Dolar

34,9530

Euro

36,6557

Altın

3.012,94

Bist

10.058,63

Esed bu kez gerçekten bitti

Hürriyet gazetesi yazarı Cengiz Çandar'ın köşesinde yer alan bugünkü 'Suriye'nin gücü Hakkari'ye uzanır mı?' isimli yazıda Suriye ve Esed değerlendiriliyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-07 13:57:24

Esed bu kez gerçekten bitti
Suriye resmi medyası birkaç saat boyunca “Başbakan Hicab’ın azledildiği”ni duyurmaya devam etti. Sonra kesti. Suriye’deki gibi bir “polis rejimi”nde Başbakan çok önemli değildir. İstihbarat şefleri ve özel kuvvetler komutanları çok daha önemlidir. Yine de Başbakan sıfatı taşıyan birisinin kaçması, polis yetkililerinin öldürülmesi kadar şiddetli bir “psikolojik darbe”dir rejim için.

Riad Hicab’ın, Hür Suriye Ordusu tarafından Ürdün’e kaçırılışı, Tayyip Erdoğan’ın “Hakkari üçgeni”nindeki PKK silahlı tırmanışının arkasında olduğunu işaret ettiği Suriye rejiminin çöküşüne delalet ediyor mu?

Bir ölçüde evet. En azından, rejimin merkezindeki Esad hanedanının dayandığı Alevi-Nusayri çekirdeğin bunca yıldır iktidarını sürdürmesinde önemli pay sahibi olan, onunla koalisyon halindeki “Sünni dekor”un sahneden çekilmesine işaret ediyor.

Rejimin sonunu ilan edecek bu gelişme, bundan bir ay kadar önce General Manaf Tlas’ın ayrılmasıyla özel anlam kazanmıştı. Manaf’ın babası Mustafa Tlas, Başşar’ın babası Hafız Esad’ın 30 yıl boyunca Savunma Bakanı olarak, Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam ve Genelkurmay Başkanı Hikmet Şehabi ile birlikte en yakınındaki “Sünni”lerden biriydi. Homs’un ilçesi, hemen kuzeyindeki Rastan’dan geliyordu.



Rastan, Başşar diktatörlüğüne karşı “Sünni direniş”in merkezlerinden biri oldu. Bu bakımdan, Manaf’ın Başşar’ı terketmesi, rejimin Alevi-Nusayri çekirdeğinin çevresindeki Sünni halkanın çözülüşü olarak değerlendirildi. Nitekim, Manaf’ın kaçışından hemen sonra, Şam’da rejimin dört çok üst düzey yetkilisini hedef alan suikast, Şam’ın içine kadar taşan çarpışmalar ve nihayet ülkenin en büyük ve Sünni çoğunluklu şehri Halep’in ayağa kalkması aşamalarına gelindi.

Birkaç bakanını yanına alarak kaçan Başbakan Riyad Hicab’ın başbakanlığı şunun şurasında ancak bir buçuk aylık. Ondan önce Tarım Bakanı idi. Tarım Bakanı olarak atanmadan önce ise Suriye’de olayların patlamasından hemen sonra Lazkiye Valiliği’ne atanmıştı

Lazkiye Valisi olmadan önce ise büyük bölümü İsrail işgalinde bulunan Golan tepelerinin merkezi Kuneitra’nın valisi idi. Lazkiye, bir Alevi-Nusayri mini-devleti kurulacak olsa, onun başkenti olacak yer. Mart 2011’de Deraa’da başlayan olaylar kısa sürede Lazkiye’ye sıçramış ve Riyad Hicab, Kuneitra Valiliği’nden Lazkiye Valiliği’ne getirilmişti.

Yani, Baas rejiminin güvenilir adamıydı. Zaten, Deir ez-Zor’ludur ve orada burada valilik görevlerine gelmeden önce, Deir ez-Zor Baas örgütünün başıydı. Şimdi, Hür Suriye Ordusu marifetiyle kapağı Ürdün’e atarak kaçması ve rejim karşıtı olduğunu ilan etmesi, Riyad Hicab’ın birdenbire tüm Baasçı günahlarından arınmasına anlamına gelecek mi?

Başkaldırı başladığı vakit, Lazkiye Valiliği’ne getirilecek kadar güvenilen, daha sonra hükümete alınan ve son bir buçuk ay Başbakanlık makamı kendisine verilecek kadar rejimin “sağlam adamı” sayılan birisi Riyad Hicab ve bu zaman zarfında onun hizmet ettiği rejim 20 bin kişinin canını aldı.

Onun şimdi önemli sorumluluklar yüklendiği bir rejimi terketmesi, tıpkı Rastan’dan dolayı General Manaf Tlas’ın Alevi-Nusayri çocukluk arkadaşı Başkan Başşar Esad’la birlikte bulunmayı kaldıramayacak hale gelmiş olması gibi, Deir ez-Zor’dan ötürü Başbakan Riyad Hicab’ın Başkan Başşar Esad’la birlikteliğe tahammül edemeyecek noktaya varmış olduğunu ifade ediyor.

Rejimi çevreleyen ve hem devamını sağlayan ve hem de ona “sosyolojik meşruiyet” üreten “Sünni tespih taneleri”nin kopuşunu gösteriyor. Halep’teki çarpışmaların gösterdiği gibi.

Yarın-öbürgün Deraa’lı Başkan Yardımcısı Faruk Şara da kaçarsa, kimse şaşırmamalı.

Bütün bu gelişmeler, rejimin ayakta kalma süresinin giderek kısaldığını gösterdiği gibi, bir “mezheplerarası iç savaş”a yönelme hızının arttığının da göstergesi.

Bugüne kadar olan neydi peki?

Bugüne kadar görüntü daha ziyade Suriye Ordusu (Rejim diye okuyabilirsiniz) ile Hür Suriye Ordusu’nun (ordudan kopan Sünniler ile bir kısım Sünni isyancılar) arasında bir çatışma idi. Sünni-Alevi-Nusayri çatışması, o çatışmanın bir “alt-metni” gibiydi.

Mezheplerarası iç savaş, “alt-metin”den ana metin olmaya tırmanırsa, ülkenin uzunca bir süre merkezi kontrolden çıkmış parçalarına dağılması muhtemeldir. Bu çerçevede, Suriye Kürtlerinin eli de rahatlayacaktır.

Bu tür bir iç savaş Suriye’yi nereye götürecek?

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN...
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara