Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Cinayetlerin sır perdesi, usta çırak ilişkisiyle değil kitapla aralanıyor

Türkiye'de en ilginç cinayet vakalarının yaşandığı illerden biri Adana. "Yan bakana, çamur sıçratana, babasını dövene, oğluna sataşana, annesine mesaj çekene" bıçak veya silahla karşılık verenlerin sayısı azımsanacak gibi değil. 1980'li yıllarda siya

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-07-17 08:46:39

Cinayetlerin sır perdesi, usta çırak ilişkisiyle değil kitapla aralanıyor
Türkiye'de en ilginç cinayet vakalarının yaşandığı illerden biri Adana. "Yan bakana, çamur sıçratana, babasını dövene, oğluna sataşana, annesine mesaj çekene" bıçak veya silahla karşılık verenlerin sayısı azımsanacak gibi değil. 1980'li yıllarda siyasi cinayetlerle adını duyuran şehirde, 5 yılda yüzlerce yaralama olayı yaşandı. Adana'da 250 kişi bu olaylarda hayatını kaybetti. Yan bakanı mezara, katilini cezaevine götüren olaylarda kullanılan yöntem ise en fazla silah oldu.

        Emniyet Asayiş Şubesi Cinayet Büro Amiri Şeyhmus Akdemir, ceviz kabuğunu doldurmayacak türden cinayetlere rastladıklarını söylerken, uykularını kaçıran cinayetleri çözmede kullandıkları yöntemleri 4 ilde görevli cinayet bürodaki arkadaşlarıyla kitaplaştırdıklarını bildirdi. Usta-çırak ilişkisini bitirecek, "Cinayet suçu soruşturma teknikleri" adlı kitapta, cesedin kaç günlük olduğundan delile ulaşmaya ve ifadenin alınmasından mahkeme safhasına kadar olan süreç anlatılıyor.

        Akdemir, Adana'daki cinayetlerde 5 yılda yalnızca 3'ünün faili meçhul kaldığını anlatırken, "Faili meçhul dosyaları hiç kapatmıyoruz. 10 yıl önceki dosyayı bile sanki dün olmuş gibi 2 ekiple takip ediyoruz. Bunun da faydasını gördük. Cinayet çözerken kendimizi mağdur kişinin yakını yerine koyup titizlikle çalışmanın yanında gecenin bir vakti bile acaba bu olayı nasıl çözeriz diye uykularımızı kaçırıyoruz. En büyük mutluluğumuz, suçluyu adalete teslim etmek." dedi.

        "CİNAYETLER AZALDI FAİLİ MEÇHUL KALMADI"

        'Toplumsal şiddet arttı' söylemlerinin bugünlerde çokça dillendirildiğini ifade eden Akdemir, cinayetlerin, toplum hafızasına 'kazınmaya' çalışıldığını söyledi. Akdemir, "Ancak ilginç vakalarla adından söz ettiren Adana'da, son 5 yılda cinayet olaylarının yüzde 30'a yakın azalması dikkat çekiyor. 2007'de 55 kişi hayatını kaybederken, bu sayı geçen yıl 40 oldu, faili meçhul kalan cinayet ise yok." diye konuştu.

        Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu'nu yöneten Emniyet Amiri Şeyhmus Akdemir, cinayetin ilk safhasından sonuçlanana kadar özel sektör mantığıyla çalıştıklarını söyledi. Her olayı çözmek için olay yerinden delillerin toplanmasına, tanıkların dinlenmesinden suçluya ulaşılmasına kadar titiz çalışma yapıldığını vurgulayan Akdemir, "ifadesini aldığımız hiçbir zanlı "Evet ben öldürdüm." demiyor. Fakat olay yerinde başlayan suçluyu yakalama çabası bizi şüphelilerin izlerine ulaştırıyor. Delilleri önüne konunca da suçunu itiraf etmek zorunda kalıyor." dedi. Her cinayetin ardından 50 polisin görev yaptığı büroda "beyin fırtınası" yaptıklarını anlatan Akdemir, "eğitimle" takviye ettikleri tecrübeli polisler sayesinde birçok olayın aslında görüldüğü gibi gerçekleşmediğini tespit edip, gerçek suçluları hakim karşısına çıkardıklarına dikkat çekti.

        "CİNAYET BÜRODA ÇALIŞMAK KOLAY DEĞİL"

        Cinayet Büro'da çalışmak isteyen polisi seçmek için özel teknikler kullanılıyor. Deneyimli polisler, seçildikten sonra 3 ay büroda çalışıyor. İşlerini iyi takip edip mücadeleci ruha sahip olanlar, eski adıyla "Cinayet Masası"nda çalışmaya hak kazanıyor. Polislerde özgüven, disiplin, spora meyilli olma, teknolojiyi kullanabilme, iyi silah kullanabilme gibi yeteneklerin önplanda olması istenirken ayrıca uyum, iyi ilişkiler kurabilme, rol değiştirme kabiliyeti, analiz-sentez yapabilme, tiyatral kabiliyeti de aranıyor.

