Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İkinci uçağa da saldırmışlar

Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Suriye'nin ikinci Türk uçağına da saldırdığını açıkladı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-26 10:09:46

İkinci uçağa da saldırmışlar
Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye'nin soğukkanlılıkla uluslararası hava sahasında tek başına seyreden silahsız bir uçağı hedef alıp düşürdüğünü belirterek, "Bu hasmane eylem karşısında tarafımızdan elbette gereken yapılacaktır. Uluslararası hukuk ve teamül Tükiye'nin yanındadır. Türkiye bu meşru sınırlar içinde gereken adımları atmakta tereddüt etmeyecektir" dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, askeri uçağın Suriye tarafından düşürülmesine ilişkin teknik bilgiler verdi.

"Konuyla ilgili bu teknik detayları verdikten sonra şunu rahatlıkla söylememiz mümkün; düşürülen uçağımız bir keşif uçağı olmakla birlikte o gün icra edilen görev keşif niteliği taşımamaktaydı. Uçağımızın görevi bölgedeki radarlarımızın imkan ve kabiliyetlerinin rutin olarak test edilmesinden ibaretti" diyen Arınç, bu doğrultuda uçağın uluslararası hava sahasında biri Kıbrıs adasının kuzeyinde doğu-batı istikametinde diğeri Kıbrıs adasının doğusunda kuzeydoğu-güneybatı istikametinde değişik irtifalarda ve düz bir rota izleyerek görevini icra ettiğini söyledi.

Uçağın görevini tek başına ifa ettiğine, silahsız olduğuna ve tüm kimlik tanımlama sistemlerinin açık bulunduğuna dikkati çeken Arınç, "Eğer iddia edildiği gibi Suriye'ye karşı bir keşif görevi söz konusu olsaydı uçağımızın mutlaka başka savaş uçaklarıyla korunması gerekir ve bu görevin mecbur kılacağı manevralar radar ekranlarında açıkça görülebilirdi" diye konuştu.

"Radar kayıtları bu konuda Türkiye'nin tezini tamamen doğrulamaktadır"

Doğu Akdeniz uluslararası hava sahasında bölgedeki tüm ülkelerin askeri uçaklarının düzenli olarak benzer eğitim uçuşları gerçekleştirdiğini ifade eden Arınç, uluslararası hava sahasında askeri amaçlı uçuş gerçekleştirmenin her devletin hakkı olduğunu ve bu konuda hiçbir sınırlama olmadığını vurguladı. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suriye, uçağımızın uçaksavar ateşiyle ve kıyıdan 100 metre mesafede vurulduğunu ileri sürmektedir. Suriye'nin iddiası budur. Tarafımızdan ise kıyıdan 13 mil açıkta, uluslararası hava sahasında vurulduğu belirtilmektedir. Radar kayıtları bu konuda Türkiye'nin tezini tamamen doğrulamaktadır, hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde. Bu tür kayıtlar Türk radarlarında mevcut olduğu gibi Doğu Akdeniz kapsama alanında bulunan bölgedeki tüm radarlarda da mevcut olmalıdır. Dolayısıyla bu konuda üçüncü taraflara da başvurulabilir. Radar kayıtlarına göre uçağımızın saat 11.58'de kıyıdan 13 mil mesafede ve Suriye kara suları ve hava sahasının dışında, 7400 feet irtifada isabet aldığı anlaşılmıştır. 7400'ün üçte birini kabul ederseniz 2500 metre yükseklikte olduğu bilinmektedir. Keza radar kayıtları bu isabetin etkisiyle uçağımızın sol tarafına yatarak 90 saniye içinde 4 mil doğuya doğru keskin bir düşüşe geçtiğini ve kıyıdan 8 mil mesafede denize düştüğünü göstermektedir. Uçağımızın enkazının bin metreden aşağıda olduğu tespit edilmiştir."

"Ön uyarı yapılmaksızın uçağın hedef alınması hasmane bir eylemdir"

Hiçbir uçaksavarın 13 mil mesafede etki gösteremeyeceğine, uçaksavarların en fazla 1-2 kilometre mesafede etkili olduğuna vurgu yapan Arınç, şöyle konuştu:

"Bu bakımdan Suriye'nin ileri sürdüğü argümanların gerçekle bir ilgisi yoktur. Keza uçağımız kıyıya yakın bir mesafede vurulmuş olsaydı enkazının da çok daha sığ bir mevkide bulunması gerekirdi. Suriyelilerin uçağımızı kasıtlı olarak uluslararası hava sahasında hedef aldıklarına hiçbir kuşku yoktur. Eldeki veriler uçağımızın lazer ya da ısıya güdümlü yerden havaya bir füzeyle vurulduğu istikametindedir. Uçağımızın radarının erken uyarı vermemiş olması radar güdümlü bir füze kullanılmadığı intibaını vermiştir. Tabiatıyla hiçbir ön uyarı yapılmaksızın bir uçağın bu şekilde hedef alınması son derece hasmane bir eylemdir."

"Türkiye bu meşru sınırlar içinde gereken adımları atmakta tereddüt etmeyecektir"

Son bir kaç gündür yürütülen diplomatik faaliyetleri herkesin takip ettiğini belirten Arınç, öncelikle bu olayın nasıl cereyan ettiğinin tüm kamuoyları tarafından anlaşılması gerektiğine inanıldığını söyledi. Arınç, bu bağlamda NATO ve BM'ye gerekli bilgilendirmelerin yapıldığını dile getirdi.

Uluslararası hukukun açık denizler üzerindeki hava sahasını serbestçe kullanma hakkını tanıdığını vurgulayan Arınç, "Suriye soğukkanlılıkla uluslararası hava sahasında tek başına seyreden silahsız bir uçağımızı hedef alıp düşürmüştür. Bu hasmane eylem tarafımızdan elbette gereken yapılacaktır. Uluslararası hukuk ve teamül Tükiye'nin yanındadır. Türkiye bu meşru sınırlar içinde gereken adımları atmakta tereddüt etmeyecektir" diye konuştu.

Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye'nin askeri uçağı düşürmesi olayı karşısında, Türkiye'nin mukabelede bulunma hakkı dahil uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm haklarını mahfuz tuttuğunu belirterek, "Tabiatıyla Suriye'nin mütecaviz saldırısına karşı tarafımızdan tayin edilecek zaman ve yöntemlerle de tüm adımlar dikkatle atılacaktır" dedi.
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Bakanlar Kurulu toplantısında Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanı Tümgeneral Ateş Mehmet İrez ve arkadaşları tarafından sunum yapıldığını belirten Arınç, bu sunumda, 22 Haziran Cuma gününden itibaren yaşanan olayla ilgili teknik ayrıntıların harita üzerinde, koordinatlar itibarıyla anlatıldığını kaydetti. Arınç, Tümgeneral İrez'in, bakanların sorularını da yanıtladığını kaydetti.

Yapılan sunumun hemen hemen aynısının parti liderlerine de yapıldığını ifade eden Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın grup toplantısında bütün Türkiye'ye ve dünyaya, Suriye tarafından düşürülen uçakla ilgili görüş ve düşüncelerini ifade edeceğini bildirdi.

Uçağın düşürülmesiyle ilgili teknik bilgileri basın mensuplarıyla paylaşan Arınç, şu bilgileri verdi:

"Suriye'nin 13 deniz mili açığında Doğu Akdeniz'in uluslararası hava sahasında, çünkü Suriye karasularının 12 deniz mili olduğunu biliyoruz, bir adet RF-4 uçağımız Suriye kuvvetlerince vurulmuş ve Lazkiye'nin 8 deniz mili açıklarında Suriye karasularına düşmüştür. Keyfiyetin bakanlığımıza ulaşması üzerine Dışişleri Bakanlığı görevlilerimiz Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı ve ilgililerle temasa geçerek uçağımız ve pilotlarımızın arama-kurtarma çalışmalarının başlatılmasını teminen gerekli koordinasyonun yapılmasını talep etmiş, bu talebimiz Suriye makamlarınca olumlu karşılanmıştır. Arama-kurtarma çalışmaları halen de devam etmektedir. Uçağın enkazına da inşallah ulaşılacaktır. Ankara'da bulunan Büyükelçimiz, aynı zamanda Muhaberat Başkanı olan Suriye'nin bizdeki muadili Milli İstihbarat Teşkilatı diyebiliriz, Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile de temaslarda bulunmuştur. Hava Kuvvetlerimiz dahil olmak üzere çeşitli düzeyde Suriye makamları ile temasların devam ettirilmesi kararlaştırılmıştır."

