Dolar

34,8685

Euro

36,6367

Altın

3.019,87

Bist

10.022,94

ABD Kongresi'ne sunulan Mısır'ın geleceği raporu

Amerikan Kongresine sunulmak üzere 21 Haziran’da Mısır’daki son olayları özetleyen bir rapor hazırlanmıştı. Raporda da görüldüğü gibi, çok açık bir şekilde Batılıların ülkeye müdahalelerinin boyutunu görmek mümkündür.Raporun sonunda özetle Mısır’a yapılan yardımların olaylara etkisi değerlendirilerek ABD’nin önceki yardımlar esnasında yaptığı baskılardan daha fazla baskı yapılacağını dile getiriyor. Özellikle 2013 ve sonraki yıllarda yapılacak yardımlarda daha fazla baskı yapılarak ve daha ağır şartlar ileri sürülerek, gelecekte yardım yapılması gerektiği üzerinde duruluyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-22 09:13:22

ABD Kongresi'ne sunulan Mısır'ın geleceği raporu

TIMETURK / Sebahattin Arslan 

Geçen yazımızda Mübarek’in yönetimi kendi adamları olan Yüksek Askeri Konseye devrettiğini yazmıştım.

Yüksek Askeri Konseyi Başkanı Hüseyin Tantavi ile Sami Anan daha çok Amerikan yanlısı politikaları destekleyen bir asker olarak biliniyor. Ömer Süleyman ile Ahmet Şefik ise, İsrail yanlısı politikalar güden kişilikleriyle ön plana çıkmış kimseler. Mübarek ise ABD politikalarını uyguluyordu. Ancak İsrail’in istediğinin dışına da çıkmıyordu.

ABD Mübarek’in kesin gideceğini anlayınca kendisine olan desteğini çekti ve açık bir şekilde iktidardan çekilmesi gerektiğini söyledi. Mübarek adeta İsrail’e sığınırcasına İsrail’in adamları olan Ömer Süleyman’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Ahmed Şefik’i de Başbakan olarak tayin etti. Ancak işler düşündüğü gibi olmadı. Ne ABD, ne İsrail ne de onların adamları Mübarek’i kurtaramadı. Mübarek’i kaybeden ABD ve İsrail kayıplarının farkındaydılar. Gerçi dörtlü de iş görürdü ancak, Mübarek’in yerini tutamayacakları muhakkaktı. Çünkü Mübarek bunları hem dengeliyordu hem de gönüllerini hoş tutuyordu. Mübarek’ten sonra dörtlünün arasının açılacağı muhakkaktı. ABD, Mübarek’in kesin gideceğinden emin olunca, halkın taleplerinin yanında olduğunu göstermek için mecburen Mübarek’i sildi. Bu esnada Tantavi ABD’ye, Ömer Süleyman da İsrail’e gitti geldi. Yönetimi devralan Yüksek Askeri Konsey de halkı uyutacağını sanarak Mübarek’in yaptığı hatayı yapmaya çalıştı. Halk sadece Mübarek’in gitmesini istemiyordu. Mübarek ve kendilerinden önceki yöneticilerin kurduğu elit aristokrasi yönetimi haline gelen ve devletin içinde derinleşmiş olan çetenin gitmesini istiyordu.Oysa Konseyin gözü hala dışarıdaydı. Askeri Konsey, ABD ile İsrail’e yaranmaya çalışıyordu. Diğer taraftan atacakları her adımda tereddüt yaşıyorlardı. Bu nedenle halkın önünde açıklama üstüne açıklama yapıyorlardı. Akıllarında belirli bir plan olmakla birlikte bunu uygulamak için nasıl bir yol izleyeceklerini henüz belirlemiş değillerdi. Sadece halkın nabzını ölçüyorlardı. O günlerde Mısırlılar, Yüksek Askeri Konsey, İsrail ve ABD ile mücadele ettiklerinin farkındaydılar ve bunu açık bir dille söylüyorlardı.

O günleri daha iyi anlamak için Mübarek rejiminin gitmesini sağlayan ana sebepleri sayacak olursak:

1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması

2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi

3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi

4. Polis teşkilatının özellikle Müslümanları hor ve hakir görerek baskı, şantaj, keyfi tutuklama ve iftira atarak Müslümanlara suç isnad etmesi

5. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması

6. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.

7. Sağlık hizmetlerinin verilememesi

8. Mütedeyyin Müslümanların ikinci sınıf muamele görmesi

9. Ülkenin dış itibarının hiç olmadığı kadar kötü olması

10. Gazze Savaşı ve Filistin davasında rejimin alenen İsrail’in yanında yer alması

Belki bu maddelere ilave olarak ABD ve Batılıların, şayet Mübarek yönetimi giderse iktidarı ele alabilecek bir laik ve liberal kesimin bulunması için yaptığı çalışmaları da eklemek gerekir. Mısır’da Mübarek rejimine karşı bu vesileyle bir muhalefet oluşabilmiştir. Mübarek ise Batılıların işaretiyle ve izniyle oluşmuş bu muhaliflere karşı Batılıların nasihatini dinleyerek kısmi de olsa hareket etme izni vermiştir. Şayet ülke aşırı gerginleşirse, en azından (ABD’nin desteklediği ) muhaliflerin varlığı ile gerginliği kontrol altına almanın mümkün olduğunu, yine bu muhalifler vasıtasıyla olabilecek ani gösterilerin daha rahat kontrol altına alınabileceğini Mübarek’e kabul ettirmişlerdir.

Amerikan Kongresine sunulmak üzere 21 Haziran’da Mısır’daki son olayları özetleyen bir rapor hazırlanmıştı. Raporda da görüldüğü gibi, çok açık bir şekilde Batılıların ülkeye müdahalelerinin boyutunu görmek mümkündür. Raporun önemine binaen incelemekte fayda görüyorum. Rapor yayınlandığı zaman cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları daha açıklanmamıştı. O zaman cumhurbaşkanı adayı olan Muhammed Mursi’nin er ya da geç başarısız olacağı mantığı üzerinde duruyor. Ayrıca rapor ABD’nin ve gerçek müttefiklerinin Mısır üzerindeki çalışmalarına ışık tutacak nitelikte.

Raporda özetle üzerinde durulan maddeler şunlardır:


1. Muhammed Mursi kesin seçim sonuçları ilan edilmediği halde sanki seçimleri kazanmış gibi görünüyor. Aynı zamanda rakibi Ahmet Şefik’in seçimleri kazandığını ilan ettiğini de unutuyor.

2. Askeri Konsey yetkilileri “ Mübarek’in zamanında tayin ettiği yargıçların yardımıyla” Cumhurbaşkanlığının yetkilerini kısıtlamada önemli mesafe kat ettiler.

3. Askeri Konsey hesabını seçkin laik Mısırlıların (bunlar orduda, özel sektörde ve Kıpti Hıristiyanlar arasında) çoğu tarafından yönetime  davet edildiğini düşünerek yapıyor. Ayrıca, İhvan’ın halk tabanından ciddi kayıp yaşadığını, göstericilerin de artık yorulup bıktıklarını, uluslararası kamuoyu da Ortadoğu’da düzensizliğin yayılacağından korktuğunu düşünüyor.

4. Geçiş döneminden bugüne kadar 16 ay geçtiği halde asker ve kendilerini Mısır Devletinin koruyucusu olarak görenler İhvan’a yönetimi devretmede isteksizler.

5. İhvan, derin devletle aralarındaki savaşın 7-10 yıl sürebileceğini düşünüyor. İhvan bu süre zarfında ordunun gücünün kontrol altına alınabileceğini ve böylece devletin bazı müesseselerinin diğer müesseseleri vasıtasıyla İhvan’ın dışında kalan bir takım odakların kontrolüne girmesinin önüne geçilebileceğini düşünüyor.

6. Raporda Yüksek Askeri Konsey’in Haziran 2012’de çıkardığı yeni kanunlarla Askeri Konsey’e olağanüstü yetkiler tanımasının, ABD’li yetkilileri rahatsız ettiği belirtiliyor. Hatta Hüseyin Tantavi’nin ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’ya 15 Haziran’da yaptığı telefon görüşmesinde yeni kanunlar hakkında bilgi vermemiş olduğu söyleniyor. Ayrıca askerlerin bu kararından sonra ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’un “ Mısır’da demokrasiden geriye dönüş olamayacağını” bildirmesi, askerlerin bu kararına verdiği tepkiyi gösteriyor. Her ne kadar ABD Mısır’da muhalefetten İhvan-ı Müslimin ve diğer kesimlerle görüşmeye çalışsa da askerleri kendilerine çok daha yakın gördükleri muhakkak. Çünkü ABD’nin Mısır ordusuna yıllık askeri yardımı 1.3 milyar doları buluyor. Yüksek Askeri Konsey’in ABD ile danışmadan askerlere olağanüstü yetkiler vermesi ABD’yi endişelendirmiştir. Çünkü ABD, halkın bu karara vereceği tepki ile özellikle İhvan ve İslami kesimlerin güçlenebileceğini ileri sürüyor.

7. Mübarek’in kapatılan Vatan Partisi halk tarafından eski nizamın kötü sembolü ve kötü hatırası olarak anılmasına rağmen, son aylarda eski Havacılık Bakanı ve eski başbakan Ahmet Şefik’in liderliğinde geri döndü.

