Fırsatı kazanca çeviren adam
Türkiye’nin ilk bilgisayar mağazasını açan Hasan Vatan, yıl sonunda liderlik koltuğuna oturmayı planlıyor. ‘Minimum maliyetle maksimum verim’ sistemiyle büyüyen Vatan, bu yılı 20 milyon liralık bir yatırım ve 70 mağazayla tamamlayacaklarını söyledi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-10 14:02:53
- Türkiye’nin en büyük teknoloji marketi olmanız için arada bir marka kaldı. Bu başarı öyküsünün arkasındaki hikayeyi anlatır mısınız?
Aslında herşey babamın teknoloji merakıyla başladı. Babam oto yedek parça işiyle uğraşıyordu. 1980’li yılların başında bilgisayar çok azdı, kimse ne işe yaradığını bilmiyordu. Bilgisayarlar kapı kapı dolaşılıp satılırdı. Babam bir gün böyle bir satıcıdan muhasebe işlemlerinde kullanmak için yaklaşık 10 bin dolara bilgisayar alıyor. Böylece bilgisayar kullanmaya başladık. Tabii her işlem için ayrı disket takıyorduk. Üzerinde biraz çalıştıktan sonra 3 programı birleştirip, tek program yaptım. Teknolojiye adım atmıştım. İstanbul Taksim-Elmadağ’daki boş depomuzu ilk satış mağazamıza dönüştürdük. 2002 yılından sonra da mağaza sayımızı hızla artırdık. Günün şartları gereği çok kısıtlı imkanlarla ancak birkaç bilgisayar bulunan bu mağazayla başlayan serüven bugün 58 mağaza ile devam ediyor.
- Dönüm noktamız dediğiniz bir olay var mı?
2001 yılında açtığımız Topkapı mağazası dönüm noktamız oldu. Türkiye’nin mali krizden çok büyük yaralar aldığı bir dönemdi... Binlerce firmanın kepenk indirdiği, çok ciddi zararların ortaya çıktığı zaman sıçrama noktamız oldu. Maliyet ve riskleri göz önünde bulundurunca böyle bir mağaza açmak çok anlamsızdı ama şu an bulunduğumuz bu mağaza çok önceden terk edilmiş ve içine uzun zaman el değmemiş bir haldeydi.
- Rakiplerinizden farkınız nedir?
Biz kira ve diğer gelirlerimizin düşük olması için uğraşıyoruz ki tüketiciye düşük fiyata mal satalım. Dolayısıyla giderlerimiz yüzde 10’un altında. Rakiplerimiz çok lüks alışveriş merkezlerine girip yüksek kira ödemek zorunda kalıyor. Ama biz bunun yerine daha mütevazı alışveriş merkezlerine giriyoruz. Müşteriyi akraba gibi gören bir zihniyetimiz var. Müşterileri tanıyor isimleriyle hitap ediyoruz. Bunu sağlamaya çalışıyor ve taraftar müşteri ediniyoruz. Ayrıca müşterimiz olsun olmasın isteyen herkese ücretsiz kurs veriyoruz.
- Yabancı markalar...
Bir Amerikalı firma 2 mağazası ile Türkiye’ye girdi. Ancak 89 milyon dolar zarar edip gitti. Yabancılar, yerlileri öldürmek istiyor ama pek öyle olmuyor. Yerli firmalar büyüyor. Bu rekabet daha da artacak. Türkiye’de iki Alman teknoloji firmasının toplam cirosundan fazla ciro yapıyoruz. Piyasa iyice kızıştı. Bu tüketicinin lehine. Tüketici uygun fiyatla ürün alıyor. Yabancıların hepsinin gideceğini, pazardan çekileceğini öngörüyoruz. 4 yerli marka kalacak. Rekabetten dolayı biraz fiyatlar yükselecek, bu kadar savaş olmayacak.
- Şu anda pazarın neresindesiniz, yeni projeler var mı?
58 mağazayla faaliyet gösteriyoruz birçok şehirde yıl sonuna kadar 70 mağazaya ulaşmış olmayı planlıyoruz. 20 milyon lira civarında bir yatırım yapmış olacağız. Bina inşaatları süren yerler var. Televizyon satışlarnda birinci değiliz. Orada fazla iş yapmamız lazım. Orada bir numara olduğumuzda sektörde de bir numaraya çıkmış olacağız. İnternet satışlarında da çok iyiyiz. En yakın rakibimizin 2.5 katı satışımız var. Sektörün lideri olmamızın yolu televizyondan geçiyoruz. Planlarımız sene sonunda lider olacağımızı gösteriyor. Normal şartlarda günde 45 bin kişiyi ağırlıyoruz, tabii kampanya günler bu rakam çok daha yukarılara çıkıyor. Bizim mağazalarımıza giren müşterilerin yüzde 25’i alışveriş yaparak çıkıyor rakiplerde bu rakam yüzde 5 civarı.
- Teknosa, satın alma fırsatlarını değerlendirmek üzere HSBC ile danışmanlık sözleşmesi imzaladı ve satın almalar konusunda bankaya yetki verdi... Oradaki durum nedir?
Bu olabilir belki ama pazardan çıkacak firmaları satın almak karlı bir iş değil. Sadece prestij sağlar. Yabancı firmaların Türkiye’de uzun süre varlık göstermeyeceğini rakamlar bize söylüyor. Bunlar sürekli zarar ediyor. Bazılar merkezden yönetici atadı. Örnekler var. Alınan firmaların satışlarının satın alındıktan sonra daha da düştüğünü gördük. Yabancı firmaların açıkladığı büyüme oranları düşüyor. Bence almamalılar. Diğer taraftan pazara gereksiz yere firma akışı da sağlayabilirler. Gelmeyi düşünen markada ‘zarar etsem de nasıl olsa beni alır zararlarımı karşılarım’ şeklinde bir düşünce yapısı oluşturabilir.
Firmayla girdiği iddiayı kazanınca Ferrari sahibi oldu
2011’de çalıştığım bir firmayla pazarlama stratejileri konusunda iddiaya girdim. O markanın ürünlerini geçen yılki hedefin çok üzerinde satacağımı vaadettim. Genelde firmaya “Geçen yıl 100 lira satış yaptık. Bu yıl bizden ne bekliyorsun” diyoruz. O da hesap yapıyor. “Pazar yüzde 20 büyürse, sen yüzde 30 büyürsün. Ancak 130 satarsın” diyor. Biz ise ona “130 yerine 250 satacağız, bunu yaparsak sen yapamazsak ben hediye alacağım” diyorum. O da yapamayız diye teklifi kabul ediyor. Kullandığım Ferrari’ye böyle bir iddia sonucu sahip oldum.
Herkes bize gelir 2. Dünya Savaşı’nı radyodan dinlerdi
BABAMIN her zaman teknolojiye merakı vardı. İkinci Dünya Savaşı sıralarında kimsenin evinde radyo yokken bizim evimizde varmış. Mahalleli, akrabalar, hatta yerel yöneticiler bizim eve toplanır birlikte radyodan haber alırlarmış. Hatta 1945’te savaşın bittiğini de yine bu radyodan öğrenmişler. Babamın bu teknolojiye olan merakı daha sonra yine herkesten önce bilgisayarla tanışmamıza vesile oldu. 10 bin dolara bilgisayar almıştık. Şirkete faks alırken de bir araba parası vermiştik.
Okul yapıştırmaları üretip kantinde sattım rakipsizdim
ODTÜ’DE okurken üniversitenin çıkartmalarını yaptırdım. O zamana kadar böyle bir uygulama yoktu. Kantinde yemekhanede bu çıkartmaları satıyordum, çok da iyi para kazanmıştım. Sonra birkaç denemem daha oldu başka işlerde ama onlarda o kadar başarılı olamadım. Masa lambaları yapıp satalım, masa cetvelleri yapalım dedik. Onlar olmadı. Çünkü rakipler vardı. Onları üreten satan markalar vardı. Rakibi olmayan, ilk kez yapılan işin başarılı olacağını o zaman öğrendim.
Reklam aldık ürünlere para bağlamadık
ETRAFA baktığımızda pek çok atıl duran fırsat görürüz. Biz bunu değerlendirdik. Topkapı mağazasının kira ve ürünlere para bağlama sorununu çözdük. Metruk bir binayı aldık, binanın ‘reklam değeri’ni düşünerek tedarikçilerimizden alacağımız reklam desteğiyle kirayı karşılayabildik. Toptancı şirketimize ‘milyonlarca liralık stoğunuz var. Bunlar, sizin depoda atıl bekleyeceğine bir kısmı bizim mağazada dursun. Satılan malın parasını hemen ödeyelim, sen de yerine hemen yenisini gönder, satılamayan malı al’ dedik. Bu sayede ürüne para bağlamamış olacaktık. Bu fikir onlara da uygun geldi. Rafları bu şekilde doldurduk. Bunun gibi uygulamalarla yatırım maliyetlerimizi hep minimumda tuttuk. Karlarımızı artırdık.(Star)
SON VİDEO HABER
Haber Ara