Dolar

34,8957

Euro

36,7264

Altın

3.010,52

Bist

10.058,63

İran'ın Abna'sına göre Nurettin Şirin'in hatası

İran Abna Haber Ajansı, 'Nurettin Şirin'in hatası' başlığıyla yayımladığı analizde Suriye meselesi Türkiyeli Müslümanları gerçek bir açmaza sürükledi.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-12 12:47:02

İran'ın Abna'sına göre Nurettin Şirin'in hatası
Müslümanların bu mesele üzerinden yürüttükleri tartışma ve bu sırada ortaya koydukları deliller kimi zaman yüklendikleri “kişiye özel” karakter sebebiyle kabul edilebilir çerçevenin dışına çıktı. Bunun bir örneğini Nurettin Şirin’in, Velfecr sitesinde yayımladığı “Şehid Osman Karahan’ın ardından..!” başlıklı yazısında görebiliriz.' dedi

İran dini lideri Hamaney'e yakın Abna Haber Ajansı'nda Mehmet Akif imzasıyla Nurettin Şirin hakkında yazılan o değerlendirme:

"Bu yazısında Şirin, Suriye’nin Halep vilayetinde Suriye Ordusu ile girdiği bir silahlı çatışma sırasında hayatını kaybeden Türkiyeli bir Müslüman’dan hareketle Suriye’deki rejime karşı savaşanları kabaca iki ana gruba ayırıyor ve Selefi/ Vahhabi/ El-Kaideci olanlarını doğru yolda olan mücahitler; Özgür Suriye Ordusu bünyesinde çarpışanları da yanlış yoldakiler olarak tasnif ediyor. Yazının içeriğinden Nurettin Şirin’in öldürülen kişi ile bir hikâyesinin olduğu anlaşılıyor. Bu yönüyle yazı için “duygusal bir tepkinin ifadesi”, demek mümkün. Ancak böyle de olsa, yazının vardığı noktaya itiraz etmemiz gerekiyor.

Müktesebatı itibariyle Nurettin Şirin bugün yeryüzünün değişik bölgelerine dağılmış yaklaşık elli bin savaşçının bulunduğunu bilmeyen birisi değildir. Bu savaşçıların kahir ekseriyeti Sünni usulün dışında diyebileceğimiz Vahabi/ Selefi ekolün mensuplarıdır ve bunların bir kısmı El-Kaide olarak isimlendirilen gölge yapı adına hareket etmektedirler. Bu insanlar İslam’ın ilk günlerine dönüşün ancak kâfirlerle savaşarak gerçekleşebileceğini, hilafet devletinin sadece bu şekilde kurulabileceğini öne sürmektedirler. Birçoğu kendi toplumları içinde hemen hiçbir sorumluluk almayan bu insanlar, teşbihte hata olmasın, bir Savaş Tanrısı’na iman etmiş haldedirler. Bu savaş tanrısı onlara şunu öğütlemektedir: Sizden olmayanlar, bu yüce davayı anlamayanlar kâfirdir ve bunların kanları helaldir.

Vahabi/ Selefi/ Kaideci mantığın iman anlayışı onları bulundukları toplumlarda asosyal ve kimi durumlarda anti-sosyal bir hale sokmuştur. Bunlar için çocuğunu devletin okuluna gönderen bir kişi kâfirdir ve fakat iman sınırı bu kadarla kalmaz çocuğunu okula gönderen kişiye kâfir demeyen de kâfirdir.

'SELEFİLER IRAKTA İŞGALCİDEN ÇOK Şİİ ÖLDÜRMÜŞTÜR!'

Bu bakış açısıyla Vahabiler, içinden çıktıkları Müslüman toplumu da savaşılması mubah, kanları helal insanlar arasında görürler. İstanbul’un ortasında yapılan bombalama eylemlerinin temelinde bu mantık vardır. Müslüman bir toplum içinde hedef/ ayrım gözetmeyen bu şiddete onlar basit bir açıklama getirir: “Ölenler kâfir ise niçin üzülüyorsunuz? Yok, ölenler Müslüman ise Allah onlara mükâfatlarını verecektir”

Nurettin Şirin de bilir ki, bu mantığa sahip insanlar Irak’ta işgalciden çok Şii Müslüman öldürmüştür. Yine onların bir diğer hedefi kendilerini kabul etmeyen Sünni Müslümanlar olmuştur. İşgalciye yönelik saldırılarda ölenlerin onlarca katı sivil insan dini mekânlarda bu tip insanların saldırısı sonucu hayatını kaybetmiştir. Yine Çeçen Direnişini çıkmaza sokan bu güruh değil midir?

Tiyatro Baskını, Beslan Baskını gibi maşeri vicdanı yaralayan eylemlerle direnişi rayından çıkaran, onun meşruiyetini sorgulanır ve nihayetinde reddedilir hale getiren Vahabi/ Selefi/ Kaideci taife değil midir? Bunlar kendilerine uymayan, onları yanlış yolda gören Sünni Müslümanları dahi tekfir ederken, Şiilere nasıl davranmalarını bekleyebiliriz? Onların birçok konuşmalarında Şiilerin hesabını Amerikan emperyalizmi ve Siyonist işgalden bile öne aldıklarını görmüyor muyuz? Maalesef bu böyledir ve biz bu tekfirci güruha karşı dikkatli olmak zorundayız.

ŞİRİN, 11 EYLÜLDEN SONRA EL KAİDE'Yİ SAVUNDU

Şirin 11 Eylül’den sonra El Kaide’nin tavrını olumlayan bir yazı yazdığını, o sırada Haksöz camiasının 11 Eylül saldırısını kınadığını şimdiyse Haksöz’ün daha evvel kınadığı Vahabi/ Selefi/ Kaidecilere sahip çıktığını söylüyor. Mümkündür. Haksöz camiası 11 Eylül’ü kınarken doğru yapmıştır ve şimdi Suriye’ye akın eden Savaş Tanrısı’nın Müslüman aklın ve yetkenin kontrolü dışındaki kullarını savunurken yanlış yapmaktadır. Doğrusu Haksöz camiası Suriye meselesinde başından bu yana katıksız bir yanlışın içindedir. Ama bu bizim onların çelişkisini ortaya koymak adına bile olsa onların düştüğü yanlışa düşmemizin gerekçesi olamaz.

Nurettin Şirin’in hayatını kaybeden kişi ile olan geçmiş bağını anlıyorum. Ama o da, diğer Vahabi/ Selefi/ Kaideciler gibi hiçbir yetkeye tabi olmaksızın kendi aklı ve iradesi ile bir savaşa dâhil olmuş ise Allah’tan isteyebileceğimiz şey ancak onun taksiratını affetmesidir.

Nurettin Şirin de böyle yapmalı, arkadaşı için bile olsa, tekfirci bir taifeye meşruiyet payı vermemelidir. Şirin de, dün orada olmayan bu taifenin savaştan sonra da orada olmayacağını, emperyalistlerin ölecek insan ihtiyacını karşılamak dışında bunlara yüklediği bir misyonun bulunmadığını, bunların bugüne kadar hiçbir toplumu kendi hali üzere yönetmediklerini, petrodolarla beslenen Suudi Amerika’nın bunları Arap yarımadasından bu yolla uzak tuttuğunu ve yerel Müslüman hareketlerin iğne ile kuyu kazarak elde ettikleri başarıların bu çekirge sürüsünün insafına bırakılamayacak kadar değerli olduğunu unutmamalıdır.

Şirin, arkadaşın için Allah’tan af dile ve bu taifenin işini Allah’a havale et. Onlara bir haklılık payı çıkarma!"

Nuredddin Şirin : İran Suriye'den elini çeksin!


SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara