Dolar

34,8694

Euro

36,6377

Altın

3.023,25

Bist

10.043,03

Filistin'in tarihle randevusu

Bu hafta içinde BM Genel Kurulu'nda temsil edilen 193 ülke Filistin'e 'gözlemci devlet' statüsünün verilip verilmemesini karara bağlayacaklar.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-26 10:23:32

Filistin'in tarihle randevusu
TIMETURK / Haber Merkezi


Hafta içinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Filistin Yönetimi'nin "gözlemci devlet" başvurusunu görüşecek. Bu tarihi adım, iki devletli bir çözümü öngören 181 nolu kararın 65. yılında ve İsrail'i 1967'de işgal ettiği topraklardan çekilme çağrısında bulunan 242 nolu kararın 45. yılında atılıyor. Genel Kurul'da temsil edilen 193 ülke Filistin'e "gözlemci devlet" statüsünün verilip verilmemesini karara bağlayacaklar. Bu başvuruyla Filistin Yönetimi, müzakerelerde beliren asimetrik dengeyi düzetlmeyi, hakkını yalnızca müzakereler çerçevesinde aramanın ötesinde gerektiğinde uluslarası topluma doğrudan seslenmeyi, İsrail'in tanımaya yaklaşmadığı 1967 sınırlarını kağıt üzerinde de olsa tanınması ve saptanmasını hedefliyor.

BM Genel Kurulu 29 Kasım günü başvuruyu görüşmeye hazırlanırken, İsrail tehdit edici uslubuyla uyarılarını sürdürüyor. İsrail statükonun muhafazasını istiyor. Tabloyu değiştirecek adımların atılmasını istemiyor. Filistin Yönetimi'nin son iki yıldır uluslararası sahnede attığı bütün adımlar İsrail'de tepkiyle karşılandı. İsrail'de ki iktidar ve medya Mahmut Abbas'ın kredibilitesinin sarsmak için kampanya yürüttüler ve yürütmeye de devam ediyorlar. İsrail Filistin Yönetimini zorda bırakmak için -zaten zor durumda olan halka yönelik- ambargoları artırdı. Bu noktada İsrail'in uyguladığı politikaların sosyal yapıları etkilediği biliniyor. İsrail son iki yıldır Filistin'de üçüncü itifadanın ne zaman başlayacağını tartışıyor. Güney ve Doğu Akdeniz'de değişim rüzgarları eserken Filistin'e neden ulaşmadığı tartışmaları yapılıyor. İsrail dışişleri bakanının notundan ortay çıkan Mahmut Abbas'ı devirme (darbe) planı da bu beklentinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

İsrail ordusunun 2008-2009 Gazze müdahalesinden sonra gözler daha çok Gazze'de yaşananlara çevrildi. Medya Filistin'i Gazze ile sınırlandırıldı. Ancak gerçekte Batı Şeria'ya bir rahatlamanın geldiğini söylemek güç. İsrail Oslo Antlaşması'na rağmen gece Filistin Yönetimi'nin denetimi altında olan A bölgeye baskınlar düzenliyor. Sular gasp ediliyor. Zeytinlikler yakılıyor veya işgalci yerleşimciler tarafından el konuluyor. Toplu tutuklamalar devam ediyor. Bölge, İsrail politikaları sebebiyle, ciddi ekonomik sorunlarla boğuşmak durumunda.

İsrail bir yanda müzakare masasına dönmesini sağlacak tarafı, Filistin Yönetimi'ni, yok sayarken, diğer yanda Hamas'ı tehdit olarak görmekle birlikte, statükonun desteklenmesine yardımcı olması sebebiyle oyunun dışında tutmamaya büyük özen gösteriyor. Mahmut Abbas'ın son iki yıldır başlattığı uluslararası atak Tel Aviv'de rahatsızlığa sebep oluyor. İsrail sorunların müzakere yoluyla çözümlenmesi gerektiğini söylüyor ve dışarıdan empoze edilecek bir Filistin devleti fikrine karşı çıkıyor. Amerika'da İsrail'in pozisyonunu destekliyor. İsrail dinamitlediği müzakare masasına dönememekten çok uluslararası toplumun Filistin'i 1967 sınırları içinde tanımasından duyduğu rahatsızlık sebebiyle tepkili. Çünki İsrail inşaa faaliyetleriyle tırtıkladığı Filisin topraklarını iade etmeyi düşünmüyor. Ayrıca, Filistin'in "gözlemci devlet" statüsüyne erişmesi Uluslarası Ceza Mahkemesi'ne başvurmasının da önünü açacak. Bu sayede işgal altında ki topraklarda yaşananlar mahkemeye taşıyabilecek.
Müzakere masasında toprakları (sınırları) güncel tabloya göre değerlendirip karara bağlamak istiyor. Son on yılda yapılan müzakarelerde ortaya konan hariatalar bu bakışı doğruluyor. El-Cezire'nin gündeme taşıdığı Filistin belgeleri Amerikan yönetiminin İsrail'in öngördüğü toprak politikasını desteklediğini de gösteriyor. Amerika , inşaa faaliyetlerine karşı çıkıyor görünüyor olsa da son dönemde sessizliği tercih ederek dolaylı olarak desteğini sürdürmekte. Barack Obama'nın Asya gezisi sırasında Gazze'de yaşananlara veya genel olarak Filisin konusunda uyarıcı herhangi bir açıklamada bulunmaması İsrail'e yeşil ışık yakarken, hukuksuzluğu da pekiştiriyor.

Amerika için dillendirilen eleştiriler "2012 Nobel Barış ödülüne" layık görülen Avrupa için de geçerli. Avrupa, otuz yıl önce, 1967 sınırları içinde, iki devletli bir çözümden yana olduğu açıklamasından bu yana farklı bakışların geliştiği, son on yılda attığı adımlar ve verdiği kararların dışında mikro ölçekte farklı tutumların belirdiği bir gerçek. Birlik içinde merakla beklenen Fransa'nın Genel Kurul'da takınacağı tavır. Fransa'nın Filistin'in UNESCO üyeliği konusunda verdiği karar hatırlandığında, Genel Kurul'da vereceği kararın aynı istikamette olacağı düşünülüyor (çekimser kalması bekleniyordu ; ancak son dakikada gelen bir notla kabul oyu verdi). Hollande seçilmeden önce yaptığı açıklamada, 'barışı destekleyecek ve Filistin devletinin uluslararası sahnede tanınmasını sağlayacak bütün adımları destekleyeceklerini' deklare etmişti. De Gaulle'den Mitterrand'a, Chirac'tan Sarkozy'ye cumhurbaşkanların verdikleri kararlar , Fransa'nın Ortadoğu politikası çizgisinde oldu. Elysee Sarayı konuyu tartışmaya devam ediyor, son dakikaya kadar da tartışacağı anlaşılıyor. Diğer AB üyesi devletlerin –UNESCO üyeliği sürecinde takındıkları tavrın dışında- tutumlarında bir değişiklik beklenmiyor (çekimser kalmaları bekleniyor). İsviçre'nin son dakika değişikliği olmaması durumunda kabul oyu vermesi bekleniyor.


Ayrıca, İsrail'in Gazze müdahalesinde uyguladığı şiddete herhangi bir kınamanın yapılmaması ve meşru gösterilmeye çalışılması sebebiyle Avrupa Birliği'nin sınıfta kaldığını söylemek gerekiyor. Dillerden düşmeyen müzakerelerin gerçekleşmesi için somut adımların atılmaması , müzakere masasına dönülmesini sağlayacak iradenin ortaya konmaması da statükoyu pekiştiriyor. Genel Kurul'un Filistin'in başvurusunu red etmesi beklenmiyor. Yüzü aşkın devlet Filistin Yönetimi'ni zaten bir şekilde tanıyor. Asıl İsrail açısından önemli olan Batı blokunun vereceği karar. Bu oylama Avrupa'ya uzun yıllar savunduğu ancak bir süredir yanlış kararlarıyla gölgede kalan müzakereler yoluyla sorunları çözme prensibine sahip çıkma şansı veriyor.

İsrail bir dizi yaptırım uygulamaya hazırlanıyor

İsrail, başvurunun kabulü durumunda, bir dizi yaptırım uygulamaya hazırlanıyor. En başta Oslo Antlaşması'nın öngördüğü finans ve güvenliğe ilişkin uygulamaların iptal edileceği ifade ediliyor. İsrail'in A bölgede gerçekleştirdiği gece baskınları, Oslo Antlaşması'nın güvenliğe ilişkin öngördüğü yetki devrini hiçbir zaman ciddiye almadığını gösteriyor. Abbas, İsrail'in maddi tehditlerini, bölge ülklerinin verdikleri sözleri tutacakları hesabına dayandırarak aşabileceğini düşünüyor. Batı Şeria'da sosyal rahatsızlıkların artmaması ve İsrail'in beklentilerini boşa çıkarmak için bölge ülkelerinin verdikleri sözleri tutması büyük önem taşıyor.

Gücün nüfus, toprak , ateş gücü ve ekonomik göstergelerle ölçüldüğü bu dünyada, bu oylama, uluslararası topluma sesini duyurabilme şansı verecektir. Hukukun güç dengeleri içinde anlam erozyonuna uğradığı bir zamanda, bu oylama, uluslararası topluma hukukun üstünlüğünü hatırlatma şansı verecektir. Tarihin güçlüler tarafından yazıldığı bir dünyada, bu oylama, uluslararası topluma tarih yazma şansı verecektir. Bu oylama altmış beş yıl önce iki devlet esasını kabul etmiş Birleşmiş Milletler'e hatasını ve müzakerelerdeki asimetrik dengeyi düzeltme şansı verecektir.(Sinan Özdemir/ dünyabülteni)
SON VİDEO HABER

Suriyeli çalıştıran esnaf şaşkın: 'Aha yabancılar da gitti!'

Haber Ara