Başbakan Yardımcısı Bozdağ: Sünnet yasağının hiçbir izahı olamaz
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Almanya Köln Eyalet Mahkemesi'nin sünneti yasaklayan kararının hiçbir gerekçe ile izah edilemeyeceğini belirterek, "Almanya yasama organını, Almanya hükümetini, Almanya'daki yasama organı üyelerini ve tüm siyasileri
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-04 11:39:15
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın Rixos Otel'de düzenlediği 'Gençlik Daireleri ve Türk Aileleri Çalıştayı'nda bir konuşma yaptı. Yurt dışında yaşayan ailelerin elinden alınan çocuklar meselesinin Türkiye'nin gündeminde yer almadığını belirten Bozdağ, "Ama bunun daha çok yer alması lazım. Almanya'da 4 bin civarında aile yanından alınan çocuklarımız var. Bunun yanına Hollanda, Avusturya ve Belçika'yı koyduğunuzda tahmini rakamın 6 bin civarında çocuk ettiğini görüyoruz. Yani 6 bin çocuk ailesinden alınmıştır." dedi.
Bu çocukların, öncelikle Müslüman bakıcı ailelerin yanına yerleştirilmeye çalışıldığını aktaran Bozdağ, "Bunlar alınıyor, önce bakıcı aile eğer Müslüman ailelerde varsa onlara teklif ediliyor. Onlar almadığı zaman başka bakıcı ailelere teklif ediliyor. Onlar da almadığı zaman kiliselerin kontrolünde olan eğitim kurumlarında bu çocukların yetiştirilmesi sağlanıyor. Din, dil, kültür ve kendi toplumuna, ailesine ait olan özelliklerin neredeyse tamamı ortadan kayboluyor ve bizim evladımız erişkin bir yaşa geldiği zaman bizden bambaşka birisi haline geliyor. Bizim evladımız asimile olmuş bir Almana, asimile olmuş bir Belçikalıya dönüyor." şeklinde konuştu. Bozdağ, sessiz kalınmanın bu çocukların asimilasyonuna göz yumulması anlamına geldiğini kaydetti.
Bu mesele üzerinde her gün kafa yorulması gerektiğini aktaran Bozdağ, şöyle devam etti: "Bana ne diyemeyiz. Hepimiz mesulüz. Herkesin bunda büyük sorumluluğu var. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bu alandaki sivil toplum kuruluşlarını çoğaltmasında büyük yarar var. Bilinci artırmak için STK'ların bu yöne dönük fonlar oluşturarak, başka türlü çalışmalar yaparak, aile yanından alınmak zorunda olan yavrularımızın Müslüman aileler tarafından, öncelikle vatandaşlarımız tarafından o olmuyorsa, diğer Müslüman aileler tarafından bakılması veya buralarda bir takım okullar veya yurtlar veya başka yapılar oluşturarak, STK'ların organizesinde yavrularımızın orada bakılması yolunu hep beraber aramalıyız."
Bozdağ, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına, "Evlatlarımıza sahip çıkalım. Onların hakkını, hukukunu kendi ailemiz içinde koruduğumuz gibi dışarıda da korumaya devam edelim. Ama herhangi bir nedenle ailesinin yanından alınmak zorunda kalınan bir vatandaşımızın evladı bir çocuğumuz olduğu zaman ona lütfen sahip çıkalım." diye seslendi.
Yurt dışında yaşayan vatandaşların karşılaştığı pek çok sorun olduğunu belirten Bozdağ, "Ayrımcılık muamelesi var, İslamofobiden kaynaklı sorunlar var, ön yargılardan kaynaklı sorunlar var. Hukuk herkese eşittir denirken, eşit uygulanmayan sorunlar var. Örneğin çifte vatandaşlık ile ilgili sorun, Türklere karşı uygulanan ayrımcılığın en alasıdır. Kanun izin vermesine rağmen, maalesef uygulamada birkaç ülke Türk vatandaşlarına bu hakkı vermemektedir. Bu, resmen ayrımcılıktır." diye konuştu.
Önyargıların ve radikal akımların çoğalmasından endişe ettiklerini dile getiren Bozdağ, "Bunu önlemek için siyasetin dilinin de yumuşamasına ihtiyaç var." ifadesini kullandı.
ALMANYA'DAKİ SÜNNET YASAĞI
Almanya'da Köln Eyalet Mahkemesi'nin, sünnet yapmayı suç sayan kararını hatırlatan Bozdağ, "Mahkeme, Almanya'da yaşayan vatandaşlarımız, diğer Müslümanlar ve Yahudiler açısından bu kararı ile yeni bir sorun yaratmıştır. Yüz yıllardır Müslümanlarca uygulanan dini bir gerekliliği, gerekçesi ne olursa olsun suç sayıp yasaklamak, sünnet yapanlara cezai müeyyide uygulamak, kişinin vücut bütünlüğünü koruma gerekçesi veya yargıçların bilgisizliği gerekçesi veya evrensel hukuka, Almanya'nın yürürlükteki yasalarına uygunluğu gerekçesi ile ya da başka bir gerekçe ile asla izah edilemez." dedi.
Kararın hukukun ve adaletin gerektirdiği bir karar olmadığını vurgulayan Bozdağ, "Karar din ve vicdan hürriyetine, anne ve babanın evlatları üzerindeki haklarına açık bir saldırıdır. Bu kararın anlamı dinin gereğini yerine getirenlerin suçlanması, dininin gereğini yerine getirenlere yardım edenlerin ise hem suçlanması hem de cezalandırılması, bir dini gerekliliğin mahkeme kararı ile yasaklanması, din ve vicdan özgürlüğünün mahkeme kararı ile kısıtlanmasıdır." şeklinde konuştu.
Kararın, Almanya'nın laik-hukuk devleti imajına da büyük zarar verdiğinin altını çizen Bozdağ, şöyle devam etti: "Çünkü bu radikal ya da Neonazi grupların eylemi, düşüncesi ya da kararı değildir. Bu Köln Eyalet Mahkemesi'nin bir kararıdır. Bu karar Almanya'daki kimi radikal grupların, hoşgörüsüz yaklaşımlarının Köln Eyalet Mahkemesi'nin yargıçlarınca da benimsendiğinin somut bir göstergesidir. Neonazi ya da radikal grupların görüşlerinin, evrensel hukuka, insan haklarına, Almanya'nın iç hukukuna rağmen Alman yargıçlarca benimsenip mahkeme kararına dönüştürülmüş olması Almanya'daki Müslümanlar bakımından, büyük bir tehlike ve tehdittir. Tehlike ve tehdit karşısında insanlar için güvence olan mahkemelerin insanların inançları bakımından tehdit ve tehlikeye dönüşmesi kabul edilemez. Dini bir hususun mahkeme salonlarında yargıçlar tarafından müzakere edilip karara bağlanması asla düşünülemez ve kabul edilemez. Mahkemeler, dini konularda emirler ve yasaklar koyamazlar. Din kurallarını değiştiremezler ve yok sayamazlar. Demokrasiye, hukuka ve insan haklarına inanan, din ve vicdan özgürlüğünü savunan herkes bu karara karşı çıkmalıdır."
Karara tavır koyan herkese teşekkür eden Bozdağ, "Almanya yasama organını, Almanya hükümetini, Almanya'daki yasama organı üyelerini ve tüm siyasileri insanların inandıkları dinin gereklerinin mahkemelerce yok edilmesini, yok sayılmasını ve çiğnenmesini önleyecek yasal düzenleme yapmaya davet ediyorum." dedi.
Bozdağ, "Böyle bir karar, herhangi bir Türk mahkemesi tarafından verilmiş olsaydı insan hakları savunucuları veya AB sözcüleri ya da konseyin temsilcileri, hukuk ve insan hakları üzerine kafa yoranlar şimdiye kadar neleri söylerlerdi, neleri söylemezlerdi. Dünyayı ayağa kaldırırlardı. Ama başka bir ülkede böylesi haksız ve hukuksuz, keyfi bir karar olunca maalesef fazlaca ses duymadık. Müslümanlara yapılınca bir haksızlık, hukuksuzluk, keyfilik haklı oluyorsa o zaman burada evrensel hukuktan, insan haklarından bahsetmemiz mümkün değildir. İnsan hakları ve evrensel hukuk kişilere göre değişmez." şeklinde konuştu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara