tüm insanlık için bir kurtuluş umudu olabilir. Daha doğrusu olmalıdır. (sh. 83)
• Ümmet, fiziki ve ruhi olarak bir yenilgi yaşıyor. Bu yenilgi durumu, ötekinin galibiyeti değildir, bizim mağlubiyetimizdir, merkezde biz varız, yenilginin sebebi de sonuçları da biziz. Kendimize dönüp ne durumda olduğumuzu acımasızca tesbit etmeliyiz, durum tesbitinde bulunulurken kendini kayırmak doğru değildir, olduğu gibi vakıaları görmeliyiz. Bu moralimizi bozuyorsa da varsın bozsun. Tarihe bakarken de böyle yapmalıyız, yanlış yanlıştır diyebilmeliyiz. İyi niyetle ve maslahaten zaaflarımızı meziyet gibi göstermemeliyiz, hakikati ne pahasına olursa olsun haykırmalıyız, zulmün her türlüsüne isyan etmeliyiz. Bu bizim temel karakterimiz olmalıdır, adaleti ayakta tutan canlı şahitler olmalıyız. (sh. 102)
• Mucize eğer Hz. Peygamber'den sadır olmuşsa o zaman inkar yoluna gittiler, çünkü batılı pozitivist anlayışa göre insan üstü, olağanüstü olaylar akli ve ilmi değildir. Yeni anlayışı önemseyenler dini muhafaza etmek ve savunmak adına İslam'da Kur'an dışında mucize yoktur diyerek batılı anlayışa ayak uydurdular. Bu anlayışı kabul etmeyenleri bidatçi ve hurafeci saydılar. (sh. 157)
• "Ben Kimim?"
6 milyar 810 milyon civarında insanın yaşadığı bir dünyada ben neyim? Kimliğim nedir? Ve nelere dayanır? Beni ben kılan ve aziz eden kimliğim ne olmalıdır?
Ben, kokuşmuş çamurdan yaratılmış ve Allah tarafından kendisine ruh üflenmiş topraktan gelen bir kulum.
Ben, cennetten tardedilmiş, tevbe etmiş ve tevbesi Allah tarafından kabul edilmişim.
Ben, bedeni ve ruhu uyumlu olan kişiyim, bedenimi yüce ruhumun emrine verenim.
Ben, kendi ilmime ve amelime tek başına güvenmeyenim ve fakat ilimsiz ve amelsiz bir hayatın da Allah tarafından istenmediğini bilenim.
Ben, Hz. Adem'in iki oğlundan, kendisini öldürmek isteyen kardeşi (Kabil'e): "... O (Kabil): Seni mutlaka öldüreceğim, demişti. Öbürü (Habil): Allah, ancak muttakilerden (kurbanı) kabul eder demişti. (Habil, Kabile demişti ki): Yemin ederim, eğer sen beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben, seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Ben dilerim ki, sen kendi günahını da benim günahımı da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte zalimlerin cezası budur." (Maide, 27-29) diyen Habilim. Haksız yere adam öldürmek ve kardeş katili olmaktansa ölmeyi/öldürülmeyi seçebilenim.
Ben, Kabil gibi yanlışını ve kötü niyetini başkasına fatura etmeyen, tersine dinin emirlerine riayet edenim.
Ben, Allah'a baş kaldırmayan ve yaratılış serüveninde kadere, Allah'ın takdirine boyun eğenim.
Ben, Nuh(as)'ın gemisini inşa eden işçi ve o gemiye binen kişiyim. Aklımı vahyin önüne koyarak Peygamber'e itiraz etmeyenim.
Ben, İbrahim (as)ın getirdiği tevhide inanan muvahhidim, İbrahim (as)ı ateşe atarlarken o ateşi söndürmek için su taşıyan saki ve gözyaşı döken taraftarıyım. "Yuh size ve Allah'tan gayrı taptıklarınıza" diyebilen inanmış dava adamıyım.
Ben, mutmain olmak için aklını zorlayan ve sonunda Allah'ın emirlerine teslim olanım.
Ben, Yusuf (as)ın kardeşlerinin kurduğu tuzağa razı olmayan kardeşiyim, hile ve hurdaya bulaşmayanım, yüce Peygamber Yusuf (as)a teklifte bulunan Azizin karısına, "Rabbim, ben zindanı bu kadınların beni kendisine davet edegeldikleri şeye tercih ederim" diye verdiği cevabıyım.
Ben, Musa (as)ın Firavun'a karşı verdiği savaş eriyim. Sihri ve sihirbazlığı yok sayan irfan ve itikad eriyim. Irmaktan geçerken suyu tatmayan itaatkar askerim. Sen ve Rabbin savaşın, biz buracıkta oturanlarız diyenlerden beriyim. Buzağıyı ilah edinmeyenlerdenim. Kendilerine sunulan yüce davayı hazmedememiş köle ruhlu değilim. Köleliğin adını değiştiren isimlendirmeleri sezebilenim. Ruh ve kafa köleliğine isyan edenim. Modaya kapılan züppe entellektüel değilim.
Ben, Hz. Musa'ya ve diğer Nebilere verilen ve gösterilen tüm mucizelere inananım, dini aklıma uydurmayanım, sağlam naslara teslim olanım.
Gaybe inanan ve Peygamberi sınamayanım.
Ben, Eyyub (as)ın sabrıyım.
Ben, peygamberler kervanının sonuncusu ve hepsinin varisi Hz. Muhammed Mustafa'nın ümmeti ve onun bağlısıyım. Onun bir beşer olduğunu bilir ve fakat beşeriliği benim beşeriliğimle aynı olmadığının farkında olan bir müminim.
Ben, Peygamber'in getirdiği Kur'an'ın bugün için ve tüm zamanlar için geçerli olduğuna inanan ve tüm insanlığa yol gösteren bir rehber olduğunu şeksiz gumansız kabul edenim.
Ben, Kur'an'ı hayat rehberi edinen ve onun nurlu yolunda yürüyen bir yolcuyum.
Ben, Peygamberin kutlu davası için kendini Allah yoluna adayan ve bu uğurda dünya güçlerini hiçe sayan bir inanç sevdalısıyım.
Ben, bir ırka mensubum fakat ırkımın özelliklerini bayraklaştırmayanım, kavmiyet davasını gütmenin cahiliye olduğuna iman edenim.
Ben, Filistinliyim, Habeşliyim, Doğu Türkistanlıyım, Cezayirliyim, Mısırlıyım, Faslıyım, Tunusluyum, Bosnalıyım, Çeçenistanlıyım...
Ben, zenciyim, esmerim, sarıyım, kızılım, arabım, türküm, kürdüm, farisiyim, çerkezim, lazım, belucum, peştunum, tacikim, özbekim...
Ben, Sasani imparatorluğunu yıkan o asil komutanın, sizin dünyayı sevdiğiniz kadar hatta daha fazla ahireti sevenleriz... dediği kişiyim.
Ben, liberallerin peşine takılan bir türedi değilim.
Ben, kendi benliğimin farkında olanım, benliğimi davamın içinde eritebilenim.
Ben, toprak damlarda büyüyen ve toprak kadar mütevazi olanım.
Ben, Allah'a isyan edenin karşısında gazaba gelen ve her varı yok sayanım.
Ben, kin bağlamam ama tarihi de unutmam, yüce ruhumla affedenim, bu affımı istismar edene ebabil kuşu gibi tepesine çökenim.
Ben, zekamı kör taklitçiliğe kurban etmeyenim, atalarımın yanlış aktarmacılıklarını sorgulayanım.
Ben, fetret insanı değilim, yarı batıcı yarı İslamcı bir galat olmaktan kurtulan yolunu çizebilen müminim.
Ben, bu çağda yaşayan, çağın hastalıklı ruhunu fark eden ve o hasta ruh ve ruhlarla mücadele edenim.
Ben, Allah'ı insanın da eşyanın da yaratıcısı ve yaşatıcısı olduğunu asla unutmayanım, ben de malım da çocuklarım da bana verilen bir lütuf olduğunu bilenim. Bunları bana verene göre yerli yerine koyabilenim.
Ben, bu dünyanın, bu ülkenin sahibiyim, vaktim doldu geri dönüyorum.
Ben, sen ve BİZ X değiliz. (sh. 168-171)
SON VİDEO HABER
Haber Ara