“Şeyh Abdurrahman ve Amerikalıların öfkesi”
Ali Abdulâl El Makrizi Tarihi Araştırmalar Merkezi’nin internet sitesinde yayınlanan makalesinde Amerikalıların, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Amerika’da tutuklu Şeyh Ömer Abdurrahman’ın serbest bırakılması vaadi karşısında öfkelenmesini değerlendirdi. Abdulâl ‘dünyanın polisi’ olarak vasıflandırdığı Amerika’yı: ‘Afganistan, Irak, Somali ve Pakistan’da her türlü suçu işleyen, Ebu Garib, Guantanamo, Bagram ve Felluje’nin sahibi Amerika, hukuk ve özgürlüklerden bahsediyor’ sözleriyle yerdi. Abdulâl’in o yazısı:
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-12 12:43:26
ABD Dışişleri Sözcüsü, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ABD’de tutuklu Şeyh Dr. Ömer Abdurrahman’ın serbest bırakılmasına ilişkin verdiği söze şu sözüyle karşılık verdi: ‘Bizim yargımız bağımsızdır.’ Kongreden bazı üyeler de öfkelenerek Mısır cumhurbaşkanını ABD hukukunun egemenliğine saygı göstermemekle suçladı. Daha bunun dışında adama yönlendirdikleri çeşitli suçlamalar teröre karşı proaktif bir girişim gibiydi.
Cumhuriyetçi senatör, ABD Temsilciler Meclisi İç Güvenlik Komitesi Başkanı Peter King şöyle dedi: ‘Mursi’nin sözü onun güvenilemez; radikal bir İslamcı olduğunu gösteriyor. Bu, başkanlığının başlangıcı için utanç verici bir yöntemdir.’
Bu tür sözler, bizdeki yargı, kanun ve egemenlik olarak tarif edilebilecek her şeyi ayakkabılarıyla kirleten Amerikalılardan –özellikle Amerikalılardan- çıkabilir. Yabancı finansman davasından suçlanan vatandaşlarını kaçırdıkları için değil. Aksine bundan önce sayısız kere bizim ve dünya halklarından diğerlerinin işlerine açıkça karışmıştır.
O kara gözleri için onlarca casusunu serbest bıraktığımız Amerika, yetmişli yaşlardaki hasta bir şeyhi serbest bırakmayı reddediyor. Yargılanması için yalandan bir dava uydurdu. Sonra da kendisini, gözleri görmediği ve hasta olduğu halde kendisine yardımcı olacak bir kimse tayin etmeksizin tek kişilik bir hücreye koydu.
Afganistan, Irak, Somali ve Pakistan’da her türlü suçu işleyen, Ebu Garib, Guantanamo, Bagram ve Felluje’nin sahibi Amerika hukuk ve özgürlüklerden bahsediyor! Çeşitli ülkelerde gece gündüz silahsız sivilleri en ölümcül türden silahları kullanarak öldüren, askerleri cesetlerin üzerine bevleden Amerika saygıdan bahsediyor!!!
Terörist kelimesine asıl layık olan kendisidir
Şeyh Abdurrahman’ı terörle suçlayan –ki kendisi bu suçlamadan beridir- Amerika dünyanın bir numaralı terör devletidir. Bu, onun tam layık olduğu lakabıdır. Buna delil olarak bugün Pakistan’ın aşiret bölgelerinde uçaklarıyla yaptığını; kadın, çocuk, yaşlı hatta sakat demeden şüpheli gördüğü herkesi öldürmesini göstermeyeceğim. Zira daha önce Somali’de, Yemen’de ve diğerlerinde de aynısını yapıyordu.
Amerika terörü gözeterek onlarca yıldır bundan daha da öteye gitmektedir. Onun bugün yaptığı, silahsız Filistin halkına karşı her türlü suçu işleyen Filistin topraklarındaki Siyonist çetelerin menfaatine koruma sağlamadır.
Seçilmiş cumhurbaşkanı halkının önünde, yabancı bir ülkede zulüm gören, ezilen bir vatandaşının serbest bırakılmasını vadetmiş de –kaldı ki bu üzerine vazifedir- ne suç işlemiş?! Etrafımızdaki ülkeler, savaş sırasında esir alınan, savaşmak için silah taşıyan bir vatandaşı için dünyayı ayağa kaldırıyor. Öyleyse yetmişlerde, hasta ve gözleri görmeyen bir şeyhimiz yalnız başına tek kişilik hücrede kalırken biz ne yapalım?! İnsan hakları diye ötüp duranlar kendisini o hücreye ancak intikam almak ve psikolojik, bedensel işkenceye devam etmek için koymuştur.
Ezher’in ağma aliminin serbest bırakılması sözü vermek Dr. Mursi’nin tamamen hakkıdır. Dahası içeridekilerden önce yurtdışındaki Mısırlılara karşı üzerine vaciptir. Ancak Amerikalılar kibir mantığından, terör üslubundan, başkalarına karşı haklı-haksız büyüklenmekten başka bir şeyden anlamıyor. Hakları olduğunu iddia ettikleri şeyi kesinlikle bırakmazken kendileri dışındakilerin haklarını ihlal etmeye tam tekmil hazırlar.
Görünen o ki Amerikalılar geçmişlerini ve şimdilerini çok çabuk unutuyor. Herhalde dünya halklarının da bugüne kadar işledikleri ve işlemeye devam ettikleri suçları kolayca unutabileceğini sanıyor. Devrime katılan ve Mübarek’in düşmesi için sloganlar atan milyonlarca Mısırlı’nın tek derdi Mübarek ya da rejiminin başındakiler değildi. Aksine bağımlılık ve öteki karşısında zayıflık anlayışı üzerine kurulu, sayesinde yurtiçindeki ve dışındaki Mısırlıların haklarını heder ettiği politikalardı. O kadar ki Amerika’nın evlatlığı İsrail, sınırdaki Mısır askerlerinin kanlarını dökerken tek bir söz söylemiyor, protesto ettiğini gösteren hiçbir açıklama yapmıyordu.
Mübarek’i düşüren devrim bu politikaların terkedilmesi çağrısı yaptı. Bizim bildiğimiz bu. Başka bir şey bilmiyoruz. Eğer bu bilgi Amerikalıların ve müttefiklerinin kulağına gitmemişse bizleri yönetenlerin şu andan itibaren dünyanın polisine anlayacağı dilden bu bilgiyi ulaştırması gerekir… Bu da ancak nerede olurlarsa olsunlar Mısırlıların haklarının –aza indirgenmeden ve abartılmadan- vurgulanmasıyla mümkündür. Devletin tüm kurumları bu inancı şu andan itibaren böylece benimsemelidir. Ülkemizde yargı da hüküm vermede Amerikalı ve Hintli arasında ayırım yapmayacak, herkese gereken cezayı verecek şekilde bağımsız olmalıdır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara