Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.975,32

Bist

10.125,46

Suriyeli direnişçiler Batı’ya meydan okudu

Haftalık Sancaktar dergisinden Adem Özköse'ye konuşan Suriyeli direnişçiler ABD ve İsrail’i katil devletler olarak gördüklerini ifade etti.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-09 18:02:35

Suriyeli direnişçiler Batı’ya meydan okudu
TIMETURK / Haber Merkezi

Aylar sonra tekrar Suriye’ye girdiğimde en çok merak ettiğim konulardan biri de Suriye direnişinin durumuydu. Haklarında bir çok spekülasyon yapılan Suriyeli direnişçilere aklımdaki bütün soruları sormak istiyordum. Ayrıca Suriye’de kaldığım 6 gün boyunca hemen hemen her gün direnişçilerin karargahlarına gittim. Bazen saatlerce konuştuk. Bazen de bir tarafa çekilip onları gözlemledim. Çünkü yaşamlarını, neler yaptıklarını, geleceğe nasıl baktıklarını merak ediyorduk.

Direnişçiler genelde akademisyenlerden, üniversite, lise öğrencilerinden, işçi ve çiftçi kesiminden oluşuyordu. Bu görüntüsüyle Suriye direnişi aslında tam bir halk direnişi görüntüsü veriyor. Direnişçilerin hayatları ise son derece sade ve basit. Hatta Suriyeli direnişçilerin içinde bulundukları sınırlı imkânları gözlemlediğinizde “bu adamlar mı Batı’dan, ABD’den yardım alıyorlar?” diye sormadan edemiyorsunuz. Suriye direnişi hakkında dile getirilen komplo teorilerinin ne kadar komik ve saçma olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz.

Direnişçilerin hepsi geleceğe umutla bakıyor. Devrime öyle inanmışlar ki kendi aralarındaki sohbetlerde sık sık devrimden sonra neler yapacaklarını, gerçekleştirecekleri hayallerini konuşuyorlar. Suriyeli direnişçiler hakkında uzaktan yapılan spekülasyonların artık bir son bulması, kafalardaki bütün soruların cevaplanması gerekiyordu. Biz de Suriye direnişinin en etkili gruplarından olan Ahrarur Şam’ın komutanlarından Ebu Mahmud’la uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Ebu Mahmud’a Suriye direnişi hakkında merak edilen, cevaplanması gereken bir çok soruyu sorduk. Sorularımıza kısa ve net cevaplar veren Ebu Mahmud, haklarında basında çıkan haberlerin bir çoğunun yanlış olduğunu ifade ederek, kendileriyle ilgili gerçekleri öğrenmek isteyen herkesle konuşmaya hazır olduklarının da altını çizdi. İşte kendi dillerinden Suriyeli direnişçiler:

-Devrim süreci başladığında sokaklarda gösteriler yapıyordunuz. Fakat daha sonra silahlı mücadeleye başladınız. Niçin silahlara sarıldınız?


Barışçıl gösteriler 7-8 ay boyunca sürmesine rağmen yönetim ilk günden itibaren halka karşı güç kullandı. Göz yaşartıcı bombalarla, silahlarla göstericilere saldırdılar. Devrimin başladığı ilk günden itibaren göstericiler öldürülmeye başlandı. Yönetim halka karşı saldırılarını her geçen gün daha da şiddetlendirdi. Suriye halkı silaha sarılmamak için uzun süre bekledi. Fakat halk gördüğü şiddet nedeniyle yönetime karşı kendini korumak için silah kullanmak zorunda kaldı. Başka çaremiz yoktu. Böylece silahlı mücadele halk için zorunlu bir tercih haline geldi.

-Suriyeli direnişçiler genel olarak Suriye halkından mı yoksa dışarıdan gelen yabancı direnişçilerden mi oluşuyor?

Mücahitlerin tamamına yakını Suriyelilerden oluşuyor. Fakat bazı kardeşlerimiz bize yardımcı olmak için dışarıdan geliyorlar. Bunu saklayacak değiliz. Az sayıda da olsa dışarıdan gelen mücahitler var. Fakat bu son derece doğaldır. Çünkü Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Kardeşi zor durumda olduğunda ona yardım eder. Baas yönetimine yardım etmek için de dışarıdan gelenler var. Baas ayakta kalsın diye Rusya’dan, İran’dan hatta Çin’den bile gelenler oluyor. Bunların sayısı bize yardım etmek için gelen kardeşlerimizden, mücahitlerden çok daha fazladır. Medya dışarıdan Suriye’ye gelen mücahitlerin sayısını, onların Suriye direnişindeki etkisini abartıyor. Suriyeli direnişçilerin dışarıdan gelen mücahitlerden oluştuğu yönünde basında çıkan haberler doğru değil.

-Suriyeli direnişçilerin Alevi, Nusayri, Hıristiyan sivilleri öldürdükleri iddia ediliyor.Bu iddia doğru mu?

Bu iddia doğru değil. Çünkü Suriyeli mücahitler zaten sivil insanları korumak için mücadele ediyor. Biz herhangi bir etnik kimlik veya mezhep ayırımı yapmadan yönetim tarafından öldürülen insanları korumaya çalışıyoruz. Baas yönetimi evleri yıkıyor, çocukları, kadınları, yaşlıları hatta hayvanları bile öldürüyor. Sivil insanları korumak için mücadele edenler niçin sivilleri öldürsünler?

-Direnişçiler ülkenin kaçta kaçına hâkim? Mesela bazı kesimler muhaliflerin şu an ülkenin yüzde altmışından fazlasına hâkim olduğunu söylüyorlar. Bu iddia gerçek mi?

Mücahitlerin ülkenin yüzde atmışınahâkimoldukları doğrudur. Yönetim de mücahitlerin ilerlediğini itiraf etmek zorunda kaldı. Her geçen gün daha da ilerliyorve daha fazla yeri kontrol altına alıyoruz. Her gün yeni hükümet binalarını, askeri karargâhları, havaalanlarını ele geçiriyoruz.

-Elinizde Esad güçlerinden aldığınız esirlerin olduğu biliniyor. Bu esirlerenasıl davranıyorsunuz?
Esirlere kötü davranamayız. Çünkü dinimiz buna izin vermez. Esirlerin büyük bir kısmına misafir muamelesi yapıyoruz. Onlara İslam’ı anlatıyoruz. Mücahitlerin esirlere işkence yaptıkları yönündeki haberlerin kaynağı daBaas yönetimidir. Bu tür kafa karıştırıcı haberlerle mücahitler lekelenmek isteniyor.

ABD kardeşlerimizi öldürüyor

-Bir takım çevreler Suriye direnişinin arkasında ABD ve İsrail’in olduğunu iddia ediyor. Bu iddialar doğru mu? Örneğin ABD ve İsrail’e nasıl bakıyorsunuz?


Eğer mücahitlerin arkasında ABD veya İsrail olsaydı bu yönetim devrim sürecinin başladığı ilk aylarda düşerdi. ABD ve İsrail asıl olarak Baas yönetiminin arkasında. Hatta Baas yönetimine bağlı ileri gelen yöneticilerden biri “Baas yönetiminin güvenliği İsrail’in güvenliği, İsrail’in güvenliği de Baas yönetiminin güvenliğidir” demişti. Suriye halkı ABD, İsrail veya İngiltere gibi yönetimlerle işbirliği yapma taraftarı değildir. Bilakis buna karşıdır. Çünkü bu devletler Gazze’de bizim kardeşlerimizi, çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürüyorlar. Yine bu Batılı devletler Afganistan ve Irak’ta kardeşlerimize saldırıyorlar. ABD veya İsrail’den herhangi bir yardım almıyoruz. Mücahitlerin uzak veya yakından ABD veya İsrail’le herhangi bir ilişkisi de yoktur.

-Baas yönetimine karşı mücadele verirken kullandığınız silahları nasıl elde ediyorsunuz? Örneğin Batılı devletlerden silah alıyor musunuz?

Suriye’de silah bulmak çok da kolay değil. Bundan dolayı mücahitler kendi silahlarını kendileri yapmaya başladılar. İlk başlarda el bombaları üretildi. Daha sonra kaleşnikoftan diğer silahlara kadar bir çoğunu imal etmeye başladık. Tabi imal ettiğimiz silahlar ağır silahlar değil; daha çok hafif silahlar. Suriye’de silah elde etmenin birkaç yolu var. Biz de bu yolları kullanıyoruz. Örneğin Baas yönetiminin içinde olan bazı kişilerden silah satın alıyoruz. Çünkü onlar için yönetimin pek fazla önemi yok. Onlar paraya değer veriyorlar ve bu yönetimin pek uzun sürmeden düşeceğini düşünüyorlar. İkinci silah kaynağımız ise ganimetler. Herhangi bir askeri karargâhı ele geçirerek veya cephane dolu bir treni durdurarak yine silah elde edebiliyoruz. Biz silahlarımızı basit yöntemlerle elde ediyoruz. Fakat Baas yönetimine İran, Rusya ve diğer büyük devletler tarafından silah veriliyor. Bunlar bilinen devletler. Bazı devletlerin de Baas yönetimine gizliden destek verdiğini düşünüyoruz.Örneğin Kore gibi.
Türkiye’ye müteşekkiriz

-Türkiye hükümeti size silah veriyor mu?

Türkiye hükümeti bize şu ana kadar herhangi bir silah vermedi. Fakat Türkiye halkı ile Suriye halkı arasında uzun yıllara dayanan bir ilişki var. Hükümetler arasında ilişkiler kötü olduğu zaman bile halklar bundan etkilenmedi. Halklar hep birbirlerini sevdiler. Türkiye halkı Suriye halkına, Suriye halkı da Türkiye halkına güçlü bir şekilde bağlıdır. Unutmayalım ki geçmişte hepimiz İslam Hilafeti’nin bayrağı altında tek bir millettik. Ve bizi İstanbul’da bulunan sultanlar yönetiyordu. Suriye halkına en büyük yardım bugün Türkiye halkından gelmektedir. Suriye’den ayrılmak zorunda kalan muhacirlere, mültecilere ilk olarak Türkiye sahip çıktı. Aynı şekilde Baas ordusundan ayrılan askerler de ilk olarak Türkiye’ye sığındılar. En fazla mülteci barındıran ve Baas’dan ayrılanlar için en güvenli ülkelerin başında yine Türkiye geliyor. Fakat diğer devletler bazı mültecileri Suriye’ye teslim ettiler. Hatta ordudan ayrılıp kendi ülkelerine sığınanları da. Türkiye halkı ve devleti bize insani yardım konusunda da ciddi anlamda destek oluyor. Bize yiyecek, giyecek ve ilaç gönderiyorlar. Türkiye ayrıca yaralılarımıza da sahip çıkıyor. Yaralılarımızı karşılamak, tedavi etmek için Türkiye tarafından özel bir hastane kuruldu. Bu desteklerinden dolayı Türkiye halkına çok teşekkür ediyoruz.

-Suriye’de Esad yönetimine karşı mücadele eden bir çok grup var. Afganistan’da da Afgan savaşı esnasında bir çok grup vardı ve bu gruplar Ruslar çekildikten sonra birbirlerine girdiler. Aynı durum Suriye’de de yaşanır mı?


Afganistan veya diğer yerlerde meydana gelen iç karışıklıklar devrimden sonra Suriye’de yaşanmayacak inşallah. Çünkü Suriye’deki gruplar bir çok konuda ittifak halindeler. Hepimiz bu düzenin yıkılmasını istiyoruz. Bütün silahlı gruplar bu konuda müttefik. Ayrıca silahlı grupların büyük bir kısmı devrimden sonra Suriye’de İslam ve adalete dayalı bir devletin kurulması yönünde de ittifak halinde. Düşünce özgürlüğüne önem veren, kimsenin hakkının yenmediği yeni bir devletin kurulmasını istiyoruz.

-Bazı gruplar Halep’de İslam devleti ilan ettiler. Siz bu girişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye halkı da tıpkı Türkiye, Mısır, Tunus ve diğer ülkelerin halkları gibi artık İslam devleti istiyor. Halkımız Müslüman olduğu için doğal olarak Kur’an ve Sünnet’in siyasette de belirleyici olmasını talep ediyor. Bizim hayalini kurduğumuz İslam devletinden iyi insanların korkmasına gerek yok. Çünkü İslam devleti demek adalet ve eşitlik demektir. Herkesin hakkını alması, haksızlığa uğramaması demektir. İslam devletinden korkacak olanlar da zalimler ve istibdatçılardır. Fakat Suriye halkının desteği alınmadan, gruplarla yeterince istişare yapılmadan İslam devleti ilan edilmesi doğru değil. Halep’te ilan edilen İslam devleti girişimini de erken buluyoruz. Baas yönetimi düştükten sonra Suriye halkının desteğiyle bir İslam devleti kurulmasını biz de istiyoruz. Bu bir adalet devleti olacak. Aşırılıkları olan bir devlet olmayacak. Allah Kur’an’da diyor ki “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de mücadele edin. Ancak aşırıya gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez”

-Bazı çevreler Suriyeli direnişçilerin Katar ve Suudi Arabistan rejimlerinden destek aldıklarını iddia ediyor. İddia edildiğin gibi Katar ve Suudi Arabistan’dan destek alıyor musunuz?

Hiçbir devlet mücahitlere ihtiyaç duydukları silahları vermiyor.Bu bilinen bir gerçek. Fakat biz Müslüman halklardan destek alıyoruz. Bunu da saklamıyoruz. Katarlı Müslümanlardan tutun da Suudlu hatta Çinli Müslümanlara kadar bir çok kardeşimiz bizi destekliyor. İnsani duygularını kaybetmeyen bütün insanlar bu mücadelede Suriye halkının yanında duruyor.

Kaddafi’nin nasıl öldürüldüğünü bütün dünya televizyonlarda seyretti. Beşar Esad da sizin elinize geçse, Esad’ı da aynı şekilde linç ederek mi öldürürsünüz?

