Ekin Yayınları, içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayında okurlarını yeni kitaplarla buluşturuyor. Geçtiğimiz günlerde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler üzerine yazılan “Ortadoğu İntifadaları ve Despotizmin Sonbaharı” ile “Gelecek Tasavvurumuz ve Ortadoğu İntifadası” kitaplarının yoğun talep üzerine ikinci baskılarını satışa sunan Ekin Yayınlar ayrıca Mustafa Siel’in “Tevhid ve Şirk” ve Fevzi Zülaloğlu’nun Müminlerin Özellikleri’nin ardından Kur’an çalışmalarını serisinin ikinci kitabı olan “Kur’an’da İnsan” adlı kitabını yayın hayatına soktu.
Öte yandan Ekin, uzun süredir beklenilen Muhammed Gazali’nin önemli eseri olan “Nebevi Sünnet”’in 5. Baskısı ile Ali Değirmenci’nin Dönüştürme Bilinci ve İslami Hareket adlı kitabını genişletilmiş ikinci baskısı olarak “Vahyin Şahitliği ve Toplumsal Değişim” ismiyle bastı.
Ekin Yayınlarının yeni kitaplarına halen devam etmekte olan Beyazıt Kitap Fuarı'nda (14 Ağustos'a kadar) 150 nolu standda ulaşılabilir.
Arka kapaklardan: Tevhid ve Şirk – Mustafa Siel
Bizim bu deneme ile ulaşmak istediğimiz hedef, tespit ettiğimiz genelden farklı İslami anlayışları, insanlara dayatmak değildir. Amacımız, İslam adına genel kabul görmüş yaklaşımlardan farklı kanaatlerimize, hangi ayetlerden hareketle ulaştığımızı ortaya koymaktır.
Denememizde, çok fazla sayıda ayet numarası vermekle beraber; özellikle konunun akışının bozulmaması açısından ve çalışmanın hacmini çok fazla büyüteceği endişesiyle, ayet meallerini vermedik. Ayet numaralarını verirken de; sadece ilgili ayeti değil, o ayetin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını düşündüğümüz, öncesindeki ve sonrasındaki ayetlerinde numaralarını verdik. Verdiğimiz bu ayetlerin meallerinin okunması, çalışmalarımızın amacına ulaşması bakımından çok önemlidir.
Çalışmamız Kur’an’ın tümünü açıklamak ya da İslam’ı tüm yönleriyle eksiksiz ortaya koymak iddiasında da değildir. İslam adı altında, doğru ve yanlışların iç içe bulunduğu günümüz İslam anlayışındaki temel yanlış ve doğrular ile unutturulan temel doğruları, kavrayabildiğimiz kadarı ile gündeme getirmek gayretiyle hazırlanmıştır. Mutlak doğru ve eksiksiz olan şüphesiz ki Allah’ın kitabıdır. İnsanların yaptığı her çalışma ise, mutlaka; eksikler, yanlışlar ve kendi içinde çelişkiler barındırmaya mahkûm olup; elinizdeki bu çalışmamız da bundan beri değildir. Kur’an’da İnsan – Fevzi Zülaloğlu
“İçlerinde (yalnız) kendi ismi anılsın diye Allah’ın yükseltilmelerine izin verdiği evlerde, O’nun kudret ve yüceliğini sabah akşam dile getiren (öyle) kimseler (vardır ki,) bunları ve ticaret ne de kazanma hırsı Allah’ı anmaktan, namazda devamlı ve duyarlı olmaktan alıkoyabilir, böyleleri kalplerin ve gözlerin dehşete düşeceği Gün’den korkarlar.” (Nur, 24/36-37)
Değerli Kur’an Dostları!
Çalışmamızın ana hedefi Kur’an diliyle insanların temel özelliklerini incelemektir. Çift kutuplu olan biz insanların tümüyle iyi ve masum bir varlık olmadığımız malumdur. O halde kendi nefsimizde ve çevremizde yapacağımız ıslahatlara hazırlanmak için, kendimizi ve muhataplarımızı tanımak şarttır.
İnsanı tanımak, kendimizi tanımaktır.
İnsanı tanımak, vahyin mesajını taşıyacağımız muhataplarımızı tanımaktır.
Ve tanımak, bozulanı vahiyle onarmanın ve yeniden inşa etmenin, ölen hasletlerimizi yeniden ihya etmenin de ilk adımıdır.
Vahyin Şahitliği ve Toplumsal Değişim – Ali DeğirmenciÖrnek ve İslami nitelikli bir oluşum, genel anlamda, vahiyle belirlenen temel ilkeler ve hedefler doğrultusunda tevhidin, hakkın ve adaletin şahidliğini yapmayı amaçlar. Zulmün, tuğyanın ve ifsadın yeryüzünden kaldırılmasını hedefleyen ferdi ve müşterek her türlü düzenli çaba, tavır ve eylemliliğin toplamı, genel bir ifadesi olarak karşımıza çıkar. İslam’ı gereğince yaşayabilmek, onun aydınlık ve dönüştürücü mesajını hayata taşıyabilmek için nicelik yönünden hissedilir bir konuma ulaşmak kadar, merhale bilincine ve temsil yeteneğine sahip kişilerle görünürlük kazanan güçlü ve kolektif bir tanıklığa da sahip olmak gerekmektedir.
Kabul ederiz ki her çağrının, her dünya görüşünün üzerinde yürüdüğü bir yol vardır. Bu yol üzerinde oluşacak birikim ve hareketlilik, istikametin karakteriyle şekillenen bir gelişim seyri ve tedrici bir anlayışla görünürlük kazanan bir “eğitim, yapılanma ve mücadele modeli” meydana getirilecektir. İşte Fetih suresinin 29. Ayetinde yer alan “ekin meseli”ni odağa alarak yazılan, Kur’an’dan hareketle “İslamî bir oluşumun, küçük ve billurlaştırılmış bir çerçevesini sunan bu mesel; evrensel, eskimez ve canlı bir örnekliğe işaret etmektedir. Birey ve topluluk olarak güzel yaşamak da bu tür Kur’an merkezli, örnek ve dinamik bir tanıklığın, çok yönlü ve inkılâpçı bir çalışmanın hâsılası olarka karşımıza çıkmaktadır. Nebevi Sünnet – Muhammed Gazali
İslam’ın üstünlüğü, insanın karakterini “Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir” (Şems, 9-10) esası üzerine bina etmesinden; yeryüzündeki hakimiyeti de “Onlar öyle müminlerdir ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar…” (Hacc,41) düsturuna bağlamasından kaynaklanmaktadır.
Kendilerine gelmeleri ve şu iki hususa önem vermeleri için dini cemaatlerin değerli liderlerine ve Selef’in mirasçılarına sesleniyorum. İki önemli arzum var:
Birincisi; Kur’an-ı Kerim’in ayetleri üzerinde düşünmeyi ve araştırmayı çoğaltmak, ikincisi; hadis-i şeriflerle Kur’an’ın yakın ve uzak delaletleri bağlantıları tespit etmek. İşte faydalı ve mütekamil bir İslami araştırma ancak bu iki hususu ele almak gerçekleşir.
Hiç kuşkusuz ilimle öfkenin birleşmesi rezalettir. Şayet öfke kusur ve acz ile birşecek olursa bu nasıl rezalet olmaz?
Bu kitap, İslam’a davet sahasında pek çok deneyimlerin hasılasıdır. Bu eser vasıtasıyla ben galetten uyananlara yol göstermek, ihlas ve çalışanlara yardım etmek istedim. Bütün niyetim gücümün yettiği ölçüde yanlışlıkları ıslah etmektir. Ortadoğu’da suskunluk örtüsü yavaş yavaş yırtılıyor
Belli bir süre “Wall Street’i İşgal Et” adıyla dünyanın başka bir ucunda da yankı bulmakla birlikte bu ayaklanmanın şimdilik “küresel” bir nitelik taşıdığı söylenemez elbette. Fakat harekete geçirdiği kitleler, oluşturduğu gündemler, zihinlerde meydana getirdiği sarsıntılar itibariyle bölgeselliği, çıkış havzasını fazlasıyla aşan bir olguyla yüz yüze olduğumuz da bir gerçek.
“İslam dünyası” diye tabir edilen coğrafyanın kalbinde, Ortadoğu’da yaşanan bu devasa hareketlilik, ödenen ağır bedellere karşın etkileyici bir iyimserlik ve özgüven duygusu yaymakta. Tüm dünya; onlarca yıldır baskılarla, gözaltı ve tutuklamalarla, sistematik zulümlerle, katliamlarla susturulmuş, sindirilmiş mazlum ve Müslüman halkların ayağa kalkışına şahitlik ediyor. Zaman zaman, tevhidî bilinci ve duyarlılığı yüksek kişi ve oluşumların bile yeise, ümitsizliğe kapılmasına neden olan suskunluk örtüsü yavaş yavaş yırtılıyor. Korku duvarları ve eşikleri teker teker aşılıyor.
Çeşitli nedenlerle bazı konularda hâlâ spekülasyonlar yapılıyor olsa da “intifada” olgusu, Ortadoğu’da değişimin adresini ve yönünü ortaya koymuş hâlde. Bu süreç Batı hegemonyasına eklemlenmeyi getirecek diye endişe edenler, halk isyanlarını “dekoratif bir muhalefet” şeklinde hafife alanlar, dürüst olmak ve “İslamcı hareketler”in her yerde sürece ağırlıklarını koymaları karşısında tezlerini, tespitlerini gözden geçirmek zorundalar.
Müslüman halkların, mazlum ve müstezaf konuma düşürülmüş kitlelerin ağır bedeller ödeyerek gerçekleştirdiği bu intifadalara hep evhamlı bir ruh hâliyle ve komplocu bir koşullanmayla yaklaşanlar Tunus’ta yanıldılar, Mısır’da yanıldılar, Libya’da yanıldılar. İnşallah yakın bir zamanda Suriye’deki direniş ve mücadele hakkında da yanıldıklarını görecekler.