Bir Amerikalının gözünden Amerika'da Siyonizm
Porter Speakman Jr. Yahudi lobisinin tepkilerine rağmen Hıristiyan siyonizmini eleştiren ‘Tanrı Bizim Yanımızda/ With God On Our Side’ adlı bir belgesel çekti.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-26 15:13:32
Porter Speakman Jr. Amerikalı Hıristiyan belgesel yönetmeni. Yahudi lobisinin tepkilerine rağmen büyük bir cesaret örneği göstererek Hıristiyan siyonizmini eleştiren ‘Tanrı Bizim Yanımızda/ With God On Our Side’ adlı bir belgesel çekti.
Öncelikle biraz Amerikan toplumundan bahsedelim. Amerikan toplumunun gözünde İsrail neyi ifade ediyor?
porter_speakman_jr.jpgAmerikalılar İsrail’i Orta-doğu’daki en yakın müttefikimiz ve aynı değerleri, prensipleri paylaştığımız ülke olarak görüyorlar. İsrail’in sürekli saldırı altında kaldığını, kendisini koruma ihtiyacında olduğu için de bizim desteklemek zorunda olduğumuzu düşünüyorlar.
Belgeseliniz Beyaz Amerikalı Hıristiyan bir gencin sorularına cevap araması fikri üzerine kurulu. Sizce o gencin düşünceleri, ortalama bir Amerikalı gencin düşünce yapısını mı temsil ediyor?
Kendisi, bu konuyu ve dünyadaki diğer meseleleri öğrenmeye çalışan belli gruptaki Amerikan gençlerini temsil ediyor. Amerika’daki genç nesil daha fazla sorguluyor ve onlara dikte edilen her şeye hemen değer vermiyor. Mesele İsrail’e ve birçok Evanjelik kilisesindeki İsrail desteğine gelince, teolojik ve politik olarak bunu sorgulamak neredeyse yasak gibi. Fakat son 4-5 senedir bu konuda büyük değişiklikler var.
Amerikan devleti, güçlü demokratik yapısı ve düşünce özgürlüğü iddiası ile hareket eden bir devlet. Buna rağmen belgeselinizin yapım aşamasında yahut daha sonrasında herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı?
Belgeseli engelleme girişimleri ve içeriğinin Yahudi aleyhtarı olduğu propagandasının yapılması gibi birtakım legal tehditler oldu. İsrail yanlısı gruplar, belgeselde rol alanların şüpheye düşmesi için karalamaya çalıştılar. Fakat bu çabalara rağmen hiçbir şekilde belgeselin gösterimini ertelemedik.
İncil’e ve Tevrat’a dayanarak İsrailoğulları’nın seçilmiş bir kavim olduğu fikrinin ırkçılığa yol açacağı ve insan haklarına aykırı olduğu görüşü, sizce Siyonistler tarafından atlanan bir durum mu?
Öncelikle birçoğu işgalin insan haklarına aykırı olduğunu inkâr edecektir. Eğer gerçeklikle karşılaşmışlarsa, durumun Tanrı’nın emrini yerine getirmekten kaynaklandığını, yahut İsrail’in güvenliğini sağlamak zorunda olduğunu savunacaklardır. Hıristiyan Siyonistler, bütün dikkatleri radikal İslam’a çekmeye çalışarak, İsrail ve Filistinli Hıristiyanlar için gerçek sorunun bu olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Kişisel olarak bunun Hıristiyan Siyonizminde mücadele edilmesi gereken en önemli şey olduğunu düşünüyorum. Bu fikir benim kendi ikiyüzlülüğümden uyanmamı da sağladı. Eski bir Hıristiyan Siyonist ve İsrail savunucusu olarak, öncelikle Filistin’de ne yaşandığını anladım. İnancımın ve hareketlerimin adaletsizlikle ilişkili olduğunu ve tüm bunların İsa Mesih’in öğretileriyle çeliştiğini fark ettim.
Hıristiyan Siyonizm’ine göre Filistinli Hıristiyan ile dünyanın başka bir coğrafyasında yaşayan Hıristiyan aynı değeri görmüyor mu?
Hıristiyan Siyonistler, Filistinli Hıristiyanların varlığının farkındalar. Fakat onların içinde bulunduğu durumun sorumlusu olarak radikal İslam’ı gösteriyorlar, İsrail işgalini değil. Hıristiyan Siyonistler, bir çatışma olduğu takdirde İsrail’i o bölgede yaşayan Hıristiyanlara tercih ederler. (Yine tekrar ediyorum, İncil’e dayandırarak.) İnanıyorum ki, Hıristiyan Siyonistler ve onların bu bölgenin insanlarına ve siyasetine yaklaşımları çok tehlikeli. Bir grup insanı diğer gruba tercih etmek, barış ve anlaşma yerine ırkçılığa ve ayrımcılığa sebebiyet veriyor.
Hıristiyan bir Amerikalı olarak sizi bu konuda belgesel yapmaya teşvik eden neydi?
Eşimle beraber Kudüs’e taşınma fırsatımız oldu ve 5 seneliğine orada yaşadık. Bu zaman boyunca Filistinlilerin arasında bulunduk ve onları tanıma fırsatımız oldu. Olan bitenle ilgili daha fazla bilgiye sahip oldum ve yaşananların insanları nasıl etkilediğini gördüm. Ortadoğu’yu ziyaret eden birçok kişinin aynı reaksiyonu verdiğini biliyorum. Durumu görüp insanlarla tanıştıktan sonra kendilerine dikte edilmiş şeyleri sorgulamaya başlıyorlar. Bu yüzden bu belgeseli yapmaya karar verdim. Amerikan Evanjelik Hıristiyanlarına, Filistinlilerin başka yerlerde öğrenemeyecekleri hayat şartlarını göstermeye çalıştım. Elbette belgesel, oraya gidip görmenin yerini tutamaz. Fakat birçok kişi bu fırsatı hiçbir zaman bulamayacak ve Hıristiyan gruplardan oraya gidenlerin birçoğunun Filistin’e girmesi İsrail tarafından engellenecektir. İnançlarımızın ve fikirlerimizin insanların hayatları üzerinde belli sonuçları ve etkileri olduğu fikrini insanlara göstermek bu belgeseldeki en önemli amaçlarımdan biriydi. Bu yüzden belgesele “With God On Our Side/ Tanrı Bizim Yanımızda” ismini verdik. İnsanlar ne zaman ki Tanrı’nın kendi tarafında olduğunu düşünüyorlar, o zaman yaptıkları birçok şeyin mubah olduğuna inanıyorlar. Tarihe baktığımızda en acı trajedilerin bu düşüncenin ürünü olduğunu görüyoruz. Biz insanlar olarak Tanrı’nın tarafında olmalıyız.
Medyanın insanlar üzerindeki tesiri insanların meseleye bakış açısını etkileyen en önemli faktör mü?
Bence birçok Amerikalının İsrail hakkındaki bakış açısı medyada duydukları sonucunda oluşuyor. ABD medyası, ağırlıklı olarak İsrail bakış açısını destekliyor. Amerikalılar İsraillilerle birçok açıdan bağlantı kurabiliyorlar, halkla ilişkileri (Hasbara) buna ağırlık veriyor. İsrailli halkla ilişkiler sözcüleri Amerikalılar gibi konuşuyor ve kullandıkları terminoloji Amerikalılara hitap ediyor. Netanyahu sanki bir Amerikanmış gibi konuşuyor. Fakat bu konuda bilgisizlik de önemli rol oynuyor. Amerikalılar, buradaki çatışmalar hakkında, yahut Amerika dışındaki insanlarla ilgili medyadan duydukları dışında pek bir şey bilmiyorlar. Hıristiyan Siyonistlerse İsrail ile ilgili birçok görüşü kiliseden ediniyorlar. İncil’e dayanan bazı hikâyeleri günümüzde olanların karşılığı olarak gördükleri kadar İncil’deki birtakım kehanetlerin de tamamlandığını düşünüyorlar. Bunun yanı sıra birçok Amerikalının kalbinin, İsrail ve Filistin’de ne olduğunu öğrenmek için bölgeye gidip oradaki insanlarla tanıştıktan sonra değiştiğini ve Filistinliler için şefkatle dolduğunu gördüm.
İsrail-Filistin hattında çözümsüzlük bölgenin değişmez kaderi mi sizce?
Sanıyorum, ABD bu duruma müdahil olmak isteyene kadar İsrail ne yapmak istiyorsa yapmaya devam edecektir. İsrail’in statüko ile bir problemi yok. Yine İsrail’in, Avrupalı liderlerin düşünceleriyle de ilgili olduklarını sanmıyorum. Daha çok ABD’nin desteğinin sürmesiyle ilgililer. Bu yüzden ABD Kongresi’ndeki İsrail lobisi onlar için çok önemli. İsrail, Amerikan toplumuna ‘sürekli saldırı altında oldukları ve Ortadoğu’da demokrasiyle barışı sağlamaya çalıştıkları’ fikrini empoze etmeyi sürdürerek iyi adam maskesini elinde tutuyor.
Obama’nın ikinci dönem siyaseti umut vaat ediyor mu?
İsrail lobisi tarafından her ABD başkanına İsrail’i desteklemesi için baskı yapılmıştır. Tabii ki İsrail lobisinin de Amerika’daki birçok lobide olduğu gibi kendi politikaları var. Obama, diğer Amerikan başkanlarından çok farklı değil. Şimdiye kadar yaptıkları, İsrail’e destek olmak adına tarihteki diğer ABD başkanlarının yaptıklarından çok farklı değil. Obama’nın ikinci döneminde İsrail-Filistin çatışmasına nasıl yaklaşacağı belli değil. Sanıyorum bu biraz da yerel gündemin ne kadar iyi oluşuyla ilgili. Kahire konuşmasından sonra İsrail üzerindeki baskısının bitmesi bununla ilgili olduğuna inanıyorum. Obama’nın yerel politikaları çok iyi gitmiyor. Filistin-İsrail sorunuyla olması gerektiği gibi ilgilenebilinmesi için yerel siyasette güçlü olması gerekiyor.
ABD, İslâm dünyasında İsrail politikaları yüzünden kredisini tüketmeye devam edecek yani?
Bence ABD, İsrail’e gösterdiği destekteki ikiyüzlülüğünden ötürü, İslâm dünyasında düş kırıklığı yaşayan birçok insanın güvenini çoktan kaybetti. ABD, İsrail dışındaki diğer milletlere farklı yaklaşıyor. Mesela, İsrail’e nükleer programının hesabını sormadığı halde İran’a bunu yapabiliyor.
Hıristiyanlar, Müslümanlara yapılan baskıdan rahatsız
“ABD’de yaşayan Müslümanlar sürekli bir şüphenin altındalar, bu da belli yerlerde ayrımcılığa uğramalarına sebep oluyor. Müslümanlar uçaktan indiriliyor, sadece birileri onlarla uçmaktan rahatsız oldular diye. Bu duruma insanların Müslümanlarla ilgili bilgisizlikleri yol açıyor. Fakat Müslüman komşularına yapılan ayrımcılığa karşı çıkmak için ayağa kalkan insanları artık daha fazla görüyoruz; özellikle Hıristiyan kiliselerinde. Birçok Hıristiyan, Müslümanlara uygulanan muameleden rahatsız. Onlara ulaşmak için camileri ziyaret ediyorlar, kiliselerin imkânlarını kendilerine sunmaya çalışıyorlar.”
İsrail kendini ‘savunduğu’ sürece…,
“Kendini savunma hakkı şu günlerde bütün savaşlar için kullanılan bir kavram. George Bush’un Irak’ı istilası ‘savunmaydı’. Bu terminoloji Amerikalıların beynine işlendi. ‘Savunma’ her ne olursa olsun iyi olanların yaptığı bir şey. En son çatışmada İsrail, 100’den fazla Filistinliyi öldürdü. Ölenlerin çoğunu da kadınlar ve çocuklar oluşturuyordu. Ama bizim duyduğumuz tek şey, ‘İsrail kendini ve vatandaşlarını savundu’ ifadesi oldu. İşgal süresince de aynı kavram kullanıldı. Duvar, kontrol noktaları, seyahat sınırlamaları ‘güvenlik’ gerekçesinden dolayı... İsrail kendini ‘savunduğu’ sürece bir şekilde haklı çıkarılacaktır.”
Sosyal medyanın karşısında İsrail
“İsrailli Hasbara grupları sosyal medyanın yükselişinden dolayı çırpınıyorlar. Dökme kurşun saldırıları ve Mavi Marmara trajedisinin yaşandığı süre boyunca Twitter, Facebook gibi mecraların üzerinde etkili olamadılar. Daha sonrasında İsrail ordusunda da Sosyal Medya Departmanı kuruldu. Resmî görevleri, sosyal medya organlarına yayın yapmak. Odaklandıkları diğer önemli nokta ise ABD’deki ve İngiltere’deki üniversite kampüsleri. Son üç senedir ‘Stand With Us-Bize Destek Ol’ isimli gruplar, kampüslerde İsrail yanlısı gündem grupları oluşturuyor.”(Zaman Gazetesi'nden Sevde Tuba Okçu'nun Haberi)
SON VİDEO HABER
Haber Ara