Dolar

34,8626

Euro

36,6443

Altın

3.014,31

Bist

10.084,57

Arakanlıların umuda giden ölüm yolculuğu

Timetürk Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci-Yazar Nevzat Çiçek, İHH ve Sadakataşı'nın Arakanlılara yaptığı yardım çalışmaları için gittiği Bangladeş'in sınır şehri Teknaf'tan Anadolu Ajansı, Sabah Gazetesi ve İHH yetkilisi ile birlikte Arakan'a girdi. Arakanlıların umuda yolcuğunu görüntüleyen Çiçek'in Arakanlıların Naf nehri'ne sıkışan, umuda giden ölüm yolculuğunu Timetürk ve YeniŞafak için yazdı.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-25 18:45:10

Arakanlıların umuda giden ölüm yolculuğu

NEVZAT ÇİÇEK- ARAKAN

Arakanlılar kendilerine uygulanan zulümden kaçarak komşu Bangladeş’e sığınmaya devam ediyor. Myanmar ve Bangladeş arasında sınır olan Naf Nehri hem Arakanlıların umudu hem de kabusu. Yüzlerce Arakanlı tecavüzden, ölümden, işkenceden kaçmak için Bangladeş’e sığınmaya çalışıyor. Biz de Arakan’ın Pera Purum sınırından Bangladeş’e Arakanlıların umuda giden ölüm yolunda onlarla birlikteydik. Arakanlılar bizi karşılarında görünce ağlamaya başladılar ve “Kesilmiş bazı insanlarımız suyun üzerinde yüzüyor. Bize yardım edin diyerek bizi gördüklerinde ağlamaya başlıyorlar.

Altı gündür bulunduğumuz Arakanlı mülteci kamplarında sürekli olarak Arakan’a gitmenin yolunu aradık. Bekleyişimiz altıncı günün sonunda son erdi ve gece saat 19.30 sularında Arakanlıların zulümden kaçmak için “Umut yolu” adını verdikleri Naf Nehrinden beklediğimiz haberi aldık. 50 kişilik Arakanlı mülteci grubun zulümden kaçmak için Naf Nehri’ni geçecekleri bilgisi karşısında bu sefer kesinlikle Arakandan içeri girmeye karar veriyoruz.

Kelle koltuk Arakan tarafına geçtik

Haberi alınca bütün tehlike ve ikazlara rağmen kesinlikle bu yolculuğa şahit olmalı ve bunu dünyaya duyurmalıyız diyoruz. Bangladeş’te Arakanlı mültecilerin sıkıntılarını bize göstermek ve yapılan yardımları anlatmak için bize rehberlik eden İnsani Yardım Vakfı İHH görevlileri ve Sadakataşı Derneği’nin bütün ikazlarına rağmen gideceğiz diyoruz.Ne Myanmar Polisi’nin vur emri nede Bangladeş polisinin bizi tutuklama riskini dinliyoruz. Yardım teşkilatları ikna olmadığımızı ve kelle koltuk gideceğimizi anlayınca İHH’dan Metin Başbay “emanetsiniz” diyerek bizimle birlikte gelmeye karar veriyor. Anadolu Ajansı’ndan iki arkadaş ve Sabah gazetesi muhabiriyle birlikte dört gazeteci ve yanımızda 6 adamla Naf Nehri’ne doğru yola çıkıyoruz…Arakan sınırını kaçak geçmenin yanında özellikle Myanmar sınır polisinin vur emrini akla bile getirmemeye çalışıyoruz. Heyetimizde Anadolu Ajansı foto muhabiri Dilek Mermer’in bayan olması bizi korkutsa da daha sonra yanıldığımızı anlıyoruz.

Naf Nehri Bangladeş’in Teknaf iline çok yakın. Arakanlılar Bangladeş’e girmek için bu yolu kullandıklarından dolayı bu yol bir çok polis kontrol noktasından oluşuyor.

Bataklıkta 150 metre yürüyoruz

Şehirden çıkıp minübüsle nehir kenarına geldiğimizden hızlı bir şekilde arabadan inip pirinç tarlaları arasına giriyor ve saklanıyoruz. Bizi dört kişi karşılıyor. Onların rehberliğinde Pirinç tarlaları arasında zifiri karanlıktan geçerek Nehir kenarındaki bataklığa geliyoruz. Bataklıkta ayakkabılarımızı çıkarıp belimize kadar 150 metre yürüyoruz. Çamurun ağırlığı ile sürekli batmanın yanında her tarafımıza sülükler yapışıyor. 150 metre sonunda ağaçlar arasına saklanan Arakanlıların NOKA dedikleri küçük tekneye biniyoruz. Kesinlikle ışık yakmamamız ve sessiz olmamız noktasında bizi uyarılıyorlar. Nehirde yol alırken arkadaşlara ne kadar dua biliyorsak okuyoruz.

"Öldürülmek için gönderilmişler"

Arakanlılar Bangladeş’e yakın Peram Puru sınırına genellikle dağlardan geliyorlar ve bazen bu yürüme saklanma ile birlikte kırk günü bulabiliyor. Myanmar yönetimi bir taraftan en yetkili ağızlarla Arakanlıların ülkeden gitmesini isterken kaçmaya çalışan Arakanlılara da müsaade edilmiyor.Myanmarların deyimiyle Arakanlılar bu dünyaya öldürülmek için gönderilmişler.
Tekne ile Naf Nehri’nde 1500 metre yolu yavaş yavaş alıyoruz. Bangladeş sahil güvenlik teknesinin motorunu duyunca Noka içinde adete ölü gibi sessizce yatıyoruz. Biraz bekleyişten sonra motor sesinin uzaklaşması ile birlikte dört kişinin hızlıca asıldığı küreklerle Arakan sınırına doğru gidiyoruz.Karanlıkta birden Bangladeş sahilindeki ışıklar sönüyor ve üzerimize üç yerden ışık tutuluyor fakat ışık yetersiz olduğu için görünmeden gitmeyi başarıyoruz.

Ölümden kaçmak için buradayız

Bizi götüren Arakanlı rehberimiz Arakan sınırında ağaçlar arasında bizi bekleyen Arakanlıların geldiğini ve orada çekim yapabileceğimizi ifade ediyor. Gidene kadar boş dönme riskinin de olduğu ifade edildiğinden oldukça seviniyoruz. Bizi götüren Arakanlılardan biri sürekli olarak telefonla görüşüyor. Karşıdan gelen bir el fenerinin izini takip ederek Arakan tarafındaki Peram Puru sınırına varıyoruz. İçinde elli kişinin olduğu Noka’yı görünce suyun içerisine atlıyoruz ve yine bataklığa batıyoruz.
“Ölümden kaçmak için buradayız”

Gözyaşlarımız sizi gördüğümüz için akıyor

Sınıra varıp artık tam görünmez bir yerde kamera ve fotoğraf makinesi ışıklarını açınca bir teknenin içerisinde kadın, çocuk, ihtiyar ve gençlerden oluşan elli kişilik Arakanlıların çaresiz bakışlarını görüyoruz. Yanlarında hiç bir şey getirememişler, üzerlerinde doğru dürüst elbiseleri bile yok. Bir taraftan yağmur ufaktan atıştırmaya başlıyor. Belimize kadar su içerisinde çalışıyoruz. Makinelerimiz sudan etkileniyor ve bir arkadaşımızın makinesi ile çalışmaya devam ediyoruz. Vakit kaybetmemek için hemen mikrofon uzatıyoruz biz bir şey sormadan onlar başlıyor anlatmaya. İlk mikrofunu uzattığımız anne “sizi gördüğümüz için gözyaşlarımız akıyor” diyerek bize yalvarıyor ve sıkıntılarını şöyle anlatıyor: “Bize şiddetle işkence ediyorlar. Bizi kesiyorlar, kesilmiş bazı insanlar suyun üzerinde yüzüyor. Lütfen bizi kurtarın. Sizler de bizler de Müslümanız. Gayrimüslümler bize insanlık dışı işkence ediyorlar.Ölümden kaçmak için buradayız. Arakanın Müslüman insanları Arakan’da kalabilecek kadar güçlü değil. Hala kaçmaya devam ediyorlar ve her yere kaçıyorlar. Sizi arkamızda görmekten dolayı çok mutluyuz. Gözyaşlarımız sizi gördüğümüz için akıyor…” diyor. Arakanlı anne bunu anlatırken genç erkeklerin de ağlaması ile birlikte bütün tekne ağlıyor.
“Uyuyamadık geldiklerinde kaçmak zorundaydık”

