İHH, Arakan'da yardımlara başladı
Arakan içlerine giren, yardım dağıtan ilk Türkiye ekibi İHH oldu.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-21 10:08:43
İHH İnsani Yardım Vakfı bir ilke daha imza attı. 17 yıldır Arakan bölgesinde yardımlar yapan İHH, 3 Haziran sonrasında yaşanan olaylar sonrası Myanmar’ın Arakan bölgesine giren ilk Türkiyeli sivil toplum kuruluşu oldu.
Myanmar’ın Arakan Bölgesi’nde bulunan İHH İnsani Yardım Vakfı ekibi Müslümanların yaşadığı bölgelerde yardım çalışmaları organize ediyor. İHH İnsani Yardım Vakfı Acil Yardım Koordinatörü Recep Güzel başkanlığındaki İHH ekibi Myanmar’ın Arakan bölgesine girdi. 10 gündür bölgede olan İHH ekibinin başında olan İHH Acil Yardım Koordinatörü Recep Güzel, Myanmar’a bağlı Arakan bölgesindeki izlenimlerini paylaştı. Bölgede yaşananlar ve Arakanlıların mevcut durumu ile ilgili bilgiler verdi.
Haziran olayları sonrası yaşanan katliamlar ve sonrasında gelen baskılarla Arakanlıların sindirilmeye ve tecrit edilmeye çalışıldığını ifade eden İHH Acil Yardım Koordinatörü Recep Güzel’in gözlemleri ve tespitler şöyle:
Yaşam savaşı veriyorlar
Burma (Myanmar) askeri cuntasının ve Rakine Bölgesi’nde yaşayan fanatik Budistlerin Müslüman halklar üzerinde uyguladığı şiddet ve katliamın devam ettiği bölgeye 4 Ekim tarihinde ulaşmış bulunmaktayız. Önce Myanmar’ın başkenti Yangon’a ulaştık. Yangon; 4-5 yıl öncesine kadar Burma’nın başkentiymiş. Cunta rejiminin üzerinde ciddi etkisi olan medyumların 'Başkenti Nay Pyi Taw yapın' telkiniyle bir gecede Nay Pyi Taw başkent oluvermiş. Sittwe ise, Arakan eyaletinin de başkenti. Bu kentte takriben 150 bin civarında Müslüman nüfus yasamakta(imiş). Şu an kent merkezinde sadece bir mahallede Müslüman nüfus bulunuyor. On binlerce Müslüman şehrin 8-10 kilometre dışında bulunan kamp diye niteleyebileceğimiz yerlere kaçmışlar. Kimileri 20 ailenin birlikte kaldığı barakalarda, bir kısmı da çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor.
Arakan, açık cezaevine dönüşmüş durumda
Arakan Bölgesinde 17 şehir mevcut. Haziran ayının 3’ünde Taung Koke şehrinde 10 Müslüman tebliğcinin fanatik Budistlerce katledilmesiyle bu şehirde ve Ann ve Goa şehirlerinde de Müslüman nüfus kalmamış. Buthidong ve Maung Daw şehirlerinde nüfusun % 95’ini Müslümanlar oluştursa da Budistler ve cunta rejimi bu iki şehri Müslümanlar için açık cezaevine çevirmişler. Evden dışarı çıkmanın yasak olduğu şehirde halk ciddi gıda sıkıntısı çekiyor. Uluslararası yardım kuruluşlarının yardım talepleri devlet tarafından sıcak karşılansa da yapılacak ayni ve nakdi yardımların kendi kontrollerine bırakılması şartını koyuyorlar. Bölgede yaşayan Müslümanların ifadesiyle bu yolla yapılan yardımların büyük bir çoğunluğunun Budistlere verildiği; Müslüman halklara % 20’sinin bile ulaştırılmadığını ifade ediyorlar.
Asıl korkunun ve şiddetin kaynağı
Bu bölgede, yani kuzeyde yaşayan Müslümanlar gıda temin edemediklerinden ve ulaştırılamadığından özellikle çocuklarda ciddi boyutta rahatsızlıklar görülmekte. Aslında bu bölgelerde yasayan fanatik Budistleri Yangon’da yaşayan Budist halk da sevmiyor ve “vahşi” diye niteliyorlar. 500 bin askerin olduğu Burma’da 500 binin üzerinde Budist rahip bulunuyor. Bu Budist rahip nüfusu aslında cunta için de bir tehdit oluşturuyor. Rahiplerin "Müslümanlara baskı uygulanmazsa sonumuz Malezya ve Endonezya gibi olur ve belli bir süre sonra yok oluruz" şeklindeki söylemleri olayların çıkışını tetikleyen asıl korkunun ve şiddetin kaynağı olmuştur. Dünyanın en çok Budist rahibinin yasadığı Burma’da rahiplere o kadar çok ayrıcalık tanınmış ki kendilerini “Buda’nın oğulları” olarak gören bu zümre sadece Müslümanları değil, Budist halkları da canından bezdirmiş.
Bölgede Müslümanlara yönelik baskı ve şiddetin ortadan kalkabilmesi için uluslararası baskının artması sivil toplum kuruluşlarının, yardım kuruluşlarının bölgelere bir an önce girmesinin sağlanması şarttır. Yakılan yıkılan köyler kasabalar yeniden inşa edilmeli. İslam’ın izleri bölgeden kazınmaya çalışılıyor. Yakılan camiler, medreseler tekrar aynı yerlerinde imar edilmeli. Kent merkezlerinde bulunan Müslümanlara ait tüm izler yerle bir edilmeye çalışılıyor. Cuntanın ve Budistlerin isteği; Müslümanların bölgeye bir daha gelmemeleri ve şehirlerin dışında oluşturulacak kamplarda yaşamaları.
İHH neler yapmayı hedefliyor?
Biz İHH olarak, sivil toplum kuruluşlarının bölgede yapacağı insani yardım çalışmaların uzun vadede bölgenin pozitif yönde gelişmesini sağlayacağına inanıyoruz. Burma sivil toplum kuruluşları ve yardım kuruluşları vesilesiyle dünyaya açılmalıdır. Aksi halde tüm dünyaya kapalı, bu şekliyle zulüm ve şiddet devam edecektir. Yeter ki bölge sivil toplum kuruluşlarının çalışma yapabilmesi için açılsın.
Sittwe’den göçe zorlanan Müslümanların sığındığı köy ve kamplarda 75000 Arakanlı yaşıyor. Hangar diyebileceğimiz yerlerde, 10-15 ailenin birden kaldığı, toplu yasam alanları oluşturulmuş. Birçok aile hali hazırda kampta çadırlarda kalıyor. Toplam 11 su tulumbası var. 8adet tuvalet ve 8 adet banyo yapilmis. Fakat çok sağlıksız ve yetersiz. Bölgede mobil kinikler olsa da konuşma fırsatı bulduğumuz halk malerya ve diğer enfeksiyon hastalıkların arttığını söylüyor. Geçen ay 11 çocuk tedavi edilemediğinden hayatını kaybetmiş. Birleşmiş Milletler gıda yardımında bulunuyormuş. Bu insanların yaklaşık 1 yıl kalması planlanmış. Bu kampa giderken yolda gördüğümüz Müslüman Arakanlıların köylerinde hayat normal akışını sürdürüyormuş gibi gözüküyor. İlk gözümüze çarpan farklılık Sittwe’de Budistlerin yaşam standartlarındaki kalite. Evler, işyerleri, pazarlar. Daha kaliteli ve duzenli. Müslüman köy ve mahalleler Bangladeş’teki kampları hatırlatıyor. Devletin Müslümanlara yönelik yok sayma ve tecrit politikası her yönüyle fark ediliyor. Müslüman halk cahil bırakılmış. Kılık kıyafetten, temizliğe her şeyiyle bu geri bırakılmışlık iki toplum arasındaki farkı her yönüyle ortaya çıkarıyor. Budist halk Müslümanlara çok tüketen ve sürekli çoğalan bu topraklara hiç bir şekilde ait olmayan varlıklar gözüyle bakıyorlar. Hiç bir Budist esnaf fazladan para verseniz de Müslümanlara gideceğini öğrendikleri an mal satmıyorlar. İki toplum arasında uzun yıllar ortadan kalkmayacak bir husumet oluşmuş.
Barakalarda ve elverişsiz ortamlarda yaşam: Yıllardan beri yaşamış oldukları evleri, iş yerleri, okulları yakılıp yıkılan Müslüman halk canlarını kurtarmak amacıyla Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu bölgelere kaçmak zorunda kalmışlar. Kimileri kendilerine kapılarını açan dindaşlarının evine sığınsa da maalesef büyük bir çoğunluğu çadırlarda ve 20 ailenin birlikte yaşamak zorunda kaldığı barakalara yerleşmişler.
Sokağa çıkma yasağı: Yaşamsal temel ihtiyaçların çoğuna sahip değiller. En önemlisi de barınma ve beslenme ihtiyaçlarına muhtaçlar. Gün geçtikçe sağlık problemleri de artıyor. Müslümanların nüfus olarak Budistlerden daha yoğun yaşadığı şehirlerde ise yakılan veya yıkılan yerler olmasa da sadece Müslümanlara uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle insanlar yiyecek dahi temin edemiyorlar.
Temel ihtiyaçlara yönelik yardımlar: İHH olarak Arakan Bölgesi’ndeki Müslümanların en temel ihtiyaçları ve yapılaması gerekenler ile ilgili önceliklerimiz; baskı ve şiddete maruz kalan Müslümanların yaşamsal temel ihtiyaçlarını gidermek.
Kalıcı yardımlar, imar çalışmaları: Yapacağımız kalıcı projelerle yakılıp yıkılarak silinmeye çalışılan Müslümanların ve İslam’ın izlerini eskisinden daha iyi bir şekilde imar etmek istiyoruz. İHH İnsani Yardım Vakfı olarak Arakan’ın iç bölgesinde kalıcı yardımlar ve hizmetler yapmayı hedefliyoruz. Burada yaşam standartlarının çok altında yaşayan Arakanlılara acil yardımları devam ettirmek; barınma, beslenme ve sağlık gibi çeşitli alanlardaki kapsamlı yardımları sürdürmeyi amaçlıyoruz. Özellikle beslenme eksiklikleri dolayısıyla gıda yardımları yapmak istiyoruz. Daha sonra ise uzun vadeli projelere geçiş yapmak, bölgenin kalkınmasını sağlayacak adımları atmak en önemli hedefimiz olacaktır. Hastane gibi kalıcı eserler yapmanın yanında, yakılan ya da yıkılan köyleri, mahalleleri imar etmek istiyoruz. Aslında bu çalışmalarımız yıllardan beri dünyaya kapalı bir şekilde yaşatılan bölge insanının tamamının yeni dünyayla tanışmasına da vesile olacaktır.
İslami STK’ların duyarlılığı artmalı: Buraya İslami Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK), yani NGO’ların ilgi duymasını, Müslümanların duyarlılıklarının artmasını istiyoruz. Bölge insanları buna çok ihtiyaç hissediyor. Ayrıca bu faaliyetlerle dünyaya açılmayı hedefleyen Burma’ya (Myanmar) ilk adim atan ve bölge halkının farklı dil ve renge sahip Müslüman halklarla tanışmasına vesile olmak istiyoruz ki buna sadece Müslümanların değil, Budist halkın da ihtiyacı var.
SON VİDEO HABER
Haber Ara