Nadir olarak görülen su alerjisinin en çok kadınları
etkilediğini; deniz, havuz, çeşme suyu dışında ter ve gözyaşıyla bile döküntü oluşturduğunu biliyor musunuz?
Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak su alerjisinin, su ile temas sonrası ciltte kurdeşene (ürtikere) benzeyen döküntülerin yanı sıra yanma ve kaşıntı ile ortaya çıktığını belirtiyor.
Prof. Dr. Tabak, döküntülerin sıklıkla vücudun göğüs ve bacakların üst kısmında ve 2-3 mm çapında olduğunu söylüyor. Suyun sıcaklığının durumu
etkilemediğini, sıcak ya da soğuk olması fark etmeden döküntüler oluşturabildiğine dikkat çekiyor. Su alerjisi olan çok ağır hastalarda su içmeyle bile boğazda şişme gözlenebildiğini vurguluyor. Bu vakalarda temizlik amaçlı duş almanın, banyo yapmanın veya denize girmenin imkansız hale geldiğini sözlerine ekliyor.
Su alerjisinin tedavisi nasıl yapılıyor?
Prof. Dr. Tabak, su alerjisinin, diğer adıyla “aquajenik ürtiker”in ilk kez 1964 yılında tanımlandığını, çok nadir görülen bir alerji türü olduğunu belirtiyor. Ergenlik sırasında ortaya çıkan, çocukları nadiren etkileyen bu alerjinin “su testi” yapılarak teşhisinin konulduğunu söylüyor. Genellikle kısa duşlarla ve yazın serin kalıp terlememeye çalışılarak hastalığın kontrol altında tutulmaya çalışıldığını sözlerine ekliyor.
Tedavide çeşitli bariyer mekanizmalarının kullanıldığını, yani cilde suyun temasını engelleyecek, su geçirmeyen kremlerin ve ağızdan alınan koruyucu alerji ilaçlarının önerildiğini belirtiyor ve henüz kesin tedavisinin bulunmadığını dile getiriyor.