Almanya'nın 'tarihselci Kur'an' ilgisi!
Almanya'da yayımlanan bir raporda, Müslümanların da Hristiyanlar gibi çağa ayak uydurması için, yeni nesle tarihselci Kur'an anlayışının öğretilmesi öneriliyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-29 16:48:15
Gazeteci Yazar Ali Bulaç’ın Dünya Bülteni’nde seri yazılar halinde kaleme aldığı ve Kur’an-ı Kerim’in tarihsel olduğunu iddia eden isimlere eleştiriler içeren makalelerine devam ediyor. Daha önce de modernist İslam düşüncesini savunan Abdülkerim Süruş’a eleştiri ve reddiye mahiyetinde yazılar kaleme alan Bulaç, şimdi de Fazlurrahman ve takipçilerinin Kur’an-ı Kerim’in tarihsel olduğuna dair iddialarına cevaplar veriyor.
Son yazısında Almanya’da yayımlanan “Avrupa’daki Dinlerin Geleceği” başlıklı bir rapora dikkat çeken Bulaç, bu raporda Almanya’da Müslüman ailelerin çocuklarına okullarda “din dersi” verilecekse Kur’an’ın tarihselcilik açısından anlaşılması gerektiği yönünde resmi bir temayüle sahip olup bu konuda ısrarcı davranılması önerildiğini belirtiyor.
Bulaç, raporu hazırlayan isimlerden Muhammet Kaliç’in bazı ifadelerine de yer veriyor. Kaliç raporda şunları söylüyor:
“Zamanında İslam hukuku insanlığa önemli başarılar kazandırdı, hakikaten ileri bir hukuktu; fakat zaman geçtikçe bu hukukun bazı sorunlara cevap veremeyeceği anlaşıldı. Bugün insanoğlunun hukuk problemlerinin çözümünde kullanabileceği tek kaynak Aydınlanma’dır. Aydınlanma, insanlığa kendi entelektüel ve felsefi kaynaklarından demokrasi, insan hakları, çoğulculuk ve hukuk devleti kavramı olarak dört önemli kazanç sundu. Semavi dinler; Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık, geçmişte kendi teolojik veya entelektüel kaynaklarından bunları ortaya çıkaramadılar; fakat Yahudilik ve Hıristiyanlık kendi kaynaklarındaki yetersizliğin farkına varıp tarih karşısında yanlışlanan birçok hükmü yorum yapmak suretiyle nötralize etti. Böylelikle Aydınlanma’yla ve kendi kaynaklarıyla yüzleşti. Sonuçta bu dört temel alanda, Aydınlanma’nın getirdiği değerlerle uyuşmayan bütün hükümler yorumlanmak suretiyle adeta dinlerden çıkarılmış oldu.
Fakat Müslümanlık geç kaldı, bir türlü böyle bir yoruma doğru gitmiyor. Zira bu konuda İslamiyet’in kendisinde de bir isteksizlik var. Müslümanların bir kısmı iyi niyetle, İslamiyet’in demokrasiye, çoğulculuğa, insan haklarına ve hukuk devletine uygun olduğunu söylüyorlar, fakat bunu hakikatte kendi dinlerine rağmen söylüyorlar. Dinlerinin özüne ve temel kaynaklarına indiklerinde, bu dört alanla ilgili meşrulaştırıcı hükümler bulmak mümkün değildir.”
Raporda dinlerin gerçek olduğunu fakat dünyamıza ait değil metafizik gerçek olduğunu iddia eden Kaliç, ifadelerini şöyle sürdürüyor:
“Vahiy manevi ve mistik bir tecrübedir, peygamber iddiasıyla ortaya çıkan insanın ruhi bir tecrübesidir. Zira geçmişte, Farabi, İbn Sina, Sühreverdi gibi İslam filozofları ve bilginleri de buna yakın şeyler söylemişlerdi. Dinler hiçbir zaman mutlak hakikati taşıyamazlar, temsil edemezler. Bunlar tarihsel şartlarda ortaya çıkmış metinlerdir. O halde bu metinlerin ne anlama geldiğini anlamak için, hem aklın kritiğini hem de tarihsel metodu, tarihselciliği bu dinlere ve metinlere uygulamamız gerekir.”
Ali Bulaç’ın tarihselci Kur’an anlayışını eleştiren yazıları devam edecek.
(DünyaBülteni)
Haber Ara