Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Esedseverler Lübnanlı Falanjistleri anımsatıyor

Nasıl ki Lübnanlı Falanjistlerin Filistinliler ile sorunu günlük siyaseti aşan ve Lübnanlı kimliğine ilişkin bir mesele ise, Türkiye’de Suriyeli mültecilere karşı gelişen nefret dili de daha derin ve kimliksel bir sorundur.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-09-03 10:29:42

Esedseverler Lübnanlı Falanjistleri anımsatıyor
Ceren Kenar, Taraf'taki yazısında Hatay'da Suriyeli mülteciler üzerinden başlatılan karalama kampanyasının köklerine gidiyor. Lübnanlı Falanjistlerin Filistinliler ile sorunuyla Türkiye’de Suriyeli mültecilere karşı geliştirilen nefret dilinin benzerliğine dikkat çeken Kenar, sorunun derin ve kimliksel olduğuna dikkat çekiyor:

Ceren Kenar 'ın değerlendirmesi :

Suriyeli mülteciler, Suriye krizinin en mağdur ve aynı zamanda en masum yüzü. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre Suriye’de yaşanan çatışmalardan kaçan mülteci sayısı 188.000’i geçmiş durumda. 80.000 mülteciye ev sahipliği yaparak Türkiye en çok mülteciyi sınırlarında barındıran ülke konumunda.

Suriyeli mültecilerin ne durumda olduğunu Lübnan’da görüştüğüm bir mültecinin şu sözleri özetliyor aslında: “Evini, ülkeni, her şeyini bir daha ne zaman ve neye döneceğini bilmeden bırakmak nasıl bir duygu bilemezsiz.” İnsan haklarından anlaşılanın aslında vatandaşlık hakkı olduğu günümüz ulus-devlet dünyasında genel olarak mülteci olmak demek açıkçası “kimse” olmak demek. Sadece evsiz, ülkesiz olmak değil aynı zamanda temel hak olarak gördüğümüz her şeyden muaf olmak demek.

Türkiye’nin Suriye politikasındaki en ahlaki ve insani tavırlarından belki de en önemlisi Suriyeli mültecilere kapısını açması oldu. Bu insanlık dramına sessiz kalınmaması ve on binlerce insana sahip çıkılması ancak ve ancak bu ülkenin vatandaşları olan bizler için bir gurur vesilesi olmalıdır.

Dış politikanın iç siyaset malzemesi hâline gelmesinde yanlış hiçbir şey yok. Aksine sağlıklı bir demokraside dış politika en az iç siyaset kadar tartışmaya ve müzakereye açık olmalı. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye politikasının şu an siyasi bir malzeme hâline gelmesinde prensip olarak bir sorun yok.

Lakin belli bir siyasi ajanda için mültecilerin kullanılmasının vicdanlı bir tutum olduğunu söylemek de zor. Ölümden, zulümden kaçan mağdur insanları kendilerinin parçası olmadığı bir siyasi savaşa maruz bırakmak ahlaki bir tutum değil. Zaten son derece zor koşullar altında hayatta kalmaya çalışan bu insanların hayatlarını provokasyonlarla iyice güçleştirmeye çalışmak ahlaki değil. Yazının devamını okumak için tıklayın

Haber Ara