8. Ayaklanmalara önayak olan ve ayaklanmaları yöneten genç aktivistlerin dernekleri parti kurmak veya siyasi bir merkez haline gelmekten uzak durdular. Gençler, meydanlarda uğrunda mücadele ettikleri taleplerinin siyasiler ve partiler aracılığıyla gerçekleşeceğini düşünüyor.

9. Muhammed Mursi Mübarek döneminden beri İhvan’ın emniyet güçlerinden büyük zarar görmemesi için onlarla zaman zaman anlaşarak cemaate gelebilecek zararları azaltmıştır.

10. İsrail Büyükelçiliği diplomatik düzeyini en alt seviyeye indirmesine rağmen, (korkudan) çalışanlarını Maadi, Yeni Kahire ve havaalanının yanındaki ofislerde çalıştırıyor.

11. ABD, Mısır’ın Filistinlilerle İsrailliler arasında arabuluculuk yapmayı bırakacağından endişe ediyor. Bu da ABD için büyük bir kayıp sayılır. Ayrıca İsrail, Mısır’daki İslamcıların Filistinli tarafları birleştirmelerinden endişe ediyor.

12. Raporda ayrıca Sina Yarımadası’nda ayaklanmadan sonra oluşan emniyet boşluğundan bahsedilerek bu boşluğun silah kaçakçıları ile bazı silahlı gruplara ortam hazırlayacağından duyulan endişe dile getiriliyor. Bu endişeye rağmen Mısır ile İsrailli emniyet yetkilileri arasında bilgi alış verişinin devam ettiği de ilave ediliyor.

13. Raporda, “ Yeni İslamcıların” Amerika ile İsrail’i suçlayacaklarından duyulan endişe dile getiriliyor. Özellikle Halk Meclisi’nde oylamaya kadar giden “Amerika İsrail’e yardım yapmayı durdursun ile İsrail kendi Büyükelçisini Mısır’dan çeksin” teklifleri ABD’nin çıkarlarının göreceği zarar açısından bu girişimlerin en az Mısır’da baş gösterecek bir iç savaş kadar tehlikeli olabileceği üzerinde duruyor.

14. Raporda ABD’li yetkililerin yanı sıra kongre üyeleri de ülke aleyhinde casusluk faaliyetleri yaptıkları ithamına maruz kalan ve bu nedenle tutuklanan ABD menşeli yabancı STK temsilcilerinin Mısırlı yetkililerce salıverilmemesi, üzerlerine atılan suçlamaların ve ülkeden çıkış yasaklarının kaldırılmaması halinde, ABD’nin yıllık yardımlarını askıya alacağı, Uluslararası Para Fonu’ndan (İMF) Mısır’a yapılacak yardımı da durduracağı tehdidinde bulundular. Not: (Olay Şubat ve Mart ayında gerçekleşti. Mısırlı yetkililer 17 kişi olan bu yabancı STK yetkililerinin ABD lehine casusluk yaptıklarını, ülkenin önemli bilgilerini ABD’ye vermeye çalıştıklarını kesin tespit ettiklerini söylüyorlar. Ayrıca halk da bunların cezalandırılmasını istiyor.)

15. Bazı İslami Cemaatler ve Askeri Konsey yetkilileri ABD’den yardım almamak için Mısır’ın iktisadi sorunlarını gidermek amacıyla Mısırlılardan yardım toplama kararı aldı. Bu para toplama işinde de başarılı olmadıkları ortada. Çünkü onların topladığı on milyon doları geçmedi. Gerçekte bu çalışma Mısır’ın iktisadi sorunlarını kapatma amaçlı, halkı kandırmaya yönelik bir çalışmadan başka bir şey değil.

Raporun sonunda özetle Mısır’a yapılan yardımların olaylara etkisi değerlendirilerek ABD’nin önceki yardımlar esnasında yaptığı baskılardan daha fazla baskı yapılacağını dile getiriyor. Özellikle 2013 ve sonraki yıllarda yapılacak yardımlarda daha fazla baskı yapılarak ve daha ağır şartlar ileri sürülerek, gelecekte yardım yapılması gerektiği üzerinde duruluyor. Mısır’a yapılacak yardımlarda ön koşul olarak şunlar dile getiriliyor: Yönetimin halka devredilmesinin tamamlanması, dini kesimlere saygı gösterilmesi, Kıptilerin hukukuna ve sivil toplum kuruluşlarına saygı duyulması . Bu şartlardan daha önemlisi, İsrail’le yapılan barış anlaşmasına ve o anlaşmalarda talep edilen şartlara saygı duyulması vb. şartların yapılacak yardımların ön koşulu olduğu raporda ifade ediliyor.

Haber Ara