Obama Suriye devriminde nasıl çuvalladı?
The Washington Post, Suriye’nin “Obama’nın en büyük başarısızlığı” olduğunu iddia etti.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-15 11:07:05
Mitt Romney ve kongredeki Cumhuriyetçiler, Libya’daki ABD konsolosluğuna yapılan saldırıyı ve akıbetini, Barack Obama'nın dış politikasının afet işareti olarak göstermek için ellerinden geleni yapıyor. Ancak bence tarihçiler Obama’nın geçen son 4 yıldaki hatalarına baktığında, tamamen farklı bir şeye odaklanacaklar: Suriye’deki devrimi ele alışındaki fecaat.
Büyükelçi Chris Stevens ve diğer 3 Amerikalının Bingazi’de ölümleri bir felaketti. Ancak bu kayıplar, Obama’nın politika seçimleri neticesi değil orta-düzey Dışişleri yetkililerinin kötü güvenlik kararlarının sonucuydu. Öte yandan halihazırdaki Suriye’yi ele alışı –sıkıntılı yabancı liderlerle “iştigale” aşırı inancından çok-yanlılıktaki ısrarına kadar– dış politikasındaki her tür zayıflığı temsil ediyor.
Sonuç acılı olmasa da izole edilmiş bir gerileme/yenilgi; zuhur eden stratejik bir felaket oldu: Türkiye, Ürdün gibi ABD’nin hayati müttefikleri ile Irak ve Lübnan gibi istikrarsız komşularına devamlı surette taşan Orta Doğu’nun kalbinde bir savaş. Daha liberal ve laik güçler, onlara yardım etmediği için Birleşik Devletler’in aleyhine dönerken, El-Kaide, Suriye’de Libya’da olduğundan çok daha aktif. Çoğunluğu sivil 30 binden fazla insan öldürüldü ve ölü sayısı her gün yüzler nispetinde yükseliyor.
Elbette, Obama bu karmaşadan tek başına sorumlu değil. Ancak ardı ardına yaptığı yanlış hesaplar, Suriye’nin Beşar Esed’in önce uluslararası izolasyonu savuşturmasına ve ardından kendi halkını katletmeye ceza görmeden devam etmesine olanak sağlayan kasıtsız değilse sürekli bir etki yaptı.
Obama’nın Suriye politikası, diktatöre el uzatmaya dair yanlış yönlendirilmiş bir düşünceyle 2009’da başladı. İktidara geldiği ay içerisinde Obama, Bush yönetiminin Esed’i izole eden yaklaşımını geri çevirdi. Daha sonra ABD Büyükelçiliği’ni yeniden açtı ve George Mitchell gibi kıdemli elçiler gönderdi.
Politikasıyla ilgili sorun sadece serseri bir rejime tatsız kur yapması değildi aynı zamanda Esed’e el uzatmaya çalışıp da onun düzeltilemez bir haydut olduğunu zor yoldan öğrenen George W. Bush’un mahsup ettiği dersleri kasıtlı şekilde yok saymasıydı. Buna rağmen Obama, Bush’un Birleşik Devletler ile Esed ve Hüsnü Mübarek gibi diktatörler arasına mesafe koymasına yönelik siyasetini tersyüz etmekte ısrarcı oldu.
Geçen sene Mart’ta Esed’e karşı isyan başladığında hükümetin ilk tepkisi, Esed’in bunun soğurabileceğini tahmin etmekti. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Birçokları onun bir reformcu olduğuna inanıyor” diyecekti. Bu yanılsama hükümeti, Esed’in güvenlik güçleri o zamanlar barışçıl demokrasi-yanlısı göstericilere ateş açarken aylarca beklemede bıraktı. 2011 Ağustos’una kadar Obama Esed’in “istifa etmesi” gerektiğini söylemeyecekti.
O zaman Suriye halihazırda iç savaşa düşüyordu. Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye uzmanları tehlikeyi gördü: Kongredeki beyanatlarında, Esed hızla devrilmezse, ülkenin cihatçıları güçlendirecek ve komşu ülkelere yayılabilecek yıkıcı bir mezhep savaşına düşebileceği uyarısında bulundular. Obama, müdahaleye liderlik etmesine yönelik birçok senatörün önerisini reddetti. Bunun yerine Birleşmiş Devletler yoluyla Suriye’ye bir çözüm bulmaya yönelik bir politika benimseyerek ikinci büyük bir hata yaptı. Geçen Mart’ta, “Yapabileceğimiz en iyi şey, uluslararası toplumu bir araya getirmek” dedi.
Sayısız gözlemcinin doğru şekilde tahmin ettiği gibi Kofi Annan’ın BM misyonu daha en başından başarısız olmaya mahkumdu. Beyaz Saray artık hakikati inkar edemez hale geldiğinde, eşit derecede fantastik bir oyuna/gambite döndü: Vladimir Putin, Esed’e verdiği destekten vazgeçirilip, onu istifaya zorlayabilirdi. Bu diplomasinin başlangıcı, Clinton neşeli şekilde Kremlin’in Esed’i değiştirecek “bir geçiş planını destekleyecek bir karara vardığını” söylemesiydi.
Söylemeye hacet yok, Putin böyle bir şey yapmadı. Savaş devam etti ve binlerce kişi öldü. Son 3 aydır, Obama’nın politikası negatife dönüştü. Basitçe her tür ABD gücünün kullanımına karşı çıktı. Orta Doğu’da “Savaş dalgası geriliyor” diyen kampanya sloganına bağlı olarak Obama, müdahalenin çatışmayı daha kötü hala getireceğini iddia ediyor. Arkasından da savaşın NATO müttefiki Türkiye’ye yayılmasını ve yüzlerce El-Kaide savaşçının girişini seyrediyor.
Hiç şüphesiz Romney ve Cumhuriyetçilerin ''terörist'' bir saldırıda büyükelçinin ölümünü konuşmak, savaş-yorgunu Amerikalılara bunları düşünmelerini söylemekten çok daha kolaydır. Fakat Suriye, Obama’nın en büyük başarısızlığıdır. Ve önümüzdeki yıl Oval Ofis’e kim giderse gitsin, peşini bırakmayacaktır.
Jackson Diehl, The Washington Post’un başyazı sayfalarının editör yardımcısıdır. Yale Üniversitesi mezunu Diehl, 2011’de Pulitzer Ödülü’nün finalistlerindendir.
The Washington Post’ta yayımlanan bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara