TİMETÜRK / Haber Merkezi
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu 28 Şubat’ı gazetecilerden dinlemek için 5 gününü ayırdı. Komisyon ilk gün gazeteciler Kadir Çelik, Ali Bayramoğlu, Yavuz Donat, Fehmi Koru ve Mehmet Altan’ı dinledi. ’Atilla Güner’le Akşam Postası’ programına canlı yayınla bağlanan Prof. Mehmet Altan RS FM’e konu ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Mehmet Altan: Komisyon başkanı Nimet Baş, bunu çok açık söyledi. “Bu ülkenin darbelerle yüzleşmesini istiyoruz” dedi. Ben de kendilerine “Bu ülke eğer darbelerle yüzleşecekse ve darbelere son vermek istiyorsa, mevcut 12 Eylül rejimine karşı parlamentonun ayağa kalkması gerektiğini” söyledim. Darbeleri konuşuyoruz, tabi bireysel olarak da trajikomik bir durum var. 28 Şubat’tan ben mağdurdum ama Türkiye medyasında yazabiliyordum. Bugün baskılar öyle bir noktaya geldi ki 28 Şubat’ı araştırma komisyonunda gidip anılarımı anlatıyorum ama baskılardan dolayı Türk medyasında yazamaz haldeyim. Trajikomik durumun ortadan kalkması, Türkiye’nin gerçekten demokratikleşebilmesi için 12 Eylül rejimini berhava edecek. Çünkü bugünkü parlamento nihayetinde 12 Eylül rejiminin hukuksal çerçevesi içinde var ve faaliyet gösteriyor. 28 Şubat’taki banka soygunları, bu darbe sisteminin unsurları, bunun arkasındaki etkin ve temel güç. Bunları merak ediyor komisyon, bunları soruyor. Bireysel olarak o döneme ait anılarınızı bir şekilde anlatmanızı sizlerden istiyorlar. Komisyon kayıtlara geçsin de oraya çünkü tarihe not düşeceğiz dediler, alt komisyon başkanı. Ben de madem not düşeceğiz bunu gerektiği gibi yapalım dedim ve onun için hepsi zabıtlarda.
Atilla Güner: Türkiye kendini yeniden tanımlarken, ifade ederken Mehmet Altan’ın yazamadığı bir Türkiye konjöktöründe, yani umutlarınız mı azalıyor?
Mehmet Altan: Hayır, bir şekilde, bir oyun bu. Cami-kışla arasındaki bir kavga olarak kalmasını talep ediyor bugünkü siyasal iktidar. Hâlbuki ben Türkiye’deki rejimin demokratikleşmesini istiyorum. Onlara onu da söyledim. 28 Şubat’ı bu kadar önemsiyorlar, çünkü siyasi iktidar bunu Müslümanlara karşı yapılmış olarak algılıyor. Hâlbuki bütün darbeler halka karşı yapılır. Aynı zamanda da 27 Nisan’ı bütün Türkiye yaşadı. Onu da sorgulamıyor. Bunlar hep çelişki. Neye göre sorguluyorsun? Neye göre sorgulamıyorsun? Siyaset bundan bir çıkar sağlamaya yönelik duruyor. Bir demokratikleşmeyi hedef almıyor. Kendi siyasal guruplarına ve tabanlarına bak biz camia olarak mağdur olduk ama şimdi bunun rövanşını alıyoruz diyor. Bundan demokratikleşme çıkmaz. Zaten öyle yaptıkları için mağduriyet devam ediyor. Örneğin, bireysel olarak özgürlükler gidiyor, basına karşı muazzam bir baskı var vs. Neden? Çünkü amaç demokratikleşme değil. Cami-Kışla kavgası, nitekim komisyonun tüzel kişiliğine de “Cami-Kışla Parantezinde Türkiye” adlı son kitabımı da hediye ettim. Ondan da bir pasaj okudum. (Medyaradar)