'Orta Doğu’nun yılanları ABD’nin çuvalına sığmıyor'
Obama’ya seçimde Amerika’nın Suriye ve İran’daki planları konusunda meydan okunmadı. Ancak ikinci döneminde bölgedeki çatışmalar hızla çoğalabilir.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-12 17:25:37
Patrick Cockburn*
Başkan Obama, rakiplerinde şanslıydı, özellikle de Amerika’nın Orta Doğu’daki etkisinin neden azaldığını açıklamaya geldiğinde... Mitt Romney’in Libya büyükelçisi Chris Stevens’ın ölümü ve Bingazi’deki ABD konsolosluğun yakılması nedeniyle yönetimi suçladığı beceriksiz çaba hariç mesele seçimde hemen hemen hiç konu edilmedi.
Romney, Obama’ya “Amerika için özür dilediği” ve ABD gücünü savunamadığı için saldırma pozisyonundan kısa sürede direksiyon kırdı. Amerikan seçmeninin istemediği tek şeyin Orta Doğu’da yeni bir savaş olmadığının farkında vardı. Vatanseverlik davulunu bu kadar sert çalarken Romney, çok da uzun olmayan bir süre önce Irak ve Afganistan’daki başarısız savaşlara kendilerini götürenlerin Cumhuriyetçiler olduğunu seçmenlere hatırlatma riskini aldı. Bayağı bir seviyede Romney, hakkında hiçbir şey bilmediği konularda savunmasız olabileceğini de hissetmiş olabilir.
Etkin eleştiriden bu adeta dokunulmazlık Obama’nın daha önce başarıyla cebelleşebilmeyi başaramadığı bir bölgedeki tehlikelerle karşı karşıya olmadığı anlamına gelmiyor.
Afganistan, iyi bir örnek. Obama’nın ilk başa geldiği 2009’da Beyaz Sarayı meşgul eden “kaynaşma”, kamilen Taliban’ı bertaraf etmede başarısız oldukları Afganistan’a 33 bin ilave asker gönderilmesine neden oldu. Kalan 112 bin NATO askeri 2014 sonunda geri çekilerek Amerikan tarihinin en feci verimsiz savaşlardan birini sonlandıracak. ABD ve müttefiklerinin yerlerini alması için Afgan güvenlik güçlerini eğitiyor olması gerekiyordu fakat Afgan askerleri ve polisince o kadar Amerikan ve İngiliz askeri öldürüldü ki geçiş bir fiyaskoya dönüştü.
Eğer ABD, Taliban üzerine askeri başarı gibi bir şey kazanmak istiyorsa direnişçilere güvenli geri üs sağlayan Pakistan’la sınırı kapatması gerekiyordu. Washington, sorunun farkında ancak bunun için etkili bir şey yapmayı başaramadı. Amerikalılar ve İngilizlerin çıktığında arkada kalan boşluğu Taliban ya da diğer oyuncular doldurduğunda Hamit Karzai rejimi 2014 sonrasında güçlükle hayatta kalabilir.
Afganistan, Irak ve Libya’da olanlar hesaba katıldığında, ABD’de hala Beşar Esed’e karşı Suriye iç savaşın dengesini değiştirmek için ABD’nin dahlini artırmasını söyleyen siren seslerinin olması ise garip. Birçok eleştirmen bunun neden kötü bir fikir olduğuna dair nedenler ileri sürdüler ancak 2 önemli nokta çok az ifade ediliyor. Bir tanesi hükümet-karşıtı milislerin doğasıdır. Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ta, Libya’da ya da Çeçenistan’da olsun milisler, özgürlük ve demokrasi için kahraman savaşçılar olarak yola çıkarlar. Fakat bu ödeme almayan düzensiz birlikler, eğer en sıkı disiplinle sınırlanmazsa, savaş lortları ya da suç çeteleri olmaya ve halkın üzerinden geçinmeye eğilimlidir. 1999-2001’de yerel halkın bir zamanlar uğurlarına öldükleri direnişçilerden Ruslardan daha fazla nefret eder hale geldiğini anımsıyorum. Aynısı 2006-07’de Irak’ta ve geçen sene Libya’da oldu.
Suriye’de insanlar, benzer çatışmalarda söylenenleri tekrarlayarak, “savaşçılar halk için öldüklerini söylüyorlar ancak asıl savaşçılar için ölen halk” demeye başlıyorlar. Cihatçı ya da İslami köktenciler, fanatik ve etkin askerler oluyorlar ancak kontrolsüz şiddetleri koruduklarını iddia ettikleri halkı kendilerine yabancılaştırıyor. Bu, Irak’ta ABD birlikleriyle beraber El-Kaide’ye karşı Sünni aşiret isyanına neden olmuştu.
Bu gelişmeler, daha fazla Amerikan silah ve tesisatıyla güçleneceği öne sürülen “ılımlı” Suriye milislerine daha büyük ABD askeri desteği için kötü haber.
Çok nadiren dikkate alınan ikinci bir nokta daha var. Diyelim ki Esed hükümeti düşmüş olsun. Bu da tek Arap müttefikinden mahrum kalacak İran’a bir darbe anlamına geldin. Aynı zamanda Lübnan’daki Şii gerilla hareketi Hizbullah’ı zayıflatsın. Bunların her ikisi de mümkün. Fakat Esed rejiminin yerini Suriye’de genel bir anarşi ya da en iyi ihtimalle zayıf bir hükümet alacak. Irak ve Lübnan’daki deneyimlerden hareket ederek, İranlılar ve Hizbullah dalgalı sularda avlanmada ABD’den çok daha iyi. Karmaşık durumlar, sinsi siyasi oyunlara alışık İranlıların istismarı için ideal.
İsrail, İran’a bir saldırıya dahil olması için ABD’yi kafesleyebilir mi? Her zaman İsraillilerin blöf yaptığını düşünmüşümdür. Ebediyen İran’a saldırı eşiğinde olmaları gayet işlerine geliyor, onlara böylesi bir savaşı önlemek isteyen bir dünyada koz sağlıyor. İsrail tehditleri İran’a karşı yıkıcı ekonomik yaptırımlara ve Filistin meselesini marjinalleşmesine neden oldu. Fakat gerçek askeri bir saldırının çok fazla bir kazanım sağlaması mümkün değil ve muhtemelen İran’ın nükleer bir silah yapmaya kışkırtacak. İsrail genelkurmay başkanı ve Mossad’ın başının geçmişte böyle bir savaşı nasıl engellediğine dair hikayeler, Benjamin Netanyahu’nun amaçlarını çok uyuyor. Yakın İsrail hava saldırısı tehditlerini daha inanılır kılıyor.
Şu an için Orta Doğu ve Batı Asya, ABD ve diğer yabancı kuvvetlerinin uzak durması için muhtemelen iyi yerler. Libya, nelerin yanlış gidebileceğine dair iyi bir örnek. Birkaç ay öncesine kadar Kaddafi’nin devrilmesinde Washington’un sahne-arkası rolünün yabancı müdahale modeli olduğu düşünülüyordu. İsyancı milis tugaylarınca savaş çabalarının propaganda kılıfı olduğunu ve asıl savaşın NATO hava gücüyle yapıldığını unutmuştu. Fakat bu sene ABD konsolosluğuna 11 Eylül’de saldırı olduğunda yerel CIA birliğinin yardımlarına gelmesi için beyhude yerel milislere yalvardığı ortaya çıktı.
Orta Doğu’nun yeni siyasi haritasında ABD’nin çuvala sığdırabileceğinden daha fazla yılan bulunuyor. Ancak hiç çuval da yok değil. Arap Baharı’nın ilk günlerinde Obama, Mısır’daki Hüsnü Mübarek ve Tunus’taki Zeynel Abidin’i terk etmede hızlıydı. Mısır’daki Müslüman Kardeşler ve Türkiye’deki AKP, toplumlarını İslamlaştırmaya çalışırken ABD’yle yüzleşmek istemiyorlar. Dahildeki rakiplerini herhangi bir ABD desteğinden mahrum bırakmaya ihtiyaçları var. Birbirlerini çaprazlama-etkileyen bu kadar çok çatışmayla, bölgede 1960’lardan beri görülmeyen çatışma dönemine giriyor olabiliriz.
*Eski Financial Times Orta Doğu muhabiri. Şimdi The Independent’ta çalışıyor. 2009’da Orwell Ödülünün sahibi.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
Haber Ara