Dolar

34,9484

Euro

36,7051

Altın

2.988,58

Bist

10.125,46

Karagül: Yüzyıllık hesaplaşma

Bütün bölgede iki türlü gelişme var: İran'dan Lübnan'a kadar uzanan kuşakta çatışmaların hızla yayılması ve Ortadoğu'da yeni bir çevre-ittifakın şekillenmesi. Hangisi galip gelecek? Yayılan çatışmalar mı bu yeni havayı yok edecek yoksa bu olumlu gelişmeler mi çatışma alanını daraltacak, göreceğiz.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-21 13:57:50

Karagül: Yüzyıllık hesaplaşma
"Yüz yıllık hesaplaşma

Irak'ta, Şii ağırlıklı merkezi Bağdat yönetimi ile Kuzey Irak Kürt yönetimi arasındaki çatışma başladı başlayacak. Şii-Sünni Araplar arasındaki gerilim, Tahran-Bağdat ekseni inşası, ardından Bağdat'la Kürt yönetimi arasındaki kriz sadece Irak'ın bölünmesini tetiklemiyor, bir Arap-Kürt savaşını da davet ediyor.
Bölgeden gelen haberlerde 'eller tetikte' ifadesi kullanılıyor. Kürt birliklerinin komutanı Mahmud Senkavi, Irak güvenlik güçlerine 'her an' saldırabileceklerini söyledi. Gerçekleşmesi halinde bu bir Irak iç savaşıdır. Etkileri bölgesel nitelikli olacak bir iç savaştır.
Suriye'deki iç savaş ise kanlı bir şekilde devam ediyor. Esad yönetimi tahminlerin aksine ayakta, muhalifler eskisinden daha güçlü. Çatışmaların yayılarak devam edeceğini söylemek bir kehanet değil. Suriye-Türkiye sınırı ile Suriye-Ürdün ve Suriye-İsrail sınırı oldukça gergin.
Bu kadarıyla bile Suriye meselesi rejimi devirmekten öte, bölgesel fay hatlarını harekete geçiren bir patlamaya dönüştü. Hesaplar Suriye üzerinden yeniden görülür oldu, bu güzel ülke, iki değil, çok taraflı hesaplaşma alanına dönüştü.
Bunlar bölgeyi yeterince yorarken İsrail'in ani Gazze saldırıları geldi. Roket-füze atışları bahanesiyle başlatılan ve önceki Gazze katliamını andıran kıyım örnekleriyle devam eden saldırıların gerçek hedefi belli bile değil. İsrail, böyle bir dönemde neden saldırıya başladı? Daha önce Gazze saldırılarında başaramadığını şimdi başarabilecek mi?
Kesinlikle başaramayacak? Önceki saldırılarda Hüsnü Mübarek'in Mısır'ı bütün unsurlarıyla, özellikle de istihbarat teşkilatıyla İsrail'le ortak hareket etti. Ömer Süleyman'ın sadece o savaştaki rolü bile onun insanlık suçundan yargılanmasını gerektiriyor. Yine El Fetih, Gazze'de Hamas'ın tasfiyesine destek verdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kahire'de söylediği söz aslında tam da bunu anlatıyor. 2012'nin şartları çok değişti. Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarda. Önceki yönetim gibi Hamas'ı Mısır için rejim tehlikesi olarak görmüyor. Tam aksine, aynı siyasi gelenekten geldiği için Hamas'ı desteklemeyi ahlaki bir yükümlülük olarak görüyor. Dolayısıyla Mısır, bütün unsurlarıyla Hamas'ın yanında. İsrail bu sefer Gazze'ye Mısır'sız, Mübarek'siz saldırıyor. Yine El Fetih, bu sefer Hamas'la ortak hareket edeceğini açıkladı ki bu, yıllardır Filistin'de bir ilk olarak görülebilir.
Dahası, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dahil, Arap Birliği dışişleri bakanları dün hep birlikte Gazze'ye gidip destek verdiler. Bunu da 'ilk'ler arasında sayabiliriz. İsrail'e açıkça: 'Bütün bölge Gazze'nin arkasında, artık bu küçük toprak parçası sahipsiz değil' mesajı veriliyor.
Bütün bölgede iki türlü gelişme var: İran'dan Lübnan'a kadar uzanan kuşakta çatışmaların hızla yayılması ve Ortadoğu'da yeni bir çevre-ittifakın şekillenmesi. Hangisi galip gelecek? Yayılan çatışmalar mı bu yeni havayı yok edecek yoksa bu olumlu gelişmeler mi çatışma alanını daraltacak, göreceğiz.
Şüphesiz bugünlerde bölgeye rengini veren, güçlü bir rüzgar estiren, hem küresel sistemi hem de bölgesel statükoyu sorgulayarak bölgenin alışık olmadığı güçlü sözler söyleyen kişi Başbakan Erdoğan'dır.
'BM Güvenlik Konseyi'ndeki daimi üyelerin ağzına bakarak adım atacak olursak halimiz perişandır. Bugün onlara yarın bize, bunu böyle bilin. Öleceksek adam gibi ölelim, bunu da bilin' diyerek, Kahire'de verdiği mesajları güçlendirerek sürdüren Erdoğan, bölge ülkelerine, başkentlerine, sokaklarına bir çağrı yaptı. Yüz yıllık tarihin sonuna gelindiğini, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması gerektiğini, onurlu ve yürekli biçimde ayağa kalmanın tek yol olduğunu söyledi.
Erdoğan'ın çağrısı, bir isyan çağrısıdır. Coğrafyaya yönelen 'ayağa kalkın' çağrısıdır. Küresel sisteme, bölgenin kaderiymiş gibi gösterilen ezikliğine dur deme çağrısıdır. Bu çağrının, Afrika'dan Endonezya'ya kadar sokaklar tarafından doğru algılandığını, yeni rüzgarın bütün başkentleri etkileyeceğini göreceğiz.
Türkiye-Mısır öncülüğünde 'yeni' şeyler oluyor. Arap Baharı sonrasına eren ülkeleri, grupları, çevreleri içine alan yeni ittifakın temelleri atılıyor. Yeni anlayış, çizgi, savaşı değil özgürlüğü ve onuru önceliyor. Bölgesel bir özgürlük perspektifi sunuyor. Ne kadar başarılır, ne tür engellere takılır bilemiyorum ama bu heyecan dalgası müthiş bir etkiye sahip.
Başbakan'ın bugün gideceği Pakistan'da yapılacak D-8 zirvesinde, benzer bir konuşma yapacağını tahmin ediyorum. Çünkü bu oluşum, Soğuk Savaş sonrası küresel sisteme karşı ilk meydan okuma girişimiydi ve bu yüzden de acı bir şekilde cezalandırıldı.
Yıllardır iki gerçekten söz ettim burada. 'Yüzyıllık kuşatma' ve 'Yüzyıllık hesaplaşma.' Kuşatma, bu coğrafyaya yeni bir 20. yüzyıl yaşatmayı amaçlıyor. Hesaplaşma ise, bu coğrafyanın ayağa kalkma, özgürleşme mücadelesini..
Erdoğan, 20. yüzyılın acılarını hatırlatarak kuşatmayı etkisiz hale getirmeye, daha da önemlisi 21. yüzyılı kurtarmaya çalışıyor. Yani sokaklarımızı hesaplaşmaya davet ediyor.(Yenişafak)

Haber Ara