Uyuyamadık çünkü geldiklerinde kaçmak zorundaydık

Ağlama devam ederken genç bir hanım mikronu alıyor ve neden kaçmak zorunda olduklarını anlatıyor: “Bizi dövüyorlar kesiyorlar ve çocuklarımızı öldürüyorlar. Tüm bunlar yüzünden uyuyamadık. Daha fazla hakarete uğrama gücümüz kalmadı. Kur’an ve ezan okumamıza izin vermediler. Bizi hareket edemez yemek yiyemez hale getirdiler. Uyuyamadık çünkü geldiklerinden kaçmak zorundaydık.” Diyor

Kadınlar bunları anlatırken çocukların yüzünde korku o kadar belli ediyor ki, feryat figanı genç bir Arakanlının sözleri bozuyor. Karnımızı doyurmak için buraya geliyoruz diyen genç Arakanlı kendilerinin sürekli dövüldüğünü ifade ederek: Karnımızı doyurmak için buraya geliyoruz. Pazara bile gidemiyorduk hayatımızı kurtarmak için buradayız. Her şey Burma hükümetinin emri ile oluyor ve bizi sürekli dövüyorlar” diyor.

Yol boyunca Fatiha okudular

Mihmandarların getirdiği harçlık İHH görevlileri tarafından Arakanlılara dağıtılıyor. Teknede bulunan insanlarla helalleşerek iki tekne yola çıkıyoruz. Arakanlılar seyahatleri boyunca sürekli olarak Fatiha okuyorlar ve bize bakıyorlar.Teknemizde olan sülük ve yengeçlerin üzerimizde dolaşması karşısında hiçbir şey yapamıyoruz. Bangladeş sahil güvenliğin ışıklarını bekleyerek onların uzaklaşmasını beklemek için ağaçların yanına sığınıyoruz. Arakanlıları taşıyan diğer tekne bizden az ileride bekliyor. Ölümden kaçan Arakanlıları bu bekleme sırasında yakalanma korkusu sarıyor. Askerlerden çok korkan Arakanlılar Myanmar askerini timsah, Bangladeş askerini ise yılan diye nitelendiriyorlar. Tehlike biraz geçince insanlar var gücüyle küreklere asılıyor ve gözden kayboluyorlar.Rehberimizin anlattığına göre Arakanlılar bataklık ve orman içerisinden akrabalarının yanına gitmeye çalışıyor, yakalananlar Myanmar’a yani ölüme doğru yol alıyor.

Alman olduğumuzu söyleyerek geçiyoruz

Bizde hızlı bir şekilde Bangladeş tarafına geçiyoruz. Yine ağaçların arasından yola yakın bir yerde Noka’yı bırakıyorlar. Pirinç tarlaları arasından ana yola doğru hızlıca karanlıkta hareket ediyoruz. Düşe kala ana yola kadar geliyoruz. Yolda araba geçince hemen olduğumuz yerde uzanıyoruz. Bizi getiren minnübüsün işareti ile birlikte hızlı bir şekilde yola doğru fırlayıp aracımıza biniyoruz. Biraz ileride olan polis kontrol noktasından Alman olduğumuzu ifade ederek geçiyoruz. Bangladeş, Pakistan başta olmak üzere Müslüman ülkelerin kendi sınırında Arakanlılara yardım yapmasını istemiyor.

Naf Nehri’nde geçen toplam üç saatlik bu yolculuktan sonra iki saatlik bir karayolu ile Cox Bazaar’a dönüyoruz. Gazeteci arkadaşlarla birlikte kamplarda şahit olduklarımız yanında bu zulme isyan ediyoruz. Biz bu zulmü dünyaya duyurmak için uğraşırken bile Arakan’dan her gün ölüm haberi gelmeye devam ediyor.




















Haber Ara