"Uçağımız tek başına, silahsız..."

"Suriye tarafı, uçağımızın Suriye hava sahası içinde vurulduğu yönünde kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yönelik çabalar sergilemektedir" diyen Arınç, uçağın radarlarının testlerine yönelik önceden planlanmış ve başka hiç bir bölge ülkesine yönelik olmayan bir eğitim görevini, tek başına, silahsız ve tanımlama sistemi IFF açık olarak icra ettiğini bildirdi.
Arınç, şöyle devam etti:

"Söz konusu görev kara radarlarının ve koordinasyon kabiliyetinin test edilmesi ve radar operatörlerinin eğitimi için başlatılmış, açıktan karaya iki yaklaşım uçuşunu içeren ve sadece uluslararası hava sahası ve ulusal hava sahamızda gerçekleştirilmesi planlanan bir uçuştur. Uçağımız 200 feet yükseklikte, 300 knot süratle görerek uçuş şartlarıyla Türkiye ana karasına yaklaşırken yanlışlıkla Suriye hava sahasına girmiş uçuşu gerçekleştiren Türk Hava Kontrol Merkezi'nin uyarısı üzerine Suriye hava sahasından derhal çıkmıştır. Uçağımız söz konusu ikinci yaklaşma paternini aynı süratle yeniden denemek için güneye yöneldiğinde uluslararası hava sahasında Suriye tarafından hiçbir uyarı olmaksızın vurulmuştur.

Uçağımızın Suriye hava sahasında bulunduğu 5 dakikalık süre içerisinde hiçbir Suriye radarı ve/veya telsizi uçağımızla temas kurmamış, pilot tarafından herhangi bir tehlike durumu veya ateş açıldığı kontrol merkezimize de bildirilmemiş, uçuşa normal şartlarda devam edilmiştir. Suriye'nin Türk uçağının kimliğini belirleyemediği yönündeki iddiaları temelsizdir. Nitekim Suriye kontrolör ve operatörlerinin kendi aralarında yaptığı konuşmalarda uçağımıza atıfta bulundukları tarafımızdan deşifre edilen kayıtlardan anlaşılmıştır."

"Suriye hava unsurları 5 defa ülkemiz hava sahasını ihlal etmiştir"

Arınç, yerleşik uygulama ve angajman usullerine göre ülkelerin hava sahasına izinsiz giren yabancı veya tanımlanamayan uçaklara karşı alınan önlemler arasında radarla keşif, uçakla irtibat kurulması, pilotun uyarılması, cevap alınamıyorsa gözle tespit ve önleme uçuşu yapılması gibi unsurlar bulunduğuna dikkati çekerek, "Son dönemde Suriye hava unsurları 5 defa ülkemiz hava sahasını ihlal etmiştir. Tüm bu olaylarda Türkiye tarafı diplomatik yollar işletilerek askeri önlemlere gerek kalmaksızın meseleler sulh içinde sonucu bağlanmıştır" diye konuştu.

Uluslararası hukuk uyarınca ülkelerin açık denizler üzerinde bulunan hava sahasını serbestçe kullanma hakkı bulunduğuna vurgu yapan Arınç, "Uluslararası hava sahasında gerçekleşen söz konusu olay karşısında ülkemiz mukabelede bulunma hakkı dahil olmak üzere uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm haklarını mahfuz tutmaktadır. Tabiatıyla Suriye'nin mütecaviz saldırısına karşı tarafımızdan tayin edilecek zaman ve yöntemlerle de tüm adımlar dikkatle atılacaktır" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun mevkidaşlarıyla konuya ilişkin görüşmeler gerçekleştirdiklerini anımsatan Arınç, "Bu görüşmeler sonucunda hemen hemen hepsi Türkiye'ye destek vadeden, Türkiye'ye haksız bir tecavüz karşısında kaldığını ifade eden sözlerle geçmiş olsun dileklerini iletmişlerdir" ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dün TRT ekranlarından bütün gelişmeleri Türkiye'nin dikkatine sunduğunu belirten Arınç, NATO Konseyi, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi Başkanı'nın da bilgilendirildiğini söyledi. Arınç, Türkiye'nin görüşlerinin BM kayıtlarına geçirildiğini ifade etti.

Konuya ilişkin notanın Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluğu'na elden ulaştırıldığını kaydeden Arınç, "Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluğu 24 Haziran 2012 tarihinde cevabi nota vererek bir uçağın Suriye kıyılarına 1-2 kilometre uzaklıkta uçaksavar ateşiyle düşürüldüğünü, olayın Suriye'nin egemenliğine saldırı niteliğinde olduğunu iddia etmiştir" dedi.


Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Arınç, "Pilotlarımızın Suriye tarafının veya bir üçüncü ülkenin elinde bulunduğuna dair hiçbir bilgi doğru değildir. Keşke öyle olsaydı, hayatta olduklarını bilir ve bir şekilde kendilerine ulaşırdık" dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Arınç, bir gazetecinin "bilgi kirliliği olduğu, komplo teorileri üretildiği ve Suriye'nin bu olayı kendi başına mı yaptı yoksa üçüncü ülkelerin Türkiye'yi askeri müdahaleye mi zorladığı" şeklinde tartışmalar yaşandığını ifade etmesi üzerine, Hükümetin, İstihbarat Teşkilatı'nın ve Genelkurmay'ın bütün ihtimalleri düşünerek bu konu üzerinde analizler yaptığını belirtti.

Gerçeğin bir uçağın radar testi sebebiyle uçtuğu sırada uluslararası hava sahasında vurulması olduğunu bildiren Arınç, Suriye'nin, kendi kara sularında ve çok yakın mesafede olduğunu söylediği uçağı, uçaksavar kullanarak düşürdüğünü bildirdiğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz iki tezi de çürütüyoruz. Çünkü radarda ayan beyan görülmektedir ki çok teknik bir olay ama siz bunu takip ederseniz, herkes bunu görmektedir.

Bugün bazı gazetelerde buna benzer haritalar da yayınlanmıştır. Bizim uçağımızın bir ters sorti yaptıktan sonra alçalarak, yükselerek belli noktalarda radarı tersten geçirdikten sonra belli miktarda alçaldığını sonra ikaz edilmesi üzerine süratle oradan uzaklaştığını görüyoruz. Demek ki 1-2 kilometre menzili olan uçaksavarların dışında daha güçlü bir silah kullanılmak suretiyle uçağımızın 13 deniz mili uzaklıkta düşürüldüğü bize göre teknik olarak sabit olmuştur."

Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlü bir devlet olduğunu vurgulayan Arınç, "Bütün bunların uluslararası hukuk çerçevesinde mutlaka bir karşılığı vardır. Bu karşılığı da en kısa zamanda yerine getireceğiz" dedi.

"En çabuk davranan İslam İşbirliği Teşkilatı olmuştur"

Başbakan Yardımcısı Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öncelikle bu olayı nasıl kendi kamuoyumuza teknik olarak izah edebiliyorsak, dünya kamuoyuna da, özellikle de önemli kuruluşlara da, Avrupa ülkelerine de, ABD'ye de, çevremize de 'Olay bu şekilde cereyan etmiştir. Biz mağduruz mütecavüz olan Suriye'dir, onların hedefiyle onların gönderdiği füzeyle uçağımız düşürülmüştür. Bu konuyu öncelikle bilin. Dezenformasyonlara inanmayın' şeklinde bir kampanyamız oluyor. Bu kampanya çok önemli sonuçlar verdi ki sizler de takip ediyorsunuz art arda yapılan açıklamalar, bütün ülkelerin, kurumların, kuruluşların Türkiye'nin yanında yer aldığını gösteriyor.

Şüphesiz belki en çabuk davranan İslam İşbirliği Teşkilatı olmuştur. Derhal toplanmıştır, Suriye'nin üyeliğini askıya almıştır ve bu konuyla ilgili olarak da Suriye'ye karşı yaptırımlar uygulayabileceğini göstermiştir. Yarın NATO da toplantılar yapacaktır. Güvenlik Konseyi'nin üyeleri ile görüşmeler devam etmektedir. Rusya Dışişleri Bakanı ile görüşülmüştür. Bugün Sayın Dışişleri Bakanımız, Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken Çin Dışişleri Bakanı ve Çin Başbakanı ile görüşmeler yaptı. Biz uluslararası meşruiyet ve hukukumuzun korunması bakımından elimizden geleni yapıyoruz. Böyle bir davranışın cezasız, sonuçsuz kalmayacağını herkes bilmelidir. Ama biz bir hukuk devleti olduğumuz kadar uluslararası hukukun da bu alanda geçerli kurallarını argümanlarına müracaat etmekten başka bir yolumuz yoktur."

Mukabele hakkı

Arınç, "Mukabele hakkımızı saklı tutuyoruz dediniz, askeri seçeneğin masada olduğunu mu anlayalım? NATO'nun 5. maddesinin işletilmesi konusunda ısrarlı olacak mısınız?"sorusu üzerine "Şüphesiz 4. ve 5. maddeler konusunda Türkiye NATO'ya gerekli müracaatı yapmıştır.Hukuki meşruiyet içerisinde uluslararası hukukun bize tanıdığı bütün imkanları sonuna kadar kullanacağımızın elbette bilinmesi gerekir. Bunun içerisine meşru müdafaa da girer. Bunun içerisine mukabele-i bilmisil de girer. Bunun içerisine uluslararası hukukun mütecaviz devlete yöneltebileceği bütün müeyyideler de girer. Türkiye bu konuda hiç bir şeyi eksik bırakmayacaktır. Kamuoyu müsterih olsun" diye konuştu.

Arınç, iki pilotun Suriye'nin elinde olduğu, uçağın kuyruğunun bulunduğu ve kurşun izlerine rastlandığına ilişkin soru üzerine; uçağın bulunduğu yerin tespit edildiğini, derinde olduğunu, uçaktan arta kalan bir takım malzemelerin bulunduğunu kaydetti.
İki geminin uçağın çıkarılması için görevlendirildiğini kaydeden Arınç,"Arama ve kurtarma çalışmalarında hiç bir engel yoktur. Suriye tarafının çok basit bir iki yardımının dışında bütün imkanları Türkiye kendisi olarak kullanmaktadır" dedi.

Pilotların matematiksel olarak kurtulma ve canlı olma ihtimalleri olduğunun altını çizen Arınç, "Hepimiz ülke olarak millet olarak dua edelim, iki değerli pilotumuzu canlı olarak bir şekilde karşılamış kucaklamış olalım" diye konuştu.

Arınç, "Pilotlarımızın Suriye tarafının veya bir üçüncü ülkenin elinde bulunduğuna dair hiçbir bilgi doğru değildir. Keşke öyle olsaydı, hayatta olduklarını bilir ve bir şekilde kendilerine ulaşırdık" dedi.

İlişkiler alt düzeyde

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Türkiye Suriye'den ne bekliyor, özür ve tazminat Türkiye için yeterli olacak mıdır?" sorusu üzerine şunları kaydetti:

"Evet bütün bunların ne zaman, ne şekilde yapılacağını biraz önceki çerçeve içerisinde söyledim. Türkiye'nin hukuku var, bu hukuk maalesef ihlal edilmiştir. Bu ihlalin sonuçları elbette, bunun karşılığı olacaktır. Ama bugün için 'şunu yapıyoruz, yarın bunu yapacağız' şeklinde size bir açıklama yapmam mümkün değil.

Esasen Türkiye, Suriye'deki yönetimin kendi halkına karşı gösterdiği şiddet ve öldürme olayları karşısında bu ülkeyle arasındaki ilişkileri en alt düzeyde tutmuştur. Bildiğiniz gibi iki tarafın da büyükelçilikleri yoktur, en alt düzeye indirilmiştir. Bunun dışında ekonomik yaptırımlardan tutunuz, başka konularda da Türkiye, Suriye'ye karşı belli tedbirleri uygulamaktadır. Ancak bu olay farklı bir olaydır. Suriye'de cereyan eden olayları bir kenara koymak, bir test uçuşu yapan uçağımızın düşürülmesini ayrı bir yere koymak gerekir. Bu farklı olayın aktörleri, argümanları da farklı olabilir, sonuçları da farklı olabilir.

Dolayısıyla bir taraftan Suriye'ye karşı bugüne kadar uyguladığımız tedbirler devam etmekle birlikte bu olayın kesinlikle sonuçlanması, yani 'olay şu şekilde cereyan etmiştir' şeklinde bir hukuki tespite bağlanması, ondan sonra da bunu yapanlardan şüphesiz özür, şüphesiz tazminat ama belki daha da farklı şeylerin talep edilmesi gündeme gelecektir. Herhalde çok uzak olmayan bir zaman sürecinde bunları hepimiz göreceğiz."

"Şu ana kadar dezenformasyonun dışında bir şey ifade etmediler"

Bir gazetecinin olayla ilgili Suriye tarafından yapılan açıklamaları hatırlatarak, "Ortak bir komisyon kurulması konusunda bir talep geldi mi?

Gelmesi durumunda ne gibi bir yanıtınız olacak" sorusuna Arınç, şu cevabı verdi:

"Bu yeni bir olay değildir. Olaydan hemen bir gün sonra Suriye tarafından bu konu üzerinde karşılıklı bir çalışma yapılması iradesi ihsan edilmiştir. Bu, bizim tarafımızca memnuniyetle karşılanmış ve kendileri Ankara'ya davet edilmişlerdir.

Fakat onlar Ankara'ya gelmek yerine bu ortak çalışmanın Lazkiye'de olmasını istemişlerdir. Olayın vuku bulduğu bir yerden, mağduriyetimizin söz konusu olduğu bir yerden Türk yetkililerinin Lazkiye'ye giderek böyle bir çalışma yapması elbette düşünülemezdi. Bu talebin ne kadar samimi olduğunu bilemeyiz ama talep fevkalade yanlış bir talep olunca biz Lazkiye'ye gitmek yerine kendi çalışmalarımızı yürütmek durumunda kaldık.

Şüphesiz Milli İstihbarat Teşkilatımız onların muhaberatıyla, Genelkurmay yetkililerimiz veya Hava Kuvvetlerimiz onların muadili olanlarla bir taraftan da Dışişleri Bakanlığımız Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle bu çalışmaları sürdürüyorlar ama bizim elimizdeki deliller fevkalade güçlü. Bugün ekranda da gördük an be an, saniye ve saniye uçağımızın hareketi tespit edilebiliyor vurulma anı, saati ve bulunduğu yer itibariyle. Öylesine bir başka argümanla karşımıza çıkmalılar ki bütün bu gösterilen delilleri ve eğer üçüncü bir ülkede de aynı radar tespit etmişsek onların elindeki imkanları bir araya getirerek belki farklı bir sonuca ulaşabilirler. Ama biz radarlarımıza ilk defa da yapılmayan böyle bir test çalışmasını an be an kaydettiğini söylemekle iktifa ediyorum."
Uçağın irtifasının, hangi irtifada ne kadar kaldığının, koordinatlarının bilgisinin olduğunu da belirten Arınç, "Bunun karşılığında aksini ispat edecek bir delil ortaya koymaları lazım. Şu ana kadar dezenformasyonun dışında bir şey ifade etmediler" dedi.

"İki uç var, birincisi bir savaş çığırtkanlığıdır"

Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "İki uç var, birincisi bir savaş çığırtkanlığıdır. Tamtam çalmaktır, çağlık atmaktır. Biz bu tarafta değiliz. Biz savaş çığırtkanlığı yapmanın veya üst perdeden konuşarak kitleleri tahrik etmenin doğru olmadığına inanıyoruz. Gereken her şey hukuk çerçevesinde mutlaka yapılacaktır. Ama kimseye savaş ilan etmek, kimseyle de savaşmak niyetinde değiliz. Böyle bir iddiamız da yok" dedi.

Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın iki kanun tasarısı hakkında sunum yaptığını bildirdi. Arınç, Bu tasarılardan ilkinin posta hizmetlerinin serbestleştirilmesini içeren, Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi'nin kuruluşuna ilişkin usul ve esasların düzenlenmesiyle ilgili Posta Hizmetleri Kanun Tasarısı, diğerinin de Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesiyle İlgili Kanun Tasarısı olduğunu açıkladı.

Arınç, ikinci tasarısı ile Devlet Demir Yolları'nın (DDY) yük ve yolcu taşıma hizmetleri ile altyapı hizmetlerini yürütmek üzere iki ayrı şirket olarak yeniden yapılandırıldığını söyledi. Tasarı ile yük ve yolcu taşımak üzere kurulacak özel sektör şirketlerinin DDY'nin altyapısından yararlanmasına imkan sağlanacağını anlatan Arınç, "isminden de anlaşılacağı üzere bir özelleştirme ile karşı karşıya değiliz. Bu, demiryolu hizmetlerinin serbestleştirilmesi hakkında kanun tasarısıdır" diye konuştu.

"Kurtarma uçağına da saldırı"

Daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Arınç, düşen uçağı kurtarmak üzere bölgeye giden bir diğer uçağın da saldırıya uğradığı yönünde haberlerin olduğunun hatırlatılması üzerine, "İlk kurtarma çalışmaları sırasında İncirlik ve Malatya gibi en yakın üslerden dört helikopter, iki gemi ve bir de helikopter taşıyan bir gemimiz olay mahalline koşmuşlardır. Arkasından da bir CASA uçağı ve başka yardım ekipleri de yola çıkmıştır. Maalesef CASA uçağımıza yerden atış yapılmıştır. Olayın duyulması üzerine Dışişleri Bakanlığımız ve Genelkurmay Başkanlığımız Suriye yetkililerini aramış ve bu arayış üzerine de bu taciz derhal kesilmiştir. Kısa süreli CASA uçağını taciz eden böyle bir olaydan bahsedebiliriz" ifadesini kullandı.

"Suriye'ye verilen elektrik"

Hükümet Sözcüsü Arınç, son olaydan sonra Suriye'ye verilen elektrik konusunda bir gelişme olup olmayacağına ilişkin soruya, "Özel sektörün Suriye'ye elektrik satığını hepimiz biliyoruz. Biz de insanı amaçlarla başka yaptırımlar uyguladığımız halde halkın günlük yaşamdan etkilenmemesi için Suriye'ye elektrik verilmesini bugüne kadar uygun görmüştük. Şu an itibariyle de devam ediyor. Yalnız bu konu hükümetimizin gündemindedir. Zannediyorum bir iki gün içinde bunun devam edip etmeyeceği konusunda bir açıklama olacaktır. Aksi de olabilir" yanıtını verdi.

"Suriye'ye sınırötesi operasyon tezkeresi kararı yok"


Bülent Arınç, son olayın ardından TSK personelinin izinlerinin kaldırıldığı ve Kıbrıs'taki İngiliz üslerinin bu konuda teyakkuza geçtiği yönündeki haberlerin sorulması üzerine, bu konuların Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme gelmediğini ifade etti.
Arınç, "Askeri seçenekler masadayken sınırötesi operasyona imkan sağlayan tezkerenin TBMM'ye sevk edileceği iddiaları var. Böyle bir çalışma gündeminizde var mı" sorusuna, "Hayır böyle bir kararımız da yok, buna ihtiyacımız da yok. İhtiyacımız olduğu anda da TBMM'ye herhangi bir yetki için müracaat edebiliriz. Ancak yanlış anlamayın Lübnan'daki güçlerimizin görev süresi sanıyorum eylül ayında bitiyor. TBMM tatile girmeden bu görev süresinin 1 yıllığına daha uzatılması için tezkere gönderildi. Onunla karıştırmış olabilirsiniz. Onun görüşülme günü, bildiğim kadarıyla bu cuma günüdür. Meclisimiz karar verirse onun süresini 1 yıllığına daha uzatacağız" yanıtını verdi.

"Kimseye savaş ilan etmek, kimseyle de savaşmak niyetinde değiliz"

Arınç, uçağın vurulma görüntülerinin kamuoyuyla paylaşılmasının gündemde olup olmadığı sorusu üzerine, "Bu izahlar hükümet tarafından yapılıyor. TSK, Hava Kuvvetlerimiz tarafından yapılıyor. Bunu herkese izah etmek, herkese ispatlamak durumunda değiliz. Biz söylüyorsak bunun doğru olduğu kabul edilir, bir. İkincisi, teknik olarak herkesin bu haritaları anlaması, bu güzergahları takip etmesi, bu teknik tabirleri mümkün olmayabilir. Bugün 2 saate yaklaştı bu konu hakkındaki çalışmamız. Her ayrıntı üzerinde duruldu. Yani bunu televizyondan bir film gibi aktarmanın kamuoyuna ne kadar faydası olacağını doğrusu takdir edersiniz... Böyle bir düşüncemiz yok" yanıtını verdi.

Başbakan Erdoğan'ın TBMM'deki parti liderleriyle görüştüğünü hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:
"Özellikle Sayın Bahçeli'nin bu konu üzerindeki olumlu düşünce ve hassasiyetine teşekkür etmek gerekir. Bugün bizim iki saate yakın görüştüğümüz konu Sayın Kılıçdaroğlu'na da Sayın Demirtaş ve arkadaşlarına da açıkça söylenmiştir. Onların dışarıda yaptığı açıklamaları da kamuoyu gerektiği kadar takdir edecektir.

Bir hususa dikkat çekmek isterim; iki uç var, birincisi bir savaş çığırtkanlığıdır. Tamtam çalmaktır, çağlık atmaktır. Biz bu tarafta değiliz. Biz savaş çığırtkanlığı yapmanın veya üst perdeden konuşarak kitleleri tahrik etmenin doğru olmadığına inanıyoruz. Gereken her şey hukuk çerçevesinde mutlaka yapılacaktır. Ama kimseye savaş ilan etmek, kimseyle de savaşmak niyetinde değiliz. Böyle bir iddiamız da yok. Türkiye'de bazı kişiler. bazı gruplar keyifleri, canları istediği için böyle bir çığırtkanlık yapabilirler. Biz ciddi bir hükümetiz. Büyük bir devletin hükümetiyiz. Milletimizin beklentilerine, düşüncelerine tercüman olmak zorundayız.

Tam bunun aksi, bence bundan daha kötü yaklaşım var, o da neredeyse Türk uçağını haksız çıkarma gayreti içerisinde bulunanlar... Maalesef içlerinde bazı siyasetçiler de olmak üzere, bazı yazarlar, çizerler 'uçağımızın orada ne işi vardı' diye sorabilmekte. Hatta uçağımızı, pilotlarımızı suçlayabilmektedir. Bu nasıl bir düşüncedir, nasıl bir histir, lütfen milletimiz bunu da takdir etsin. Biz iki tarafta da değiliz. Yani hamasetle yola çıkmıyoruz. Ortada bir olay var. Bu olay ispatlanmıştır.

Türkiye mağdur, Suriye mütecavizdir. Bunun karşılığında ne yapılabileceğini çok iyi biliyoruz. Ama bunu aşama aşama, kademe kademe yapmak mecburiyetindeyiz. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kendi uçağını, kendi hükümetini takip ettiği politikalar sebebiyle, ortada iki pilotumuzun ve düşürülen bir uçağımızın olduğunu da görmeden suçlamaya kalkması doğrusu çok vicdani bir olay değil. Bu da üzüntü vericidir. Ama sükunetle yola devam ediyoruz. Sağduyuyla hareket edeceğiz ve uluslararası hukukun meşruiyeti dışarısına hiçbir zaman çıkmayacağız.

AA



SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara