Kurban Bayramının öncesinde kalbî ve ruhi hazırlığa girebilmemiz için bu günlerin önemini ve özelliğini iyi idrak edip bu günleri hayatımızda fırsat günleri olarak bilmeliyiz. Nebevi bir miras olarak bu günleri oruçlu geçirmeye ve bu günlerde daha çok ibadet etmeye ağırlık vermeliyiz. Hatta affa ve rızaya nâil olmayı hedef kabul ederek bu on günü sanki Ramazan’ın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidirler. Peygamberimiz arefe gününün faziletine ilişkin olarak “Arefe gününden daha çok, Allah’ın cehennem ateşinden insanları azat ettiği bir gün yoktur” buyurmuştur. (Müslim, Hac, 436) Bu müjdeyi veren Peygamberimiz, Müslümanları bu günlerde daha çok ibadet etmeye teşvik etmiştir. Bizler de bu nebevi mesajı doğru algılayıp kurban bayramı öncesine manevi bir hazırlık yapabiliriz.
İslam’da ibadetler sembollerle anlatılmıştır. Bu sebeple Müslümanların bu sembolleri iyi algılayıp idrak etmesi gerekir. Kurban, bireysel ve toplumsal açıdan önemli fonksiyonları olan malî bir ibadettir. Müslüman, kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler her kurban kesiminde, Hz. İbrahim (as) ile oğlu Hz. İsmail (as)’in Yüce Allah’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını simgesel bir davranışla göstermiş olmaktadırlar. Dolayısıyla Müslümanın kurban ettiği koyun, inek, deve değil, heva ve hevesidir. Müslüman Allah rızası için kurban kesmeli ki bayramı yüreğinde, yakınlığı öz benliğinde hissedebilsin. Çünkü bu bayram; Kurban Bayramı, kurbiyyet ânıdır. Allah’a yakınlık bayramıdır. Allah için kesilen bu kurbanlardan akıtılan kanlar, kurban sahibinden de günahların döküldüğünü, kirlerin giderildiğini sembolize eder.
Diğer taraftan kurban, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutma konusunda önemli bir rol üstlenmektedir. Zengine, malını Allah rızası için harcama, başkalarıyla paylaşma ve yardımlaşma zevkini tattırır. Bayramlar bu anlamda dayanışma ve sevinç günleridir. Özellikle, et alma imkânını hiç bulamayan veya çok sınırlı olarak bu imkânı elde edebilen yoksullar bu günlerde aynı zamanda bir ibadet neşesi ile et yerler. Toplum bir bütün olarak etten istifade eder. Hatta dünyanın uzak bölgelerindeki muhtaç insanlara bile et gönderilir veya kesilip dağıtılmak üzere kurban siparişleri verilir. Unutmayalım ki Kurban Bayramı, kurban kesmeyi kutlamak için değildir; o gün bayram olduğu için kurban kesilmektedir.
Müslüman Allah rızası için kurban kesmeli ki bayramı yüreğinde, yakınlığı öz benliğinde hissedebilsin. Çünkü bu bayram; Kurban Bayramı, kurbiyyet ânıdır. Allah’a yakınlık bayramıdır.
Hz. Peygamber bir hadisinde “Arefe günü, kurban günü ve 'teşrik' günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir” (Ebû Dâvud, “Savm”,50) buyurmaktadır. Dolayısıyla Müslümanlar, bayram günlerini sadece et yeme günleri olarak değil kaynaşma, dayanışma ve yardımlaşma günleri olarak algılamalı ve bu günleri fırsat bilerek Allah’ın rızasını kazanma hususunda O’na daha çok yakınlaşmaya çalışmalıdırlar. Kur’ân’da kurbanın kan ve etinin değil kesenlerin dinî duyarlılıklarının Allah’a ulaşacağı belirtilmesi ( Hac, 22/37) buna işarettir. Bu bilinçle kurban kesilmeli, fakirler gözetilmeli, dargınlıklar giderilmeli, eş-dost ve akraba ziyaret edilmeli, küçükler ve yetimler sevindirilmeli, kısaca toplumsal birlik ve beraberlik sağlanmalıdır. Bu mübarek günlerde dua etmeyi de unutmayalım. Zira arefe günü yapılan dua reddedilmeyen dualardandır. Kurbanla Allah’a yaklaşırken dua ile de gönüllerde birleşelim.