Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Damacana-arıtma tercihinin püf noktaları

Arıtma cihazını tercih etmek, temiz suya ulaşmanın bir yolu. Ancak bu tercihin de avantaj ve dezavantajları bulunuyor. Tüketicinin hangi yöntemi neden tercih ettiğinin bilincinde olması ve gereken tedbirleri alması gerekiyor

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-16 22:48:13

Damacana-arıtma tercihinin püf noktaları
Su arıtma sistemi pazarlayıcısı, musluk suyu dolu bardağa elektroliz cihazını daldırarak elektriği veriyor. Kulakları tırmalayan bir cazırtı eşliğinde cihazın anot ve katot uçlarından kabarcıklar çıkmaya başlıyor. Tanıtımı izlemek için davet edildikleri apartmandaki bir dairede toplanan sakinlerden hayret ifade eden sesler yükseliyor. Bardakta yoğun bir şekilde kahverengi bir tabaka oluşuyor. Tanıtımcı “İşte” diyor, “İçtiğiniz sudaki ağır metal kirliliği.” Deney bir kez de damacana su ile tekrarlanıyor. Bu sefer daha az miktarda tabaka oluşuyor. Gösteriyi temaşa edenlerin zihninde fazla söze hacet kalmadan arıtılmamış suyun kirli olduğu fikri sağlam bir şekilde yer ediyor. Bir pazarlama yöntemi olarak sergilenen bu işlem aslında musluk suyunun veya ambalajlı suyun kirli olduğunu göstermiyor. Elektroliz işleminde, suda serbest hâlde bulunan klor, cihazın anot ucundaki demirin çözünmesini sağlayarak suda bir bileşik oluşturuyor. Pazarlamacının bu illüzyonu müşterileri yanıltıyor.

Hayatın olmazsa olmaz kaynağı olan ve iki hidrojen, bir oksijen atomundan (H2O) oluşan su çeşitli şekillerde doğrudan ve dolaylı ticarete konu ediliyor. Bugün Türkiye’de 10 milyar litreye ulaşan ambalajlı su ve arıtma sistemi satıcıları birbiriyle kıyasıya rekabet ediyor. Çünkü birinin kazancı diğerinin kaybı oluyor. Son olarak ortaya çıkan damacana sularındaki kirlilik haberleri ve Sağlık Bakanlığı’nın suyu kirli çıkan firmalara uyguladığı yaptırımlar arıtmacıların işine geliyor.

Reklam ve tanıtım çalışmalarına bugünlerde hız veren arıtma sistemi satıcıları, alışveriş merkezlerinde stant açarak ya da randevulu ev tanıtımlarıyla satış faaliyetlerini sürdürüyor. Sektörde bu gelişmeler yaşanırken su tüketicisinin kafası oldukça karışık. Kamuoyunda tam bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Vatandaş, arıtılmış suyun zararlı olup olmadığını, hangi tür cihazların kullanılması gerektiğini, cihaz seçerken nelere dikkat edeceğini tam olarak bilemiyor.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Termal Tıp Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle ve aynı üniversitenin Onkoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz gibi bazı uzmanlar, arıtma cihazlarının kirlilik ve zararlı minerallerin yanı sıra yararlı mineralleri de tuttuğunu belirtiyor. Bu durumun insanda mineral eksikliğine yol açacağı, arıtma suyu kullananların çeşitli takviye mineral tabletler alması gerektiği uyarısında bulunuyorlar.

Ambalajlı Su Üreticileri Derneği’nin başvurusu üzerine İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nda yapılan analizlere göre, arıtma cihazından geçirilen suyun muhtevasında tabii olarak bulunan toplam minerallerin yüzde 94 azaldığı, yararlı minerallerin de yok denebilecek miktara düşmekte olduğu saptanmış. Arıtma cihazı üreticilerinin ise bu temel itiraza karşı cevapları, suyun insanın yararlı mineral ihtiyacının çok küçük bir bölümünü karşıladığı şeklinde. Üreticilere göre yararlı mineraller, diğer besinlerle zaten alınıyor.

Arıtma şovları yanıltıcı!

Sudaki metaller, tuvalet ve lavabolarda oluşan kırmızı, kahverengi, mavi ve yeşil lekelerden anlaşılıyor. Mesela, kırmızı ve kahve tonlu lekeler demirin, mavi ve yeşil lekeler ise bakırın varlığına işaret ediyor.

Bugün piyasaya hâkim olan ve en çok satılan arıtma cihazları, ters ozmoz yöntemini kullananlar. Bu tür cihazlar sadece musluk suyunu arıtmada daha verimli kullanılıyor. Kuyu, deniz suyu gibi çok kirli ve tuzlu sularda randıman vermiyor. Filtreleri çok küçük gözenekli olduğu için kısa sürede tıkanıyor. Piyasada önde gelen su arıtma markalarından biri olan Waterlife’ın Genel Müdürü İhsan Bulak, ters ozmoz su arıtma cihazlarının kalbi niteliğinde olan membran filtrenin suyu zararlı tüm bakteri, flora, ağır metal gibi maddelerden arındırdığına dikkat çekiyor. Bulak şunları söylüyor: “Waterlife suyu 5 aşamalı filtreden geçirerek temizliyor. Diğer yandan vücudumuza faydalı ve ihtiyaç olan mineralleri son filtrede bulunan dengeleyici sayesinde tekrar kazandırır. İçtiğimiz suyun PH değeri 6,5 ila 9,5 arasında olmalıdır. Suyun kendine özgü tadı ve lezzeti ise tüketicinin damak zevkine uymalıdır.”

Mutfaklardaki yer sıkıntısından dolayı daha çok kompakt ve şık tasarıma sahip cihazlar tercih edildiğine dikkat çeken Bulak müşterilere, üretici firmanın güvenilirliği ve teknik servis hizmetlerinin yaygınlığına dikkat etmelerini tavsiye ediyor. Bulak, satış sonrası hizmetleri olmayan veya yetersiz olan firmalardan alınan ürünlerin müşteriyi mağdur edebileceği uyarısında bulunuyor. Genel Müdür Bulak su arıtma cihazı kullananların dikkat etmesi gerekenler hakkında şunları söylüyor: “Mutlaka belirli periyotlar hâlinde ürünün bakımı ve filtrelerinin değişimi gereklidir. 3 yıl servis garanti belgesi bulunan Waterlife olarak 8 ayda bir mutlaka filtreler değiştirilir. Ürünümüzün bakımını randevu ile çalışan yetkili servis elemanlarımız yapar.”

Haberin girişinde bir örneğini anlattığımız pazarlama yönteminin dışında arıtma suyunun temiz olduğunu ispatlamak için girişilen çeşitli gösterilerle karşılaşabilirsiniz. Bu konuda dikkatli olunması gerekiyor. Cihaz satmak için tercih edilen diğer bir yöntem de suya kimyasal madde damlatma. Bu şekilde yapılan tanıtım sırasında ambalajlı sudan ve arıtma cihazından geçen sudan alınan iki ayrı örnek tüplere konuluyor. İçine kimyasal bir madde damlatılan tüpler çalkalanıyor. Bu çalkalama sonucunda tüplerden biri çok, diğeri daha az köpürüyor. Köpükler karşılaştırılarak arıtma cihazından elde edilen suyun daha hijyenik ve temiz olduğu, ambalajlı doğal kaynak suyunun ise kirli ve mikroplu olduğu öne sürülüyor.

Bir de turnusol kâğıdı yöntemiyle karşılaşabilirsiniz. Satıcı sizi ikna etmek için turnusol kâğıtları ayrı kaplara alınan ambalajlı su ve arıtma cihazından elde edilmiş suya daldırıyor. Turnusol kâğıtlarında oluşan farklı renk değişimleri üzerine, arıtma cihazından elde edilen suların, ambalajlı doğal kaynak ve mineralli sudan daha sağlıklı olduğu yorumu yapılıyor. Konunun uzmanları bu yöntemlerin hiçbirinin kesin bir netice ifade etmediği konusunda hemfikir. Vatandaşın bir suyun içilebilirliğinden emin olmak için mutlaka akredite laboratuarlarda yapılmış analiz sonuçlarına itibar etmesi gerekiyor.

Ters ozmoz sisteminin dışında nanofiltrasyon, ultrafiltrasyon, ultraviyole, aktif karbon, su yumuşatma, deminerilezasyon ve kum filtrasyonu gibi yöntemleri kullanan cihazları da bulmak mümkün. Hangi yönetimin tercih edileceğini ise suyun miktarı, kaynağı, yapısı gibi unsurları göz önüne alarak belirlemek gerekiyor.

Ters ozmoz nedir?

1950’lerde ABD’de bulunmuş bir su arıtma sistemidir. Bu sistemde yüksek basınç uygulanan su, membranlara (yarı geçirgen tabaka) doğru itilir. Membranlara doğru itilen ham suyun bir kısmı, yüksek basıncın etkisiyle membranın karşı tarafına geçer. İşte suyun geçtiği gözenekler bir saç telinin yaklaşık 750 binde biri çapında olduğu için kir, mikrop, bakteri gibi istenmeyen unsurları filtreler. Diğer taraftan su besleme bölümünde kalan konsantre su membran yüzeyini süpürerek drenaja atılır. Böylece tutulan zararlı maddeler uzaklaştırılmış olur.

Sudaki temel problemler

Tortu: Sular bize ulaşana kadar geçtiği güzergâhlardan dolayı, tortu olarak adlandırılan bazı kaba pislikleri evlerimize kadar getirir. Bu tortuların süzülmesi ve su depolarının düzenli olarak temizlenmesi gerekir. Mikrop: Kullanım sularına karışan pis (drenaj) sular ve depolardaki çamur birikimlerinin oluşturduğu bakterilerdir. Kireç: Suların içerisindeki kalsiyum, magnezyum ve kalsiyum karbonat, soğuk ve sıcak su tesisatlarında kireç oluşumuna sebebiyet vermektedir. Kireç oluşumu zaman içerisinde tesisatları ve makineleri tıkar ve ısıtma verimliliğini düşürür, pompalama maliyetlerini artırır ve tesisatın ömrünü azaltır. Ağır metal ve kimyasal kirleticiler: Suların içinde arsenik, krom, cıva, kadmiyum, sodyum, krom, kurşun, baryum, nitrat, flor, amonyum, klor, fosfat, kloroform, tri kloro etilen, karbon tetra klorür gibi ağır metal ve kimyasallar bulunabiliyor. Bu maddelerin her biri çeşitli organlar ve hayati fonksiyonlar üzerinde olumsuz etkilere sebep oluyor.

Haber Ara