Eski RTÜK Başkanı Akman'ın müdahillik talebi reddedildi
Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmayı yürütürken 'resmi belgede sahtecilik ve yetkiyi kötüye kullanma' suçlamasıyla görevden alınan Cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz'ün Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ndeki yargılanma
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-29 12:20:41
Yargıtay Genel Kurulu Salonu'ndaki duruşmaya savcılar Türkaslan, Yaren, Tamöz, sanık ve müdahil avukatlar katıldı. Duruşmayı CHP Milletvekilleri Emine Ülker Tarhan, Atilla Kart, İlhan Cihaner, RTÜK eski Başkanı Zahid Akman, YARSAV Başkanı Murat Arslan, Demokrasi ve Özgürlük için Avrupalı Yargıçlar Birliği (MEDEL) Yönetim Kurulu Üyeleri Christoph Streclef ve Thomas Guttad ile Sincan eski Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz izledi.
Duruşmada tanık olarak dinlenen eski RTÜK Başkanı Zahid Akman, savcılardan eylemlerinden mağdur olduğunu ifade ederek şikayetçi olduğunu belirtti. Savcılar hakkında soruşturma yapılırken müşteki sıfatıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) müfettişlerine verdiği ifadesini kabul ettiğini anlatan Akman, soruşturma sırasında soruşturmayla ilgisi bulunmayan şirket ortaklarının mağduriyetine sebebiyet verildiğini, krediyle alınan ve bazı arkadaşlarının miras yoluyla elde ettiği mallara dahi el konulduğunu söyledi. Akman, davaya müdahilliğinin kabul edilmesini istedi.
GEREKÇE, GERÇEK KİŞİLERİN DOĞRUDAN DOĞRUYA ZARAR GÖRMEMELERİ
Yargıtay 11. Ceza Dairesi heyeti ise Akman'ın müdahillik talebini sanıklara yüklenen suçlardan gerçek kişilerin doğrudan doğruya zarar görmedikleri gerekçesiyle kabul etmedi. Tanık olarak dinlenen Avukat Ersan Şen ise 1 Haziran 2009 tarihinde Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin gerçek kişilerin mal varlığına tedbir koymasına itiraz ettiklerini ifade etti. Karar tarihinden 9 ay sadece gerçek kişilerin değil ortaklığı olan şirketlerinde mal varlığına tedbir konulduğunu öğrendiğini anlatan Şen, "Sadece gerçek kişilerin değil, ortağı oldukları şirketlerin de mal varlığına tedbir konulduğunu söylediler itimat etmedim. Nadi Bey'i telefonla aradım, 'böyle bir şey olamaz' dedi. Tapu müdürlüğünden Zekeriya Karaman vasıtasıyla kararın tahrif edilmiş şekline ulaştım." diye konuştu.
Tedbir kararına ilişkin kararı veren mahkemenin hâkimi ile görüştüğünü, hâkimin kendisine 'ben kararı verdim infaz kabiliyeti bende değil, Ankara Cumhuriyet Başsavcıları yetkilileriyle görüşün' dediğini dile getiren Şen, kendilerinin ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiklerini kaydetti. Nadi Türkaslan'la yaptığı telefon konuşmasında şirketlerin sahip olduğu mallara tedbir konulmasının yanlış olduğunu söylediğini aktaran Şen, Türkaslan'ın kendisine uygulamayı doğru yaptıklarını, yasal haklarını kullanabileceğini söylediğini dile getirdi.
Savcılıktan tedbir kararın hatalı uygulandığı için düzeltilmesi talebinde bulunduğunu anlatan Şen, talebinin kabul görmediğini belirtti. Tedbir kararının hatalı uygulandığını somut olarak gösterebilmek bakımından İstanbul'daki tapu sicili müdürlüklerinden birisinin elindeki tedbir kararının örneğini müvekkilinin temin ettiğini ifade eden Şen, "Burada açıkça tedbir kararının b ve c bendelerindeki ret bölümü kapatılmıştır. Bunun üzerine dilekçe verdim. Dilekçede de tedbir kararının yanlış uygulandığı, düzeltilmesi gerektiği somut olarak gösterilmişti. Bu kez her 3 savıcı dilekçeyi birlikte incelemişler ve 22 Mart 2010 tarihinde el yazısıyla yazıp imzaladıkları tutanakla talebimizi de reddettiler." şeklinde konuştu.
Duruşma sırasında tanık ve sanık avukatları arasında kısa süreli tartışmalar da yaşandı. Daire Başkanı da sanıklardan, tanıktan ve sanık avukatlarından duruşma salonunda polemiğe neden olarak sorular sorulmamasını ve karşılıklı konuşmaların yapılmamasını istedi.
Aranın ardından heyet, Zekeriya Karaman'ın ifadesinin alınması için İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazılan yazının cevabının beklenmesine karar verdi. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.
Haber Ara