İsrail, Suriye'de El Kibar 'ı niçin ve nasıl vurmuştu?
İsrail'in Suriye'nin El Kibar denen mahalde nükleer reaktör bulunduğu söylenen gizli askerî tesisini 6 Eylül 2007 günü ani bir hava saldırısıyla imha etmesi konusu bugünlerde yeni yayımlanan bir kitapla da gündeme gelmiş bulunuyor.
Bu kitap İsrail istihbarat servisi MOSSAD'ı en iyi bilen yazarlar olduğu söylenen Yossi Melman ve Dan Raviv'in 'Spies Against Armageddon-Inside İsrail's Secret Wars (Mahşere Karşı Casuslar-İsrail'in Gizli Savaşlarının İçinde) adlı kitap.
Kitapla ilgili olarak basında çıkan haberlerden okuduğumuza göre saldırı kitapta geniş şekilde yer almış görünüyor. Şunlar söyleniyor bu konuda:
"... El Kibar'daki tesis binasının bombalanması fikri ilk defa Mart 2007'de ortaya atılmış. MOSSAD'ın eline binanın içinden çekilmiş ve burada nükleer faaliyetler yapıldığını ispatlayan fotoğraflar geçmiş. Fotoğrafları inceleyen İsrailli uzmanlar, nükleer reaktörün birkaç ay içinde faal hale gelebileceği kanaatine varmışlar.
Bunun üzerine MOSSAD şefi Meir Dagan hemen Washington'a uçmuş, elindeki ilgili dosyayı Amerikalı muhataplarına göstermiş. Dönemin Başbakanı Ehud Olmert de Haziran 2007'de Beyaz Saray'da Başkan Bush'a 'George senden burasını bombalamanı istiyorum' demiş. Bush ise Olmert'e birkaç hafta sonra diplomatik yolları denemek istediği cevabını vermiş. Olmert, bu cevaba 'Stratejin benim için çok rahatsız edici' şeklinde karşılık vermiş ve konuyu İsrail'in kendi başına çözmesi gerektiğini anlamış.
O günden itibaren de Olmert yönetiminde toplanan bakanlar ve uzmanlardan meydana gelen 14 kişilik kurul, durumu incelemeye başlamış; fakat askerî bir operasyonu çok riskli bulmuş. Ne var ki, bu arada operasyon için zaman da giderek daralmaya başlamış; zira daha fazla beklemeleri halinde muhtemel bir operasyon sonucu meydana gelecek patlamanın Fırat Nehri'nin geçtiği tüm ülkelerde çevre felaketine sebep olabileceği sonucuna varılmış. Bunun sonucu olarak da hava operasyonuna karar verilmiş.
6 Eylül gecesi başlayan hava operasyonunda İsrailli uzmanlar Suriye radarlarını bir virüsle etkisiz hale getirmişler. İsrail uçakları Suriye hava sahasına girip tesisi bombalarken Şam'daki radarlarda hiçbir şey görünmemiş, her şey normal görünmüş.
Sekiz F-16'nın yer aldığı operasyon 30 dakikada tamamlanmış. Ancak bu arada uçaklardan birinin terk ettiği ya da fırlattığı ek yakıt tankı Türk topraklarına düşmüş."
Kitapta bu tankın Gaziantep'te bir tarlada bulunduğu yazılıyor. Ancak bu, elbette yanlış bir bilgi. Yakıt tankı o zaman da medyaya yansıdığı gibi Hatay'a düşmüş, orada bulunmuştu. Türk makamları da bu konuda fazla konuşmamış, konunun kapanmasını tercih etmişlerdi. Biz ise o zaman yazdığımız yazıda konunun Türk hava sahasının kontrolü bakımından bir zaaf olduğuna işaret etmiştik. Bugün de zaten başka türlü düşünmüyoruz.
Bizim önceleri iki ve daha sonra da son yazılarımızın birinde ele aldığımız İsrail'in El Kibar'a saldırısı şayet söz konusu kitapta anlatıldığı gibiyse bu birkaç bakımdan önemli sayılır: Birincisi İsrail'in gelişmiş Rus radarları ile donatılı Suriye hava savunma sistemini sadece belki de kendisinin ve muhtemelen Amerika'nın bildiği bir sistemle etkisiz hale getirebildiği gerçeği. Nitekim, Esed de son röportajında, 'İsrail o binayı vurduğunda ve aynı güzergâhtan çıkış yaptığında radarlarımız o uçakları görememişti' diyor ve böylece İsrail'in bir şekilde Suriye radarlarını körleştirdiğini kabul ediyor. Bu da kitaptaki bilgiyi doğruluyor elbette. Suriye'ye bunu yapabilen İsrail, muhtemelen benzer sistemlere sahip başkalarının radarlarını da körleştirebilir.
İkincisi, şayet İsrail, El Kibar'daki reaktörü bilmeden, faaliyete geçtikten sonra bombalasaydı kitapta söylenenlere göre Fırat çevresinde büyük bir çevre felaketi yaşanacaktı. Bunun muhtemel sonuçları ne olurdu, doğrusu düşünmek bile istemiyor insan.
Bizim ancak olduktan sonra öğrendiğimiz ve ayrıca hava sahamızın fırlatılan tankla veya başka şekilde İsrail tarafından ihlal edildiği bu olay; bize, biz istesek de istemesek de, önceden bilmediğimiz, bilemediğimiz sınır dışı olayların bize de ağır faturasının olabileceğini açıkça ve acı bir şekilde gösteriyor.
Bunlara karşı çare ne? Elbette iyi, etkili ve doğru istihbarat ve deyim yerindeyse 'su sızdırmaz' bir hava savunma ve karşı koyma sistemi. Bu konularda neredeyiz? Bilmiyoruz. Biz sadece sonuçlara bakıyor, ona göre düşünüyoruz, o kadar...