Dolar

34,9449

Euro

36,7036

Altın

2.990,69

Bist

10.125,46

Esenler'de yaşayan tarih!

İkinci Dünya Savaşı yıllarında 4 yıl askerlik yapan, Türkiye’nin bir asırlık gelişimine şahitlik eden Şükrü Karabul, 104 yaşına rağmen hayata sımsıkı sarılıyor. Yokluk, kıtlık, korku, acı, gözyaşı ve sevince dair hayatın her halini defalarca yaşayan Karabul’un 6 çocuğu, 23 torunu, 24 tane de torununun çocuğu var. İşte yaşayan tarihin hayatından kesitler…

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-08 18:35:42

Esenler'de yaşayan tarih!
TİMETÜRK / CEREN ÖZEN

Memleketi Sivas’dan 1938 yılında İstanbul’ a gelen ve ilk olarak Sultanahmet Kadırga’da yaşayan Şükrü Karabul, daha sonra sırasıyla önce Bayrampaşa’ya sonra da 1986 yılında Esenler Atışalanı’nda yaşamış. Oğullarının evlenecek olmasından dolayı bir ev arayışına girdiklerini ve 26 yıl önce şu anda da hala oturdukları evi bulduklarını anlatan Şükrü Amca, 6 çocuk, 23 torun sahibi. “24 tane de torunumun çocuğu var” diyen Şükrü Amca, Torununun torununu görme şansı yakalamış nadir insanlardan da bir tanesi aynı zamanda.

.....


Savaşlara tanıklık eden koca bir ömür

Bir asırlık ömür onunki, inişli çıkışlı engebelerle dolu. Bir tarih kitabı adeta… Öylesine güngörmüş, geçirmiş ki tarihte yaşanan birçok olaya tanıklık etmiş. 2. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar birçok savaşlara şahit olmuş, nice kıtlık ve yoklukları yaşamış…

Esenler Kemer Mahallesi’nde yaşayan 104 yaşındaki Şükrü Karabul, ilerlemiş yaşına rağmen her şeyi daha dün gibi hatırlıyor. Saçlarına düşen aklar ve yüzündeki kırışıklıklar olmasa genç bir delikanlı gibi aslında. Hala dimdik, hala mutlu ve hala sevecen. Çevresinde tek-tük kalan yaşıtlarının aksine Şükrü Karabul, hayata sımsıkı ve büyük bir azimle tutunuyor. Onu yaşıtlarından farklı kılan da yıllara meydan okuyan azmi belki de…



4 yıl askerlik, 1 yıl hapis

Hayatındaki birçok zoru, engeli azmi ile başarmış Karabul. Acılarla, sevinçlerle, hüzünlerle ve mutluluklarla geçirmiş koca bir ömrü. Yaşamı boyunca pek çok haksızlığa göğüs germiş, hakaretlere maruz kalmış; ama vazgeçmemiş hayata karşı mücadelesinden.

Hayata karşı en büyük sınavını da İkinci Dünya Savaşı yıllarında vermiş Karabul. 1942 yılında vatani görevini yerine getirmek için askerlik şubesine başvurduğunda, okur -yazarlığı ve bilgisi olmadığı için önceden yoklama yaptırmaması nedeniyle asker kaçağı olarak kayıtlara geçmiş. Ne yapıp, ne ettiyse haklılığını kabul ettirmemiş. O dönem zorunlu askerlik süresinin uzatılması nedeniyle Adana’nın Tarsus ilçesinde tam 4 yıl askerlik yapmış. İnsanlık tarihindeki en kanlı savaşın yaşandığı dönemde çok zor şartlarda askerlik yaptığını anlatan Karabul, yaşadığı tüm zorluklara rağmen vatani görevini başarıyla tamamladığını anlatıyor gururla. Tamamlamış, tamamlamasına ama kayıtlara geçen asker kaçağı damgasından kurtulamamış bir türlü. Zar zor da olsa komutanı ikna edip 1 aylık hapis cezasından kurtulmayı başarabilmiş ve terhisinin hemen ardından memleketi Giresun Çamoluk’a gitmiş. Ailesiyle hasret giderdikten sonra iş bulmak ümidiyle kısa bir süreliğine İstanbul’a göç etmiş, ailesini memlekette bırakarak. Biraz para biriktirip memleketine döndüğünde acı bir sürprizle karşılaştı. Askeriyeden gönderilen bir yazıda, asker kaçağı olarak kayıtlara geçtiği için 1 aylık hapis cezasına çarptırıldığını öğrenince dünyası kararmış Şükrü Karabul’un… Masum olduğunu bile bile 1 ay Tarsus’ta hapis yatan Karabul, dört duvar arasında demir parmaklıkların ardında çeşitli hakaretlere maruz kalmış. Asker kaçağı olmakla itham edilen Karabul, “Adeta terörist muamelesi gördüm. (Hangi mağarada yatıyordun, sen vatan hainisin) şeklindeki hakaretleri bir türlü unutamıyorum. Vatanı için 4 yıl askerlik yapan insana bunlar nasıl söylenir?” şeklinde konuşuyor.