Kaddafi zalim bir insandı. Yıllarca Müslümanları, mazlum insanları katletti.Kaddafi binlerce kez devrilmeyi, hatta öldürülmeyi hak etmişti. Kaddafi’nin öldürülmesi bizi de sevindirdi. Fakat Kaddafi’nin insanlara nasıl zulmettiğini bilmeyenler, Libya halkının çektiği zulümleri çekmeyenler Kaddafi’ye karşı olan öfkeyi anlayamazlar. Tıpkı bizim çocuklarımızı, kadınlarımızı katleden Beşşar’a karşı olan öfkemizi anlayamayacakları gibi.

Beşar Esad’ın ne zaman devrileceğini düşünüyorsunuz? Bize herhangi bir vakit verebilir misiniz?

Biz gaibi, geleceği bilemeyiz. Fakat Beşşar’ın devrilmesi çok yaklaştı.Mücahitler Baasyönetimine şiddetli darbeler vuruyor. Havaalanları, önemli bölgeler mücahitlerin eline geçiyor. Başkent Şam, Halep ve diğer bölgelerde deilerliyoruz. Artık öyle bir hale geldi ki mücahitlerin kontrolü altında olan 100-200 kilometrelik yollar var. Bu bölgelerde yönetimi temsil eden hiçkimseyle karşılaşmıyorsunuz.

Yurtdışındaki muhalefetin başına Muaz el Hatip getirildi. Direnişçiler Muaz el Hatip’i genel olarak nasıl görüyor?

Suriye halkının büyük bedeller ödeyerek sürdürdüğü bu devrim mübarek bir devrimdir. Kim Suriye halkının özgürlüğüne saygı duyarsa, İslam’a yakın durursa Suriye halkı da onun yanında durur ve ona destek verir. Biz şu an Suriye halkının istek ve taleplerine kimin önem verdiğine bakıyoruz. Bazıları bu devrimi Batılılara kaptıracağımızdan korkuyor.Bu korku gereksiz bir korku. Suriye halkı olarak Esad’ı devirmek için on binlerce şehit verdi. Kanlarımızın üzerine yükselen bu devrime sahip çıkmak için gerekirse hepimiz feda oluruz. Bu halk İslam’ı, adaleti, özgürlüğü istiyor. Bütün dünya Suriye halkının bu isteklerine saygı göstermeli.

Sayın Ebu Mahmud kişisel hikâyenizi merak ediyorum. Siz devrimcilerin saflarına nasıl katıldınız?

Benim hikâyem, devrimcilerin saflarına katılmam aslında devrimcilerin bir çoğunun hikâyesi gibi.Baas yönetimi dine, fikre, düşünmeye savaş açmış bir yönetim. Ben de 2007 yılında evimde dini kitaplar olduğu için gözaltına alındım ve 5 sene cezaevinde kaldım. Tek suçum kütüphanemde dini ve fikri kitapların olmasıydı. Hakkımda sahte raporlar hazırladılar ve 5 sene beni cezaevinde tuttular. Çünkü Baas yönetimi suçsuzları, mazlumları zindanlara dolduran, suçluları, katilleri koruyan bir yönetimdir. Cezaevinden çıktıktan sonra devrim başlayınca ben de devrimcilere katıldım.

Türkiye’ye ve İslam dünyasına neler söylemek istersiniz?

Öncelikle bu mücadelede mazlumların safında duran herkese teşekkür ediyoruz. Yönetim yıllardır bize zulmediyordu. Biz de zulmü ortadan kaldırmak için ayaklandık. Şu an canlarımızı, nefislerimizi korumak için cihad ediyoruz, savaşıyoruz. Özgürlük ve bu ülkenin sokaklarında hür bir şekilde yürümek istiyoruz. Bu savaş zalimlerle mazlumların, iyi ile kötünün savaşıdır. Baas yönetimi batıl bir yönetimdir. Baas yönetimine destek verenler, Baas yönetiminin yanında saf tutanlar da batıldır ve bu mübarek devrim mutlaka başarıya ulaşacaktır.

Baas yönetimi devrildiğinde direnişçiler yeni bir devlet oluşturacak herhangi bir siyasi projeye sahipler mi?

Evet,yeni bir devlet kurabiliriz ve bunun projesine de sahibiz. Bakın Kaddafi gibi birisi 40 yıl Arapları yönetti. İslamcılar niçin bu ülkeleri yönetemesinler. Emin olun ki İslamcılar bu kiralık yöneticilerden çok daha kaliteli, çok daha iyi ve çok daha güçlü bir şekilde bu ülkeleri yönetebilirler. (Röportaj: Adem Özköse)

Haber Ara