Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Fisk: Demir Kubbe roketleri engelledi ama...

Gazeteci Robert Fisk, Barak'ın istifasından önce yazdığı makalede, 'Netanyahu'nun İsrail'i tecirte götürdüğünü' belirtti; 29 Kasım'da BM'de Filistin'e devlet statüsü tanınması için yapılacak oylamaya dikkat çekti.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-26 17:28:36

Fisk: Demir Kubbe roketleri engelledi ama...
TIMETURK / Haber Merkezi

The Independent gazetesinde Robert Fisk tarafından yapılan analizde, Binyanim Netanyahu liderliğindeki hükümetin İsrail'i "tecrite doğru götürdüğü", ülkedeki birçok liberalin, "yaratılan tecrit ve ruhsuzluktan korku duyduğu" belirtildi.

29 Kasım'da Birleşmiş Milletler'de Filistin'e devlet statüsü tanınması için yapılacak oylamaya dikkat çekerek, "İsrail, asla olmadığı kadar tecrit edilmiş görünüyor" diyen Fisk'in yazısı şöyle...

"Gazze'de Hamas'a karşı girilen son savaş, Binyamin Netanyahu'nun İsrail'i tecrite götürdüğünü kanıtlıyor. Demir Kubbe roketleri engelledi, ama başka bir 'kubbe' da insanları gerçekliğe karşı perdeliyor.

Ülkenin liberal seçkinleri, yaratılan bu tecrit ve ruhsuzluktan korku duyuyor. Hükümetteki bakanlardan birinin 'Gazze'yi Orta Çağ'a gönderme' teklifi ya da İsrailli model Bar Rafaeli'nin son Gazze savaşı sırasında sadece "her iki taraftaki insanların selameti" için dua ettiğini söylemesi yüzünden 'halk düşmanı' olarak suçlanması başka nasıl açıklanabilir?

Geçen hafta Haaretz'de Anshel Pfeffer, İsrail askerlerinin ordunun resmi Twitter sayfasında yazdığı alaycı tweet'lerden 'dehşet içinde kalan'lar olduğunu yazdı. 'Keder, şevkat ve empati, İsrail'e nefretin ifadeleri olarak görülüyor.' Aynı gazetede Gideon Levy ise, yasaların İsrailli gazetecilerin Gazze'ye girmesini yasaklamasından yakınırken, 'gerçekten bilmek istemeseler de' İsraillilerin 'onların adına ne yapıldığını bilmesi gerekiyor' diye yazdı.

İsrailliler çatışmaların Filistinliler açısından yol açtığı insanî maliyete kafa yormamış olsa da, en azından Gazze bombardımanının ekonomik maliyeti ortaya çıkmaya başlıyor: Büyük ihtimale 1 milyar doların üzerinde.

İsrail'in bir insanısz hava aracının bir saatlik uçuşunun 1500 dolara geldiği belirtiliyor. Bu rakam bir helikopter için 5000 dolar, bir savaş uçağı için 15 bin dolar. Ama mesele bu da değil. Binyamin Netanyahu'nun ABD Başkanlık seçimlerini kazanmamasını ümit ettiği kişi, İsrail'e daha fazla para ve silah taahhüt etmiş durumda zaten. Amerika hâlâ denizlerin öbür ucunda nöbet tutuyor.

Alon Liel, İsrail Dışişleri Bakanlığı'nda yönetici olmadan önce, 2002 yılına kadar Türkiye'de ve Güney Afrika'da görev yapan bir diplomattı. Liel, İsrail'in sistematik bir biçimde kendisini tecrit ediyor olmasından korkuyor. 'Diplomasiyi formüle eden kuşaktan Abba Eban ve Moshe Sharrett'ın altında yetiştim' diyor. 'Hakim düşünce, İsrail'in bölgede meşru bir oyuncu olması gerektiğiydi; günün birinde bölgenin bir parçası olacağımız hayal ediliyordu. Müslüman ülkelerden biri daima stratejik ortağımızdı. Bölgedeki kalıcılığımızı meşrulaştırmayı hayal eden bir bakanlıkta yetiştim ben.'

Ama şimdi farklı bir ideoloji var ve İsrail'in aşırılıkçı -bazılarına göre delirmiş- dışişleri bakanı Avigdor Lieberman, bu ideolojinin yaratılmasına kesinlikle katkıda bulunuyor. Bu, İsrail'in Filistinlilerle olan çelişkilerini çözmeyeceği varsayımına dayanıyor. Liel, 'Liebermann, Avrupalı olduğumuz fikrini ortaya attı' diyor. 'Batı Avrupa'da fazlaca destek toplamamız zor; Doğu Avrupa'da ise bu daha kolay. Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs , şu anda bize en yakın ülkelerden bazıları. Liebermann bir Balkan ülkesi inşa ediyor. Ve işte şimdi de Demir Kubbe füze sistemi buradaki kamuoyuna, komşular olmadan da yaşanabileceğini kanıtlıyor.'

