Ali Bulaç: Suriye patinajına devam ediyor
Ne yapılmaması gerektiğini söylediniz, ne yapılması gerektiğine de gelseniz artık!
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-29 11:03:04
Şu sözün bir manası yok, onu geçin: “Suriye'deki yönetimi, iç savaşı, katliamları, Baas ideolojisini zerre miktarı onaylıyor değilim.” Elbette onaylamayacaksınız, bu şerhe gerek duymamalıydınız bile! Ama bugüne kadar yazdıklarınızla birlikte bu şerhi düşme ihtiyacı hissediyor olmanız dikkat çekici.
Ali Bulaç'ın söz konusu yazısı:
KRİTİK DÖNEM
Suriye ile yaşadığımız gerilim sürüyor. Başbakan Erdoğan, sorunu uluslararası platformlara taşıyarak Suriye'yi sıkıştırma yolunu seçtiğini söylüyor, ama şunları da ekliyor:
"İntikam alacağız, yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz; Şam tehdittir, Esed düşmandır; askeri angajmanlar değiştiğinden Suriye kuvvetleri uyarısız vurulacaktır; Esed gidinceye kadar muhaliflere destek verilecektir". Bu zannedildiği gibi gerilimin düşürüldüğünü değil, önümüzdeki süreçte ciddi bir savaş hazırlığına kapı araladığını gösteriyor.
Türkiye'nin öteden beri muhaliflere diplomatik, beşeri ve silah desteği verdiğini bilmeyen yok. S. Arabistan ve Katar'ın finanse ettiği söz konusu destek New York Times'ın yazdığına göre (21 Haziran) CIA aracılığıyla muhalifleri silahlandırmak şeklinde sürmektedir. CIA hücreleri güney illerimizde gizli operasyonlar düzenleyerek tüfek, roket, el bombaları ve tanksavar gibi silah ve mühimmatı sınırdan geçirip muhaliflere veriyorlar. Benzer haberlere İngiliz The Guardian gazetesi de yer verdi. Başka iddialara göre, Irak işgalinde olduğu gibi Adana İncirlik üssü bu sefer de aktif olarak kullanılmaktadır. Yine aynı Amerikan gazetesi (NYT) daha eylül ayında (20 Eylül) ABD ile Türkiye'nin Esed sonrası için birlikte çalıştıklarını, Esed'in devrilmesi için Türkiye'ye önemli roller düştüğünü yazmıştı. ABD, 2006'dan bu yana Suriye'deki yönetimin devrilmesi için bütçe ayırmıştı; WikiLeaks belgelerinde yer alan notlara göre bunun 6,3 milyon doları sadece sürgündeki Adalet ve Kalkınma Hareketi'nin Londra'da yayına geçen Barada TV içindi (Radikal, 13 Nisan 2011).
Fakat uçak kriziyle ilgili en dikkat çekici iddialar İtalyan ve Rus medyasından geldi. İtalyan havacılık muhabiri Cenciotti'ye göre Türk uçağının düşürülmesinin sebebi Suriye hava savunmasını test etmesiydi. Sıradan ihlal durumlarında uçak düşürülmez; şu aşamalar takip edilir: Uyarı, havada yolunun kesilmesi, eskort uçuşu. Rus uzmanlar da aynı görüşte. Igor Kortchenko'ya göre Türk uçakları, Suriye çevresindeki radyo-elektronik aktiviteleriyle ilgili yaptığı uçuşların sonuçlarını NATO mensubu diğer ülkelere vermektedir. Hava Savunma Dergisi Vestnik PVO Genel Yayın Yönetmeni Said Aminov'a göre, uçağın keşif amacı Rus yapımı orta ve kısa menzilli füzelerinden oluşan uçaksavar savunma sistemlerinin yeterliliğini test etmekti. Başka bir iddia, uçuşun amacı Kesep bölgesinde Rusların yenilediği radar ve Lazkiye'deki füze rampa sistemlerinin test edilmesiydi, düşürülen Türk uçağının yanında başka bir uçak vardı. Ruslar, Malatya'da NATO'ya bağlı radar sisteminin kurulması üzerine Suriye'ye olan silah ve teknik donanım faaliyetlerini artırdılar. Kısaca Malatya radar sistemi, Rusları aleyhimizde harekete geçirmiş oldu.
Düşürülen uçağımızla ilgili farklı bilgi ve iddialara yer vermemin sebebi, savaş zamanlarında ilk kaybolanın, hakikatlerin olmasıdır. Hakikatin ne olduğunu bulmak için farklı bilgi ve iddiaları da bilmek gerekir. Bu, hakikate olan saygımız ve muhtemel bir komploya karşı kendimizi korumamız dolayısıyla elzemdir. Temel haklar kavramını "menfaat"e dayandıran modern felsefe, menfaati kürtajdan iktisadi hayatın tanzimine, sosyal düzenin işletilmesinden uluslararası politikalara kadar aynı mantıkla kullanır. Ulus devletler ulusal-milli menfaatlerini dokunulmaz kutsal hak olarak yüceltirler, ama hep masumlar zarar görür. İran-Irak savaşında olduğu gibi.
Birileri bizi bir savaşa itiyor. Bugün yanımızda durur gibi görünen Amerika ve Batı bizi yalnız bırakır. Suriye'deki yönetimi, iç savaşı, katliamları, Baas ideolojisini zerre miktarı onaylıyor değilim. Fakat çözüm bugün takip ettiğimiz yol değildir. Bizi Suriye ile yetmezmiş gibi Irak, Lübnan ve İran'la da ateşin içine atacak, hatta Rusya ile karşı karşıya getirecek milliyetçi ve mezhepçi kışkırtıcı retoriklerden uzak durmalıyız. Başbakan Erdoğan'a büyük sorumluluklar düşüyor. Ben onun kalbinin derinliklerinde on binlerce Türkiyeli ve Suriyelinin hayatını kaybedeceği bir savaşı reddeden güçlü bir iman ve vicdan olduğuna kuvvetle inanıyorum. Hiç değilse bugün çok ihtiyacımız olan feraset, derin kavrayış ve hilm ile analiz kabiliyetinin en güzel örneğini veren Yaşar Yakış'ın söylediklerine (Neşe Düzel'in röportajı, Taraf 23 Nisan 2012) kulak versin.
* ZAMAN
SON VİDEO HABER
Haber Ara