Kıtalar ayrılıyor aileler buluşuyor!
Süleyman Ceran; “Buz Devri: 4” animasyon filmini değerlendiriyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-16 11:03:57
Bu bölümde “Dinozorların Şafağı”nın üzerinden yıllar geçmiştir. Meşhur mamutumuz Manny ile Ellie’nin Şeftali isimli bir kızları olmuş hatta bu çocuk şimdilerde ergenlik yaşlarına ulaşmıştır. Miskin Sid’in uyanık ve menfaatçi ailesi birden ortaya çıkmış, ona sevgilerini gösterecek yerde büyükanne Granny'i kendisine bırakıp geldikleri gibi sırra kadem basmışlardır. Mamut ailesinin mesut olmakla birlikte baba-kız çatışmasına sahne olan dakikalarda Manny’nin, Sid ve Diego ile üzerinde durdukları buzulun birden anakaradan ayrılmasıyla film, başka bir boyut kazanır; tüm mücadele, yaşamak için değil eve dönmek için yapılacaktır. Eş zamanlı olarak sincap Scrat’ın meşe palamudu ile macerası tekrar izlenimi uyandırsa da bol mizah unsuru taşıyan kaba güldürü öğesi olarak film boyunca varlığını hissettirecektir.
Karadan okyanusa doğru bir buz kütlesi üzerinde savrulan üçlü, fırtınalardan ve hortumdan kurtuldukları vakit bambaşka bir sorunla karşılaşırlar: korsanlarla! Kaptan Gutti ile tayfası, denizlerin “korkulu rüyası” olma sıfatını üzerlerinde taşımak için uğraşan bir grup canlıdır ve kahramanlarımız ellerine düşeceklerdir. Buzdan bir gemi ile seyr-ü sefer hâlinde olan korsanlar, misafirlerini birlikte yolculuk etmeye ikna etmeye çalışsalar da başarılı olamayacaklarını anlayınca işler değişecek ve gruplar arasında bir çatışma süreci başlayacaktır. Bu bölümde Karayip Korsanları, Titanic ve en çok da William Wallace’ın yüzünü maviye boyadığı Cesur Yürek (Braevheart) filmine bol bol göndermeler yapılması dikkat çekiyor.
ÖTEKİNİ ANLAMAYA NEDEN UĞRAŞSIN Kİ BERİKİ!
Manny ve arkadaşlarını küçük buzuldan kurtarıp gemisine alan Kaptan Gutt’un tayfasının her birinin hayatını kurtardığını ve ekibine aldığını görüyoruz. Kaptan’ın zorla kötü gösterildiği yapımda aile, dost faktörünün tek taraflı olması da enteresan. “Benim arkadaşımsan arkanı kollarım yoksa tekmeyi basarım” fikri yanlış bir zemin oluşturuyor zihinde. Hiç de iyi niyetli değil. Öteki olarak gösterilen korsanların hallerinden dem vurulmayıp varlıklarının sığ olarak geçiştirilmesi de senaryonun zafiyeti. Kaptan Gutt’un bizde “Yeti” olarak bilinen “Gigantopithecus” adlı bir çeşit maymun olmakla kalmayıp, boyunun neredeyse 3 metre olduğunu ve ne yazık ki soylarının tükendiğini buraya not düşmeliyiz. Sadece bu mu? Diego ile aralarında bir gönül ilişkisi oluşacak olan kaplan Shira da “kılıç dişli kaplan” olarak anılan bir “Smilodon” olduğunu, buzul çağında neslinin tükendiği iddia edilen filmdeki gibi kocaman dişlere sahip ender bulunan bir vahşi olması onu özel kılmaz mı? Kaptan Gutt’ın gemisindeki hemen her karakterin bilimsel olarak tarihte yaşadıklarını ve soylarının artık var olmadığını düşününce filmin sonunda, kötülükle sevimlilik arasında giden bu canlıların başlarına gelenlere sevinmek pek de mümkün olmuyor.
FİLM İÇİNDE FİLM: THE LONGEST DAYCARE
Buz Devri’nin en güzel sürprizi animasyonun hemen öncesi servis edilen “The Longest Daycare” isimli kısa film olsa gerek. Simpson’ların pek çok bölümünü yöneten, Monsters adlı animasyonun ise yardımcı yönetmenliğini üstlenen David Silverman’ın elinden çıkan bu kısa film, adeta Buz Devri’ni gölgesi altında bırakıyor diyebiliriz. Beş dakika bile sürmeyen bu filmde, 4,5 yaşındaki Maggie Simpson’un kreşe bırakılışını görüyoruz önce. Kreşin soğuk, yalnız ve resmi havasını birkaç saniye içinde Maggie ile birlikte soluyabiliyoruz. Türlü türlü aramalardan geçirilen, üzerinde testler uygulanan Maggie, uslu ve iyi huylu çocuklar yerine “yaramaz çocuklar” sınıfına alınır. Bu nakilde geçmişinin payı inkâr edilmemelidir. Emziğini ağzından çıkarmayan, oyuncak bloklarıyla E=mc²'yi yazabilen, otomobil sürebilen Maggie, yaşına rağmen iyi bir nişancıdır. Bağlılık düşüncesine kızdığını ama sonuna kadar iyi niyetli bir çocuk olduğunu Simpson Ailesi’ni izleyenler muhakkak bilecektir. Simpson geçmişini bilenlerin bu arka plan üzerine daha rahat anlayacakları sahnelerde Maggie, kelebekleri öldürerek çerçeveleyen kötü bir çocuğun bir tırtılı hedef aldığını görür. Tırtıların kelebeğe dönüştüğünü kitaptan gören kız, hayvancağızın kısa sürede kozaya girip kelebek olarak kreşten kurtulması için zamanla ve kötü çocukla yarışacaktır. Özgürlüğün kolay elde edilmediğini gösteren bu dakikalar oldukça ilginçtir. Zira yok yere yaşamlarında bir yer işgal etmediği halde dünyadaki pek çok varlığın canına kasteden Amerika’nın ağına düşen ülkelerin özgürlük çırpınışlarının her seferinde acımasızca engellenmesine ağır bir gönderme yapan David Silverman’ın Buz Devri yapımcıları tarafından yeteri kadar anlaşılmadığını da görüyoruz. Üst düzeyde bir mizah anlayışına sahip “The Longest Daycare” adlı kısa filmin dikkatli izlenerek ana filme geçilmesini tavsiye ediyoruz.
Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor, önceki bölümler üzerine pek fazla yeni bir şey söylemeyen, aile ve dostluk vurgusunu bencillik üzerine kuran ve buna rağmen animasyon dünyasına teknik olarak hâlâ çok önemli veriler taşıyan bir yapım olduğu ortada. Buz Devri’nin Madagaskar kadar masum olmasa da seyirlik bir yapım olduğunu, 10 yıldan beri sürdürdüğü gişe canavarlığını hâlâ devam ettirdiğini ve bu maceranın daha çok su kaldıracağını söyleyebiliriz.
SON VİDEO HABER
Haber Ara