Doğru mu yanlış mı? Liel, Mahmud Abbas'ın, Filistin'e üye olmayan devlet statüsü tanınması için 29 Kasım'da, 65 yıl önce Birleşmiş Milletler'de Filsitin'i bölme kararı verilişinin yıldönümünde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapacağı başvuruda büyük bir uluslararası destek elde etmesini ümit ediyor. Genel Kurul'daki bu oylama, Yaser Arafat'ın polonyumla öldürülüp öldürülmediğinin anlaşılması için uluslararası bir ekip tarafından mezarından çıkarılışından da sadece üç gün sonra yapılacak. Abbas'ın, müstakbel Filistin'in hiçkimse tarafından öldürülememesini sağlama çabası ise, İsrail sağı açısından ciddi sonuçlara yol açabilir.

Liel, 'Netanyahu israil'de bugün bir sihirbaz olarak görülüyor' diyor (Öğretim üyesi gibi konuşuyor; zaten Tel Aviv Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışıyor.) 'Gazze'deki ateşkesten sonra takdir ediliyor. O ve Liebermann, Orta Doğu olmadan da, sorunu çözmeden de yapabileceğimiz izlenimini yarattılar; ama Birleşmiş Miletler'de Abbas'a verilecek büyük bir destek Netanyahu'nun uluslararası arenadaki ilk büyük başarısızlığı olarak takdim edilebilir. Batı'nın büyük bir bölümünün israil'le birlikte oy kullanması halinde Netanyahu, 'Ahlakî açıdan zafer bizim oldu, çünkü demokratik dünya bizim yanımızda diyecek. Ama Avrupalıların, demokratların, Abbas için oy kullanmaları halinde bunu söyleyemez. Önemli bir gelişme, Fransa bu yönde oy kullanacağını açıkladı bile.

Kudüs'teki Hibru Üniversitesi'nde kimya profesörü olan Amiram Goldblum, Ehud Barak'ı, 2000 yılında Camp David'den Arafat'la barış anlaşması yapmadan dönerek İsrail içindeki muhalefeti kırmakla suçluyor. Clayton Swisher'ın yeni kitabı The Truth About Camp David'de, Barak'ın -Arafat'tan Kudüs'teki Harem el Şerif'te İsrail'in egemenliğini tanımasını talep ederek- görüşmelerin kesintiye uğramasında suçu olduğunu gösteren çarpıcı deliller var. Goldblum şimdi de, Batı Şeria'nın ilhak edilmesi halinde İsrail'de ırk ayrımı temelli [apartheid] bir devletin yükselmesinden korkuyor.

'1968'de yerleşimcilerin [tartışmalı] bölgelere gitmesine izin verdiğimizde işler kötü gitmeye başladı' diyor. O bölgeleri bir işgal kuvveti olarak tuttuğumuz sürece bu, bir barış anlaşmasının peşinde olduğumuz, bir telefon beklediğimiz mesajını iletecekti. Ama Hebron'a ilk yerleşimci grubu gittiğinde ve İşçi Partisi içinde bölgelerin ele geçirilmesi savunulmaya başlandığında... bu, 'yeni öncüler'e kamuoyu desteği sağladı.'

Ve tabii, Arap topraklarında sadece ve sadece yahudiler için kurulan devasa koloniler, şu anda israil ikileminin tam kalbinde yer alıyor. Soru şu: Bu ülke barış mı istiyor? Yoksa istediği Büyük İsrail mi?

Goldblum, hâlâ bu raundu çevirecek, Liel'in anımsadığı eski rüyaya dönebilecek zamanın olduğunu düşünüyor. Liel, yeni Amerikalı Yahudi kuşağından destek alıyor. 'Kuşaklarla durum değişecek. Soykırım kuşağı bizi terkediyor' diyor.

Ama fazla zaman yok. Bir zamanlar Arap ülkelerinin İsrail'de yedi diplomatik temsilciliği vardı; şimdi sadece iki ülkenin ilişkileri var. Ve Liel'e göre şimdi, dünyada İsrail'in elçilerinden daha fazla Filistin elçisi var. Şu son haftalarda işlerini iyi yaptılarsa, Mahmud Abbas hayalini kurduğu oyu alabilir. Ve İsrail, daha önce hiç olmadığı kadar tecrit edilmiş görünüyor.



SON VİDEO HABER

Münbiçli Arap esnaf, PKK/YPG'yi anlattı

Haber Ara