Siyasi açıdan karışık ekonomik açıdan zayıf!

Herkesçe bilinmeyen ama gerçek olan bir şey var: Türkiye'nin 1974 yılında Kıbrıs Adası'na yaptığı askerî çıkartmanın ardından 1983 yılında Ada'nın kuzeyinde, -her ne kadar kendisi dışında uluslararası düzeyde tanınmasa da- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilan edilmesiyle Kıbrıs bölünmüş oldu. İki halkın birbirine adım atması diye de bir şey yok. Bunun böyle olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB Dönem Başkanlığını üstleneceğinin gündeme gelmesiyle birlikte bariz bir şekilde su yüzüne çıktı.

"Türkiye'nin, Kıbrıs Cumhuriyeti ile olan ilişkilerini resmî olarak donduracağı ve hiçbir oturuma katılmayacağı açıklamasını" Lefkoşa Üniversitesinde Siyaset Bilimci olan Hubert Faustmann gergin ilişkilerin devam etmesi olarak açıklıyor. AB üyesi Kıbrıs, ekonomik bakımdan da bunu hissediyor. Kıbrıs, kendi açıklarında keşfedilen devasa doğal gaz rezervlerinden İsrail ile ortaklaşa olarak faydalanmak istiyor.

Avrupa İşleri Müsteşarı Andreas Mavroyiannis, "Şayet her şey iyi ve planlandığı gibi gidecek olursa Avrupa kısa süre sonra yeni bir enerji koridoruna sahip olacak. Enerjinin bir kısmının Kıbrıs'tan, bir kısmının da İsrail gibi güvenilir bir ortaktan geliyor olması bakımından bu koridor Avrupa'ya ait sayılabilir." diyor.

Denizde devasa rezervler mi var? Ekonomik bakımdan zor durumda olan Kıbrıs Cumhuriyeti açısından bu haber ümit vaat ediyor. Ancak Ankara olaya derhâl müdahale edip sondaj çalışmalarını yasa dışı ilan etti ve kendi uzmanlarını Kuzey Kıbrıs'a gönderdi. Kıbrıs’ın devlet finansmanı bakımından bu gelişmeler iyiye işaret etmiyor. Çünkü Avrupa kurtarma paketine dâhil olmak zorunda kalan Kıbrıs'ın daha sonra değil şimdi paraya ihtiyacı var. Bu bakımdan Türk tarafı Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun önerisi fazla destek görmeyeceğe benziyor.

Eroğlu, "Doğal gazı ortaklaşa kullanalım. Buradan sağlanacak gelirler BM Genel Sekreteri kontrolündeki bir hesapta birleşsin. Şayet bir gün Kıbrıs sorunu çözülecek olursa masraflar ortaya çıkacaktır. O zaman bu gelirler silahlanmaya değil bu masraflara harcanır." diyor.

Toparlayacak olursak, bu gelişmeler Kıbrıs'ın AB Dönem Başkanlığı bakımından iyi bir başlangıca işaret etmiyor. Buna rağmen Lefkoşa tutumunda kararlı görünüyor.