Hizbullah'ın Suriye halkına karşı cihadı
Suriye'de rejim birlikleri yanında İran Devrim Muhafızlar, Irak Mehdi Ordusu ve Hizbullah'ın da halk tarafından sürdürülen direnişe karşı savaştığı biliniyor. Hizbullah savaşçılarını kahraman ilan ediyor ve marşlar eşliğinde görüntülerini yayınlıyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-20 19:30:11
Suriye'de rejim birlikleri yanında İran Devrim Muhafızlar, Irak Mehdi Ordusu ve Hizbullah'ın da halk tarafından sürdürülen direnişe karşı savaştığı biliniyor. Hizbullah savaşçılarını kahraman ilan ediyor ve marşlar eşliğinde görüntülerini yayınlıyor.
Hizbullah ve Mehdi Ordusu yayın organları tarafından yayınlanan videolarda Suriye'de direnişçilere karşı savaşan Hizbullah savaşçılarının görselleri yer alıyor. Videoda ayrıca Hz Zeynebe ait olan ve Şii'lerin çeşitlşi ritüeller yaptığı temel mekanlarında biri olarak kabul edilen türbenin görsellerine de sık sık yer verilmesi Hizbullah, Devrim Muhafızları ve Sadr'a ait Mehdi Ordusu birliklerinin Şii mitolojisine göre kutsal sayılan bölgeleri korumak için ülkede olduğu izlenimi verildi.
İşte o video:
Bilindiği gibi İran Suriye rejimine milyarlarca dolar değerinde mali ve askeri yapıyor Devrim Muhafızları ise Suriyede sniper timlerini yönetiyor. ABD ve İsrail yönetiminin ise İran ve Hizbullah aleyhinde herhangi bir açıklama ya da eyleme girişmemesi ise Sünni kesimlerde aslında gizli bir ittifak olduğu iddialarına neden oluyor.
Şİİ DÜNYANIN DEZENFORMASYON SAVAŞI
Suriye üzerinden gelişen sahte belge ve yalan haber savaşına dair ilgi çekici iki örneği okurlarımıza sunuyoruz. Suriye konusunda baskı hisseden Şii dünyanın son dönemde ilgi çekici yalan haber trafiği mezhebi gerginliğin farklı bir cephesini yansıtıyor.
İslam dünyasında yaklaşık 1400 yıldır devam eden Şii-Sünni gerginliği Şii dünyanın son 30 yıldır bağımsız bir devlete sahip olmasıyla beraber farklı bir sekil aldı. Humeyni iktidarından bu yana İran İslam Cumhuriyeti resmi mezhebini Şiilik olarak ilan etti ve bölgede yayılmacı, ötekileştirici bir politika yürütmeye başladı. Humeyni’nin devletin mezhebini Şiilik olarak ilan etmesi bazı kesimlerde İran’ın başlangıçta Şii bağnazlığına sahip olmadığı ancak daha sonra Humeynici mutedil çizgisinden kaydığı yorumlarını doğrulamıyor. Çükü Humeyni bizzat bu mezhep devletini şekillendiren ve Şii dünyanın kaderinin Sünni dünyadan farklı olması gerektiği inancını yansıtan bir biçimde devletin resmi mezhebini Şiilik olarak ilan eden kişidir. Sünni kesim Humeyni’nin mutedil olduğunu ve rejimin Humeyni çizgisinden çıktığı için mezhep bağnazı olduğu iddiasını öne suren düşünürleri öngörüsüzlük ve hatta bazen körlük ve ahmaklık gibi ağır ithamlarla suçluyor. Ancak İslam dünyasında yakın zamana kadar kitleleri vahdet düşüncesi ile Şii-Sünni birliğinin mümkün olduğuna inandırmaya çalışan yazar ve düşünürlerin tezlerinin çürüdüğü, fikirlerinin isabetli olmadığı Irak, Afganistan, Lübnan, Suriye gibi bölgelerde ortaya çıktığı iddia ediliyor. Bir çok kişi kendi deyimleriyle bu kişilerin “beyinlerinde oluşturdukları sahte ütopya’nın Müslümanları bir başarısızlık ve felaketten diğerine götürdüğüne, Şii-Sünni dünya arasında stratejik bir ittifakın belki mümkün olabileceğine ancak itikadi bir birlikteliğin mümkün olmadığına inanıyor ve kendi ifadeleriyle İran’a geçmişte övgüler düzen bu kişileri basiretsizlikle ve aptallıkla suçluyor. Yoğun tartışma ve gelişmelerin ardından gelinen noktada geçmişte mezhep çatışmasına benzin dökmekle itham ettikleri Ebu Mus’ab el Zerkavi’nin tespitlerinin daha gerçekçi olduğunu düşünen bu kesimler bu gün Şia’ya karşı topyekûn bir savaş çağrısı yapıyorlar ve İran’ı defterden sildiklerini ilan ediyorlar. Şimdi kimi çevrelerde sorulan asıl soru şu: Irak direnişini ve Fethul İslam’ı Hizbullah ve İran uğruna feda eden bu ütopyacı çevreler yaptıkları yanlışların utancını yaşıyor mu?
Buraya kadar kısaca anlattıklarımız Sünni kesimin düşüncelerini yansıtıyor. Peki, Şii kesim olaya nasıl yaklaşıyor?
Onlar da İran, Lübnan ve Suriye’de emperyalist yayılmacılığa karşı bir muqavemet ekseni oluşturduklarını, Sünni dünyanın Suriye olaylarına basiretsiz ve duygusal yaklaştığını düşünüyor. Eğer bir değişim olacaksa bu yavaş yavaş ve doğal olmalıdır. Amerika ve Batı’nın Suriye muhalefetine desteği nereden geliyor? Neden Bahreyn’de yaşananlara Sünni dünya kör?
Sünni’lere göre Suriye’de öldürülen insan sayısı on bini geçmişken Hasan Nasrallah’ın Bahreyn’de onlarca kişi öldü neden ses çıkarmıyorsunuz? Sorusu sadece bir mezhepçiliği ihtiva ediyor.
Onlara göre ABD’nin Suriye direnişine destek verdiği söylemi ise hem Ortadoğu devrimlerini anlayamamak daha doğrusu çarpıtmak hem de realiteden uzak olmaktır. Aradan geçen bir yılı aşkın süreye ve Amerika’nın sürekli yalandan tehditlerde alttan desteklediği muqavemet cephesini yıkmak için tarihinin en altın fırsatını yaşamasına rağmen ABD ve Batı’yı Suriye muhalefetine ihtiyaç duyduğu sadece birkaç yüz roketi vermemesinin nedeni nedir?
ABD ajanlarının Hatay’da artık engelleyemeyeceklerini anladıkları Suriye muhalefetinin laik eğilimlilerin kontrolüne girmesi için uğraşmalarını bu kesimlerin ABD’nin muhalefete desteği olarak açıklamaları iki taraf arasında yaşanan ihtilafların farklı bir aşamaya gelmesine neden oluyor. Sünni dünya İran ve Hizbullah’a soruyor. Şayet bu iddialar doğruysa ki öyle değil inkâr edenlerin birbirlerinin dostu olduğunu ve birbirlerine destek olacaklarını iman edenlerin de birbirlerine yardım etmeleri gerektiğini düşünmüyorlar mı?
Irak ve Afganistan’da Sünni hareketlere karsı açık bir savaş yürüten Şii devlet ve hareketlerin devam eden mezhep çatışmasını Sünni grupların üzerine yıktıkları görülüyor. En son dün İran eksenli Irak yönetimi tarafından yayınlanan sahte bir belge propaganda savaşının başka bir örneğini teşkil ediyor. Şii kaynaklar yalan olduğunu bile bile bu haberleri kamuoyuna servis ediyor ve toplumu yönlendirmeye çalışıyor. Konunun daha iyi anlaşılması için İran yanlısı Şii haber sitesi velfecr.com’dan yayınlanan haberi ve yine Maliki kaynaklı başka bir iddiayı ilginize sunuyoruz. Fotoshop programı kullanmayı bilen herhangi bir kişinin on dakikada hazırlayabileceği ilgili sahte belge Şii dünyanın psikolojik açıdan ciddi bir baskı ve yalnızlık hissetiğini ve bunu aşmak için gerçek dışı argümanları kullanmaya çalıştıkları izlenimi veriyor. Nesnel ve doğru haberciliği ilke edinen pressmedya okurlarına 2 dezenformasyon örneğini sunar.
1. DEZENFORMASYON ÖRNEĞİ
VELFECR ÖZEL
Irak Cumhurbaşkanlığı sektererliği sunulan 18 Eylül 2001 tarihli bir istihbarat raporunda, Fransa'nın başkenti Paris'te "Suriye muhalefeti toplantısı"na ev sahipliği yapan Bernard Heny Levi'nin daha önce müslümanlar arasında Şii-Sünni çatışması çıkarmak için "İslamcı" görünümlü yapay örgütlerin kuruluşunda nasıl yer aldığı ortaya konuluyor.
Belgede şu ifadelede yer veriliyor:
ÇOK GİZLİ
Irak Cumhurbaşkanlığı sekreterliğine,
Saygı ve sevgi ile
Bernard Henry Levy adlı Yahudi teşkilatımız tarafından gözlenmekte ve takip edilmektedir. Yukarıda adı geçen bu şahıs kendini İsrail başkanlığı için aday göstermiştir. Bu şahıs Mesud Barzani ile görüşmeler yaptı. Görüşme sırasında El Kaide terör örgütüne bağlı “Tevhid Vel Cihad”ın kuruluşundan bahsedildi.
Bu teşkilat terör eylemlerini gerçekleştirmek üzere Irak içerisinde faaliyetlere başlayacaktır.
Görüşlerinize bildiririm saygılar.
Ali Hasan Mecidi
El Tikriti
Tüm general
Abdülhamit El Mahmut
Cumhurbaşkanı Sekreteri
2. DAHA ÖNCE OKURLARIMIZA SUNDUĞUMUZ 2. DEZENFORMASYON ÖRNEĞİ
ZERKAVİ İSİMLİ BİRİ VAR MIYDI?
"Zerkavi isimli biri yoktur. Bu ABD uydurması bir efsanedir."
(Şii lider Mukteda El Sadr)
Batı medyası El Kaide'nin Irak liderleri Zerkavi, Ebu Eyyüb El Mısrı ve Bağdadi'nin ortaya çıkarak yaşadıklarını taraftarlarına ilan etmeleri böylece istihbarat açığı vermeleri için defalarca öldürüldükleri ya da yakalandıkları yönünde haberler yapmıştır. Bu haberlerden biri aşağıdadır:
Uzun süren saldırılarına ve ününe rağmen Zerkavi hiç medya önüne çıkmamış ve asla görüntü vermemiştir. Bu süreçte özellikle Sadr başta olmak üzere Şii liderler ve İran, Zerkavi diye birinin olmadığını, bu ismin ABD tarafından uydurulduğunu iddia ederek propaganda yapmışlardır. Zerkavi aşağıdaki görüntülerinin yayınlanmasından kısa süre sonra ABD tarafından öldürülmüştür.
Zerkavi'nin Irak savaşındaki ilk görüntüsü:
ABD'Lİ KOMUTAN ZERKAVİ'NİN ÖLÜMÜNÜ DÜNYA KAMUOYUNA DUYURUYOR
Ebu Mus'ab el Zerkavi 'nin varlığı ispatlanmasına rağmen daha önce böyle bir kişinin yaşamadığı ve ABD uydurması bir efsane olduğunu iddia eden ABD destekli Iraklı liderler ve yazarlar konu hakkında hiç bir yorum yapmamışlar ve olayı görmezlikten gelmişlerdir.
SAHTE EL KAİDE LİDERİ VE İTİRAFLARI
IRAK TELEVİZYONUNUN İTİRAFLARINI YAYINLADIĞI SAHTE EL KAİDE LİDERİ
Irak'ta yaşanan en başarılı propaganda operasyonlarından biri de El Kaide lideri Ebu Ömer El Bağdadi olduğu iddia edilen bir şahsın itiraflarının devlet televizyonunda yayınlanmasıdır. Devlet televizyonuna konuşan sahte Bağdadi El Kaide'nin mezhep savaşı çıkarmak istediğini, Şii camileri kendilerinin bombaladıklarını, pazar yerlerine saldırılar düzenleyerek halkın Şii-Sünni çatışmasına girmesini amaçladıklarını, örgütün üyelerinin tümünün yabancı olduğunu, örgütün oldukça zor bir dönemden geçtiği ve dağılma sürecine girdiğini belirtip pişman olduğunu açıklamıştır. El Kaide açıklama yapan kişinin liderleri olmadığını açıklamış örgütün gerçek lideri Ebu Ömer El Bağdadi hemen bir ses kaydı yayınlayarak Irak yönetimini yalanlamıştır. Ancak bir çok haber kaynağı manipülasyon olduğu açık olan görüntüleri gerçekmiş gibi yayınlamıştır.[20]
Sahte Ebu Ömer El Bağdadi'nin görüntülerini yayınlayan Irak yönetimi olaydan kısa bir süre sonra örgütün Savaş Emiri Ebu Hamza El Muhacir ve lideri Ebu Ömer El Bağdadi'yi 24 saat süren bir çatışma sonucu ele geçirmiştir. Şii lider Nuri El Maliki Bağdadi'nin öldürüldüğü görüntüleri basına açıklamış ancak daha önce konuşan kişi hakkında hiç bir yorumda bulunmamıştır. Maliki'nin tavrı bu manipülasyondan haberdar olduğunu göstermektedir.
GERÇEK BAĞDADİ
Bağdadi Öldürüldü
Nuri El Maliki gerçek El Kaide liderinin ölümünü açıkladığında propaganda hedefini çoktan bulmuştu.
ABD ve Şii liderlerin Irak'ta küresel cihad yanlılarına karşı kullandıkları temel argümanlar şunlardır:
a-Mezhep savaşı çıkarmak
b-Sivillere saldırmak
c-Askeriye türbesini yıkmak
d-Sadece yabancılardan oluşan bir grup olmak
Irak'ta mezhep savaşı çıkarmaya yönelik söylemler İslam dünyasında büyük hassasiyetle takip edilmiştir. Savaş süresince ABD güçleriyle anlaşan Şii silahlı hareketler, başta Irak İslam Devrimi Konseyi'ne bağlı Bedir Tugayları Irak Ordusu'na dönüşmüşlerdir. Bununla birlikte işgal sonrası kurulan Hükümetle anlaşan Mukteda Sadr'a bağlı Mehdi Ordusu'da sünni direniş örgütlerine karşı savaşa başlamışlardır.
El Kaide Askeriye türbesine düzenlenen saldırıyı yaptığı iddialarını ise yalanlamış ve asıl hedeflerinin işgal güçleri olduğunu vurgulamıştır. Aşağıdaki videoyu inceleyiniz.
Bölgede etkin olan İran medyası da yoğun olarak Sünni direniş aleyhine haberler yapmış ve Vahhabi-Tekfirci-Nasıbi söylemini kullanarak Sünni direnişin meşruiyetini hedef almışlardır. Yukarda El Kaide'nin Askeriye Türbesine saldırıyı reddettiği görüntüler yer almaktadır. Fakat propaganda sonuç vermiştir. Şii lider Mukteda el Sadr'ın sözcüsünün ve Iraklı Şii merci Ayetullah Şirazi'nin Sünnileri öldürme yönündeki fetvası.
ABD operasyonunda öldürülen Irak El Kaidesi eski lideri Ebu Ömer El Bağdadi'nin sivilleri öldürdükleri yönündeki iddialara cevabı:
Irak savaşı boyunca Mukteda el Sadr, Abdulaziz el Hekim ve Sistani'ye bağlı güçler ABD ile işbirliği yapmış ve direniş hareketlerine karşı operasyonları bizzat yönetmişlerdir. El Kaide bu güçleri kukla ve işbirlikçi olarak suçlamıştır. Basına sızan bazı görüntüler ise Şii hareketlerle ABD arasındaki ilişkinin insani değerlere saygı duyulan birbirine denk bir ilişki türü olmadığını göstermektedir.
ABD'li Komutandan Şii Polislere Ağır Hakaretler
KARİKATÜRLERLE MEZHEBİ GERGİNLİK
Suriye üzerinden yayılan İran karşıtlığı da tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Taraflar birbirlerini katliam ve mezhep bağnazlığıyla suçluyor.
(pressmedya.com)
SON VİDEO HABER
Haber Ara