Emekli askerler: 'Ya Bir ya da Karadayı yalan söylüyor'
Çevik Bir’in “Her şey O’nun emri ve oluruyla yapıldı” iddiasında bulunmasına karşılık İsmail Hakkı KARADAYI’nın “BÇG’den haberim yoktu” demesini hayret ve üzüntü ile karşılıyoruz. Öncelikle net olan bir husus var ki ikisinden birisi yalan söylüyor. Bizler halen peygamber ocağı olarak gördüğümüz TSK içinde ne olursa olsun yalan söylememeyi, şeref, fazilet ve erdemli olabilmeyi çok kutsal bildik.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-07 13:54:18
Çevik Bir’in “Her şey O’nun emri ve oluruyla yapıldı” iddiasında bulunmasına karşılık İsmail Hakkı KARADAYI’nın “BÇG’den haberim yoktu” demesini hayret ve üzüntü ile karşılıyoruz. Öncelikle net olan bir husus var ki ikisinden birisi yalan söylüyor. Bizler halen peygamber ocağı olarak gördüğümüz TSK içinde ne olursa olsun yalan söylememeyi, şeref, fazilet ve erdemli olabilmeyi çok kutsal bildik. Bu inkarları en üst makam sahiplerinden duyunca halkımızın halen gözbebeği olarak gördüğü kuruma olan itimadı daha da azalıyor. “Biz Cumhuriyetin geleceğini tehlikede gördük. Cumhuriyeti koruma ve kollama refleksi ile bu tedbirleri aldık. Bugün de olsa aynı davranışı gene sergilerdik” diyebilselerdi en azından bazı değerlerin muhafaza edilebildiğini görebilirdik. Bu manada ifade verebilen bir komutanın çıkmamasını da doğrusu esefle karşılıyorum…
İkinci olarak şunu söylemem gerekirse TSK içinde emir komuta zinciri dışında tabiri caiz ise sinek bile uçmaz. Eğer uçuyorsa en kısa zamanda kanatları koparılır. Siz;
1. 1994-1998 yılları arasında 4 sene Genel Kurmay Başkanlığı yapacaksınız,
2. Çok kritik bir süreçte TSK’ne emir-komuta edeceksiniz,
3. 28 ŞUBAT gibi 1000 yıl sürmesi planlanan bir sürecin tüm ayakları sizin zamanınızda oluşturulacak (ki bu süreç 1993 yılında İsmail Hakkı KARADAYI’NIN KKK olmasına kadar gidiyor),
4. Tarihi 28 ŞUBAT kararları sizin zamanınızda uygulamaya alınacak,
5. 1999-2009 yılları arasında YAŞ kararları ile ihraç edilen toplam 1531 Subay-Astsb.’ın 788 adedi yani % 51,46’sı sizin zamanınızda ihraç edilecek,
6. Bu ihraçlar da TSK’nın normal hiyerarşik yapısı dışında ama emir-komuta zincirinin bilgi ve direktifleri ile kurulan BÇG’nin yalan yanlış verdiği rapor ve belgelere dayanacak,
Ve sonrasında da haberim yoktu diyeceksiniz. Buna inanabilecek bir kişi bile var mıdır acaba?
Bizler biliyoruz ki;
1. TSK’nın bir darbe yapmada kullanılabilmesi için, TSK’nın “kurumsal hiyerarşisinin ele geçirilmesi” zorunludur. TSK’nın kurumsal hiyerarşisinin ele geçirilmesi ise, TSK içerisinde örgütlenerek, önemli kumanda merkezlerine nüfuz ettikten sonra, TSK hiyerarşisinden farklı bir “örgütsel hiyerarşi oluşturulması ve TSK kurumsal hiyerarşisinin devre dışı bırakılarak, yerini örgüt hiyerarşisinin alması” ile mümkündür. Bu gerçekleştirildiğinde, gerek TSK emir-komuta zinciri içinde ve gerekse devletin tüm kurumlarında ve hatta toplumda, artık, örgütsel hiyerarşinin bütün tasarruflarının, TSK’nın kurumsal hiyerarşisinin tasarrufu olarak algılanması ve kurumun güç ve itibarının ve yaptırım gücünün örgüt tarafından kendi amaçları doğrultusunda kullanması sağlanmış olmaktadır.
2. İşte, BÇG örgütü, TSK’nın kurumsal hiyerarşisi dışında oluşturulmuş ve TSK’nın kurumsal hiyerarşisinin ele geçirilmesi ve daha sonra da TSK’nın kurumsal gücünün ve etkinliğinin darbe eyleminde kullanılması amacıyla kurulmuş yasa dışı bir örgüttür.
3. TSK’nın kurumsal hiyerarşisinin ele geçirilmesinde, TSK’nın kurumsal hiyerarşisinde yer alan darbe karşıtı unsurları bastırmak ve pasifize etmek için, iki bine yakın TSK personeli örgüt tarafından tasfiye edilmiş, uygulanan psikolojik harp taktikleri, cebir, şiddet ve baskı yöntemleri ile binlerce TSK personelinin de istifa ve emeklilik yolu ile ordudan ayrılması sağlanmıştır. Böylece TSK’nin kurumsal hiyerarşisi üzerinde BÇG örgütünün iradesini hakim kılmışlardır. TSK rütbe ve kıdem hiyerarşisi ortadan kalkmış, kurumsal hiyerarşi yok olmuş, BÇG mensubu olma kriterinin esas alındığı örgütsel hiyerarşi tesis edilmiştir. TSK’nın kurumsal güç ve imkanları tamamen BÇG örgütünün tasarrufuna sunulmuştur. Böylece, 28 Şubat sürecinin ilk aşaması olan TASFİYELERLE orduya karşı darbe gerçekleştirilmiştir. Bu aşamada, BÇG örgütünün bütün suç konusu icraatları, ordu tasarrufu gibi gösterilerek, diğer devlet kurumları üzerinde de baskı oluşturulmuştur. Sadece ordu değil, MGK, YAŞ, TBMM, Yargı, Hükümet, mahalli idareler, Eğitim kurumları ve üniversiteler topyekün BÇG’nin kontrolü altına alınmıştır. BÇG örgüt hiyerarşisi içinde yer alan kişiler aynı zamanda rütbeli ve TSK’nın kurumsal hiyerarşisinde de bulunan kişiler olduğundan, ihraç ve tasfiye işlemleri TSK’nin kurumsal tasarrufu gibi gösterildi.
İlahi adalet mutlaka tecelli edecek. Çünkü öyle zulümler yapıldı ki yapılan dualar Arşı Alaya yükseldi ve sel olup bu zulmü yapanları boğdu.
YAŞ kararları ile ihraç edilen Yzb.nın sonrasında girdiği Urfa Belediyesi işinden de ihraç edilmesi ve sonrasında intihar etmesi, hanımı kanser olan bir silah arkadaşımızın ihraç kararı ile beraber hanımın da GATA’da devam eden tedavisinin kesilmesi ve 15 gün içinde vefat hadisenin yaşanması, ihraç edilen komando Yzb.nın rızkının temini için asgari ücret tarifesi üzerinden ofis boy, depoculuk gibi vazifeleri icra etmek zorunda kalması, sonrasında yaşadığı ağır psikolojik travmalar… Hangisini sayalım?
Bizler her şey rağmen bir intikam peşinde değiliz. Sadece adaletin tecelli etmesini ve yaşanan tüm mağduriyetlerin giderilmesini, bu sürecin bir daha yaşanamayacak şekilde tarihin tozlu raflarına gömülmesini istiyoruz.
Her şeyden önemlisi Genel Kurmay Başkanlığımızdan yaşananların bir hata olduğunu, TSK’nin kurumsal kişiliği olarak yapılanların benimsenmediğini, hukuk devletinin tüm kurallarına TSK olarak gönülden bağlı olduğunun ifade edilmesini ve bu iradenin TSK içinde hakim kılınacağının gösterilmesini, tüm yaşatılan mağduriyetlerden ötürü özür dilenmesini, yapılan fişlemelerin tüm ayrıntıları ile deklere edilerek mağduriyetlerin giderilmesini ve iade-i itibarın yapılmasını bekliyoruz. Bu sürecin tarihsel olarak kökten çözümü ancak bu şekilde olabilir ve tüm kesimlerde büyük bir rahatlama ancak bu şekilde mümkün kılınabilir. Aksi halde yukarda örneklerini verdiğim bu süreci hiç kimse sahiplenmeyecek, ama tüm yaşanan mağduriyetler aynen devam edecek.
Büyük ve adil devlet gerektiğinde özür dilemesini bilir ve yaşattığı tüm mağduriyetleri gidererek kamuoyu vicdanının rahatlamasını sağlar. Bizler de bu özrü bekliyoruz.
Saygılarımla…
(Ekrem ATA-Emekli Kd. Yzb.-ASDER Genel Başkan Yrd.)
Haber Ara