        Adana Asayiş Şubesi Cinayet Bürosu'nda 50 kişilik bir ekip görev yapıyor. Akdemir, 6 yıldır Cinayet Büro amirliği yapıyor. Genellikle bir anlık öfkeden kaynaklı işlenen öldürme olaylarının aydınlatılmasında tecrübenin önemli olduğunu söylüyor. Polisin teknolojiyi de iyi kullandığını kaydeden Akdemir, katil zanlılarının polisi yanıltmaya çalıştığını, ancak deliller ortaya konulduğunda her şeyi anlattıklarını dile getiriyor. "Delilden suçluya" ulaştıklarını dile getiren Akdemir, sıradan görülen yangında ölümden suda boğulmaya, elektrik çarpmasından, trafik kazasına onlarca olayda "acaba cinayet mi" diyerek titiz bir çalışma yaptıklarını, bunun da büyük faydasını görerek suçluları adalete teslim ettiklerini anlatıyor. Akdemir, cinayet ekiplerinin olaylara sürekli "şüphe ile yaklaştıklarını ve olayları her yönden tahlil ederek, aralarında beyin fırtınası yaptıklarını bildirdi. Akdemir, "Bir esnaf nasıl dükkan açıp akşama kadar mutlaka bir şeyler yapmak isterse biz de her gün aynı mantıkla çalışıyoruz. Bugünün işini hiçbir zaman yarına bırakmadık." şeklinde konuştu.

        SORGU İŞİ ONUN İŞİ

        Akdemir, cinayet soruşturmalarıyla ilgili Türkiye'deki 5 kişiden biri. Türkiye'nin yanı sıra Avrupa ülkelerinde de "Cinayetin işlenmesinden mahkeme aşamasına kadar süren tüm evreleri, çalışma usulleri, ifade alma teknik ve yöntemlerini" de anlatıyor. 14 yıl önce başladığı polislikte "En fazla uyuşturucu satıcılarının peşinden koşmak isterdim" diyen Akdemir, katil zanlısı yakalamak için uğraş veriyor. Emniyet Müdürü Mehmet Avcı ve Asayiş Şube Müdürü Osman Sert'in, olayların açığa kavuşturulması için Cinayet Bürosu'na büyük destek verdiğini kaydeden Akdemir, bunun kendisi, yardımcıları Başkomiser Korkut Okyay ile Komiser Vahap Aslan ile büroda çalışanları sevindirdiğini anlattı.

        Akdemir, en son Almanya'da cinayetlere ilişkin bilgi alışverişinde bulundu. Akdemir, "Bu ülkede yaşanan cinayetler bizim çözdüklerimizin yanında çok az. Birçok olayla karşılaşıp arka planlarından faydalandığımız için anlattıklarımız onlara ilginç geliyor." diyor. Akdemir, ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan cinayetle ilgili çalışmaların nasıl yapılacağına ilişkin kitapta, bir sorgu uzmanının yapması gerekenleri paylaştı. Bugüne kadar ise Türkiye'de birçok ilin yanında Avrupa ülkelerinde de ifade alma tekniklerini anlatan Akdemir'in önemsediği en önemli konuların başında ise cinayetin işlendiği yer geliyor. Akdemir, bunun için şunları dile getirdi: "Cinayetin işlendiği yer bizim için çok önemli. Burası gizemli olduğu kadar her türlü delilin bulunabildiği yer. Burada bizi katile götüren imzalar var. Çünkü her katil iz bırakır."

        Bu arada, Şeyhmus Akdemir'in de içinde bulunduğu ve İstanbul, Ankara, Bursa ve Şanlıurfa'da görevli Cinayet Bürosu amirlerinin yazdığı "Cinayet suçu soruşturma teknikleri" adlı kitap, cinayet aydınlatmada kullanılan usta-çırak ilişkisini bitiriyor. Emniyet Müdürlüğü'nce bastırılan kitap, cinayet araştırması yapacak yeni polislere yol gösterecek. Kitapta, cinayetlerin işlendiği andan, mahkeme sürecine kadar yapılması gerekenler anlatılıyor. Bugüne kadar sayısız seminerler veren Akdemir, Kosova, Bosna, Sudan ve Almanya'da da sorgu ile ilgili seminerler verdi. Akdemir, kitapta cinayetin olduğu andan mahkeme safhasına kadar süren tüm evrelere ilişkin, ayrıca delillelerin toplanmasından zanlının ifadesinin alınmasına kadar yapılan teknik çalışmalara kadar yer veriyor.

        "DÖVEREK ADAM KONUŞTURMAN MÜMKÜN DEĞİL"

        Cinayet Büro'da çalıştığı için kendisine bazı zamanlar "Cinayet işleyen bir kişi nasıl yakalanmaz" diye sorulduğunu hatırlatan Akdemir, "Onlara ancak cinayet işlemedikleri zaman yakalanmayacaklarını söylüyorum."

        Yaz aylarında cinayetlerin arttığı şeklinde bir inanış olduğunu hatırlatan Akdemir, ancak bunların gerçeği yansıtmadığına dikkat çekti. Akdemir, en fazla cinayet vakalarının kasım ayında yaşandığını, en az ise haziran ve temmuz aylarında görüldüğünü dile getirdi. Haftanın en fazla cinayet işlenen gününün Çarşamba olduğunu kaydeden Akdemir, olayların en fazla ise aile içi tartışmalar sırasında yaşandığını anlattı.

        Televizyonda polisiye filmlerdeki olayların "yapmacık" geldiğini kaydeden Akdemir, "Çünkü ben onun gerçeğini yaşıyorum. O filmlerde polis sorgu odasında adam dövüyor. Bırak dövmeyi baskı altına alarak konuşturman bile mümkün değil. Haksızlıkla doğruya ulaşılmaz. Temel prensibimiz ilkeli çalışmaktır. Olayları çözerken profesyonel davranıyoruz. Duygusallık yok mu tabi ki var. Çocuk cesedi görmeye dayanamıyorum."

        "ALLAH RAZI OLSUN" DENMESİ BİZE YETİYOR

        Cinayetlerde olayı çözmenin ilk adımının şüphe, ikinci adımının ise ifadeler olduğunu hatırlatan Akdemir, cinayetlerin ardından yaşadıkları süreci şöyle anlattı: "Öldürülen kişi benim kardeşim olabilir, ağabeyim olabilir mantığıyla olayları çözümlemek istiyoruz. Cinayette açık kapı bırakmadan işimizi yapıyoruz. Cinayet çözmenin zevki çok farklı oluyor. Allah razı olsun lafını işitmek bizi ve çalışma arkadaşlarımızı mutlu ediyor."

        Yıllardan bu yana cinayet işlediği öne sürülen kişilerin Emniyet'teki ifadelerini alan sorgu uzmanı Cinayet Büro Amiri Şeyhmus Akdemir, yakalandıktan sonra katil zanlılarının "Aslında bir kahraman değil aciz olduklarını" gördüğünü bildirdi. Cinayetlerin psikolojik ve sosyolojik olarak da incelenmesi gerektiğini dile getiren Akdemir, "Cinayet aslında kolaycılıktır. Katil dinleniyor, ancak ölenin böyle şansı yok. O sebeple zanlı az ceza almak için (bana küfür etti, kendisi başlattı) vb. konuşmalarla kendini haklı gösterecek sebepler öne sürüyor. Kimi zaman ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerle cinayet işleniyor. Pazarda 10 lira vermediği için, niye ters bakıyorsun dediği için, trafikte çok rahat adam vurulabiliyor."

        8 KİŞİYİ ÖLDÜRENİ 10 DAKİKADA TESPİT ETTİLER

        Emniyet Asayiş Şubesi Cinayet Büro Amiri Şeyhmus Akdemir, çalışmalarından örnekler de verdi: "Orta yaşlı kadın, hemşire arkadaşının mesaiye gelmediğini fark edince telefona sarıldı. Ancak ne cep ne ev telefonu cevap verdi. İzin alıp evine gitti, kapıyı defalarca çalmasına rağmen ses veren olmadı. Polise haber verdi, çilingir eve geldi, kapıyı açınca Türkiye gündemine günlerce konuşulacak bir cinayet ortaya çıktı. Evin her odasında 8 ceset vardı. Aradan dakikalar geçmeden vali, emniyet müdürü, belediye başkanı olay yerindeydi. Televizyonlar canlı yayınla olay yerinden sıcak bağlantı kuruyordu. Asayiş Şubesi Cinayet Bürosu dedektifleri, vahşi cinayeti işleyeni bulmak için büyük uğraş verdi. Cinayet ekipleri, "Kan davası" sandıkları cinayeti, eve geldiği belirlenen Murat Yüksel'in işlediğini ortaya çıkardı. Polis, 10 dakikada çözdüğü cinayetin "Miras kavgası" sonucu gerçekleştirildiğini belirledi. Murat Yüksel'i 30 dakika içinde evinde intihar mektubu yazarken yakaladı. Adalete teslim edilen Yüksel, 8 kez ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldı."

        KATİL ZANLISINI TV İZLEYİP BULDULAR

        Kaybolan 19 yaşındaki Hülya Davarcı'nın 3 yıl sonra cesedi bir rögar çukurunda bulundu. Polis, ölen genç kızın kimliğini DNA testiyle saptadı. Faili meçhul kalan cinayeti, polis olaydan bir süre sonra Davarcı ailesinin kızlarının katilinin bulunması için özel bir televizyon kanalının kadın programına katılmasıyla buldu. Programa, Hülya Davarcı'nın annesi Gülnar ve babası Nebi Davarcı ile genç kızın Tekirdağ'a taşınan o dönemki erkek arkadaşı Erhan Duran konuk oldu. Duran, programdaki konuşmaları sırasında çelişkiye düştü. Programı izleyen Cinayet Bürosu ekipleri çelişkiyi buldu, Tekirdağ'a giden Adana Emniyet Müdürlüğü ekipleri Duran'ı gözaltına aldı. Duran, suçlamaları kabul edince tutuklanarak cezaevine gönderildi
SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara