Dolar

34,9528

Euro

36,6412

Altın

3.002,91

Bist

10.005,28

İslamcılık, kayıp mı, kazanım mı?

Bendeniz Hint yarımadasından, İran’dan Arap mağribine kadar 19. yüzyıldan günümüze dek İslamcı düşünceyi şekillendiren onlarca yazarın kitabını tercüme ettim. Ayrıca kendimi bildim bileli İslamcı düşüncenin bir ferdiyim. Yani içeriden (itirafçı!) biri olarak konuşabilirim. Bir konuda konuşurken düşüncelerimi genel geçer ( bilimsel-batılı) kavramlar çerçevesinde sistematik olarak ifade edememek gibi de bir zaafım var peşinen belirteyim.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-07 18:45:38

İslamcılık, kayıp mı, kazanım mı?
M. Türköne ile Ali Bulaç arasında gerçekleşen "İslamcılık" tartışması üzerine araştımacı yazar Vahdettin İnce'nin yaptığı değerlendirme ;


Siz bakmayın boy boy bayraklarımızın dalgalandığına, cilt cilt fikir üretmemize, Türkçülüğümüzün Türklere, Arapçılığımızın Araplara, Kürtçülüğümüzün Kürtlere ve de İslamcılığımızın Müslümanlara neler kaybettirdiğine, hatta batının egemenliğini nasıl pekiştirdiğine, can suyu gibi imdadına yetiştiğine bakın, o zaman ne demek istediğimi anlarsınız.

Bir tarafta doktorasını “İslamcılık” üzerine yapmış Prof. Dr. Mümtezer Türköne, öbür tarafta deyim yerindeyse İslamcılığın kitabını yazmış, İslamcılık denince akla gelen birkaç isimden biri olan Ali Bulaç, İslamcılık üzerine bir tartışma başlattılar. Sosyolog Prof. Dr. Yasin Aktay, Dr. Necdet Subaşı ve İbrahim Kiras da tartışmaya bir ucundan katılıp görüşlerini ifade ettiler. Daha başkaları da. Okuyucuların (bir sen eksiktin!) dememeleri için hangi bağlamda konuya müdahil olduğumu açıklayayım da hariçten gazel okumuş durumuna düşmeyeyim.

Bendeniz Hint yarımadasından, İran’dan Arap mağribine kadar 19. yüzyıldan günümüze dek İslamcı düşünceyi şekillendiren onlarca yazarın kitabını tercüme ettim. Ayrıca kendimi bildim bileli İslamcı düşüncenin bir ferdiyim. Yani içeriden (itirafçı!) biri olarak konuşabilirim. Bir konuda konuşurken düşüncelerimi genel geçer ( bilimsel-batılı) kavramlar çerçevesinde sistematik olarak ifade edememek gibi de bir zaafım var peşinen belirteyim.

Bana göre meselenin özü şudur: O meşum aydınlanma ile birlikte eşyayı, hayatı ve insanı kültürel kodları doğrultusunda yeniden şekillendiren batılılar, dünyanın geri kalanını da kendi zihniyetlerine göre şekillendirmek üzere önce müsteşrik dediğimiz entelektüellerini gönderdiler. Bütün toplumları etnik, dini, tarihi, coğrafi özellikleriyle yeniden anlamlandırdılar, eskiye ait ne varsa hallaç pamuğu gibi savurdular ve dünyanın geri kalanını yeniden ürettiler.

Dünyanın batı dışında kalan kısmına ait hiçbir değer bu müdahaleden kurtulamadı. Sonra kendi zihniyetleri doğrultusunda devşirdikleri bu bilgiler ışığında ordularını gönderdiler. Yeraltı ve yer üstü bütün zenginlikleri talan ettiler. Ordularını görece çekmek zorunda kaldıklarında da bu uğursuz kumpasın saat gibi işlemesini sağlayacak bir sistem bıraktılar. Artık olup biten her şey bu sistem dahilinde bizzat o toplumların gönüllü çabalarıyla cereyan edecekti.

Aslında dünyanın geri kalanında genel geçer isimleri değiştirmediler, sadece o isimleri yeniden anlamlandırdılar ya da bizzat onların kendilerini batılı anlayışa göre anlamlandırmalarını sağlayacak bir zihniyet aşılaması gerçekleştirdiler. O saatten sonradır ki özellikle İslam aleminde hummalı bir kendini yeniden yorumlama, yeniden anlamlandırma, yeniden konumlandırma faaliyeti başladı. İslamcı, Türkçü, Kürtçü, Arapçı, Şiici, Sünnici olduk neticede.  Yazının devamını okumak için tıklayın

Haber Ara