TİMETÜRK / Haber Merkezi
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ülkedeki sorunları için çözmek için vaat ettiği 100 günün dolmasına çok kısa bir zaman kaldı. Geçtiğimiz 30 Haziran'da askeri konseyden görevi devralan Muhammed Mursi, ülkenin temel sorunlarını çözmek için "100 gün projesini" ilan etmişti.
Güvenlik, trafik, yakıt, temizlik sorunlarını 100 gün içinde çözmeyi hedefleyen Mursi'nin ne kadar başarılı olacağı ilk günden itibaren merak konusuydu. Mursi, ilk olarak büyükşehirlerdeki trafik sorununun çözülmesi talimatını verdi. Müslüman Kardeşler gençliği de yeni cumhurbaşkanına destek olmak için "temiz vatan" adıyla çöp toplama kampanyaları başlattı. Ancak gerek İhvan'ın çabaları, gerekse yeni hükümet acil sorunların çözümünde ciddi bir ilerleme kaydedemedi. Özellikle benzin ve mazotta yaşanan sıkıntılar, bazı bölgelerde ekmek bulunamaması, ülke içi güvenlik zafiyetinin devam etmesi basında en fazla işlenen konuların başında geldi. Müslüman Kardeşler taraftarları ise, bazı derin güçlerin Mursi'yi halkın gözünde başarısız göstermek için çabaladığını iddia ediyor.
Mursi'nin seçim vaatlerini yerine getirmediğini savunan bazı siyasi gruplar ise bugünlerde, "100 günün hesabını sorma" şiarıyla gösterilere hazırlanıyor. "Mısır Öfke Devrimi" adlı hareketin başını çektiği gruplar 12 Ekim'de Tahrir Meydanı'nda 'büyük gösteri' çağrıları yapıyor. Müslüman Kardeşler ise Mursi'nin "100 gün" programının, yeni hükümetin göreve gelmesinden itibaren değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Bu arada insan hakları örgütlerinin Mursi'den beklentileri sürüyor. Uluslararası Af Örgütü 2 Ekim'de yayımladığı raporda, Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi'nin ülkede kimsenin hukukun üstünlüğünden daha yüksekte olmadığını güvence altına alma ve polis ile ordunun kanlı mirası ile mücadele etme konusunda tarihi bir şansa sahip olduğunu dile getirdi. Örgüt; Mısır'ın protestoculara yönelik işkence uygulamalarının konu edildiği raporunda polis ve güvenlik gücüne dair bir reformu hükümetin gündeminin merkezine koyarak şeffaf ve güven telkin eden bir hesap verilebilirlik sistemi oluşturması talebinde bulundu.
MISIR'DA ANAYASA ÇALIŞMALARI
Mübarek rejiminin devrilmesiyle beraber önemli adımların atıldığı Mısır'da yeni bir anayasa hazırlamak için çabalar sürüyor. Mısır'da Şura Meclisi'ndeki çalışmalar 100 kişilik bir komisyon tarafından yürütülüyor.
Anayasa Komisyonu üyeleri arasındaki görüş ayrılıkları ise gündemden düşmüyor. İhtilaflar genelde liberal gruplarla İslamcı kesimler arasında yaşanıyor.
Anayasanın 2. maddesi komisyon üyeleri arasındaki tartışmaların başında geliyor. Bu maddeye göre, yasamanın temel dayanağını İslam ilkeleri oluşturuyor. Liberaller bunun değiştirilmemesini isterken, özellikle selefi gruplar bu maddenin "yasamada tamamen şeriat kurallarının esas alınması" şeklinde düzenlenmesini talep ediyor.
Görüş farklılıklarının son günlerde artmasıyla birlikte, Halk Hareketi Başkanı Hamdin Sabbahi ve Destur Partisi Genel Başkanı Muhammed Baradey komisyonu ve anayasa çalışmalarını boykot etme çağrısında bulundu.
Anayasa Komisyonu'nun Hürriyet Ve Adalet Partili Genel Sekreteri Amr Derrac, çalışmaların hızlı bir şekilde devam ettiğini ve şu ana kadar yeni anayasa taslağının yüzde 90'ına yakını üzerinde anlaşmaya vardıklarını söyledi.
Derrac, anayasa çalışmaları ile ilgili şu ifadeleri kulandı:
"Yaklaşık olarak yeni taslağın yüzde 90'ı üzerinde uzlaşma sağladık. Bütün çalışmalarımızın iki aya kadar bitmesini ve yeni anayasanın referanduma sunulmasını umut ediyoruz. Yeni anayasada başta cumhurbaşkanının yetkileri olmak üzere birçok değişiklik olacak. "
Geçen aylarda, Mısır Anayasa Mahkemesi tarafından feshedilen ve İdari Mahkeme tarafından feshi onaylanan Halk Meclisi'nin yerine yapılacak seçimler için ise anayasanın hazırlanması bekleniyor. Bu yüzden seçimlerin tarihi tam anlamıyla netleşmiş değil. Başbakan Hişam Kandil geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili verdiği beyanatta; parlamento seçimlerinin yılsonunda yapılmasını beklediklerini söylemişti. Bu kapsamda siyasi hareketlerin ve partilerin seçim hazırlıkları şimdiden başladı.
MISIR EKONOMİSİ
Siyasi kaos sürecini yavaş geride bırakan Mısır'da sıra ekonomiyi düze çıkarmaya geldi. Ülkenin can damarı olan turizm ağır darbe almıştı. Şimdi, yönetim uyguladığı yeni politikalarla eski günlere dönüş için çaba harcıyor. Ancak; 193 milyar dolar iç, 34 milyar dolar da dış borcun nasıl bir süreçte eriyeceği belirsiz durumda.
Yaklaşık iki senedir devam eden istikrarsızlık ülke ekonomisine büyük zarar verdi. Gösterilerin devam etmesi, güvenlik sorunu, grevler ve istikrarsızlık, yabancı yatırımcı ve turistlerin giderek ülkeden uzaklaşmasına neden oldu.
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, ekonomiyi canlandırmak için Çin, Suudi Arabistan, ABD ve Türkiye gibi ülkeleri ziyaret etti ve çeşitli anlaşmalara imza attı. Türkiye ile 2 milyar dolarlık yardım anlaşması imzalayan mısır, ekonomik açıdan en azından bir süreliğine nefes alacak. Daha önce de Katar, Mısır Merkez Bankası'na 2 milyar dolar para desteği sağlamış, Suudi Arabistan ise 1,5 milyar dolar tutarında doğrudan bütçe desteği vermişti.
Geçtiğimiz günlerde kalabalık bir Amerikan yatırım heyetinin ülkeyi ziyaret etmesi ise mısır ekonomisi için önemli bir gelişme oldu. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Thomas Nides başkanlığındaki 100'den fazla iş adamı ziyaret sırasında Mısır'a doğrudan yatırım sözü verdi. Ülkede nispeten süren istikrarsızlığa rağmen ABD'li yatırımcıların Mısır'a yönelik bu adımı yerli ve yabancı basında geniş yer buldu.
Mısırlı ekonomi profesörü Hamdi Abdülazim, ülkede oluşan istikrar ortamının gelişimi sağlayacağı görüşünde. Abdülazim, son günlerde artan istikrara bağlı olarak ekonomik göstergelerin olumlu yönde değiştiğini belirtiyor.
Mıısır ekonomisinin şu an zor bir dönemden geçtiğini belirten Abdulazim, ancak yeni göstergelerin bazı önemli değişikliklerin olduğuna işaret ettiğini kaydetti.
Abdülazim ekonomi ile ilgili şunları söylüyor:
"Ülkede güvenlik konusundaki gelişmeler hem yabancı turistlerin tekrar ülkeyi ziyaret etmesini sağlıyor, hem de yabancı yatırımcının Mısır'a bakışını olumlu yönde etki ediyor. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Çin, ABD gibi bazı ülkelere ve Türkiye'ye yapmış olduğu ziyaretler de bu olumlu değişimlerde önemli rol oynadı. Bunun yanı sıra bazı Arap ülkelerinden heyetler geldi ve buraya yatırım yapacaklarını açıkladı."
Profesör Abdülazim, hükümetin IMF'den almak istediği kredinin de ekonomi açısından önemine vurgu yaptı. Abdülazim Mısır'ın IMF'yle olan ilişkilerinin yabancı yatırımcıların bu ülkeye olan güvenine de etki edeceğine işaret etti.
Abdülazim'in bu konudaki görüşleri şu şekilde:
"IMF'den kredi alma konusunda görüşmeler devam ediyor. Hükümet IMF'nin kredi vermek için öne sürdüğü bazı şartları yerine getirmeye başladı. Ancak reddettiğimiz bazı hususlar da var. Bunların arasında mısır para biriminin değerinin düşürülmesi. Bu bizim için iyi bir sonuç oluşturmaz. Kredinin alımı konusunun yakında bir sonuca bağlanmasını bekliyoruz. Dediğim gibi Mısır birçok şartı yerine getirmeye başladı. Çünkü buradan alınacak kredi ekonomimiz açısından iyi bir gelişme olacak. Ayrıca IMF'den alacağımız güven belgesi, yabancı yatırımcıların ülkeye gelmesi açısında da bizim çok önemli bir role sahip."
SİNA YARIMADASI'NDAKİ GERİLİM
Mısır'ın son dönemde başını ağrıtan bir sorun da Sina Yarımadası'ndaki gerilim. Sina'da geçtiğimiz Ağustos ayında 16 Mısır askerinin ölümüne neden olan saldırıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Radikaller tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen saldırı sonrasında Mısır'ın tepkisi sert oldu.
Geçen ağustos ayında İsrail sınırındaki bir karakola düzenlenen saldırıdan sonra Sina yarımadasında başlayan gerginlik devam ediyor. Radikal gruplar tarafından yapıldığı iddia edilen ve 16 Mısır askerinin ölümüyle sonuçlanan baskın sonrası Mısır Ordusu bölgede geniş çaplı bir operasyon başlattı.
Camp David Anlaşması'ndan bu yana bölgedeki askeri varlığını en üst düzeye çıkaran Mısır, Sina'ya tanklar ve helikopterler gönderdi. Mısır Ordusu'na ait tanklar İsrail sınırına yakın yerlerde konuşlandırıldı. Ordunun silahlı gruplara yönelik ilk hava saldırısında ise 20 kişinin öldüğü kaydedildi. İsrail'in bilgisi dahilinde yapılan operasyonlara karşı silahlı gruplar da güvenlik birimlerine yönelik eylemlerini arttırdı. Radikal gruplar güvenlik güçlerinin bulunduğu kontrol noktalarını hedef almaya devam etti. Daha önce bölgede sivil ve askerlere karşı silahlı eylemlerde bulunduğu ifade edilen 14 radikal örgüt mensubu hakkında idam kararı verilmesi ise gerginliği daha da tırmandırdı. Aşırı gruplar, kararın infaz edilmesi halinde güvenlik güçlerine yönelik eylemlerini arttırma tehdidinde bulunuyor.
Mısır silahlı kuvvetlerinin şimdiye kadar bölgede gerçekleştirilen operasyonlarıyla ilgili geçen günlerde yapılan açıklamada toplam 32 silahlı örgüt üyesinin öldürüldüğü ve 38 kişinin tutuklandığı ifade edilmişti. Operasyonlarda, Gazze ve Mısır arasında bulunan tünellerden 25 tanesinin de yıkıldığı belirtildi.
Mısır yönetimi, "teröre karşı" başlattığı savaşı sadece askeri operasyonlarla sınırlı tutmuyor. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Başbakan Hişam Kandil bölgeyi ziyaret ederek Sina'nın ekonomik açıdan kalkındırılması amacıyla çalışmalara başlanması talimatını verdi. İçişleri bakanı da aşiret reisleriyle görüşerek, silahlı gruplara karşı işbirliği yapma çağrısında bulundu.
Sina yarımadası 1967'deki Arap - İsrail savaşları sonucunda İsrail tarafından işgal edilmiş, 1979 yılında imzalan Camp David anlaşmasıyla beraber İsrail Sina'daki askeri varlığına son vermişti. Ancak İsrail askerlerinin geri çekildiği 1982 yılından bu yana, Sina yarımadası özel bir güvenlik yönetimi altında bulunuyor. Bölgenin güvenliği konusunda 1979 tarihli barış antlaşmasında öngörülen düzenleme, Mısır'ın askeri faaliyet özgürlüğünü de kısıtlıyor.
Kuzey ve güney olarak ikiye ayrılan Sina yarımadasında operasyonların yoğun olarak sürdüğü el Ariş ve Refah kentleri Kuzey Sina bölgesinde bulunuyor.
MISIR'IN GAZZE POLİTİKASI
Filistin'in Gazze bölgesi, İsrail ablukası nedeniyle yıllardır büyük yokluklarla mücadele ediyor. Gazzeliler için Mısır'a açılan Refah Sınır Kapısı bu sebeple hayati önem taşıyor. Ancak Mısır'daki istikrarsız süreç kapının işleyişini etkiliyor.
Mısır siyaset sahnesinde iki yıl içinde meydana gelen köklü değişimler İsrail ablukası altında yaşayan Gazze tarafından yakından takip edildi. Devrimden sonra Refah Sınır Kapısı'nın tekrar açılmasıyla beraber Mısır'daki 25 Ocak ayaklanması Mısırlılardan sonra en fazla Gazze'de yaşayan Filistin halkına yaradı. Gazze, Mursi'nin zaferiyle sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerini de yakından izledi. Müslüman Kardeşler adayının Mısır cumhurbaşkanlığına seçilmesi, Gazze'de büyük bir sevinç gösterisiyle kutlandı. Gösteriye katılanlar arasında Başbakan İsmail Heniye de vardı.
Ancak geçen 5 ağustos'ta 16 Mısır askerinin ölümüyle sonuçlanan İsrail-Mısır sınırındaki karakol baskını bu sevinç gösterilerinin kısa sürmesine neden oldu. Karakol saldırısından sonra bölgede geniş kapsamlı operasyonlara başlayan Mısır, Gazze'ye açılan Refah Sınır Kapısı'nı geçici olarak kapattı.
Sınır kapısı belli bir süre sonra tekrar açılsa da Gazze'nin Refah Sınır Kapısı'ndan sonra en önemli hayati kaynağı olan tünellerin Mısır Ordusu tarafından yıkılmaya başlanması hem HAMAS'ın hem Gazze halkının tepkisini çekti.
HAMAS, Refah saldırısının bedelinin Gazze halkına ödetilmemesini isterken, yıkılan tünellerin yerine Mısır yönetimine Gazze ve Mısır arasında serbest ticaret bölgesi oluşturulması için bir öneride bulundu. Ancak bu öneri mısır hükümeti tarafından geri çevrildi. Tünellerin yıkılması konusunda bazı eleştirilerin hedefi haline gelen Muhammed Mursi ise her defasında, Mısır'ın Filistin davasını göğüslemeye devam edeceğini vurguladı.
Arap Birliği'ndeki ilk konuşmasında, Filistin'in devlet olarak tanınması için uğraşan yönetiminin bütün çabalarını desteklediklerini kaydeden Mursi, geçen günlerde yapılan Bm Genel Kurulunda, Filistin halkının haklarının gasp edilmesini modern dünya açısından "utanç verici" olarak niteledi.
Mursi, ak parti kongresindeki konuşmasında ise Filistin Devleti'nin kurulacağını ve başkentinin Kudüs olacağını söyledi.
TÜRKİYE - MISIR İLİŞKİLERİ
Mısır'ın Türkiye ile ilişkileri her alanda ilerleme kaydetmeye devam ediyor. İmzalanan yüksek düzeyli stratejik işbirliği anlaşmaları da süreci hızlandırıyor. 25 Ocak devriminden sonra her geçen gün daha da gelişen Türkiye-Mısır ilişkileri, Mursi'nin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasıyla farklı bir boyut kazandı.
Türkiye, mübarek rejimi sonrası yaşanan çalkantılı dönemde ekonomisi sarsılan mısır'a 2 milyar dolar kredi vermeye hazırlanıyor. Krediye ilişkin mutabakatı geçen haftalarda, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Mısır Cumhurbaşkanı Yardımcısı Essam Elhaddad, Dolmabahçe Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde değerlendirdi. Mısır ekonomisini destekleyecek 2 milyar dolarlık finansman paketinin çerçevesi de belirlendi.
Türk Eximbank tarafından Türkiye'den Mısır'a ihraç edilecek mal ve hizmetlerin finansmanı amacıyla 1 milyar dolar tutarında finansman imkanı sağlanmasına ilişkin çalışmalar da devam ediyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Temmuz ayında Mısır'a yaptığı ziyaret bundan sonra ilişkilerin nasıl gelişeceğiyle ilgili önemli ipuçları vermişti. Davutoğlu Kahire temaslarında, Türkiye'nin Mısır'la ilişkiler konusunda sınır tanımadığını belirtmiş, yakın zamanda yüksek düzeyli stratejik işbirliği anlaşmaları için, iki ülkenin icraat bakanlıklarının görüşmelere başlayacağını söylemişti.
Geçtiğimiz günlerde Mısır'ı tekrar ziyaret eden Davutoğlu, "Türkiye ve Mısır'ın işbirliği içerisinde yeni bir Ortadoğu inşa edeceğini" vurgulamış, kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da Kahire'ye geleceklerini ifade etmişti.
Bu kapsamda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yüksek düzeyli stratejik işbirliği anlaşmaları için 13 bakanla birlikte, Kasım ayı başlarında Kahire'yi ziyaret etmesi bekleniyor.
Türkiye, Mısır'ı Arap dünyasına açılan kapısı olarak görüyor. İki ülke arasında ilerleyen stratejik işbirliği süreci de bunun en önemli göstergesi. Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı ülkedeki istikrar arayışı sürecide Türkiye'nin önemli bir aktör olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi Botsalı, Türkiye Mısır ilişkileri üzerine şu ifadeleri kulandı:
"Mısır'daki bütün bu değişim ve sıkıntılara rağmen; demokratik geçiş süreci, seçimler, seçimlerden sonra yaşanan iç tartışmalar parlamentonun akıbeti, Mısır ekonomisinin sıkıntılarına rağmen bu yıl tekrar ikinci yıl arka arkaya Türkiye Mısır ticari ilişkilerinde dünya standartlarında mukayese edilemeyecek bir olumlu artış var.
"Stratejik işbirliği konseyi mekanizmasını sayın başbakanımız eylül ayında Mısır'dayken kurmuşlardı. Bu toplantıların ikincisi normal olarak Türkiye'de yapılacaktı. Başbakanlar düzeyinde iki kabinenin iki hükümetin müşterek toplantısı; bürokrasiyi ortadan kaldırmak ve doğrudan uygulamaya dönük, sonuç elde etmeye dönük, somut projelere dönük ve odaklı bir işbirliği öngörüyoruz.
Bu bölgedeki stratejik ve en büyük ortağımız Mısır'dır ve bu ortaklığın Afrika'ya dönük olarak da Ortadoğu'ya dönük olarak da Akdeniz vasıtasıyla Avrupa'ya dönük olarak da yeni boyutlar kazanmasına açığız. Sudan gibi Filistin, Gazze, Libya bütün yakın çevredeki komşu ülkelerle de Mısır ile işbirliğimizin üçlü dörtlü boyutlarda artmasını hedefleyeceğiz ve bunda da başarı şansımızı yüksek görüyoruz. Başbakanımızın kasım ayı içerisinde de buraya Kahire'ye gelme planları var, bu Mısır hükümetinin Mısır Başbakanı Hişam Kandil'in ve Cumhurbaşkanı Mursi'nin davetleri çerçevesinde oluyor. Mısır istikrar arayışı içerisinde olan ülke konumunda bulunduğu cihetle ikinci toplantının da Kahire'de yapılmasını istemiş ve ev sahipliğine talip olmuştur. Hem sayın cumhurbaşkanımız, hem sayın başbakanımız bu isteğe olumlu cevap verdiler. Şimdi önümüzdeki bir kaç haftalık süre zarfında bakanlar düzeyinde yoğun temaslar arzu ediyoruz. Tabi ki Mısır'ın gündemi izin verdiği, Mısırlı bakanlar seyahat edebildikleri nispette bu çalışmalar hızlandırılacak ve her iki hükümetin 12 - 13 bakanından oluşan bir konsey, bu konsey toplantısının önemli kararlara imza atacağını tahmin ediyorum."
ABD - MISIR İLİŞKİLERİ
Hüsnü Mübarek'in devrilmesiyle bölgedeki en yakın müttefikini kaybeden ABD'nin bundan sonraki süreçte Mısır'la hangi düzeyde ilişki kuracağı Ortadoğu'da en çok merak edilen konulardan biri oldu. Müslüman Kardeşler'in adayı Mursi'nin cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle beraber Mısır ve Abd arasındaki güven ilişkisi neredeyse tamamen kayboldu. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Barack Obama'nın "Mısır'ın ABD'nin müttefiki veya düşmanı olmadığı" yönündeki ifadeleri, ilişkilerde yaşanan değişimin boyutunu gözler önüne serdi.
Uzmanlara göre, Mısır ve ABD arasındaki ilişkilerin temel noktasını "İsrail'in güvenliği meselesi" oluşturuyor. Zira ABD, Mısır'a İsrail ile imzalamış olduğu Camp David anlaşmasına bağlı kalması yönünde çağrılar yapmaya devam ediyor. ABD'den gelecek olan parasal yardımlara ihtiyaç duyan Mısır ise, Mursi'nin göreve gelmesinden bu yana uluslararası anlaşmalara bağlı kalınacağını defalarca yineledi.
Hz. Muhammed'e hakaret içeren film nedeniyle Kahire'deki ABD elçiliği önünde yaşanan olaylar iki ülke ilişkilerini bir kez daha gündeme getirdi. Elçilik binasındaki ABD bayrağının göstericiler tarafından indirilmesiyle, Amerikan yönetiminin Mısır'a yönelik yardımları askıya alması tartışılmaya başlandı. Ancak Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin New York ziyaretinde Hilary Clinton'la yaptığı görüşme sonrası, her iki taraftan da olumlu mesajlar geldi.
Mısır'ın, komşusu İsrail ile iletişimini güçlendirmesi gerektiğine vurgu yapan Clinton, bu ülkeye yönelik yardımları tekrar başlatacaklarını belirtti. Amerikan yönetimi daha sonra mısır'ın bazı borçlarının silinmesinin de söz konusu olabileceğini ifade etti.
Geçen ay içerisinde Mısır'ı ziyaret eden ve büyük ölçekli yatırım vaadinde bulunan 100'den fazla Amerikalı işadamının Kahire'de yaptığı toplantıya Başbakan Hişam Kandil'in de katılması, ABD ve Mısır arasındaki ekonomik ilişkilerin boyutunu da gözler önüne seriyor.
İki ülke ilişkileri üzerine yapılan analizlerde, Mısır yönetiminin ABD'yle ilişkileri bozmaya niyeti olmadığı, ancak tabandaki Amerikan ve İsrail karşıtlığının iki ülkeyi endişelendirdiğine dikkat çekiliyor.