İşkence, Sitti Ana ve medya
Hiç utanmanız kalmadı, değil mi? Hurmalarla birlikte yediniz utanma duygunuzu da.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-24 09:28:27
Bu durumu ahlaktan, vicdandan, haysiyetten yoksun bir medyanın örnekleri herhâlde vardır ama o medyaya sahip ülkeler sanırım bu toplumdaki insanların benzemekten çok hoşlandıkları toplumlar değildir diyerek açıklayan Ahmet Altan çarpıcı değerlendirmelerde bulunuyor ;
İşte Altan'ın o yazısı ;
"Bu ahlaksız sessizliği benimseyen medyanın bir kısmı da "dindar", gidin her akşam bir iftarda rastlarsınız onlara, işkencecilik karşısında sus, kadınların ırzına geçtiği için yargılanan birinin siyasi iktidar tarafından terfi ettirilmesi karşısında ağzını açma, sonra da git "dindar" biri olarak iftarını yap."
Ahmet Altan, Taraf gazetesindeki köşesinde İşkence, Sitti Ana ve Medya başlığı ile işte böyle yazdı:
"Bir ülkenin ışığı medyasıdır" diyen Altan, şöyle sürdürdü yazısını:
Medyanın şalterini indirdiniz mi bütün ülke kararır ve olanları kimse görmez.
Bizim medya, şalteri genellikle inik duran bir medya. Parayı veren şalteri aşağıya çekiyor.
MESLEĞE İHANET SUÇ SAYILSAYDI
Ahlaksızlık ve mesleğine ihanet bir "suç" olsaydı bu medya herhâlde müebbede mahkûm olurdu.
Böylesine ahlaktan, vicdandan, haysiyetten yoksun bir medyanın örnekleri herhâlde vardır ama o medyaya sahip ülkeler sanırım bu toplumdaki insanların benzemekten çok hoşlandıkları toplumlar değildir.
İşkenceden mahkûm olmuş bir polis şefi İstanbul'da üst düzey bir göreve atanıyor.
Mahkemede mahkûm olmuş. Yetmemiş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de Türkiye bu "davaları" yeterince iyi sorgulamadığı ve gereğini yapmadığı için suçlu bulunmuş. İşkenceye uğrayan, ırzına geçilen kadınların anlattıkları korkunç.
Medyanın, ne işkence mahkûmu olan polisle, ne de "işkenceden mahkûm olan bir polisi" terfi ettiren siyasi iktidarla bir sorunu var.
Bu ülkenin medyasına böyle bir tayin normal gözüküyor.
POLİSİN FALAKA SOPASINI TUTAN GAZETECİ
Ben 17 yaşında Akşam gazetesinde stajyer muhabir olarak çalışmaya başladığımda beni Emniyet'e göndermişlerdi, orada polislere gidip "hadi sanıkları dövelim" diyen muhabirlere rastlamıştım, bir gazeteci falakanın sopasını da tutmuştu.
O günden bugüne çok da değişen bir şey yok gördüğüm kadarıyla.
Bugün de aynı "falakanın" ucunu sessizlikleriyle tutuyorlar.
Bu ahlaksız sessizliği benimseyen medyanın bir kısmı da "dindar", gidin her akşam bir iftarda rastlarsınız onlara, işkencecilik karşısında sus, kadınların ırzına geçtiği için yargılanan birinin siyasi iktidar tarafından terfi ettirilmesi karşısında ağzını açma, sonra da git "dindar" biri olarak iftarını yap.
BÜTÜN DİLSİZ ŞEYTANLAR MUHAFAZAKAR MEDYAYA YÖNETİCİ Mİ OLDU
Dindarlık böyle mi oluyor?
Bu insanların dini, "vicdanlı" olmayı, dürüst olmayı, işkenceye sesini çıkarmayı icap ettiren bir din değil mi? Ne oldu şu "dilsiz şeytana"? Bütün dilsiz şeytanları "muhafazakâr medyaya" yönetici ve köşe yazarı mı yaptılar?
Bugünkü siyasi iktidarın rakibi olan birileri "işkenceci polisi" terfi ettirseydi de görseydiniz, nasıl dürüst ve ahlaklı sesler çıkarırlardı ama bunların ahlak anlayışı "iktidarın" sınırına geldiğinde bitiyor, o sınırdan sonra ahlaka da vicdana da yer yok.
Süslü otellerde hurmalı iftar var. Sadece gazeteciliği değil dini de kirletiyorlar.
Askerî vesayet sırasında generallerin postalları arasında dolaşanlar hayatları boyunca kurtulamayacakları biçimde lekelendiler, şimdi de "dindar ve muhafazakâr" görünümlü olanları kirleniyor.
ÖVÜN BAŞBAKANINIZI ÖVÜN, YALTAKLANIN
(...) En büyük camiyi yapmışlar, Başbakan'ın sözlerini bir mermere kazıyıp caminin duvarına asmışlar, camisinin duvarına "Başbakan'ın sözünü" asmayı olağan gören "dindarın" çıkarttığı gazetede de işkencecinin terfi ettirilmesine ses çıkarılacak değil ya.
Yaşlı kadınların hapsedilmesine isyan edecek değil ya.
Övün Başbakan'ınızı, övün iktidarınızı, yaltaklanın, yerlerde yuvarlanın.
İftarlara gidin.
Hurmayla açın iftarı ya da zeytinle, sevabı büyüktür, işkencecilere ses çıkarmayın ama... Yaşlı kadınların hapislere konmasına ses çıkarmayın.
Adamız diye de dolaşıyor bunlar.
"Dilsiz şeytanın" hiç olmazsa şeytanlığı belli, bunlar bir de "dindar" kılığına giriyorlar insanları kandırmak için.
(...) Hiç utanmanız kalmadı, değil mi? Hurmalarla birlikte yediniz utanma duygunuzu da.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Haber Ara