Abbas, ABD için bir yüke mi dönüştü?
İsrail İşlerinde Uzman Filistinli araştırmacı gazeteci Dr. Salih En Neami, Amerika’nın son dönemde Filistin Sultası lideri Mahmud Abbas’a karşı değişen tavrını değerlendirdi. En Neami, Abbas’ın hiçbir zaman İsrail ve Amerika’nın çizdiği sınırların dışına çıkmamasına karşın iktidarda kalmasının Amerika’nın bölgedeki stratejik çıkarlarına zarar verebileceği fikrinin, dışlama politikasında önemli gerekçelerden biri olduğuna dikkat çekti. İşte En Neami’nin o yazısı:
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-08-10 15:26:50
Son zamanlarda bazı göstergeler, Ramallah Hükümeti Başkanı Selam Feyyad’ın, Sulta’nın başkanı Mahmud Abbas’ı değiştirmeyi hedefleyen Amerikan-İsrail planı ile işbirliği yaptığını gösteriyor. ABD Başkanı Barack Obama aniden ‘barış sürecinin dondurulmasından’ şahsen sorumlu tutuyor ve kendisini bölgede mevcut çatışmalara nihai bir çözüm bulunması fırsatlarını kaçırtmakla suçluyor.
Tabi ki Obama, İsrail ve Filistin Sultası arasındaki müzakerelerde rol oynayan ve birçok kere Abbas’tan ‘ılımlı’ diyerek övgüyle bahseden, Filistin halkının ulusal haklarının elde edilmesi için mekanizma olarak silahlı eylemi reddetmesini ve emniyet birimleri ve İsrail Ordusu arasındaki güvenlik işbirliğini savunmasından ötürü kendisini büyük takdirle karşılayan tüm Amerikalı yetkililerin onayladığı şeyi bilmezden gelme anlamı taşıyor. Bu yetkililer arasında Obama’nın eski Ortadoğu Danışmanı Dennis Ross, ABD’nin İsrail’deki eski büyükelçisi Martin Indyk ve diğerleri yer alıyor.
Bu bilmezden gelme hali, birçok İsrailli yazar ve gazetecinin, başbakanları Benjamin Netenyahu’yu çatışmanın siyasi bir çözümle ortadan kaldırılması için harcanan çabaları çıkmaz yola sokmakla suçladığı bir döneme denk geldi.
Tabi ki Abbas’ın defalarca ulusal uzlaşmanın sağlanması ve bölünme durumunun sona erdirilmesi fırsatlarını defalarca sırf Amerika ve İsrail’in arzusuyla tutarlı olmadığı için kaçırttığı gerçeği de apaçık ortadadır.
Obama, İsrail’in günlük olarak gerçekleştirdiği; Batı Şeria’da yerleşimin genişletilmesi ve Kudüs’ün Yahudileştirilmesi için daha fazla proje ortaya atılması gibi çatışmada siyasi bir çözüme ulaşma şansını ortadan kaldıran eylemleri görmezden geldi.
Clinton’dan açık tehdit
Amerika’nın özellikle Abbas’a karşı konumunun değiştiğinin göstergeleri çerçevesindeki ikinci adım ise Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Paris’teki son görüşmelerinde Abbas’ın yüzüne direk savurduğu tehditlerdir. Öyle ki Clinton, Abbas’ı, Birleşmiş Milletler’de Filistin için bir koltuk elde edebilme gayesiyle BM’ye yöneldiği takdirde Amerika’nın Sulta’ya yapılan maddi yardımları keseceği ve Washington’daki Filistin temsilciliği merkezinin kapatılacağı yönünde uyardı.
Aynı zamanda ABD Kongresi’ndeki demokrat ve cumhuriyetçi partinin ikisinden de üyeler, Abbas’a karşı organize kampanyalar düzenlemeye, kendisini destek fonlarını kendine ve oğullarına servet yapmak için kullandığı şeklinde suçlamaya başladı. ABD ve İsrail medyası Abbas ve aile bireylerinin saygınlığını zedelemek için gerçekleştirilen kampanyaların dairesinin genişletildiğinden bahsediyor.
ABD yönetimindeki elemanlar Sulta’nın kurumlarındaki yolsuzluk olgusunun derinliğini kesinlikle uzun zamandır biliyordu. Ancak sadece sessiz kalmayı tercih etmediler. Aksine yolsuz yöneticileri bu anlayışı sürdürmeye teşvik ettiler. Amerikalılar tarafından son dönemde yürütülen bu kampanyanın 2002 yılında Filistin Başkanı Yaser Arafat’a karşı Amerikan yönetimi karşı yürütülen kampanya gibi olduğu açıkça görülmektedir. Bu, İsrail’in sonunda kurtulmak için üzerini örttüğü bir kampanyadır.
Amerika’nın bu son yönelimlerinin, Abbas’ın değiştirilmesi için hazırlanan entegre plan çerçevesinde geldiği izlenimini en çok güçlendiren şey ise Feyyad’ın ilk defa önümüzdeki seçimlerde Sulta başkanlığı için rekabeti düşündüğünü açıklaması olmuştur. O ki geçmişte Abbas’a muhalefet mevzuundan bahsetmeyi daima reddetmiştir.
Peki İsraillilerin ve Amerikalıların kırmızı çizgilerinden dışarı çıkmamaya azmettiği hususunda kesinlikle anlaşmazlık bulunmadığı halde neden Abbas’tan bu şekilde kurtulunmaya çalışılıyor? Amerikalıları en çok rahatsız eden şey –özellikle-, Abbas’ın İsrail tarafıyla müzakereleri artık sürdüremez halde olduğu gerçeğidir. Bu da müzakerelerdeki kilitlenme sürecinin, Batı Şeria’daki koşulları ateşlemek için nesnel bir gerekçe sağlaması mümkün; tehlikeli bir boşluk oluşturabileceği anlamına gelir. Bu ateş, bölgede daha başka mıntıkalara da sıçrayarak Amerika’nın stratejik çıkarlarını tehdit edebilir.
Amerikan Yönetimi’nin sıkıntısını artıran şeylerden biri de ABD’nin konumunu bariz bir şekilde gerileten Arap Baharı Devrimleri gerçeğidir. Gerilim kaynağının herhangi bir şekilde artması ise Washington’un konumunun daha da gerilemesi demek olacaktır. İşte Obama yönetimi ne pahasına olursa olsun bunu engellemeye çalışmaktadır.
En zayıf halkaya baskı politikası
Beyaz Saray’da ikinci dönem başkanlık yapmak isteyen Obama, Netenyahu hükümetine , -özellikle de Cumhuriyetçi rakibi Romney ile arasındaki farkın giderek azaldığı bir vakitte – Netenyahu hükümetini daha yumuşak konumlar almaya itmek için baskı yapıp ABD’deki Yahudi kuruluşların liderlerini kızdırma macerasını aklına getirmiyor. Bu da ‘en zayıf halka’ olarak addettiği Sulta liderliğine baskı yapmaya yönelmesi gerekiyor, demektir.
Evet, Abbas, gerekli şeyleri temin edemediği ve müzakerelerin yeniden başlatılmasını, İsrail’in konumlarıyla uyumlu siyasi bir çözüme ulaşmayı sağlayamadığı için ondan kurtulmak ve Amerika’nın ve İsrail’in konumlarının gereğini yerine getirecek biriyle değiştirilmesi gerekir.
Ancak Filistinliler arasında popülerliğinin büyük ölçüde düşük olduğunun farkında olan Feyyad’ın kriz oluşturma mekanizması üzerine oynadığı ve sonra kendini bu krizi çözebilecek tek kişi gibi gösterdiği açıkça görülmektedir. Ayrıca bunun Abbas’ın mekanını kapabilmek için fırsat bekleyişi sırasında hissesini artıracağını umut etmektedir.
Belki de bu, ekonomi uzmanlarından birçoğunun ‘fabrikasyon’ olduğu görüşünde birleştiği ekonomik krizden bahsedilmesinin hakikatini ortaya koyuyor. Gelecekteki Filistin devletinin altyapısının kurulmasını başardığını savunan Feyyad, bir anda hükümetinin memurların maaşlarını ödeyemez duruma düştüğünü iddia eder oldu.
Her ne kadar Washington ve Tel Aviv’in her planladığı şey uygulanan bir gerçeğe dönüşmüyor olsa da Amerikan yönetimindeki karar yapıcılar Abbas’ı Feyyad’la değiştirmede başarısız kalırlarsa yine de Abbas’ı uysallaştırmaya ve gerçeklikte köklü bir değişikliğe neden olacak adımlarını engellemeye devam edecektir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara