Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Bir adanış öyküsü: Şaza hanım, kurban ve Suriye

Birileri unutuyordur belki ama Suriye’de 19 aydır oluk oluk akan kan, koyun ya da sığır kanı değil.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-10-22 17:42:35

Bir adanış öyküsü: Şaza hanım, kurban ve Suriye
TIMETURK / Haber Merkezi

Kenan Alpay, bugünkü yazısında KURBAN’ın anlamı üzerinde durduktan sonra gencecik yaşta Suriye’de şehit düşen Ömer Bukerati’nin annesi Şaza Hanım’ın ortaya koyduğu örnek duruşa dikkat çekiyor. Şaza Hanım ve eşi Ebu Osman’ın kurbanın bir anlamı olan Allah için adama örnekliğinin Türkiye’de gerek İslami çevrelerde; gerekse basında bir karşılık bulamamasını eleştiren Alpay, çeşitli coğrafyalardan Suriye’ye giderek Allah yolunda kendilerini adayanların ümit kaynağımız olduğunu vurguluyor.

Kenan Alpay’ın yazısı:

SURİYE’DE BU BAYRAM DA İNSANLAR BOĞAZLANACAK!

Kurban bayramı için hepimiz hazırlıklar yapıyoruz. Şüphesiz ki kurban ibadetin toplumsal alandaki en önemli tezahürlerinden biridir. Kurban bereketin, coşkunun ve dayanışmanın müjdecilerinden biri olarak sevinç kaynağımız. Kurban, Allah-u Teâlâ’ya yaklaşmak, yakınlaşmak ve sadakatimizi kan dökerek teyit etmektir. Allah için en değerli varlıklarımızı adamak ve her şeyi elimizin tersiyle kenara itip Allah’a adanmaktır. Kurban ve bayram, takva sahipleri için asla kazanç hırsının şahlanması, tatil ve eğlence imkânı veya etoburluk şeklinde tezahür etmez.

Dökülen kanın, parçalanan etin değil takvanın Allah’a ulaştığını tekrar tekrar vurgulamak gerek. Ruhu kaybolmuş, geleneksel veya modern hurafelerle deforme edilmiş bir geleneğin müntesibi değiliz. Kurban Türk veya Arap milletinden, Fars veya Kürt milletinden değil sadece ve sadece İbrahim milletinden olduğumuzu sıkı sıkıya hatırlatıyor bize.

Uzak ve yakın komşuluk kavramını dünyanın en ücra köşelerine kadar genişleten, yanı başımıza kadar sokulmuş mülteci-muhacir kardeşlerimize kucak açan Kurban organizasyonları seküler milliyetçilik-ulusal kimlik perspektifini paramparça ediyor. Hayırda yarışan gruplar ve kurumlar ulusal kimlik isimli deli gömleğinin yırtılma sürecine katkı sağlıyorlar.

Kurban, insanda en başta Allah için olma, Allah için sevme ve paylaşma duygusunu güçlendirerek ulusçuluk ideolojisini- laik milliyetçilik kimliğini çözüyor. Fakat İslam-ümmet kardeşliği kendiliğinden inşa olmaz. Adaletin ve merhametin gerçek manasıyla toplumun hemen her alanında tesis edilmesi için kurban ibadeti bize bir katkı sağlar mı? Elbette çok önemli katkılar sağlar. Yeter ki, kurban sahipleri “İbrahim gibi tek başına bir ümmet” olmanın anlam ve usulüne ilişkin yol haritasına riayet etsinler.

ŞAZA HANIM, MERYEM’İN ANNESİ GİBİ

Bu seneki kurban bayramı maruz kaldığımız felaketlere göre farklı duygu ve davranışları beraberinde getirecek. Mesela Suriye’deki Esed-Baas rejimi insan boğazlamakta, anne-babaların biricik evlatlarının kanını dökmekte son derece mahir olduğu için Şam, Halep, Humus, İdlip, Der’a gibi şehirlerde kurban bayramının coşku ve sevinci nasıl tezahür eder sizce?

Şöyle düşünelim: Top atışlarıyla şehirleri tamamen yıkılmış, sokakları cesetlerle dolmuş ve kan kokusunun acılı feryatlara karıştığı bir ülkede bayram nasıl bir sevinçle yaşanır? İniltilere mahkûm edilmiş gözü yaşlı insanların tankların paletleriyle ezildiği bir Suriye’de kim, kimi nasıl ve neyle teselli edebilir acaba?

Kanaatim şu: Şebbiha-Muhaberat katliamlarına maruz kalan Suriyeli Müslümanlar muhtaç oldukları teselli ve mücadele azmini Allah’a olan imanlarından alıyorlar. Bunun son örneğini Fatih Camiinde Cuma namazı sonrası 16 yaşındaki Ömer Bukerati’nin Halep cephesinde şehit düşmesi üzerine Şaza Hanım’da gördük. Şaza Hanım gözyaşları arasında yaptığı konuşmada “Tevekkül nedir?” sorusuna destansı bir cevap veriyordu.

İmran’ın hanımı karnındaki bebeğini Allah’a adadığını beyan ederek Allah tarafından övülen seçkin kadınlar arasındaki yerini almıştı. Şaza Hanım da tıpkı İmran’ın hanımının karnındaki bebeği (Hz. Meryem) Allah’a adaması gibi 16 yaşında zulme karşı mücadele ederken Hama’da öldürülen Ömer’i karnındayken zaten Allah’a adadığını beyan ediyordu. Ömer’in babası Eymen Ebu Osman oğlunun cenaze namazını kıldırırken annesi Şaza Hanım Fatih Camiinde düzenlenen gıyabi cenaze namazını “şehadet düğünü” olarak isimlendiriyor ve Rabbine şükrediyordu.

Şehid Ömer Bukarati’nin annesi Şaza Hanım gibi, babası Eymen Ebu Osman gibi yüz binlerce insan var Suriye’de. Bu insanlar sadece kendi hayatlarını değil kendilerine emanet olarak lütfedilen evlatlarını da Allah yoluna adamanın kurban ibadetinin idealize ettiği hedef olduğunu yakinen idrak etmişler. En değerli, en sevgili, biricik ve en zor elde edilenin Allah yolunda feda edilebileceğine dair taahhütlerini yerine getirmek üzere sanki her biri sırasını bekliyor.

Şaza Hanım ve eşi Eymen Ebu Osman, hayat dolu biricik evlatlarının şehadeti için gözyaşlarına boğulmuş bir halde Fatih Camiinde cenaze namazı kılarken maalesef yeterince ilgi ve destek görmüyorlar. Herhangi bir tanıdığımızın cenazesine gösterilen ilgi ve desteğin böylesine fedakâr muhacir kardeşlerimizden esirgenmesi son derece üzüntü vericidir. Konuya en duyarlı yayın organlarından biri olan Yeni Akit gazetesinde dahi kendisine haber olarak yer bulamamış olmasına bakarak kamuoyunda oluşan alakayı tahmin edebiliriz. (...)

YAZININ TAMAMI ÇİN TIKLAYINIZ...
SON VİDEO HABER

Münbiçli Arap esnaf, PKK/YPG'yi anlattı

Haber Ara