'Bayramımızı bize bırakın!'
'...Asıl görevi medyaya verilen kamu ilanlarına aracı olmak için 195 sayılı kanun ile kurulan Basın İlan Kurumu adlı bir kamu kuruluşu, 24 Temmuz nedeni ile etkinlikler düzenlemeye kalkışıyor.'
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-24 09:04:52
24 Temmuz uzun yıllardır Basın Bayramı olarak kutlanır. Cumhuriyet yazarı ve Basın Konseyi başkanı Orhan Birgit, köşesinde bu bayramla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
"Bayramımızı Olsun Bize Bırakın" diyen Birgit "asıl görevi medyaya verilen kamu ilanlarına aracı olmak için 195 sayılı kanun ile kurulan Basın İlan Kurumu adlı bir kamu kuruluşu, 24 Temmuz nedeni ile etkinlikler düzenlemeye kalkışıyor." yazdı.
İşte Birgit'in köşesinden çarpıcı bir bölüm:
"...Sansürün kalktığı 24 Temmuz 1908’in yıldönümlerini bizler yıllardan beri “Gazeteciler Bayramı” olarak kutlarız.
Ama nedense bir yanılgı içinde olduğumuzu da düşünmek istemeyiz.
Zira 104 yıl öncenin matbuatından resmi sansürü kaldıran Padişah Fermanı, isim ve biçim değiştirmiş olarak, sık sık kapımızı çalmıştır.
(...)Sözü dolandırmadan, eveleyip gevelemeden söyleyelim; 92 meslektaşımızın Silivri, Diyarbakır cezaevlerinde yıllardır tutuklu bulundukları günümüzde “Özgür Basın”dan söz edilebilir mi?
Sevgili İlhan’ı, İçişleri Bakanlığı’nın emrindeki polislerle alacakaranlıkta evini basma eyleminin neden olduğu travma sonucunda ilahların keyfi için kurban vermedik mi?
27 Temmuz’da Silivri’deki mahpusluğu tam beş yılı dolduracağı halde duruşmasına bir türlü başlanmayan Ergun Poyraz’ın, yayımladığı Musa’nın Çocukları adlı bir kitap nedeni ile Başbakan’a hakaret suçlaması ile tutuklanıp, zindanda unutulduğundan kaçımızın haberi var?
Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Mehmet Perinçek, Silivri’de Balyoz, Ergenekon, Odatv davaları nedeni ile tutuklu olarak yıllar dolduruyorlar!
Savcılar, kimi beş, kimi en az dört yıldır tutuklanmış olan arkadaşlarımız hakkında hâlâ yeterli delil ve kanıt toplayamadı ise kabahat kimindir? Yerleri yurtları belli olan meslektaşlarımız demir parmaklıklar arkasındayken, bir bakıyorsunuz asıl görevi medyaya verilen kamu ilanlarına aracı olmak için 195 sayılı kanun ile kurulan Basın İlan Kurumu adlı bir kamu kuruluşu, 24 Temmuz nedeni ile etkinlikler düzenlemeye kalkışıyor.
Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç ve İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin’i içeren söyleşiler düzenliyor. Sahura kadar sürecek eğlenceler yaptığını “Bu Bayram Marmara Kıraathanesi’ndeyiz” başlıklı bir davet duyurusu ile ilan ediyor!
1961’de Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası’nın temsilcisi olarak 195 sayılı yasayı hazırlayan dört kişilik ekipte görev yapmış olan bir gazeteci olarak sözü edilen yasa ile oluşturulan ve dört yıla yakın bir süre Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da üstlendiğim Basın İlan Kurumu’na böyle bir misyon verildiğini anımsamıyorum.
Genel kurulunda Cumhurbaşkanlığı’nın, Başbakanlığın, Adalet, Şehircilik ve İmar, Gümrük ve Ticaret, İçişleri, Kültür ve Turizm, Maliye, Milli Savunma Bakanlıklarının, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün, TRT’nin toplam 12 temsilcisinin yer aldığı bu kamu kurumunun görevleri arasında hiçbir zaman mesleğimiz ile ilişkilerde, “gazetecilere borç para vermek, sosyal gereksinimler gereği tatil köyü oluşturmak” dışında bir işlev yer almadı.
Ne zaman ki siyasi iktidar, medyaya otosansür uygulama telkinleri, yayımlanmayan gazeteyi toplama gibi acayip denilecek kararlar almayı âdet haline getirdi... O alışkanlık giderek hoşlanılmayan meslektaşlarımıza terör örgütü oluşturmak türünden davalar açtırılarak tutuklamalarla sürdürüldü.
Siyasal iktidarın öteki yüzünün devreye girmesi gibi bir yöntemler dizisi uygulanmaya başlanıldı. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı günümüzde Vakıflar Genel Müdürü’nün üstlendiği Basın İlan Kurumu’nun başında, CV’sinde spor yazarlığı da bulunan Sayın Mehmet Atalay var.
Sayın Atalay’ın kişiliğine hiçbir itirazım yok. Ama başında bulunduğu kamu kurumunun asıl işlevi medyada resmi ilan ve reklamların dağıtımını sağlamak olduğu için, mesleğimizin özel günlerinde bize öncülük etme isteği gibi hassas bir görevden uzak olmasını düşünürüm.
Nasıl, tutuklu meslektaşlarımıza bugün gerçekleştirmeyi düşündüğüm cezaevi ziyareti için katılma özgürlüğüne sahip değil ise, bıraksın üç gün üç gece Fehmi Koru’nun da solist olarak katılacağı fasıl etkinlikleri ile “sözde” Özgür Basın’ın 24 Temmuz’unu kutlamayı.
22 Temmuz Pazar akşamüstü İstanbul Valiliği önünde başlayan bir konvoy buluşmasını üç gün üç gece sürdüren etkinlikleri üstlenen böyle bir kamu kurumu, olsa olsa Kuzey Kore medyasında bu türlü törenlerde bakanların konuşmalarına ev sahipliği yapar.
Keşke vaktim olsaydı da Sayın Arınç’ın, hele hele İçişleri Bakanı İdris Şahin’in yaptığı söyleşileri izleyip şu anda Balbay’ın, Soner’in, Barış’ların, baba oğul Perinçek’lerin, hele hele kendisini duruşma yargıçlarına potansiyel sanık olarak tanıtan Yalçın Küçük’ün demir parmaklıklar arkasında geçirdikleri Gazetecilere Özgürlük Bayramı için parlak görüşlerini öğrenebilseydim.
Sansürün çeşidini kullanıp, 2012 medyasında korku yayarak otosansürü uygulayanlar, o uygulamalara destek çıkanlar...
24 Temmuz’u olsun bize bırakın. Alıştığımız şekilde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin geleneksel gecesinde bu yıl da bir araya gelip halleşelim.
Gölge etmeyin. Başka ihsan istemiyoruz.
SON VİDEO HABER
Haber Ara