Bütün dayanağım umudumdu

Savaş yılları ve dönemin zor şartları nedeniyle hem askerde hem de hapiste çok zor günler geçirdiğini anlatan Karabul, yaşadığı tüm zorluklara katlanıp kendisi ve ailesi için ayakta kalmayı başarabildiğini söylüyor. Türk Ordusunun her türlü tehlikeye karşı ayakta tutulduğu bir dönemdeş, umudunu hiç yitirmediğini anlatan Karabul, “O zaman ki bütün dayanağım, hiç kaybetmediğim umudumdu. Ne 4 yıl askerlik, ne de haksız yere hapiste yatışım umudumu yitirmeme neden oldu. Beni ayakta tutan da oydu” dedi.

..


Vergi ödeyememek için hayvanları sakladık

Hapis günlerinin ardından memlekete dönen ancak, istihdam olanaklarının kısıtlı olması nedeniyle zor günler yaşadığını söyleyen Karabul, o dönemlerde vergilerin özellikle de hayvan başına alınan vergilerin çok yüksek olması sebebiyle çok ciddi sıkıntılar yaşadıklarını belirtti. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle vergilerini ödemekte zorlandıkları hayvanlarını sakladıklarını söyleyen Karabul, çareyi 6 çocuğuyla beraber İstanbul’a göç etmekte bulduklarını ifade etti. Karabul, İstanbul’da uzun bir süre pazarlarda hamallık yaparak para kazanmaya ve ailesini geçindirmeye çalıştığını anlattı. Bir boya fabrikasında iş bulduktan sonra hayatını yavaş yavaş düzene koymaya başladığını anlatan Karabul, kimseye muhtaç olmadan koca bir asrı devirdiği için Allah’a şükrediyor.

Hayat bir sınav, umut her şeyimiz

1991 yılında eşini kaybettikten sonra çocuklarıyla beraber yaşamaya devam eden Karabul, o gün bugündür hala çocuklarıyla beraber yaşadığını söyledi. Ardında bıraktığı kocaman bir ömüre inat hala “Daha yaşayacağım çok şey var” diyen Karabul, uzun yaşamasının sırrını da şöyle özetliyor:

“Hayatım boyunca o kadar çok şey gördüm ki, ne yaşadığım acı tecrübeler, ne de uğradığım haksızlıklar beni hayata karşı yıldırdı. Her zaman halime şükrettim. Yaşamaktan, yaşamak için mücadele etmekten asla yorulmadım. Hayat bir sınavdı ve ben bu sınavı geçmek ve tamamlamak için çalıştım ve hala çalışıyorum. Beni ayakta tutan en büyük güç ise; umudum. Hayat felsefemde umudu bitenin, her şeyinin bittiğine inanırım. Çünkü umudunu kaybeden her şeyini kaybeder.”

Şimdi adeta cennette yaşıyoruz

Esenler, Kazlıçeşme, Zeytinburnu gibi şimdi nüfusun oldukça yoğun olduğu ilçelerin eskiden boş arazilerle dolu olduğunu söyleyen Şükrü Amca, eskiden insanların Esenler’e avlanmak için geldiklerini ya da burayı daha çok hayvancılık ve tarım için tercih ettiklerini söylüyor. “Atışalanı’na gelip yerleştiğimiz dönemlerde buraların yolu, suyu elektriği yoktu” diyen Şükrü Amca, adi su borularıyla döşenen borulardan suların çok pis aktığını ve hatta bir dönem bu pis suyu kovada biriktirerek yetkililere göstermek için yoğun bir çaba harcadığını ancak başarılı olmadığını anlatıyor. Yine tankerlerle Esenler’e su getirildiğini ancak onların da nerden geldiği belli olmamasına rağmen kadınların su için kavga ettiklerini hatırlayan Şükrü Amca, “ Şimdiki yaşantımız çok güzel ve rahat. Adeta cennete yaşıyoruz” diyor.

Esenler’in zaman içinde büyük değişimler yaşadığını söyleyen Şükrü Amca, “Başkanımız elinden gelenin de fazlasını yapıyor. Bu konuda hakkını yememek lazım. Biz zamanında çok çile çektik. Şimdi her yönden rahat bir hayat yaşıyoruz” dedi.
Bir asrı devirmiş yaşına rağmen hatırladığı ayrıntılarla bizleri şaşkına çeviren Şükrü Amca’nın keyifli sohbetinin hiç bitmesini istemesek de saatler ilerliyor ve ayrılma vakti geliyor. Hatıralarını dinlemek için başka bir gün için daha kendisinden söz aldığımız Şükrü Amca, bizi karşıladığı sıcak gülümsemesiyle bizleri uğurluyor.

.....


SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara