Filipinler'de İslam ve Moro Müslümanları
Müslümanlar, değişik dönemlerde Filipinler Cumhuriyeti hariç, tarihin Filipinliler tarafından kurulan en geniş devletlerine sahip oldular. Hanedan mücadeleleri sırasında ihanetler yaşadılar. Hıristiyanlarca vaftiz edilen devrik sultanlar bile oldu. İngilizlerin güçlenmesi, İspanyolların zayıflaması sonucunu doğurdu. Müslümanlar İspanyollarca Juramentado (Juramentado enemigo “ölünceye kadar savaşacağına ant içmiş ezeli düşman”) olarak adlandırılmışlardı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-08 12:37:44
Filipinler yönetimiyle Mindanao ve çevresindeki adacıklarda etkin Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasında 40 yıldır devam eden çatışmaları sona erdiren çerçeve anlaşmasıyla, sınırları ve yetkileri daha sonra belirlenecek özerk bir bölge oluşturulması konusunda mutabakata varıldı. Timetürk olarak Filipinler'de İslam'ın yayılışını ve Moro Müslümanlarının mücadele tarihini size sunuyoruz
Enformatik cehalet ve İslâm dünyası...
Büyük bir enformatik cehalet içinde yasıyoruz. Kitle iletişim ve hızlı ulaşımla dünyanın küçük bir köy haline gelmiş olması, sanılanın ya da iddia edilenin aksine her şeyden haberli olmak anlamına gelmiyor. Tam tersine gerçeklerin çarpıtılma ihtimalinin yükselmesi, göz önünde olanların gizlenmesinin artması anlamına geliyor. Genelde itiş-tıkış eşya doldurulmuş karmakarışık bir odada, en orta yerde duran bir şeyi arayıp da bulamamak gibi bir hal yaşıyoruz.
İste tam o anda hataları ayıklama şansı elimizden uçup gidiyor ve gerçeği bir türlü ayırt edemiyor, çaresiz kendimizi enformasyon ağını eline geçirmiş şebekenin yönlendirmesine bırakıyoruz. Ama farkına varmadan. Yönlendirme tıpkı harami gibi usulca, alabildiğine sessiz geliyor.
Mesela Filipinler desek, ne gelir aklınıza? Uzakdoğu Asya'da bir ülke olduğunu belki bilirsiniz. Yine belki Marcos'u da hatırlayabilirsiniz. Yada magazinciler (yoksa çoğunlukla kendileri de birer kurban olan “haberciler” mi demeli?) tarafından yönlendirilmissek, Marcos'un karısı hakkındaki gereksiz bilgilerle donatılmış da olabiliriz: Kadının eski bir güzellik kraliçesi olması, bir zaman fotomodellik ve mankenlik yapması, Marcos'un aklini basından alması, diktatörle yaptığı evlilik ve gardırobunu devlet parasıyla temin edilmiş yüzlerce çift ayakkabı ile doldurması... gibi.
Halbuki Filipinler geniş anlamda Müslümanlaşmış , özellikle iki adasi (Sulu ve Mindanao) İslâm’ın hakimiyetini ve devletleşmesini son dönemlere kadar getirebilmiş sancılı bir ülkedir. İslâm dini mensuplarınca 1450'de (İstanbul’un fethinden 3 yıl önce) kurulan Sulu Devleti, 20. yüzyıla dek ayakta kalma basarisini göstermiştir. Günümüzde Müslüman nüfus hâlâ bu iki adada yoğundur.
Müslümanlardan çok sonra buralara gelen Portekizliler, İspanyollar, İngilizler, Ruslar ve nihayet Amerikalılar... Hıristiyanlığı getirmiş ve hakim kılmıştır. İslâm ve Müslümanlar niye gerilemiş, bunlar neden ilerlemiş?..
Gerçek nerede, dünya nerede? Ya biz neredeyiz?..
Bir ülke, iki mevsim
Resmi adi Filipinler Cumhuriyeti. Pilipino dilinde “Republika Ng Pilipinas”. Büyük Okyanus'ta 7100 dolayında ada ve adacık üzerine kurulu ülke. Adalari Luzon, Visaya grubu ve Mindanao adasi olarak üç gruba ayırmak mümkündür. Adalarin en büyükleri kuzeyde Luzon ve güneyde Mindanao'dur.
Bu takımadalar ülkesine tropik iklim hakimdir. Güney Çin Denizi'ne bakan bati kıyılarında her yıl bir kuru, bir de yağmurlu iki (dört degil) mevsim yaşanır. Kuru mevsim, Aralik-Mayis arası dönemi, yağmurlu mevsim de yılın geri kalan bölümünü kapsar. Havanin en iyi olduğu dönem Aralik-Subat arasıdır.
Ülkenin toplam kara alanının yaklaşık yarısı ormanlarla kaplıdır ve bunun büyük bölümünü de ticari değer taşıyan ağaçlar oluşturur. Filipinlerde 220 hayvan, 500 kus türü tespit edilmiştir. Denizleriyle iç sularındaki balık çeşitlerinin sayısı da en az iki bindir .
Verimli topraklarıyla Filipinler temelde bir tarım ülkesidir. Ekim alanlarının büyük kısmı pirinç üretimine ayrılmıştır. İkinci ürün büyük oranda ABD'ye ihraç edilen sekerdir. Filipinler metalik ve metal dışı mineral kaynaklar açısından zengindir.
Filipinlerin Malay ırkından olan atalari, takımadaya kara Asya’sının güneydoğusundan ve bugün Endonezya’nın bulunduğu bölgeden gelmişlerdir. Ülkede ayrıca küçük bir azınlık durumundaki Çinliler, İspanyollar ve Hint kökenliler yasar. Yerli halk ise Aytalar ya da Balugalar adıyla da bilinen Negritolar idi. Filipinlerde 70-75 dolayında dil ve lehçe konuşulmaktadır. Bu diller geleneksel olarak 8 grupta toplanmıştır.
Filipinlerdeki en geniş dinî grup olan Katolikler (yüzde 85-90), Filipin Bağımsız Kilisesi'ni oluşturan Aglipayanlari da kapsar. En büyük dinî azınlıklar Müslümanlar (% 4-15) ve Iglesia ni Kristo (Isa Kilisesi) adli mezhebin de içinde bulunduğu Protestanlardır. Budistler ve animistler küçük topluluklar oluşturur.
Adalar üzerinde rahmet esintisi
Filipinlerin İslâmiyet’le ilk teması 9. ve 10. yüzyıllarda Kızıldeniz’den Çin Denizi'ne kadar uzanan ve esas itibarıyla Müslümanların denetiminde bulunan milletlerarası deniz ticaretine katılmasıyla baslar. Bu dönemde Müslüman Arap tacirler inci, baharat, baga gibi malları almak ve Borneo'dan Çin'e yaptıkları yolculuk sırasında konaklamak için bazı Filipin adalarına uğruyorlardı.
Tersila veya Silsila adi verilen Sulu secere kaynaklari, Tuan (Malayca “hoca efendi”) Mesaika adinda bir Arap tüccarinin Jolo (Colo) adasina geldiğini ve burada idareci sınıfa mensup bir ailenin kızıyla evlenerek putlara tapan yerli halkın İslâmiyet’i kabul etmelerini sağladığını belirtmekte, ancak bu konuda herhangi bir tarih vermemektedir.
İslâmiyet’in Sulu'ya girişiyle ilgili ilk belge, Jolo (Buansa) adasındaki Jolo şehrinin birkaç mil uzağında, eskiden Sulu sultanlarının taç giydikleri Bud Dato'da bulunan ve Tuan (hoca) Makbalu adında yabancı bir Müslüman’a ait olduğu sanılan 710/1310-1311 tarihli bir mezar taşıdır.
Yine Tersilalar, Tuan Serif Evliya da denilen Kerim el-Mahdum adında sufi bir Arap davetçisinin 1380 yılında Jolo'ya gelerek mahalli idarecilerin izniyle diğer Sulu adalarını gezip İslâm’ı yaydığını ve Simunal adasındaki Tubig-Indangan sehrinde bir cami yaptırdığını belirtir.
15. yüzyıl baslarında Raca Baguinda Ali adında Sumatrali Müslüman bir prens küçük donanmasıyla Jolo'ya gelmiş ve yerli bir prensesle evlenerek burayı ve çevresindeki diğer adaları idare etmeye başlamıştır.
Onun ölümünden sonra damadı Serif Ebu Bekir el-Hasim yönetimi üstlenmiş ve başşehri Jolo olan Sulu Sultanlığını kurmuştur (1450). Böylece siyasi güç kazanan İslâmiyet, kısa sürede Sulu takımadalarının diğer adalarına da yayılmıştır.
Tersilalar, Mindanao adasının İslâmlaşmasını da bir Arap baba ile Johorlu bir Malay prensesinin oğlu olan Serif Muhammed Kabungsuvan adındaki bir davetçiye baglarlar. 16. yüzyilin baslarında Malay yarımadasından Pulangi'ye (Cotabbato) gelen bu zat, bölgeye daha önce ulaşmış olan başka davetçilerle birlikte datularla (yerli yöneticiler) işbirliği yaparak fetihler, diplomasi ve evlilikler yoluyla bölgedeki halkı Müslümanlaştırmış, arkasından da Mindanao adasında Maguindanao Sultanlığı’nı kurmuştur (1515).
Ayni yüzyılın son çeyreğinde Sulu Sultanlığı ve Filipinlerin güneyindeki Ternate sultanlığı gibi devletlerle ilişkilerin artması, hanedanlar arasında evlilik bağlarının kurulması ve Arap, Borneolu , Ternateli davetçilerin bölgeye gelmeleriyle İslâmiyet güçlendi ve 18. yüzyıl baslarında, İspanyolların giderek artan sömürgeleştirme ve Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine karşılık özellikle Maranao bölgesinde yayıldı.
İslâm, Filipin adalarının güneyinde genelde barışçı yolla yayılmıştır. Adalarda yayılmaya başlayan İslâm dini, yeni siyasal ve toplumsal örgütlenmeleri de beraberinde getirmiş, hatta ülkenin tamamı İslâmlaşma süreci içine girmişti. Ama İspanyolların gelişi İslâm’ın güçlü biçimde kurumsallaşmasını, yayılmasını ve iyice yerleşmesini önledi.
İslâm’ı engelleme çabaları
İspanyollar takımadaya ilk kez Portekizli denizci Fernao de Magalhaes (Macellan) önderliğinde bir kesif heyeti vasıtasıyla geldiler (1521). Birkaç basarîsiz seferin ardından 1542'de buraya ulasan denizci Ruy Lopez de Villalobos, adalara dönemin veliaht prensi ve geleceğin İspanya kralı ‘Krallarin en Katoligi' II. Felipe'nin onuruna Filipinler adini verdi. Ondan sonra acımasız bir Katolikleştirme politikası uygulandı. Hıristiyanlaştırma işlemi Agustinien, Dominiken, Fransisken ve Cizvit misyonerleri tarafından yürütüldü. Ama Mindanao ve Sulu'daki Müslümanlar hiçbir zaman tam olarak İspanyol denetimine girmediler.
İspanyolların önceleri yalnız Faslilar ve Endülüs Müslümanları, sonra da bütün Müslümanlar için kullandığı “Moro” adıyla tanınan Müslümanlar, ülkenin güneyindeki Mindanao, Sulu ve Palavan gibi adalarda yasamakta ve bölgedeki beş vilayette (Tavi-Tavi, Sulu, Basilan, Maguindanao ve Lanao del Sur) halkın çoğunluğunu oluşturmaktadır. Sayıları hakkında maalesef kesin bilgi bulunmamaktadır. Sosyal, dinî ve kültürel bakımdan farklı bir kimliğe ve Hıristiyanlardan çok daha eski bir tarihe sahip olan Müslümanlar, dil ve etnik yapı bakımından 12 gruba ayrılır.
Moro demek, Müslüman demek
İspanyolların kültürel hedefi adaları tümüyle Hıristiyanlaştırmak ve İspanyollaştırmaktı. Hıristiyanlaştırma çabaları, Müslümanların İslâm’a ve kendi kültürlerine sarılıp sürekli mukavemet göstermeleri karşısında sonuçsuz kaldı. Müslüman davetçilerin belli bölgelere girmesi, faaliyette bulunması yasaklandığı gibi, yakalananların cezalandırılması, hatta camilerin yıkılması gibi zecri tedbirler alindi. Bunun üzerine “ Moro (Müslüman) Savaslari” adıyla geçen 3 asırlık savaşlar başladı. Söz konusu düşmanlık hâlâ sürmektedir.
Müslümanlar, değişik dönemlerde Filipinler Cumhuriyeti hariç, tarihin Filipinliler tarafından kurulan en geniş devletlerine sahip oldular. Hanedan mücadeleleri sırasında ihanetler yaşadılar. Hıristiyanlarca vaftiz edilen devrik sultanlar bile oldu. İngilizlerin güçlenmesi, İspanyolların zayıflaması sonucunu doğurdu. Müslümanlar İspanyollarca Juramentado (Juramentado enemigo “ölünceye kadar savaşacağına and içmiş ezeli düşman”) olarak adlandırılmışlardı.
1898'de Ispanyol-Amerikan savaşı sonucu, bütün Filipinler ABD'ye devredildi. Amerikan ordusu barışı ve huzuru sağlamak, kaçakçılık, korsanlık ve köle ticaretini önlemek adi altında Müslüman bölgelerde seri askeri operasyonlar düzenledi. En siddetlisi, binlerce Müslüman’ın katliamıyla sonuçlanan “bud dajo” harekâtıdır (1906). 1915'te Sulu Sultani II. Cemal el-Kiram, idaresi altında bulunan bölgelerin hakimiyet hakkini resmen ABD'ye devretti. Ancak kendilerini Hıristiyan Filipin halkından ayrı gören Müslümanlar, Bangsa Moro (Müslüman Cemaat, Morolar) adini siyasi anlamda kullanmaya başladılar. Filipin bağımsızlık mücadelesi boyunca İslâmî kimliğe sahip ayrı bir bağımsız devlet olma yolunda çabalarını sürdürdüler.
4 Temmuz 1946'da bağımsızlığın ilan edilmesiyle, Müslümanlar kendilerini bir oldu-bitti karşısında buldular. Müslüman bölgelere yapılan bilinçli Hıristiyan iskânı, zamanla Müslümanları azınlık durumuna düşürdü. Egitimsiz, yardımsız, issiz bırakılan ve güvenlik güçlerince hasımları karşısında daima mahkum edilen ve çaresiz durumlara düşürülen, itilip kakılan, ikinci sınıf muamelesi gören Müslümanlar hoşnutsuzdular.
1968'de Coregidor'da 30 Müslüman askerin Hıristiyan subaylarca, üstlerine itaatsizlik gibi sudan bir bahaneyle katledilmesi, 1971'de bir caminin kundaklanarak 70 kişinin diri diri yakılması bardağı taşıran son damla oldu. Olayların tırmanması üzerine 1972 Eylülünde sıkıyönetim ilan edildi.
Umutlari gelecege taşımak
Müslümanlar, bir süre Filipinler Üniversitesi'nde ögretim üyeliği yapan Nur Misuari önderliginde Moro National Liberation Front'u (MNLF, Moro Milli Bagimsizlik Cephesi) kurdular (1969). Kisa sürede Islâm Konferansi Teskilati'nin (IKT) destegini aldilar.
1976'da MNLF ile hükümet temsilcileri, Müslümanların yasadığı 13 vilayeti içine alacak özerk bir bölgenin kurulmasını öngören Trablus (Tripoli) Anlaşması’nı imzaladılar. Hükümetin bunu 10 vilayeti kapsayacak şekilde daraltması, çatışmaları yeniden başlattı.
Bunun üzerine hükümet, yumuşayarak dinî bayram günlerini resmi tatil kabul etti, medeni hukukta Müslümanlarla ilgili düzenlemeler yaptı. Dinî eğitimin sağlanmasına yönelik tedbirler aldı. Amanah (Emanet) Bank adında faizsiz bir banka kurulmasına izin verdi. Müslümanlara idari mevkilerde görev verdi. 1981'de Müslüman İsleri Bakanlığı kuruldu. Bu bakanligi1984'te Office of Muslim Affairs and Cultural Communities'e (Müslüman Isleri ve Kültürel Cemaatler Dairesi) dönüştürdü.
1986'dan sonra MNLF ile görüşmeler tekrar başladı. Polis ve askeri güçlerin oluşturulmasındaki oranlar ve özerk bölgeye dahil edilecek vilayetlerin sayısı hakkında anlaşma sağlanamadı. 1989'da ve 1992'de olumsuzlukla sonuçlanan iki girişim daha oldu.
Müslümanlar daha sonra İslâmî Kurtulus Cephesi adında ikinci bir teşkilat daha kurdular. Bir süre sonra bu iki teşkilat birleşerek bağımsızlık mücadelesine birlikte devam ettiler. Su anda özerk, İslâm’ı daha serbest yasama imkanına kavuşmuş durumdalar.
Mücadele hâlâ olanca hızıyla sürmektedir. Fakat Islâm dünyası ve Müslümanlar Kıbrıs, Filistin, Bosna Hersek, Çeçenistan, Afganistan ve Irak'taki sıcak gündemle; İslâm dünyasının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmeye yönelik soğuk (psikolojik) savaşla o kadar yoğun bir meşguliyet içindeler ki, ne Filipinleri, ne de oradaki Morolari (Müslümanları) düşünecek haldeler.
Bu vesileyle birazcık gündeme getirme sansı bulabilmissek ne mutlu bize. (Muhtelif Konular-Ahmet Miroğlu)
SON VİDEO HABER
Haber Ara