Türkiye ‘İran operasyonları ve Kürtlerin emelleri’
Eş Şarku’l Ewsat gazetesi yazarlarından Huda El Huseyni dünkü ‘Türkiye ‘İran operasyonları ve Kürtlerin emelleri’ ateşleri arasında’ başlıklı makalesinde Türkiye’nin Arap Baharı devrimlerinin ardından içine düştüğü sıkıntılı durumu kaleme aldı. Yazar özellikle Suriye devrimi sonrasında meydana gelen koşullara değindiği yazısında Türkiye’nin İran’dan ve Kürtlerden yana endişelerini ortaya koyarak konuya şöyle giriyor:
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-07 10:12:26
‘Çok değil; bir süre önce Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan gururla Türklerin artık vizesiz İran, Suriye ve Lübnan’a yolculuk yapabileceğini açıkladı. Koşullar ne kadar değişti… Türkler Lübnan’da kaçırılmaya maruz, İran’da hoş karşılanmaz hale geldi. İran Genelkurmay Başkanı Türkiye’yi hedef ülke olarak belirledi. Suriye’ye gelince savaş iki ülke arasındaki sınırları kapadı.
Şahıs aynı şahıs olmasına karşın koşullar ne kadar değişti… Erdoğan 2010 yılının Haziran ayında Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ı Türkiye’yi ziyarete davet etti. Bu teklifi İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedi Necat’ın Hizbullah ve Hamas’ı da kapsayan bir İran-Suriye-Türkiye ittifakı kurulabileceği açıklamasının ardından Hamas Hareketi Siyasi Lideri Halid Meşal’in tavsiyesi üzerine gelmişti.’
El Huseyni, her şey iyi giderken birden değişen koşullara ışık tutarak şöyle ekliyor: ‘Suriye’de savaşın başlamasından 18 ay sonra Türkiye’nin üzerindeki yük arttı. Ülke dahilindeki eleştiriler ve huzursuzluk da arttı. Arap Baharı’nın başlamasıyla Erdoğan Mısır’daki açıklamalarının etkili olduğunu, bu baharın şeklini Türkiye’nin çizdiğini ve çıkış noktalarının kendi yönüne çevrilmesi için uluslararası siyasette yine Türkiye’nin model alındığını hissetti. Albay Muammer Kaddafi’nin devrilmesiyle Erdoğan’ın güveni daha da arttı ve kendini tüm Arap ülkelerini geçebileceği bir atın üzerinde gibi gördü… Ancak Suriye’de uzayan savaş Suriye Kürtlerinin yarı-özerk bir bölge oluşturmalarına olanak veriyor. Hatta işler daha da gelişirse Suriye’den ayrılabilirler...
‘Sıfır sorun’ teorisinin sahibi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu geçen hafta Birleşmiş Milletler’de nasıl da kimsenin mültecileri korumak için Suriye içinde güvenli sığınaklar oluşturulmasının zorunluluğu üzerinde durmadığını şaşkınlıkla karşıladı. Sonra ABD Genelkurmay Başkanı Org. Martin Dempsey çıkıp açıkça bu tür sığınaklar kurulamayacağını çünkü bu tür sığınakların füzelerden korunması için askeri bir çalışmaya da ihtiyaç olacağını söyledi.
Amerikalı bu general aslında Suriyeli sivilleri korumamak için Rus ve Çin vetosunu bahane eden Batı’nın hilesini ortaya koydu. Türkiye de Suriye halkının yalnız bırakılmasının aynı zamanda kendisinin de yalnız bırakılması anlamına geldiğini, ABD Başkanı Barack Obama’nın her hafta Erdoğan’ı telefonla arayıp görüşmesinin yetmediğini hissetti.’
Yazar Türkiye’nin İran’dan yana endişelerini ve bu endişelerin sebeplerini ise şöyle dile getiriyor: ‘Bu hayal kırklıkları arasında Türkiye işin sonunda en büyük zararı gören taraf olmamak için hesaplarını yeniden gözden geçirmeye başladı. Zira İran tarafından ‘hedef devletler’ arasında gösterilmesinin ardından Ankara İran’ın vereceği tepkilerden endişe duyar oldu. Örneğin İran ekonomik ilişkileri sınırlayıp gaz sevkiyatını kesebilir, İranlı turistlerin Türkiye’ye ziyaretlerini azaltabilir ve şok edici bir şekilde Türk kamyonlarının İran yolunu kullanarak Orta Asya devletlerine ulaşmasını engelleyebilir. Türkiye’yi İran’ın güvenlik sorunları ortaya çıkarabilme gücü de endişelendiriyor. Zira Türkiye’de gizli operasyonlar açısından İran’ın tarihi bilinmektedir.’
İran Devrimi Yüksek Mürşidi Ayetullah Ali Hamaney’in İran’ın dışında operasyonlar yapılması emri vermesinin ardından Türkiye’yi yeniden İran’ın gizli operasyonlarının sahnesi olma, uyuyan hücrelerin uyanması ve şebekelerini harekete geçirmesi korkusu sardı. Nitekim bu sefer eskilerinden de farklı olacak. Türkiye ve toprakları üzerindeki Batılı ve Arap müttefikleri içten hedef alınacak.’
Suriye konusunda anlaşmazlığa düşseler de Türkiye’nin bu endişeleri nedeniyle İran’la herhangi bir şekilde ittifaka varmak istediğine de dikkat çeken El Huseyni daha sonra Kürt meselesine değinerek şöyle diyor: ‘Suriye Kürtlerinin ulaştıkları yeni konumla PKK’nın Türkiye dahilindeki saldırıları arttı. Suriye’deki Kürtlerin emelleri kendilerini teşvik ediyor. Kürtler, Suriye’deki Kürt bölgesini de içeren daha büyük bir Kürdistan görmek istiyor. Bu da topraklarında siyasi emellere sahip Kürtler yaşayan Türkiye açısından sorun teşkil ediyor ve Türkler açısından konu giderek daha da hassaslaşıyor. Çünkü PKK, Türkiye sınırı yakınında; Suriye’nin kuzeyindeki dağlık Kürt bölgeleri kontrolü altında tutuyor.
Suriye ve Türkiye Kürtleri Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin kendileri için yetkili mercii konumunda olduğunu ve emellerine ulaşmalarında kendilerine ortak olacağını biliyorlar. Barzani’nin Türkiye’nin güçlü bir müttefiki olduğu bilinmektedir. Celal Talabani ise İran’ın müttefikidir. Kürtlerin büyük devletlerini kurmak istediklerinde de şüphe yoktur. Ancak eğer Türkler Kürtlerin siyasi emellerini tam anlamıyla yerine getirirse onlar merhamet etmez ve bu da Barzani için büyük bir soruna neden olur. Bu nedenle bilenlerden birinin dediği gibi, 2014 yılındaki Irak parlamento seçimleri sezonunda Kürt devleti kurulması için elinden geleni yapacak olmasına karşın şu anda sessiz kalmaya karar verdi.’
Son dönemde Türkiye’ye kaçan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin ‘Ben PKK saldırılarının önümüzdeki dönemde daha da artacağını tahmin ediyorum çünkü Suriye, bölgedeki diğer bazı güçlerle birlikte Türkiye’ye şantaj yapmak için şu anda PKK kartını kullanıyor’ sözlerine de yer veren yazar daha sonra Ankara’nın, Hatay’ın bir Alevi devletine dönüştürülmesi yönünde çabalar olduğunu hissettiğini ve bundan da endişe duyduğunu ifade ediyor.
Ardından Türkiye ile İsrail arasında tüm bu sebeplerden dolayı gizli görüşmelerin başlayıp başlamadığını sorgulayarak şöyle ekliyor: ‘Batılı bir kaynak, iki ülkenin; Türkiye-İsrail arasındaki anlaşmazlık ve Esad’dan sonra Suriye’de başa kimin geleceği hususlarında radika görüşleriyle bilinen dışişleri bakanları olmasaydı ilişkiler hemen düzelebilirdi, diyor.’
İsrail’in, Türkiye’nin Suriye için yönetici olarak uygun gördüğü kesimden endişe duyduğuna da değinen yazar son olarak İsrail İran’ı vurmazsa iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmeye devam edeceğini ancak İran vurulduğu takdirde her şeyin duracağını çünkü İran’ın Türkiye’nin ekonomik açıdan en önemli atardamarı olduğunu vurguluyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara