Zazalar hakkında ne biliyoruz?
Dımılilerin, İslamiyeti kabul etmelerinden sonra Abbasi, Selçuklu ve Eyyubiler döneminde askeri ve mülki alanlarda birçok hizmetleri görülmüştür. Ebul-Fida Tarihi, Eyyubi Devleti döneminde Dımılilerin, Sultan Selahaddin-i Eyyubi’nin süvari mızraklı askerleri olduğunu ifade etmektedir. Sultan Selahaddin-i Eyyubi, Kudüs’ü fethettikten sonra Mescid-i Aksa’nın muhafızlığını Zazalara tevcih etmiştir
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-24 23:59:58
TİMETÜRK / Abdullah Demir
Zazaların nüfusu ve demografik yapısı hakkında en önemli kaynaklardan biri tapu tahrir ve nüfus defterleridir. Çapakçur, Dersim, Palu, Eğil, Maden ve Siverek bölgelerinde 1831 yılında başlatılan ve 1834 yılında sona eren nüfus sayımları büyük önem teşkil etmektedir.
Zaza veya Dımıli isimleri bir soyağacının iki dalı gibidir her iki kavram aynı unsuru temsil etmektedir. Nasıl bir ağacın kendine has birçok dal ve budakları varsa Zaza veya Dımıli adıyla bilinen kavmin de kendine özgü birçok kabile aşiret ve boyu vardır. Zaza veya Dımıli bir üst kimlik olup iç içe girmiş birçok aşiret ve kabileyi içine alan konfederatif bir yapıdır.
Zaza veya Dımıli soyuna mensup birçok kabile ve aşiret bulunmaktadır. Bunlar değişik coğrafyalara dağılmış her biri kendine has isimleriyle iştihar bulmuşlardır. Pir Mansur ve Mirdasi; Palu, Eğil ve Çermîk bölgesinde, Süveydilerle; Hançuk, Genç, Çapakçur ve Hınıs’da, Pîr Hüseyin oğulları; Çemişgezek, Dersim, Mecıngırd ve Pertek bölgesinde hâkimiyetlerini sürdürmüşler. Siverek bölgesi Çubıkdan ve Bucak aşiretiyle, Sivas’ın Divriği ve çevresi de Koçgiri Zaza aşireti adıyla tanınmaktadır.
DIMILİ/ZAZALARIN KÖKENİ
Zazaların ilk yerleşim yerinin Musul ve Botan bölgesi olduğuna dair, Abdurrezak Dımıli’nin “Tarih-i Donboli”, Baba Merduhi Ruhani’nin “Tarih-i Meşahir-i Kurd” ve Şerefhan’ın “Şerefname” adlı eserlerinde detaylı olarak bilgiler verilmektedir. Zazalar Musul ve Botan bölgesinden yayılarak Mezopotamya bölgesi olarak bilinen Murat, Dicle ve Fırat kıyılarına dağılmış ve buralarda birçok kale ve şehir merkezleri kurmuştur. Berhi, Dımılilerin nesebinin Belh kökenli Bermek ailesine dayandığını Emir İsa Bermek’in ahfadından olduklarını beyan etmektedir. Ebu’l-Muzaffer Şemsu’l-Müluk Cafer, Emir İsa’nın çocuklarındandır. Emir İsa’da, Kürd Emir Yahya bin Emir Süleyman… bin Yahya Bermek soyuna dayanmaktadır. Diğer bir değişle Sultan Selahaddin İsa’nın asıl ismi Ebubekir’dir, Ebubekir ise Kürd Melik Yahya Bermek’in oğludur.
Abu Hanife ed-Dinaveri Ensabu’l-Ekrad adlı eserinde İsa Beglu taifesine Donboli-i İsa deniliyor. Emir İsa kabilesine de Şemsikiler diyorlar. Şemsu’l-Müluk’un soyu da Cafer’e dayanıyor. Bu soydan gelenlere de Dımıli-i Yahya diyorlar. Cafer, Emir Yahya’nın oğludur. Emir Yahya’da Kubad Bermek’in oğludur. Kubad Bermek’in nesebi de şöyledir: Kubad ibn-i Hevran, ibn-i Erdevan Şah ibn-i Hürmüz ibn-i Nuşirevan ibn-i Kubad ibn-i Firoz ibn-i Belaş ibn-i Yezdegird ibn-i Şapur ibn-i Behvam ibn-i Yezdegird ibn-i Behram-ı Gor, ibn-i Yezdegird ibn-i Kav ibn-i Behram ibn-i Şapur ibn-i Hürmüz ibn-i Nûsî ibn-i Behram ibn-i Hürmüz ibn-i Şapur ibn-i Erdeşir Babekan, Erdeşir’de Sasan ibn-i Behmen’in soyundandır. Abdurrezak bin Necefkulî, Ensabu’l-Ekrad kitabından naklen Dımıli soyunun Bermeklilerden geldiği ve Bermek soyunun da Sasani Devleti’ni kuran Sasan bin Behmen’den geldiğini ifade etmektedir. Dımılilerin ilk yerleşim yeri olan Musul ve Botan bölgesi, Hz. Ömer b. El-Hattab’ın halifeliği zamanında İyad bin Ganem tarafından Hicri 19-20 (Miladi 640) yılında barış yoluyla fethedilmiştir. Bölgenin fethiyle burada yaşayan halkın birçoğu İslam’a girmiş Dımılilerde bu dönemde İslam’a girmişlerdir. Bölgenin İslam topraklarına dâhil edilmesiyle halkın canları ve malları teminat altına alınmış ve kendilerine ahidname verilmiştir.
Dımılilerin, İslamiyeti kabul etmelerinden sonra Abbasi, Selçuklu ve Eyyubiler döneminde askeri ve mülki alanlarda birçok hizmetleri görülmüştür. Ebul-Fida Tarihi, Eyyubi Devleti döneminde Dımılilerin, Sultan Selahaddin-i Eyyubi’nin süvari mızraklı askerleri olduğunu ifade etmektedir. Sultan Selahaddin-i Eyyubi, Kudüs’ü fethettikten sonra Mescid-i Aksa’nın muhafızlığını Zazalara tevcih etmiştir. Bu geleneğin Osmanlı döneminde de devam ettiğini görmek mümkündür. Nitekim Diyarbakır’dan Yüzbaşı Zaza Hüseyin’in komutasında süvari birliği oluşturularak Kudüs’ün muhafazasına memur edilmişler ve ayrıca Kudüs’te görev alan Zazaların isimleri ve aldıkları maaşları da kayıt altına alınmıştır. Dımıliler, Selçuklu, Eyyubi, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı dönemine kadar da Süveydi, Mirdasi, Dımıli ve Dersiman aşireti adıyla varlıklarını sürdürmüşlerdir.
ZAZALARIN NÜFUSU VE COĞRAFİ DAĞILIMLARI
Zazalar çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin Murat, Dicle ve Fırat kıyılarına yerleşmişlerdir. Zaza nüfusunun yoğun olduğu şehirler: Bingöl, Elazığ, Dersim, Adıyaman’ın Gerger ilçesi Malatya’nın Pötürge Sivas’ın Divriği, Zara, Suşehri Diyarbakır’ın Lice, Kulp, Hani, Hazro kazaları ve Çıska nahiyesi, Bitlis’in Mutki kazası, Urfa’nın Siverek ilçesi, Baykan’ın Ziyaret beldesi ve çevre köyleri ile Mardin’in Mazıdağı bölgesindeki bazı köylerde yerleşik Zaza nüfusu bulunmaktadır. Ayrıca Hoy, Revan ve Oşni bölgelerinde de Dımıli nüfusunun yoğunlukta olduğu ve burada uzun süre hüküm sürdükleri ve hükümdarları adına para bastırdıkları bilinmektedir.
Osmanlı Arşivi kayıtlarında, Dımıli veya Zaza kelimesi Kürtlerin bir boyu olarak kullanıldığı gibi aşiret adı olarak da kullanılmıştır. Divriği Temettuat Defteri kaydında “Zaza” aşiret olarak geçmektedir. Aşiret, Arapça bir kelime olup, aynı soydan gelen, birlikte yaşayan ve beraber konup göçen kabile, oymak ve topluluk anlamındadır. Wadie Jwaideh Kürt aşiretlerin sosyal dokusunu şöyle tarif eder: Kürtler kaba bir tasnifle, aşiret mensubu ve aşiret dışı olmak üzere iki guruba ayrılırlar. Genellikle göçebe veya yarı göçebe bir yaşam tarzı sürdüren ve hayvancılıkla geçinenler; diğer grup ise yerleşik nüfusun büyük bir kısmını teşkil eden ziraat ile iştigal eden köylülerdir. Zazalar yerleşik hayata bağlı tarım ve çiftçilikle uğraşan ikinci sınıfa dâhil olan gurubu temsil etmektedir. Yazın kendilerine en yakın olan yaylaklara çıkar kışın sakin oldukları yerlerine geri dönerler. Mühim bir kısmı da yerlerinde kalarak ticaret ve ziraat işleriyle meşgul olurlar. Diğer göçebe Kürt aşiretleri gibi uzak yerlere göç ederek yaylalara çıkmazlar.
Aşiret yapılanması Zazalarda geniş kapsamlı değil, çekirdek mahiyetinde akrabalık temelinde birbirlerine bağlı bir örgütlenme şeklidir. Diğer bir ifadeyle aşiretten ziyade kabile, boy, halinde bir arada yaşarlar. Kabilenin en yaşlısı lider olarak kabul edilir ve diğerleri onun emrine bağlı hareket ederler. Aşiret içerisinde bazen iki üç reis bulunur bu reisler aynı yetki ve salahiyete sahiptirler. Her birisi değişik yerlerde oturur ve maiyetindeki halk onun emrine uyar. Dışarıdan aşirete herhangi bir saldırı geldiği takdirde ayrı yerlerde oturan reisler birlikte hareket eder ve birbirlerine destek verirler.
OSMANLI DÖNEMİNDE ZAZA BEYLİKLERİ VE İDARİ YAPISI
1515 yılında bölgenin Osmanlı’ya iltihakından sonra Zaza emirleri beyliklerini korumakla birlikte diğer Kürd beyliklerine tanınmayan birçok imtiyazlar Zaza emirlerine tanınmıştır. Diyarbakır Eyaleti’ne bağlı Zazaların meskûn oldukları sancaklar “yurtluk”, “ocaklık” ve “hükümet” tarzında idare edilirdi. H.955/M.1548 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Diyarbakır Eyaleti teşkilat-ı mülkiye itibariyle iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısım; “Elviye-i Mîr-i Mîran-ı Vilayet-i Diyarbekir” başlığı altında on yedi paşa sancağı dediğimiz merkezden idare edilmek üzere teşkil olunan sancaklardır. İkinci kısım ise on altı sancağın bağlandığı ve “yurtluk”, “ocaklık” veyahut “hükümet” tarzında idare edilen “Vilayat-ı Kürdistan” başlığı altında toplanan sancaklardır.
III. Murad döneminde, 982/1574 yılında yapılan idari değişiklikle “Diyarbakır Eyaleti’ne” bağlı otuz üç olan sancak sayılarının değiştiği ve bu sayının yirmi üçe düşürüldüğünü görmekteyiz. “Diyarbakır Eyaleti” on dokuz sancak ve beş hükümetten oluşmaktadır ve bu sancaklardan on biri paşa sancağı diye tabir olunan ve merkezi idare tarafından sancak beyleri tayin edilmek suretiyle yönetilen sancaklardır. Diğer sekiz sancak ise Kürd beylerinin hizmet ve itaatlarına karşılık yurtluk ve ocaklık şeklinde idare edilen Sağman, Kulp, Mihrani, Tercil, Atak, Pertek, Çapakçur, ve Çermik sancaklarıdır. Bu sancaklar yurtluk ve ocaklık olarak idare edilen sancaklar olup azil ve nasb kabul edilmemektedir. Herhangi bir Kürd beyi öldüğünde eyalet valisinin arzıyla sancakları oğullarına tevcih edilirdi. Dışarıdan herhangi birisi tayin edilmezdi. Yurtluk ve ocaklık itibariyle idare edilen sancaklarda zeamet ve tımar da bulunmaktaydı.
Hükümet tarzında idare edilen sancaklar teşkilat-ı mülkiye itibariyle diğer sancaklardan farklı bir yapıya sahiptir. Bu sancak beyleri, “Ahidnameleri gereğince azl ve nasb kabul etmezler. Mutî ve münkaddırlar, mu’ti-i ferman hazret-i sultandır ve sair ümera-i Osmaniye gibi hangi eyalete tabiler ise beylebeyleriyle maan sefer eşerler, başka kavim ve kabile ve askerlere sahiblerdir. Ve ol hükümetler bunlardır: Hükümet-i Eğil, Hükümet-i Genç, Hükümet-i Palu, Hükümet-i Osin (Oşnî), Hükümet-i Hazo (Kozluk) ve Hükümet-i Cezire’dir. Arazileri de tımar sistemine dâhil değildir. İçişlerinde tamamen müstakildirler. Hariçte, yani askeri ve siyasi alanda bağlı oldukları eyalete tabidirler. Savaş halinde belli bir sayıda askerleriyle birlikte savaşa iştirak ederler. Hükümet tarzında idare edilen sancaklarda tımar ve zeamet bulunmamaktadır. Sancağın bütün gelirleri kendilerine ait olup herhangi bir savaş durumunda bağlı bulundukları eyalet valisiyle birlikte savaşa iştirak ederler.
Zaza nüfusunun yoğun yaşadığı yerlerin birçoğu “yurtluk”, “ocaklık” ve “hükümet” tarzında idare edilen sancaklardır. Zaza nüfusunun yoğun olmadığı Çemişgezek ve Siverek sancakları ise, bazen merkezden tayinler yapılarak idare olunmuş bazen de yurtluk ve ocaklık şeklinde yerel beylere terkedilmiştir. Çapakçur, Pertek, Kulp, Atak ve Çermik sancakları yurtluk ve ocaklık olarak Kürd emirlerinin idaresine bırakılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda en büyük imtiyaza sahip olan sancaklar hükümet tarzında idare edilen sancaklardır. Bu sancaklar mefruzü’l-kalem ve maktu’ül-kıdemdirler. Diğer bir deyişle herhangi bir devlet ricali tayin edilemez ve gelirleri devlet hazinesi adına irad olarak zapt edilemezdi. Sancak beyleriyle yapılan yazışmada bunlara “Han” lakabıyla hitap edilirdi. Hükümet tarzında idare edilen Zaza sancaklar şunlardır: Eğil Hükümeti, Genç Hükümeti, Palu Hükümeti ve Oşnî Hükümeti’dir. Her dört sancakta yaklaşık nüfusun yüzde doksanını sünni Zazalar teşkil etmektedir.
Zaza emirlikleri dört kısma ayrılırlar. Bunlar Süveydi emirleri, Mirdasi emirleri, Çemişgezek emirleri ve Hoy Dımıli emirleridir. Dımıliler, Hakkâri’de Bay kalesinde uzun süre hâkimiyet kurmuşlardır. Süveydi Zaza emirleri Hınıs, Hançuk, Genç, Çapakçur kalelerini, Mirdasi Zaza emirleri; Eğil, Palu, Çermik kalelerini, Pir Hüseyin ahfadı, Çemişgezek, Hozat, Mazgird ve Pertek kale ve sancaklarını idaresine almış ve uzun süre buralarda hâkimiyetlerini devam ettirmişlerdir.
Katib Çelebi “Cihannüma” adlı eserinde, Osmanlı döneminden önce Çemişgezek’in “Kürdistan’a” merkezlik yaptığını otuz iki kale ve on beş nahiyeden müteşekkil olduğunu ve geniş bir coğrafyayı kapsadığını yazmaktadır. Çemişgezek Zaza beylerinin 1515’te Osmanlı hâkimiyetine girmeden önce bu merkezde olduklarını ve geniş bir bölgeyi nüfuzu altına alarak hâkimiyet sürdüklerini ifade etmektedir. XVI. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman zamanında Çemişgezek sınırları daraltılmış üç emarete bölünmüştür. Diğer bir deyişle Çemişgezek, Mecıngırd, Sağman ve Pertek olmak üzere üç idari taksimata bölünmüştür. Çemişgezek hass-ı hümayuna dahil edilerek merkezden yönetilmeye başlanmıştır.
Haber Ara